24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

6 Kaçırmayın EKMORLUAKHISA u Sonar haftası! Fotoğraf: Vedat Arık 1 MART 2020 Elektronik müzik tutkunlarını 3 günlük müthiş bir maraton bekliyor bu hafta. Sonar İstanbul, 567 Mart tarihlerinde Zorlu PSM’de. u Sait Faik ile bir akşam S ait Faik Abasıyanık, beş hikâyesiyle İş Sanat’ta bir kez daha seyirciyle buluşuyor. Ücretsiz etkinlik 1 Mart Pazar saat 16.00 ve 2 Mart pazartesi saat 20.30’da izlenebilir. u Siyah Beyaz’da sergi A nkara’nın köklü sanat galerilerinden Siyah Beyaz, heykeltıraş Bahadır Çolak’ın kişisel sergisine ev sahipliği yapıyor. “Eksik Olan Ne?” başlıklı sergi 23 Mart’a kadar ziyaret edilebilir. u ‘Güle Güle Diva’ Selen Uçer’in oynadığı, Firuze Engin’in yazıp yönettiği tek kişilik oyun “Güle Güle Diva” bu hafta DasDas’ta izleyiciyle buluşuyor. 6 Mart Cuma akşamı sergilenecek oyunun başlama saati 21.00 u Barok tutkunları için... O pus Amadeus Oda Müziği Festivali kapsamında İstanbul’a gelen 4 Times Baroque adlı topluluk 7 Mart Cumartesi saat 20.30’da İstanbul Deniz Müzesi’nde bir konser verecek. u ‘Ferah Feza’ bir dünya Sanatçı Nilhan Sesalan’ın “Ferah Feza” başlıklı sergisi 6 Nisan’a dek Evliyagil Dolapdere’de açık olacak. Beral Madra küratörlüğünde açılan sergide Sesalan’ın geniş üretim yelpazesi yeni eserleriyle beraber gözler önüne seriliyor. u Polisiye severler için İ zmir Mavi Şehir’deki Sold Out Performance Hall’da 4 Mart Salı akşamı 21.00’de Eğlenceli Cinayetler Kumpanyası “Metres” adlı oyun izleyiciyle buluşuyor. Yönetmeni Okan Bayülgen. u Çocuklar için sinema “ Çocukla Sinema” adlı kitabıyla film seçme rehberi oluşturan Burak Göral, her cumartesi saat 13.00’te Bulvar 216 Cinemo’da küçüklerle bir araya geliyor. Mart ayı teması “Hayatın güçlüklerine karşı cesur olabilmek” olarak belirlendi. 1 MART 2020 SAYI: 1564 pazar.dergi@cumhuriyet.com.tr İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına ALEV COŞKUN Genel Yayın Yönetmeni AYKUT KÜÇÜKKAYA Sorumlu Müdür OLCAY BÜYÜKTAŞ AKÇA Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: reklam@cumhuriyet.com.tr n Yayın Koordinatörü HILAL KÖSE ÖZTÜRK n Görsel Yönetmen MÜNEVVER OSKAY n Editör DENIZ ÜLKÜTEKIN n Sayfa Tasarım EMİNE BİLGET n Reklam Genel Müdürü AYLA ATAMER TÖRÜN Baskı: İleri Basım Mat. Amb. Reklam Tanıtım Yay. ve Teknik Hiz. Tic. A.Ş. Yenibosna Mah. 29 Ekim Cad. No:11A/41 Bahçelievler İstanbul Dağıtım: Turkuvaz Dağıtım Pazarlama A.Ş. Yaygın süreli yayın Çimen’s Yapım imzalı 18 şarkılık albüm bir hafta önce dinleyiciye sunuldu Söylediler mutluyum Mazlum Çimen’le, şarkılarının başka müzisyenlerce seslendirildiği “Benim İçin Söylenenler” albümü vesiylesiyle buluştuk, Unkapanı’nda... Yapım şirketini iki yıl önce taşımış, bu bir zamanların efsanesi, ünlü olmak isteyenlerin yolunun geçtiği mekâna. Eskinin ışıltısından eser yok tabii nicedir. Buruk bir sessizlik hâkim, renkli hayaletler dolaşıyor her katında ama Çimen taşındığına memnun. “Kan çekmiş” ve gelmiş... Yeni albümü sorunca, “Arkadaşlarım benim için söylediler, mutlu ettiler” diyor. Albümde, Çimen’in “farklı dünyalarda” notalarla buluşturduğu 18 şarkı var. Bağlama tınıları kimi şarkıda daha baskın. Her söyleyen kendi uslübüyla bambaşka tatlar katmış şarkılara. Suavi, Zuhal Olcay, Teoman, Hayko Cepkin, Yıldız Tilbe dahil 18 isim, Çimen’in müziğinde buluşmuş... u Yeni albümün yolu açık olsun. Nasıl hissettiriyor size? Şarkılarımı farklı arkadaşlar yorumladı. Tabii bana çok keyifli geliyor. Yapalım deyince ilk şöyle bir duygu oluşmuştu: Daha ölmedim, ihtiyarlamadım, ne saygısı diye ama güzel oldu... Aynı mahallenin çocuklarıyız ama farklı sokaklardayız, çok fazla görüşmüyoruz. Arada bir uğruyoruz birbirimizin sokağına. Dedik ki hep kendi sokağımızdaki çocuklarla bu işleri yaptık, bu kez diğer sokaktaki çocuklarla bir şeyler yapalım, onlara bir merhaba diyelim, dünya da öyle bir yere gitti. Gezi’den sonra da şöyle bir duygu oluşuyor. Senin hiç ummadığın yapıdaki insanlar senin yanında durdu. Biz ummadığımız insanın yanında durduk ve ortak paydada buluştu her şey. O süreçten sonra dedim ki biz niye sokakları birleştirmiyoruz? Hep sol, protest müzik yapan sen, ben bizim oğlan çıkıp söylüyoruz... Arkadaşlar zaten benim eserlerimi söylüyorlardı. Yan yana oturup sohbet ettiğimiz ama müzikal anlamda birlikte iş yapmadığımız arkadaşlarla buluşalım, o sokağa da gidelim dedik. Çünkü o sokağın bize, bizim de o sokağa ihtiyacımız var. Bir enerji oluşturmak gerekiyor dedik. İyi de oldu. Benim için söylediler, mutluyum. ACIDAN DERİ GİYDİK BELKİ HİLAL KÖSE “Planlama hiç yoktur bende ama yapanlara hayranım. İki buçuk üç senedir planlama lafıyla buluştuk, çocuklarla burada. Film müziklerimi bile hep son hafta bitirmişimdir.” u İhtiyarlamadım dediniz doğru ama sizin için şarkılar söylenmesi, belli bir zaman dilimine geldiğinizi de gösteriyor sanki... Yaş kemale çoktan erdi ama bundan ne anladığınıza, bakış açınıza bağlı konu. Hangi yaşta kemale geliyor? Yaşın kemala gelmesi biraz da yaşadığınız coğrafyayla alakalı. Yaşadığınız günle ilişkiniz, üretim biçimiyle kurduğunuz ilişkiler, sizin düşüncenizi, sevdanızı, her şeyinizi belirliyor, coğrafya çok önemli. u Coğrafyamız da dertli... Çoook... Bana hep niye melodilerin hüzün yüklü derler. Arkanıza döndüğünüz zaman acı tarlası... Biz bayram seyran görmüyoruz ki ülkede. Bir tutam ot alsanız, beş sene, elli sene yeter o acı size. Erken büyüyor çocuklar, erken çocuklaşıyor ihtiyarlar. u Bu acıları yüklenirken ayakta kalmak için nasıl bir yöntem buldunuz? Tanımayanlar ya da ilk tanışıklıkta “ağır abi, sert” diyebiliyorlar ama ben gülebilmeyi başarıyorum. Gülmeyi seviyorum. En dramatik anda dahi kendimi kurtarabiliyorum. Biraz da ne bileyim acıdan deri mi giydik ne... Sanırım öyle bir şey. Ölüm haberlerine bile son 20 senedir çok tepki gösteremiyorum... u Müzikle kendinizi sağaltıyorsunuz belli ki... Üretim olarak oradan başka bir şey çıkabiliyor. Acılara sığınmış da değilim ama kaçınılmaz olarak kendi kendinize kaldığınızda çok fazla eğlendirici şeyler de bulamıyorsunuz. Biz hep yaşadıklarımıza karşı melodileri çıkardığımız için... Ayrılık, hasret ve acı üçgeninde hâlâ misket oynuyoruz aslında, mesele bu. u Gençlerle diyaloğunuz nasıl? Çok iyidir, hâlâ gencim de ondan. Yanımda tek bir ihtiyar göremezsiniz ama çocukluğumda, en yakın arkadaşlarım ihtiyarlardı. Arkadaşlarımla aramdaki yaş farkı 1718 olurdu. Onlarla büyüdüm, şimdi gençlerleyim, dengeyi iyi kurdum. Gençken ihtiyarlarla otur, ihtiyarken gençlerle, hayatın sırrı bu. Unkapanı rüya Ne zaman başladım hatırlamıyorum U zun ince bir yoldayım, yürüyorum gündüz gece. (gülüyor) Bizde kime sorsanız 5 yaş derler ama... Sanıyorum coğrafyamızla ilgili bu da. Ben müziğe ne zaman başladım hatırlamıyorum. Şöyle bir söylem buldum kendime; annemle babamla ne zaman tanıştığımı bilmiyorum. Babamla kafa olarak tanıştığım gün var, 14 ya da 15 yaşımda tanıştığımı hatırlıyorum ama fiziki olarak ne zaman tanıştığımı hatırlamıyorum. Bir de ben 78’i kuşak olarak değerlendirmem. 68’in ütopyasının, hayalinin peşine düştü 78. Kendi çocukluğumu ise şöyle değerlendiriyorum, sanıyorum en son kendi oyuncaklarını yapan kuşak bizdik. Telden arabalar, tahtadan kılıç, tenekeden oyuncak... Kara Muratçılık oynayan... Evdeki cura, bağlama bizim için oyuncaktı. Uzun sap bağlama görmüştüm ilk defa Mahsuni Ağabey’indi. Can Yücel’in Onat Kutlar’ın yönlendirmesiyle bir anda konservatuvarda keman öğrencisi oldum. Sonra bölüm değiştirdim, baleye geçtim. 32 sene dans ettim, emekli oldum. Önceden balettim, şimdi boletim. (gülüyor) Biz çocukken de acıyı erken yakaladığmız için başlangıcımız erken oluyor.” şimdi u Siz şarkıları ne zaman dinlediniz? Karar verdik, rica ettik, “benim için söyler misiniz” diye, kabul ettiler. Eserleri belirledik, herkes kendi seçtiği eseri okudu, bize kayıtlar geldi. Bittikten sonra dinlemek istedim, önce dinlesem belki şurası böyle olsa diyecektim, onu yapmak istemedim. Düzenlemeye hiç karışmadım. “Bu eserin sende nasıl bir rüzgârı var? Hangi fotoğrafı görüyorsun? Kendi hikâyeni oluştur” dedik arkadaşlarımıza. Herkes kendi sokağındaki dünyasıyla geldi. Hepsi çok başarılı, çok beğendim. u Unkapanı’na girince eski parıltılı günleri düşünüyor insan ister istemez. Buranın ilk halini de yaşadım. Doğu Bank İş Hanı’ndan gelindi buraya, Doğu Bank’ı da biliyorum. Orada zeminin iki katı plakçılar çarşısıydı, Aksaray’dan kulübelerden gelmişlerdi. Plakların göbekleri olurdu, onları çıkarır teker yapardık kutulara, araba yapıp çekerdik plakçılar çarşısında. Oradan buraya gelindi. Ben burada sigara sattım, 6. blokta, beş katta. Burayı çok iyi yaşadım. Parlak döneminde yer bulamazdınız, müzikler gelirdi dört bir yandan, biri bağlama çalardı, biri yolunuzu çevirir “abi bende şöyle bir şarkı var...” Arkaya tırlar yanaşır bir buçuk iki milyon kaset gelirdi, bir rüyaydı şimdi bakınca o günler. Uzun zamandır Unkapanı diye bir şey yok, 90’ların ortasından itibaren. Kaset döneminin finaliy le birlikte... Elinizdeki telefonla yapımcı pozisyonunda müzik piyasada yer alabiliyorsunuz artık. Ofise gerek kalmadı. Bense iki senedir buradayım. Ortaköy taraflarındaydım ama katil en son cinayet mahalline gelir ya. (gülüyor) Kan çekti, geldim. Mesela bir senaryoyu okurken elime kâğıt almak isterim, mailden, ekrandan okuyamam asla. Yapımcılık yapıyorsan Unkapanı’nda olmalısın diye düşündüm, iyi ki de gelmişim.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear