22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

2 24 OCAK 2021 Türkiye’nin ilk vegan kasabı Kadıköy Moda’da açıldı. Dört arkadaş, ‘Sessizce köşemizde oturmak istemedik’ diyorlar Sırada karnıyarık tepsisi var u Deniz Yoldaç (30): Eski bir dijital reklam borsası yöneticisi. Limonita ürünlerini yapan kişi. Aynı zamanda yazılım ve ArGe projeleri geliştiriyor. u Türker Yücesoy (34): Bir üniversitede çene cerrahı ve akademisyen. Vegan kasap fikrinin isim babası, “Neden kasap diye soranlar, en çok bana kızmalılar” diyor. u Akın Yalçın (28): Limonita’nın kurucu ortaklarından. Siber güvenlik uzmanı. Bir yazılım firmasında uzman yazılımcı olarak görev yapıyor. Limonita’nın da Akın şefi! u Sefa Çolak (34): Heykeltıraş. Modellik ve oyunculuk da yapmış. Tüm Limonita’larda görsel detaylarda ve tasarımda onun dokunuşları var: İşim güzelleştirmek, derinleştirmek diyebilirim. Vegan tantuni, fındık lahmacun ve içli köfte denedik. Lahmacun ve içli köfte gerçekten de geleneksel lezzetteydi... HAZAL OCAK T ürkiye’nin ilk vegan kasabı ‘Limonita’ Kadıköy Moda’da açıldı. Üstelik Veganlığa ilginin ve vegan ürünlere talebin hızla arttığı İngiltere’yle aynı zamanlarda. Bu kasapta et ve herhangi bir hayvansal ürün yok, bitkisel içerikli sucuk, sosis, kavurma ve daha birçok çeşit var. Hedef, ‘annelerin karnıyarık tepsilerine girmek.’ Vegan kasap farklı mesleklerden 4 arkadaşı buluşturmuş. Deniz Yoldaç, Türker Yücesoy, Akın Yalçın ve Sefa Çolak, kendilerini ‘hayal ortakları’ olarak tanımlıyorlar: “Biz dünyanın daha yaşanılır, daha temiz, daha vicdanlı, daha adaletli, daha mutlu, daha su sıkıntısız, daha doğa dostu bir yer olması hayalinde veya çoğuna göre ütopyasındayız.” Vegan kasap ifadesi duyulunca bir anda sosyal medyada ilgi odağı oldular. “Yorumlara biz de güldük, eğlendik” diyorlar. Vegan kasabı ziyaret ettik. Sohbetimize buyurunuz... u Vegan kasabı Moda’da açmanızın bir nedeni var mı? Hedef kitleniz sadece veganlar mı? Akın: Amacımız aslında vegan olmayan insanların da bir öğününü vegan geçirmesini sağlamak. Bu konuyu sorgulamaya vesile olmak... “Veganlığın Kalesi” olan Moda, bu girişim için en doğru yer olarak görünüyordu. o can yaşasın diye u Vegan kasapta neler var? Deniz: Biz nohudu sucuğa, ekmek hamurunu vegan tavuğa, soyayı sosise dönüştürüyoruz. Gerçekten tam olarak böyle ama siz yediğinizde “orjinali” ile aradaki farkı asla anlamıyorsunuz. Üstelik aroma yok, katkı maddesi yok, besin değeri yüksek ve aynı tatta...Neden bir şans vermeyesiniz ki? Arkada yeni ürünler üretmek ve sürekli tadım testleri yapan güzel de bir ArGe ekibimiz var, çoğu tarif kendime ait. Akın: Öncelikle ürünlerde hiçbir katkı maddesi bulunmuyor ve bu yüzden belki biraz raf ömürleri kısa olabiliyor. Burada bir geleneksel kasapta olan (hatta çoğundan daha fazla çeşitte) ürünleri taze olarak bulabilirsiniz. Bu ürünlerde daha çok aslında bakliyat ve baharat bazlı içerikler mevcut. u Toplumda sanki vegan olmak zor, sağlıksız ve pahalıymış gibi bir algı var. Deniz: Elbette bu hayat pahalılığında gülücükler saçıp, toz pembe bir dünya çizmiyoruz ama enseyi karartmayı da kendimize yakıştırmıyoruz. Pahalılık konusu bizim de sürekli önümüze çıkıyor ama unutulmaması gerekir ki, bizim Deniz Yoldaç Limonita ismi Deniz Yoldaç’ın annesinin bir dil sürçmesiyle ağzından çıkan bir kelimeymiş, sonradan öğrenmişler ki bazı dillerde “küçük limon” anlamına geliyormuş... Akın Yalçın Hazal Ocak yolun başındayız Sefa Çolak Deniz: Çalışanlarımız dahil çoğumuz veganız. Kimimiz 4 yıldır vegan, kimimiz hayatı boyunca vejetaryen, kimimiz ise bir günde vegan olmaya karar verdi. Ama biz tanımlayıcı kalıplara girmeyen insanlarız. Kişinin kendini ne olarak tanımladığından ziyade, birlikte neler yapabileceğimize alternatifimiz öncelikle bir canlı bedeodaklanıyoruz yoksa ayrışma başlıyor ve biz gerni. Bu canın paha biçilemez olduğu, bir mal olmadığı... Sefa: Kasabımızda, çoğu öğrencinin dahi harçlıklarıyla alıp, bir gününü geçirebileceği kadar hesaplı ürünler mevcut. Vegan VEGAN MAHALLESİ çekten bundan nefret ediyoruz. Biz dünyanın daha yaşanılır, daha temiz, daha vicdanlı, daha adaletli, daha mutlu, daha su sıkıntısız, daha doğa dostu bir yer olması hayalinde veya çoğuna göre ütopyasındayız. Bu uğurda da veganlığın görünen en ve vejetaryan olmak isteyenlerin mutlaka vicdanının sesini dinlemelerini öneEN BÜYÜK HAYAL doğru yaşam biçimi olduğuna inanmış insanlar olarak, sessizce köşemizde oturmaktansa ayariyorum. Zaten bu sesin onların kulağına bir kez fısıldanmasının, içlerine o tohumu attığını çok iyi biliyorum. Türker: Et yemenin sağlıklı olmadığı ve hatta işlenmiş kırmızı etin sigara ile aynı derecede kanserojen olduğu konusu, tıp literatüründe şüphe götürmeyen bir derecede kanıtlandı. Dünya Sağlık Örgütü tarafından da açıklanan bir gerçek. Veganlığın sağlıksız olduğu tezinde hep tek tip beslenme (mesela sadece patatesle gibi) Sefa: Özellikle kasap dedik çünkü vurucu olsun istedik, ses getirsin istedik, veganlık duyulsun istedik. İstedik ki toplumda bu yüzden bir kişi bir sonraki ğa kalkıp bir adım atmış insanlarız. Belki yolun başındayız, belki daha adım atmak için ayağımızı yerden kaldırdık sadece. öğününde bize şans versin, sadece bir öğününde vegan beslensin (ki bu etten asla vazgeçemeyeceği bir yemek VEGANLIĞIN 100’Ü PROJESİ bile olabilir). Bu sayede bir hayvan az öldürülsün, binlerce ton su az kullanılsın, bir miktar daha toprak parçası yok olmasın, küresel ısınma kalesine küçük de olsa bir gol daha atılsın. Bir de #followthetram hayalimizden bahsetmek istiyoruz. Moda Tramvayı’nın geçtiği hat üstünde bir veganın tüm ihtiyaçlarını Türker: Bir de Veganlığın 100’ü projemiz var. Bizim kasabın sokağında, beş apartman ötedeki vegan restoranımızda kurmayı hedeflediğimiz bir müze fikrimiz var. Ortaklarımızdan Sefa Çolak’ın heykelleriyle donatacağı bir müze. Ünlü ya da değil, onlarca veganın heykellerinin duvarlarımızda var. Burada sağlıksız olan nedir? Patates karşılayabileceği bir mahalle kurmak en büyük sergileneceği, yalnızca vegan beslenmeye geçemi? Sadece patatesle beslenmek mi? Bühayallerimizden biri. İstiyoruz ki, kasabı, rek bile bir insanın ne büyük bir aktivizm yaptığıtün cevaplar burada gizli. Esas olan dengebakkalı, kafesi, terzisi, ayakkabıcısı, nı anlatan harika bir müze. li beslenmek. Bu yola girmek isteyen insanlagüzellik merkezi vs vs. her şeyini o Sefa: Veganlığın 100’ü, belki de yalnızca rın, bir uzmana başvurmalarını ama mümkünse tramvaya binerek halletsin. Türkiye’de değil, dünyada bir ilk olacak. Heykel o uzmanın vegan beslenme hakkında objektif bir çalışmalarımıza başladık, sonucunda nelerin çıyaklaşımı olmasına dikkat edilmesini öneririm. kacağını görmek için sabırsızlanıyoruz. Vecdi Seviğ vecdi.sevig@gmail.com K atledilmesinin 28. yılında andığımız Uğur Mumcu, yazı ve kitaplarıyla yaşıyor ve bizlere yol gösteriyor. Her zaman gülmece kurgusunu ustalıkla kullanan Mumcu’nun “Liberal Çiftlik” kitabındaki politikacı tipi betimlemesi ne kadar çok çağrışıma elverişli: “Viskiyi cacığa karıştırıp, pastırma eşliğinde mideye indirdikten sonra ayrıca bastırsın diye üstüne şöbiyet ya da baklava gibi ‘milli tatlı’ yemeği severler.” Cümledeki içecek ve yiyecekler birbirleriyle ilişkilendirilmeden lezzet verebilir ama bir araya geldiğinde yadırganıyor. Tıpkı aynı kitaptaki kolanın içine biberli votka koyup “ince kesim” pastırma dilimiyle mideye indiren “milliyetçi muhafazakâr” bakanın damak zevki gibi. HHH İçki içmenin de yemek yemenin de eskilerin ifadesiyle “adabı” vardır. Hele hele “tartolet içinde humus” yiyip, “ejder meyveli smoothie” içebilecek durumda iseniz daha özenli olmanız gerekir. Yüz yıl önceki içkiseverlerinin davranışlarını Ahmet Rasim’den okurken yadırgamıyoruz: “Rahmetli Ebüzziya Tevfik akşamları iki kadehi çoğunlukla herhangi bir meyveyle, kavun vakti yalBizans’tan bugüne ulaşan bir tarif Lezzet uyumu ve levrek balığı nız kavunla; Ahmet Mithat Efendi rahmetli bir büyük tabak fasulye piyazıyla; Muallim Naci ise badem, ceviz içi, fıstık gibi kuru yemişlerle içmeyi tercih ederdi.” Yiyeceklerin, içeceklerin birbiriyle uyumu binlerce yılın deneyimiyle ortaya çıkmış, farklı lezzet arayışlarına göre biçimlenmiştir. Antik dönemlerde ağaç yapraklarıyla başlayan dolma yapma merakı uzun evreler atlayarak bu günkü lezzet farklılıklarına ulaşılmıştır. Günümüzde güzel pişirilmiş bir dolmayı yemekten aldığımız damak zevkinin izleri çoğunlukla yüzümüze yansır. Bu dolmalardan zeytinyağlı olanını sarımsaklı yoğurda bulayıp mideye indirmek yadırganır da etlisini yoğurtlu yemek hoş karşılanır. HHH Günümüzde yiyecekleri görüntü ve lezzet olarak farklılaştırmak sanat, onları adlandırma da pazarlama yöntemi kabul ediliyor. Lokantaların yemek listelerini evimizde sıkça pişirdiğimiz sebzelerin “yatağında” et yemekleri süslüyor, adına kanıp ısmarladığınız çorba, içmekten usandığınız bir lezzeti karşınıza çıkarabiliyor. Yemek adları, birikime, deneyime dayalı ya da güncel modaya uygun olabilir. 1909 yılında Yıldız Sarayı’nda Meşrutiyet’in ilanının birinci yıldönümünde davetlilere sunulan deniz ürünün “Levrek Balığı” diye yazıldığı mönünün dört kalemden oluşan tatlı ve meyveler bölümünde “İttihat ve Terakki Dondurması” göze çarpıyordu. Bu dondurma adı yemek listelerinde kaç kez boy gösterdi bilinmez. HHH Levrek ise Bizans’tan bugüne ulaşan bir geçmişe sahip. Osmanlı İmparatorluğu’nun son yüz yılında sarayların, konakların sofralarını süsleyen mayonezli levrekler günümüze türlü görünümlere bürünerek gelmiş. Son yıllarda susamlı levrek simidi modası yaygınOTOBÜSTEKİLER Susamlı levrek simidi laştı. Bir dönem de ekose etekli levrek siyaset sahnemizde boy göstermişti. 1973 yılı eylül ayında dışişleri bakanlarından İhsan Sabri Çağlayangil’in Yalova’daki köşkünde yabancı konuklar için verilen davetin sürprizi “Ekose etekli levrek” olmuştu. Her biri birer metre boyundaki iki deniz levreğinin kuyrukları sebzelerle ekose biçiminde süslenerek sunulmuştu. Eteklikli levreğin ünü basın yoluyla ülkeye yayılınca, Başbakan Süleyman Demirel’in bu yemeğin mucidi ve isim babası Çağlayangil’in danışmanı Büyükelçi Oğuz Gökmen’e tek sorusu oldu: “Bana ne kadar oy kaybettirdiğinin farkında mısın?” HHH Birkaç ay sonra, 14 Ekim 1973’te Bülent Ecevit’in liderliğindeki CHP, oy oranını yüzde 27’den yüzde 33’e yükseltirken, Demirel’in başında bulunduğu Adalet Partisi’nin oyları yüzde 46’dan yüzde 30’a düşüyor, Ecevit’e başbakanlık yolu açılıyordu. Kemal Urgenç 24 OCAK 2021 SAYI: 1611 pazar.dergi@cumhuriyet.com.tr İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına ALEV COŞKUN Genel Yayın Yönetmeni Aykut KüçükkayA Sorumlu Müdür OLCAY BÜYÜKTAŞ AKÇA n Yayın Koordinatörü hilal köse ÖZTÜRK n Görsel Yönetmen münevver oskay n Editör deniz ülkütekin n Sayfa Tasarım EMİNE BİLGET n Reklam Genel Müdürü Ayla Atamer Törün Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: reklam@cumhuriyet.com.tr Baskı: İleri Basım Mat. Amb. Reklam Tanıtım Yay. ve Teknik Hiz. Tic. A.Ş. Yenibosna Mah. 29 Ekim Cad. No:11A/41 Bahçelievler İstanbul Dağıtım: Turkuvaz Dağıtım Pazarlama A.Ş. Yaygın süreli yayın
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear