24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

6 Kaçırmayın EKMORLUAKHISA u SALT’da Bauhaus sergisi Fransız DJ Fakear, Sevgililer Günü’nde İstanbul’da 9 ŞUBAT 2020 Şarkılarınız sık sık ruhani konular üzerinde dolaşıyor. Manevi olarak nasıl ilham alıyorsunuz? All Glows ve Karmaprana öyleydi. Ruhani bir keşfediş aşamasındaydım. Bana farklı konularda çok yardımcı oldu. Hâlâ hayatımın bir parçası, hayvan hakları mücadelesi gibi. Her albüm ilham verecek bir şeyler getiriyor. Ne olacağını kim bilebilir ki. Bauhaus’un kuruluşundan yüz yıl sonra gerçekleştirilen ve dört bölümlü bir sergiyle yayın, panel ve sempozyumlardan oluşan “bauhaus imaginista”, SALT Beyoğlu’nda Moving Away (Uzaklarda) bölümüyle sunuluyor. u Salon’da Redd var Geçen yıl içerisinde yayımladıkları şimdilik son albümleri “Yersiz Göksüz Zamanlar”la ustalık eserlerinden birine imza atan Redd grubu üç yıllık aranın ardından bir kez daha Salon’da bir konser verecek. Konser 15 Şubat Cumartesi gecesi 22.30’da. u Genco Erkal’ın ‘Deli’si Genco Erkal’ın oynadığı “Bir Delinin Hatıra Defteri” 10 Şubat Pazartesi gecesi Trump Sahne’de izleyiciyle buluşuyor. Nikolay Gogol’un eserinden sahneye aktarılan oyunun başlama saati 20.30. u ‘American Honey’yi ‘Duyguları paylaştığım sürece sahnedeyim’ F arklı tarzları bir arada harmanlayarak elektronik müziğe özgün bir yaklaşım getiren ve dinleyiciye yeni çözümler sunan bir isim Fakear. İsmini rock’n roll sahnesinden elektronik müziğe geçtiğinde kendisiyle dalga geçen arkadaşlarından esinlenerek almış. Yükselişte olan Fransız elektronik müzik sahnesinin en genç isimlerinden olan müzik yapımcısı ve DJ, 14 Şubat’ta sevgilisiyle sıra dışı bir müzik deneyimi yaşamak isteyen müzikseverler için Zorlu PSM %100 Studio’da olacak. ROCK’U KAZIYOR u İstanbul’a daha önce de gelmiştiniz. Türk izleyicisi size nasıl hissettiriyor? Müziği hisseden kalabalıkları seviyorum. Çok fazla sevgi görüyorum. İstanbul’a bir kez gelmiştim, tekrar sahneye çıkmayı sabırsızlıkla bekliyorum. u Fakear neden sahnede? Çünkü izleyici ile duyguları paylaşmayı seviyorum. Sanırım, müziğim vurmasını istediğim hedefi vuramasa farklı olurdu. Ancak hedefi bulduğum sürece beni sahnede görebilirsiniz. u Rock’n roll geçmişiniz var. Ruhunuzu elektronik müziğe nasıl aktardınız? “Progressive rock”ın adımlarını takip ettim. Nirvana’dan Led Zeppelin’e, Pink Floyd’dan Massive Attack’a ve Bonobo’ya uzanan bir yol izledim. Düşününce mantıklı geliyor. Hâlâ “progressive rock”ın altını kazımaya devam ediyorum, çünkü keşfedecek çok şey var. u Rock’n roll farklı bir dünya, ama Fransız müzisyenler son yıllarda elektronik müzik alanında iz bırakmaya başladı. Bunun sebebi nedir? Sanırım her yerde aynı şey söz konusu. Bir noktada bazı yetenekli herifler, olağanüstü bir başarı kazanıyor ve arkadaşları da onları takip ediyor. Daft Punk, Justice ve Air’de olduğu gibi. Bu grupların hepsinin Fransa’da aynı şehirden çıktığını biliyor muydunuz? Sanırım her ülkede bu durum aynı. u Hangilerini düzenli olarak takip ediyorsunuz? Burada, Paris’te Nowadays Records isimli sevgi dolu bir ailem var ve La Fine Equipe, Clement Bazin, Grand Soleil, Tenere, Chadkou gibi inanılmaz yetenekli müzisyenlere ev sahipliği yapıyorlar. Sanırım şu sıralar Fransa’daki en ilginç kayıt şirketi onlar. u Son albümünüz All Glows her anlamda olgun bir albümdü. Teker teker şarkıların kalitesi dışında ortaya çıkan konsept albümün her anında hissediliyordu. Bu albümde farklı bir üretim yöntemi kullandığınızı söyleyebilir misiniz? Teşekkür ederim! Bunu söylemeniz komik oldu, çünkü All Glown en çok gurur duyduğum albümüm değil. Zor bir süreçte kaydedildi ve tüm kontrol bende değildi. Birçok açıdan “kayıt şirketi” albümüydü, çünkü şarkıların yüzde 50’sini ve hangi müzisyenle işbirliği yapacağımı onların seçmesine izin verdim. Bazen böyle oluyor, o yüzden, evet farklı bir yöntem kullandım diyebilirim. DOĞAL BULUŞMA u Sacred Femine şarkınızın ilginç bir hikâyesi var. İbrahim Malouf’la işbirliği yaptınız, ama şarkı piyasaya sürülene kadar birbirinizi hiç görmemişsiniz. Bütün kaydı eposta üzerinden bitirmeyi nasıl başardınız? Son derece doğal gelişti. Ona tüm albümü gönderdim ve bir şarkı seçmesini istedim. Bu şarkıyı seçti ve bana eklediği birkaç doğaçlamayı gönderdi. İnanılmaz yetenekli. Kendine has bir sesi var ve trumpeti de başka hiç kimsenin çalamadığı gibi çalıyor. Ben de yeniden aranje ettim, ona geri yolladım ve işte bu kadar! DEN IZ ÜLKÜTEKIN Fransız elektronik müzik sahnesinin en genç isimlerinden Fakear, 14 Şubat’ta İstanbul’da sahneye çıkıyor. 2020 ’ ye yol hikâyeleriyle başlayan Pera Müzesi’nde “Bir Yol Öyküsü” sergisine paralel olarak sunulan program çerçevesinde “American Honey” adlı film 15 Şubat Cumartesi saat 19.30’da gösterilecek. u Ortaçgil ve Barbur Şubat gecesi Bülent Ortaçgil ve Jehan Barbur 14Sevgililer Günü’ne özel bir konser için aynı sahneyi paylaşacaklar. İkilinin Beşiktaş IF Performance Hall’daki konseri saat 22.00’de başlıyor. u Emre Senan sergisi Sanatçı Emre Senan’ın yeni kişisel sergisi Imoga Art Space Kuzguncuk’ta açıldı. Senan, “Özel Özet” başlıklı sergide, son üç yılda ürettiği eserleri sanatseverlere sunuyor. u Sevgililer için şarkılar İ DSO DenizBank Konserleri’nde 14 Şubat Cuma akşamı Sevgililer Günü dolayısıyla aşk şarkıları başrolde. Şef Murat Göktaş yönetimindeki, “Sevgililer Günü Konseri” saat 20.00’de Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nda yapılacak. 9 ŞUBAT 2020 SAYI: 1561 pazar.dergi@cumhuriyet.com.tr İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına ALEV COŞKUN Genel Yayın Yönetmeni AYKUT KÜÇÜKKAYA Sorumlu Müdür OLCAY BÜYÜKTAŞ AKÇA Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: reklam@cumhuriyet.com.tr n Yayın Koordinatörü HILAL KÖSE ÖZTÜRK n Görsel Yönetmen MÜNEVVER OSKAY n Editör DENIZ ÜLKÜTEKIN n Sayfa Tasarım EMİNE BİLGET n Reklam Genel Müdürü AYLA ATAMER TÖRÜN Baskı: İleri Basım Mat. Amb. Reklam Tanıtım Yay. ve Teknik Hiz. Tic. A.Ş. Yenibosna Mah. 29 Ekim Cad. No:11A/41 Bahçelievler İstanbul Dağıtım: Turkuvaz Dağıtım Pazarlama A.Ş. Yaygın süreli yayın Onur Saylak ve Cem Yiğit Üzümoğlu baba oğul rolünde etkileyici bir oyun sunuyor Bir mucize beklemek HİLAL KÖSE Baba ilgisinden mahrum büyümüşsünüz, anneniz hastalıklarla boğuşurken onun yanında bir başına hastane odalarında ders çalışarak okumuşsunuz. Hayatta ne kazandıysanız emeğinizle kazanmışsınız. Çalışınca geçilemeyecek hiçbir engelin olmadığına inanıyorsunuz. Güçlüsünüz artık, iyi bir işiniz, sosyal statünüz var. Bir Sezin Akbaşoğulları kadına âşık oluyor, evleniyorsunuz. Güzeller güze li bir evladınız oluyor sonra. Çok tatlı, neşeli, kıpır kıpır bir oğlan çocuğu. Ve ne oluyorsa işler değişi yor, bir başka kadına aşık oluyorsunuz. Yeni bir ev de, yeni bir kadınla, bir bebeğiniz oluyor, yeni bir ha yat kuruyorsunuz ama geride bıraktığınız ev lat ne durumda? Onur Saylak’ın baba, Cem Yiğit Üzümoğlu’nun çocuk rolünde olduğu Evlat’ı DasDas’ta 5 Şubat’ta izledim. Florian Zeller’in yazdığı, Hira Tekindor’un çevirdiği oyu Annesi ve babası ayrıldığında ye çalışan ama okullara, evlere sığamayan nun yönetmeni İbrahim Çiçek, yapımcısı Nisan Ceren Göçer. Sezin Akbaşoğulları eski eş, Şükran Ovalı ise yeni eş rölünde. hayattan kopan Nicolas’ın hikâyesi Evlat, izleyenleri bir çocuk Nicolas. Etkileyici ki, zamanın nasıl geçtiğini an lamıyorsunuz. Karnınıza yumruk yemiş gibi çıkıyorsunuz oyundan. Gözyaşlarını tutama Sahne bol ışıklı, dekor geometrik tasarlanmış. Karakterlerin hislerine odaklanmanızı sağlayan bir atmosfer sağlanmış. Oyun, iki eski eşin kavgasıyla başlıyor. Tabii görünürdeki konu ortak çocukları. Ama arka plan anne ve baba olamamanın hazin sonuyla yanlar oluyor. Neydi bizi böyle ağlatan diye düşünüyorum eve dönüş yolunda? Oyunda mizahi öğeler de var aslında. Eski ve yeni eşin kıskanç halleri, arada kalan ve du buluşturuyor. rumu toparlamaya çalışan babanın zor anları gi bi. Hatta bir an geliyor kahkahalarla da gülüyor sunuz. Ağlamaktan söz ettiysek gözünüz korkmasın. da, kadında terk edilmiş olmanın hırsı, adamda yeni yolunda karşısına çıkan prüzle PIERRE’YE KIZAMIYORUM re isyan duygusu var. Onur Saylak’ın yani Pierre’in oğlu Nicolas’a Bir yerlerden tanıdık gelen bir hikâyeyi izleye ulaşamamasına hayret ediyorum izlerken. “Yaşa ceğinizi düşünüyorsunuz ilk başta. Kısa sürede, mayı beceremiyorum ben baba” diyen çocuğunun Saylak’ın ustalığına, Üzümoğlu’nun bütün enerji çığlığını duyamıyor, ondaki boşluğu anlayamıyor. siyle, o dipteki çocuğa can verişine tanık oluyorsu “Sen ne yaşadın ki” diye onun acılarını küçümsüyor nuz. Yürüyüşlerde kendini bulan, yazarak iyileşme ilk başta. “İstersen her şeyi yaparsın, ben varım” di Cem Yiğit Üzümoğlu Onur Saylak yor ama iş işten geçmiş oluyor. Bencil belki ama içten içe onu terk eden babası na benzemek istemeyen bir profil de çiziyor Pierre. Sonra düşünüyorum. Gerçekte de böyle değil mi? En yakınımızdakilere bile dokunamadığımız ne çok an yaşıyoruz. Dolayısıyla Pierre’ye fazla kızamıyorum, hatta bir süre sonra dert ortağı oluyorum. Oyunda, depresyon tanısı konan çocuğun hastane deneyimi de var. Anne ve babanın zor seçimi, “beni buradan çıkarın” diye yalvaran, her şeyi düzelteceğine, okula gideceğine söz veren çocuğa inanmaktan yana oluyor. 110 dakika boyunca hep bir mucize bekliyorum, “Pierre mutlaka oğlunu yakalayacak, çekip çıkaracak o kör kuyulardan” diyorum. Ama içimdeki iyimser güller açamadan, perde kapanıyor. Sanırım o yumruğu da, gerçek hayatta ellerimizden kayıp giden Nicolas’lar yüzünden, yani çaresizliğimiz yüzünden yiyoruz. Hem çok yakın, hem çok uzak oluşumuz yüzünden belki...
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear