Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
21 HAZİRAN 2020 5 Yönetmen ve oyuncularla bu ilk bakışta küçük ama derinine indikçe içerdiği hayalleriyle büyük filmi sizler için konuştuk Leyla ile Ali’nin aşk dansı İ stanbul’dan İzmir’e giden bir trendeyiz. YHT (Yüksek Hızlı Tren) değil, yani yolculuğumuz tüm gece sürecek. Tesadüfen aynı kompartımana düşen Leyla ve Ali’nin yolculuğuna eşlik etmek üzere buradayız. Onların kafalarında ayrı hesaplar, farklı ajandalar var ama bilmedikleri şey aslında ne kadar da ortak noktalarının olduğu ve tüm bunların bu gece açığa çıkacağı. Ozan Açıktan’ın yönettiği “Yarına Tek Bilet” sinemamızda örneklerine fazla rastlanmayan türden bir yol filmi. Her yol filmi gibi yolculuk sürecinde karakterler dönüşüyor, yeni kararlar alıyor ve belki de geri dönüşü olmayan bir yolculuğa çıktıklarını fark ediyor. Açıktan ve filmin iki oyuncusu Dilan Çiçek Deniz ve Metin Akdülger’e, elbette karantina koşullarında, uzaktan sorularımızı yönelttik... İyi yolculuklar. DILAN ÇIÇEK DENIZ ‘Okudum, yazdım daha çok yazdım’ u “Yarına Tek Bilet” filmi sizi hangi açılardan heyecanlandırdı? Ozan (Açıktan) filmin hikâyesini daha ilk anlattığında kabul ettim. Duyduğum şey beni hemen içine çekti. Beraber bir işe başlıyor gibi değil de Ozan’ın hayaline ortak oluyormuş gibi hissederek başladım çalışmaya. Senaryo ilmek ilmek örülmüş gibi çok güzeldi, gerçekti ve karakterler bizden birileriydi. u Netflix markasının etkisi ne oldu? Başta vizyon filmi düşüncesiyle yola çıktık. Daha sonra filmin yapımcıları PToT ve OG Medya, Netflix’le anlaştı. Bu Türk sineması adına da önemli bir işbirliği oldu. Böylece hem Türkiye’den çıkan ilk “Netflix Orijinal” filmi olacak hem de Türkiye ile birlikte 190 ülkede yayımlanacak. u Filmde oynadığınız karaktere bir öneride bulunmak isteseniz ne söylerdiniz? Karakteri oluştururken kendimden de bir şeyler katmaya çalıştım, karakter olarak onunla benzer yönlerimiz var fakat hikâyesel olarak Leyla’yla bambaşka şeyler yaşadık. Leyla’ya, ilişkisine yönelik birtakım tavsiyelerde bulunabilirdim ya da bulunmayabilirdim. Bulunmazdım sanırım. bi ki bir onunla uzun metrajda çalışmak ayrıcalıklı bir deneyim. u Netflix’in uluslararası niteliği sizin için önemli mi? Yurt dışında projelerde yer almak için bir basamak olacağına inanıyor musunuz bu filmin? Açıkçası her oyuncu yaptığı işin en geniş kitleye ulaşmasından motive olur diye düşünüyorum. Netflix ile de filmimizin daha geniş kitlelere ulaşacak olması çok önemli. Platformdaki dizi ve filmleri takip eden biriyim. Filmimizin de bu platformda yayınlanacak olması bizi çok mutlu etti ve tabi ki fırsat olursa yurtdışında bir projede de yer almak isterim. Netflix bunun için bir avantaj sağlıyor. u Karantinada neler yaptınız, nasıl geçiyor günler? İlk birkaç hafta açıkçası ben de her u Metin Akdülger ile uyumlu bir ikili oldunuz mu sizce? Çok uzun bir hazırlık sürecimiz oldu. Ozan Açıktan filme hazırlanmak adına ikimizi de ayrı ayrı çok doğru yönlendirdi. Sete Leyla ve Ali olarak girdik. Çok uyum sağladığımızı düşünüyorum ki bu da filme yansıdı. Çalışma arkadaşı olarak da Metin gerçekten benim için çok değerli bir yol arkadaşı oldu. u Ozan Açıktan ile çalışmak nasıl bir deneyimdi? Büyülü bir deneyimdi. Aslında Ozan’la biz iki senedir reklam kampanyasında çalışıyorduk ve bu yüzden birlikte bir set tecrübemiz vardı. Ancak ta Dilan Çiçek Deniz kes gibi bir adaptasyon sürecinden geçtim fakat çok zorlandım diyemem çünkü genelde evde vakit geçiren biriyim. Ailemi ve arkadaşlarımı çok özledim. Yemek yapma ve ev işlerinde kendimi geliştirdim diyebilirim. Uzun zamandır okumak istediğim kitapları okudum, izlemek istediğim filmleri izledim. Yazdım, daha çok yazdım. Konuştum, sürekli konuştum sevdiklerimle bazen de kendimle. Tuhaf bir dönem. Umarım en yakın zamanda bütün bunlar biter, sevenler sevdiklerine sevdiklerini söyler. EMRAH KOLUKISA Netflix’in Türk yapımı ilk orijinal filmi olan “Yarına Tek Bilet” iki gün önce gösterime girdi. Ozan Açıktan’ın yönettiği ve Dilan Çiçek Deniz ile Metin Akdülger’in başrollerini paylaştığı film neredeyse tamamı bir tren yolculuğunda geçen bir aşk filmi. Akdülger, “Ben Ali kadar şiir sever ve romantik biri değilim ama severim edebiyatı. Bizim ekibin şiir ve edebiyat âşığı daha çok Dilan’dır. Hatta kendisinin çocukluk zamanında yazdığı bir şiir kitabı bile var” diyor. METIN AKDÜLGER ‘Dilan’la birbirimizi iyi anladık’ u “Yarına Tek Bilet” ne zamandan beri sizin gündeminizde? Biz Ozan ile bu film üzerinden yanlış hatırlamıyorsam dört yıl kadar önce konuşmuştuk ilk olarak. O zaman PTOT film ofisine çok yakın oturuyordum zaten, beni çağırdıklarında çok şaşırmıştım. Ozan’ı “Silsile” filmi ile tanımıştım ve çok sevmiştim. Yeni filmi için beni düşünmesi beni çok mutlu etmişti. O dönem film ertelendi ve beraber çalışamadık ama kısmet bu zamanaymış. Her işte bir hayır vardır derim ben böyle tecrübeler yaşayınca. u Senaryoyu okuyunca ne düşündünüz, neydi sizi çeken hikâyede? İlk önce Ozan’ın filmi anlatırken gözlerinde gördüğüm şey beni çekti açıkçası onun üzerine okumuştum ceği değerin de artacağı kanaatindeyim. Pandemi sürecinde iş imkânlarının kısıtlanması ve bu yüzden doğan mağduriyetleri gidermek amacıyla İKSV ve Sinema Televizyon Sendikası ile birlikte yürüttüğü destek kampanyasına bakacak olursak, işveren ve işçi arasındaki iletişimi ve değer yargılarını olumlu yönde değiştirdiğini düşünüyorum. Mutluyum beraber çalışma şansını elde ettiğim için. u Dilan ile nasıl bir ikili oldunuz? Zorlandığınız anlar oldu mu? Dilan’la önceden bir tanışıklığımız vardı ama bu filmle birlikte uzun bir teşriki mesaimiz oldu. Prova sürecimiz filmin set tarihin den çok önce başladı. Süreç içerisinde çalışma azmine ve disiplinine hayran kaldım diyebilirim, ilk andan itibaren birbirimizi iyi an ladığımızı ve birlikte “dans” edebildiğimizi düşünüyorum. Zorlandığımız anlar da oldu elbette ama o zorluklar bizi daha da bir araya getirdi ve filme olumlu anlamda yansıdı sanıyorum. Metin Akdülger senaryoyu. İlk yolladığında beni senaryonun bir oyuncuya vaat ettiği alan ve yaratıcılık etkilemişti. Sonrasında Faruk ve Ozan ile tekrar senaryoyu okuduğumuzda ise Ali’nin dertlerini kendime çok yakın bulmuştum. Ozan’a beni daha doğru bir zamanda bu iş için arayamazdınız dediğimi hatırlıyorum. u Netflix ile en çok çalışanlardan birisiniz muhtemelen. “Atiye”nin ardından şimdi de ilk film... Nasıl Netflix ile çalışmak, piyasa şartlarıyla kıyaslarsak? Netflix’i yeni dünyanın yeni platformlarından biri olarak değerlendiriyorum ve iç piyasada değerinin arttığı ölçüde piyasaya vere u Ali’den yola çıkarak sevdiğiniz şairleri sorsam... Orhan Veli’yi severim, Turgut Uyar’ı severim birçok insan gibi. Bir de Can Yücel’in çevirisi Dünya şiirlerini arada açar açar bakarım, Charles Baudelaire ile tanıştırmıştır beni mesela. u Sizin karantinanız nasıl geçiyor? Birçok insan gibi ben de sıradan ev işlerinin ne kadar sıra dışı bir gayret gerektirdiğini fark ettim. Şimdilerde daha dengeli bir rutin hayatım oldu. Hemen her gün müzik grubumuz Journers ile çevrimiçi müzik çalışmalarımız devam ediyor. Bu süreçte “Sonsuzluk Neymiş Dostlar?” isimli bir şarkı çıkardık. Bir arkadaşımla uzun süredir bir film senaryosu üzerine çalışıyoruz. Hareketsiz kalmamak adına fizik tedavi mahiyetinde bir egzersiz programı uyguluyorum. Geçiyor günler. OZAN AÇIKTAN u Netflix’in ilk Türk filmini yönetmek nasıl gelişti, anlatır mısınız? Sinema filmi yapısı gereği pahalı bir organizasyon. Ekonomik denklem, şahsi tutkularımızla market veya festival değerleri arasında bir sarkacın arasında gidip geliyor ve bir şekilde yolumuzu bulup bir hikâye anlatmayı hedefliyoruz, dahası bunu yapmaya devam etmek de istiyoruz. Polonya’da Lodz’da sinematografi okudum. Mezun olduktan neredeyse 10 yıl sonra, 2014 yılında filmim “Silsile” Varşova Uluslararası Film Festivali’nde gösterildiği için yeniden Polonya’ya davet edildim. O yılın “ilk film” jürisinde de yer aldım. Yarışmada Drazen Kuljanin’in filmini çok beğenerek ödüllendirdik. Drazen’in filminin fikri, öncelikle inandığım bir oyunculuk anlayışını ortaya koyabilmek için çok uygundu. Fikir basit, duygusu da güçlüydü ama esasen yapmak istediğim sinema için iyi bir zemin oluşturuyordu. Filmi 45 yıl içinde birkaç kez çekmeye niyetlenip bir şekilde başaramamıştık. “Atiye” sürecinde Netflix ile yakınlaştık. Esas hedefimiz sinemaya girmekti. Bir ön izleme yaptık, filmi çok beğendiler ve “sadece Netflix’te” olmasını istediler. Filmin Netflix’in tüm ülkelerinde olmasını istediklerini de duyunca sinemaya girmekten feragat ettik. Taviz vermeyecek kadar koruduğum bir hayalin dünyaya açılması, Türkiye’nin ilk Netflix filminde benim adıma olan şey bu. u Film “Pemra’ya” adanmış... Âşık olduğum insan olması dışında filmin ana fik O geleneğe selam yollamak güzel Açıktan, yönetmen olarak etkilendiği aşk filminin Sil Baştan (Eternal Sunshine Of The Spotless Mind) olduğunu söylüyor. Yazının tamamı PAZARTESİ cumhuriyet com.tr’de Ozan Açıktan rini borçlu olduğu kişi Pemra. u Drazen Kuljanin’in filmi 5 saatlik bir tren yolculuğunda çekilmiş. Siz nasıl bir yöntem izlediniz? Drazen’in filmi sadece trende geçiyor. Bizim bir sürü sürpriz mekânımız var. u Film bir yanıyla bir yol filmi, bizde çok fazla örneği olmayan bir tür. Yol filmleri mühim bir gelenek dünya sineması içinde. Bağımsız filmlerin çokça olduğu bir alan üstelik. Bu anlamda buradan o geleneğe bir selam yolluyor olmak güzel. Çocukluğum ve üniversite yıllarım da trenlerde geçtiğinden kişisel olarak da bir “yol” filmi bu. u Müzik önemli bir yer tutuyor filmde... Çok değerli arkadaşlarım Ahmet Kenan Bilgiç, Seda Seber ve Ömer Özgür’le aradık dinledik, denedik, yanıldık ve sonunda beğendik. Spotify çok yararlı oldu. Algoritmalar da bizimle birlikte çalıştı bu filmde. “Bunu seviyorsan şunu da dinlemelisin” özelliğini birçok farklı biçimde kullandık. Eser sahiplerine ulaşmak ve haklarını almak da apayrı bir yolculuk oldu, çünkü filmde dünyadan da müzikler var. O arama tarama işlerinde en az müzisyenler kadar emek olduğunu da bu sayede öğrendim. Şebnem Kitiş ve Ebru Suda’ya buradan selam. u Netflix’in çalışma yöntemlerini nasıl buluyorsunuz? Kendi adıma çok farklı şeyler gördüğümü söyleyemeceğim. Evrensel bir yapımcılık anlayışı var, onun doğrusu da yanlışı da ortak. Tabii yaptığınız filmin/dizinin 39 dile çevrilecek olması, bu ilişkide yer alan herkesin daha donanımlı olmasını talep ediyor, burası kesin. u Yabancı bir ortak yapımda yönetmenlik üstlenmek ya da yurtdışından bir teklif gelirse değerlendirmek planlarınız arasında mı? Şahsen içinde olmaktan zevk alacağım, anlatmasını değerli gördüğüm hikâyelerin mümkün olan en çok kişiye ulaşmasını istiyorum. Bunun için nerede bir fırsat çıkarsa onu değerlendirebilecek donanımda ve yeterlilikte olmak için de çalışıyorum.