23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

4 10 OCAK 2021 Bİ DÜNYA İNSAN Fotoğraf: Vedat Aıık Mahkeme kaydı böyleydi Suçu antiemperyalist olmaktı Moda deyimle profilini özetlemeye kalksak, sendikacı, radyo programcısı, aktivist, partili gibi sıfatlarını bir çırpıda sayabiliriz. Ama onun, bir onur nişanı gibi taşıdığını yakından bildiğim bir unvanı vardır ki, gariplikler ülkesi güzel yurdumuzun egemen zihniyetinin sefilliğini gösteren muhteşem bir suçlamadan kaynaklanmıştır: Antiemperyalist olmak suçunu işleyen adam. Mahkeme kayıtlarına aynen böyle geçmiştir; “antiemperyalist olmak suçundan...” diye başlayan bir mahkeme kararına. Büyük Uğur Mumcu bunu hem köşesinde hem de kitaplarından birinde anlatır. şapkasız teğmen Bir hafta önce kaybettiğimiz Abdullah Yılmaz öncelikle budur; antiemperyalist. Sonraki sıfatları da hayli onur vericidir. Teğmen rütbesindeyken ordudan atıldıktan sonra uzun süre sendikacılık yapan, ardından radyo programcılığında karar kılan Yılmaz’ı 12 Eylül faşizmi yurtdışına sürükledi. Yaşamını sürdürdüğü Londra’da hep yakınında olduğum, bana eksikliğini hep duyduğum ağabeyliği yaşatan adamdı. Hasbelkader bulaştığım gazete, dergi işlerinde hep Abdullah Ağabeyi de istedim yanımda. Uzun yıllar birlikte yazdık, çizdik. O yazılarından, yayımlanmasına katkıda bulunmakla mutluluk duyduğum, önsözünü de bana yazdırdığı “Şapkasız Teğmen” kitabı çıkıverdi. Sonraki “Sıcak Nevale” adlı kitabı, kalbimi çok kırıp, çok incitip hayatımdan sonsuza dek çıktığı dönemlerinde yazdığı ikinci kitabıdır. Birincisinden yola çıkarak söylüyorum, eminim o kitap da güzeldir. Gerçekten sadece ona özgü bir yazı tarzı vardı. Üslup sahibi bir yazar sıfatını da fazlasıyla hak eder. çok okudu, yazdı Temiz adamdı. Akçeli işlere kafası basmazdı çoğumuz gibi. Çok sıkıntılar çektiği yaşamının Londra’daki son yıllarında çok iyi yetiştirdiği iki oğlunun ticari başarıları sayesinde rahat bir yaşamı oldu denebilir. Bu nedenle çok okudu, çok yazdı. “Keşke olmasanız ağabey” dediğim kimi kurumların içinde de yer aldı ama kimseye ardından kötü söz söyletmedi. Bir asker olarak yargılandığı davalarda yaşananları/yaşadıklarını anlatışını herkesin duyMUSTAFA K. ERDEMOL masını isterdim. Kara mizahın en muhteşem örnekleriydi anlattıkları. Ne anlatırsa dinletirSendikacı, di, çok ama çok iyi bir konuşmacıydı. Gözlem gücünün yüksekradyocu, aktivist liği dostu Turgut Özakman gibi muhteşem bir radyocunun yanında, onun da desteğiyle, İstanAbdullah Nihat Yılmaz’ı kaybettik. bul Radyosu’nda yaptığı programlarda rahatlıkla görülebilir. Ele alınmamış, değinilmekten çekinilmiş ne kadar konu varsa Gençliğinden beri metnini yazmış, kurgusunu yapmış adyoda yayımlatmıştır. Her başı belaya girdiğinde radyodamücadelesine kattığı nefesini uğursuz salgın tüketti. Olmasaydı ki amiri Özakman da hep destek vermiştir ona. “Çılgınlar”dı ne de olsa. FATSA’YI İSTERDİ Sendikacılık tarihimizdeki yeri, ister eleştirel ister takdir çerçeveböyle keşke... sinde ele alınsın, hayli önemlidir. Maden işçilerinin hak mücadelesindeki çabaları görmezden gelinemez örneğin. Acılı ama o oranda onurlu bir ailenin mensubudur. Kızıldere’de yitirdiğimiz On’lar içinde yer alan Nihat Yılmaz ağabeyiydi. Son yıllarında adına Nihat’ı da ekleyerek yazdı yazılarını. AbAbdullah Nihat dullah Nihat Yılmaz Yılmaz’dı uzun yıllar boyunca. Taşıyabildiği bir ad olmuştur bu. Benim “ideal insanım” değildi belki ama, Abdullah Ağabey bir “ideal insanı”ydı. Zaman zaman yalpalasa da durduğu zemin sağlamdı. Umarım memleketi Fatsa’ya gömülme arzusu yerine getirilebilir. Öldükten sonra bunu göreceğine, hissedeceğine inandığımdan değil, o büyük deneyimimiz Fatsa’nın bereketli topraklarının son derece temiz bir bedenle bir kez daha zenginleşmesine olan inancım için istiyorum bunu. Toprağın üstünü olduğu kadar altını da güzelleştiren bir adamdır Abdullah Ağabey. Kırgındım, olur böyle şeyler denebilir ama çok uzun sürmüş bir ayrılığa yol açtı bu kırgınlık. Beni kırması kalbinden kaynaklanmadı, bilirim. Bahçesinde tek başına açan bir çiçek olarak kalsaydı, etrafı yaban otlarıyla çevrilmeseydi, dikenlerini batırmaz, kırmazdı beni. Ama ne olursa olsun, benim kişisel duygularımla değil, yaptıklarının teslim edilmesiyle toplumsal mücadele tarihimizdeki yeri hakkıyla kaydedilmelidir Abdullah Ağabeyin. Haliyle benim de üzerimde böyle bir sorumluluk var. Nasıl reddedebilirim? Hatırası için yapılacak ne varsa, payıma düşen neyse yaparım elbette. Beni zaten kırmıştı, bununla idare ediyordum, ne güzel. Ama ölmekle, kırdıklarından çok, iyi hissettirdiği davranışlarının izleriyle dolu kalbimi daha da fazla kırdı Abdullah Nihat Yılmaz. Bu “kırgınlığı” bağışlamayacağım. Kabrin çiçeklerle dolsun ağabey. Hoşça kal. Kuzey Nam, 19 yaşında özel Mimar Sinan Güzel Sanatlar Lisesi Tiyatro Bölümü son sınıfta. Yüzüyor, masa tenisi oynuyor, bisiklete biniyor, koşuyor. Masa tenisinde ve yüzmede Türkiye derecesi var. Üniversitede spor bölümü okuyacak. İleride antrenör olma hedefi var. Çok sevecen, esprili bir genç adam. Hikâyesi ilham verici, umut dolu... HİLAL KÖSE Anne Nazan Nam, “Manifestomuz ‘aero dinamik yasalarına göre tombik arının hiç uçmaması gerekiyordu ama, biri ona bunu söylememiş olacak ki o şimdi uçuyor!’ Hayatımıza olumlu katkı sağlayan bir çok değerlimiz var. İyi ki varlar. Kattıkları her değer için binlerce teşekkürler” diyor. YtcuaacSmmozmAhınau.Ltımrrni’Iydıeet. Eposta: kuzeynam123@ hotmail.com Üniversiteye hazırlanan Kuzey’in 19 yılı başarılarla dolu Sevginin iyileştirici gücü K uzey’le sohbet harika. Fanatik Galatasaraylı ama âşık olursa takım değiştirebildiğini de öğreniyoruz! “Çapkın mısın” diye sorunca ağzı kulaklarında gülüyor. Kızlarla arası çok iyi! Arada online derslerden de kaytarıyormuş... Evde kalmaktan sıkılmamış. Spora devam ettiğini, kulaklığı takıp müzik dinlediğini söylüyor. En çok heyecan duyduğu şeyse üniversiteye gidecek olmak. Lisesinden ayrılacağı içinse üzülüyor. u Annenle tartışınca ilk kim adım atıyor? İlk annem barışıyor, bazen tartışıyoruz, “şımarma, saçmalama” diyor, tartışmayı da annem başlatıyor. u Babanla aran nasıl? Kuzey: Daha iyi (gülüyor) Nazan Hanım: Vaaay, bak sen! Kuzey, en son Avrasya maratonunda 10 kilometre koştu. Odasında 30’dan fazla madalya var. u Kuzey’i kucağınıza aldığınızda, daha doğrusu Down Sendromu’nu (DS) öğrendiğinizde ne hissettiniz? İlk başta çok ciddi bir şok yaşıyorsun. “Niye biz, ne yaptık” diye sorguluyorsun... Üçlü taramada ve renkli ultrasonda hiçbir belirti yoktu... Şimdi bizim için büyük bir şans bu, tabii. Doğduğunun 5. günü eşim Kuzey’in DS olduğunu söyledi, 19 yıl önce düşünün... İnternetteki bilgileri okurken kafamı duvara çarpmak istediğimi hatırlıyorum... Öyle bir bilgi kirliliği vardı ki.. İnanılmaz yıkıcı... Yaşadıkça önünü görmeye, hangi bilgi doğru hangi bilgi yanlış seçmeye başlıyorsun. Birkaç hafta ciddi sarsıldık tabii... 10. gününde kayıt cihazına kaydettiğim masal ve şarkıları dinleterek işe başladım. Bulduğum her şeyi okuyor ve herkese soruyordum, bir yandan da yatağına algısını artırabileceğimi düşündüğüm kırmızı her şeyi süsler, kumaşlar, balonlar asıyordum... Her gün “bir küçücük aslancık varmış” şarkısını açıyordum... Kırmızı Başlıklı Kız masalını anlatıyordum... Babam felç geçirdiğinde anneme “Nazan’ın Kuzey’e söylediği şarkıları bana söyler misin” demiş... Kuzey ve annesi Nazan Nam. u İlk paniği atlatınca hemen işe koyuldunuz.... Çünkü almamız gereken bir sürü eğitim vardı. Pedagoji eğitimi, fizyoterapi, duyu bütünleme, dil eğitimi ve büyüdükçe de akademik eğitimler... 40 günlükken başladık. O gün götürmesem de bir şey olmazdı ama öyle bir şartlanıu Kuzey’le çok rahat anlaşıyoruz o eğitimleri almasaydı yorsunuz ki... Ya bir şey olursa, eksik kalırsa... anlaşamazdık değil mi? Aslında orada aldığın bir saat eğiu DS’li olmaya dair bilinmezlik tablosu çiziliyor. tim hayatını kurtarmıyor. Bir saati bütün hayata yedirirsen o çok işe yarıyor. Kuzey sınıftaki herkesten önce okumayı yazmayı söktü. O eğitimlere gidip dönerken biz hep şöyleydik: Kuzey Atatürk kaç yılında doğdu? 1881 Haydi sayalım. 5 10 15 20... Kuzey hatırlıyorsun değil mi bunları? (Kuzey gülüyor) Işık hangi renk yanıyor? Kırmızı Kırmızı ışıkta ne yapıyoruz? Duruyoruz. Nasıl geçebiliriz, söyle? yapın: Bir doktorla asansöre bindik tesadüfen, bize baktı ve hastalıklara ilişkin en kötü riskleri saymaya başladı. Tutuldum DS bireylerin 47. kro kaldım... Hâlâ üzülürüm neden yanıt veremedim diye... Ben mozomları nedeniyle şöyle yaptım. Bağışıklık sistemini geliştirici takviyeler kulortak birtakım özellikle landım. Faydası olduğunu gördüğüm şeylere doktorlardan ri var fakat sonuçta 46 onay alarak devam ediyorum. kromozom da sizden ge Siz evin içinde normal mutlu mutlu yaşıyorsunuz, dışaliyor, dolayısıyla genel rı çıktığınızda, o kadar hak etmediğiniz tavırlarla karşılalemeyin, hepimiz gibi şıyorsunuz ki... Sonra doktoru seçiyorsunuz, restoranı seözel çocuklarımızın da çiyorsunuz, birisi söylemişti, çocuğun oturacağı yeri bile ayrı ayrı bireysel özellik seçiyorum diye. Önceden biriyle göz göze gelmek bile sove yetenekleri var. Ne rundu, şimdi gözlerine bakıyorum; o, siz güçlendikçe olan leri yapabileceklerine bir şey. Böyle bir emeğiniz var, pırlanta gibi bir çocuğuodaklanın. Yol çok uzun nuz var... 7 yaşında, eline mikrofonu alıyor, bütün okuve virajlı, sabırlı olun ve la Andımız’ı okutuyor ama öğretmeni görmüyor. En büsakin kalın. yük travmamdır ilkokul öğretmeSağlık kontrollerini asla atlamayın yapmayın: Öğrendiğinizde kendinizi ni. Birinci sınıfta ben derslere girdim düşünebiliyor musunuz? Yeşil Geeç! u Tıbbi kontrollerle ve eğitimlerle mi geçti 19 yıl? Evet ve sporla... Kızımız Zeynep’ten sonra anladık ki DS’ye bağladığımız bir sürü şey aslında çocukların normal büyüme süreçleriymiş. Bu duyguya sizi çevreniz de itiyor... Hıçkırsa, acaba neVe molalar verin senede 3 gün 5 gün her neyse mutlaka kendinize özel zamanlar ayırın ki yenilenin, yenileyin. yiyip bitirme halini kısa tutmak için çabalayın, çünkü sevgisinin öyle bir iyileştiriciliği var ki birkaç ay sonrasında bile sizi tedavi etmeye başlıyor. Yükümüz ağır, etrafınızdaki cehaletle bu yükü artırmayın, enerjinizi ailenize harcayın. Okumak, öğrenmek u Aslında siz eğitiyorsunuz ama okul başka bir şey... Kesinlikle! Bu kadar eğitim, emek, çocuğumu kucaklayacaklar zannediyorsunuz. Ama tam tersi... Kuzey’de izi kaldı, zor toparladık... Başka bir öğretmenle biri tekrar okuması da iyi oldu. Birinci sınıf çok önemli. Siz ne yaparsanız yapın. “Aaa ne kadar güdeni özel durumumu diye düşünülazım. Bir süreliğine bütün zel yetiştirmişsiniz” diyorlar sonyorsunuz. Endişeli ruh hali. İnsanı hayatını ona vermek zorun ra “ama” geliyor... “Harika yetişen çok yoran şey de bu... Ama Zeynep’in dasın ve yürüdükten sonra tirmişsiniz ama...” adım atması çok sıradan bir şeyken Kuzey’in attığı bir adım arkasından öyle bir mutluluk getiriyor ki o sizi inanılmaz sağlam tutuyor. spora başlatın ! u En çok zorlandığınız an ya da dönem? Okul ve o öğretmen... Şu da zor, öbür çocuğunuza yansımamasını istiyorsunuz dışarıdaki mesela parktaki davranışların... O da küçük çünkü... u Anladığım, doğduktan sonra belli prosedürler var, birini atlarsanız ne olur? Hiçbir eğitimini, doktor kontrolünü hatta ilaç saatini atlamadık... Zeynep 10 günlüktü, taksiye atladım ve u Ailelere ne tavsiye edersiniz? Kesinlikle neyle karşı karşıya olduğunu bilmek zorundasın. Ve tabii ki zor zamanlar çok olacak pes etmemek şart... Sevmek için yürek, büyütmek için emek gerekir derler ya bizde çokça emek var... Siz inanırsanız önce çocuğunuza sonra da kendinize, oluyor. İçinizde hiç geçmeyen endişe, hüzün hep var onunla yaşamaya alışıyorsunuz. Şu anda salgında da öyle bir şey yaşıyoruz zaten. Kuzey’i, okuma yazma dersine u Koronalı günler nasıl geçiyor peki? götürdüm, 6 yaşındaydı. TaksiKuzey evde bana çok yardım ediyor, biz yemek yaparken ci, “Abla lohusaların mezarı 40 gün o hamur açmayı bile denedi mesela, süpürge görevi onun. açık olur, sen ne yapıyorsun” demişti. Bol bol kitap ve şiir okuduk.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear