24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

25 EKİM 2020 7 Flaubert bu sözü neden söylemiş olabilir? Yaşamak için okumak ÜLKER İNCE inceulker@gmail.com A lberto Manguel’in Okumanın Tarihi, (YKY İstanbul, 2002, çev. Füsun Elioğlu) adlı kitabının başında çeşitli yazarlardan alıntılar var. Flaubert’ten de bir alıntı yapılmış. Flaubert, “Yaşamak için okuyun” demiş. Bu sözü okuyunca şaşırdım. O kadar yaşamsal mı yani okumak, dedim? Okumasak ölmeyiz ya, der şimdi bunu duyan insanların çoğu. Aslında Flaubert’in sözüne benim şaşırmamam gerekir. Ben Jared Diamond’un Tüfek, Mikrop ve Çelik adlı kitabının çevirmeniyim, orada Jared Diamond’ın ne anlattığını biliyorum: 1532’de İspanyol Pizarro’nun İnka İmparatoru Atahualpa’yı esir aldığı Cajamarca çarpışmasını anlamadan dünyanın bugünkü duruma nasıl geldiğini anlayamayız, diyor ve “Cajamarca çarpışmasında 168 İspanyol, sayıları kendilerininkinin 500 katını [80 bini] bulan Amerikan yerlilerini yenilgiye uğratmıştı” diye ekliyor. HHH Bir avuç İspanyol (168 kişi) nasıl oldu da Atahualpa’nın seksen bin kişilik ordusunu yendi sorusunu yanıtlamaya çalışırken, öncelikle yakın nedenleri ele alıyor, silah bakımından İspanyolların üstünlüklerini sayıp döktükten sonra en temel nedeni açıklıyor,”İspanyolların yazıları vardı, İnka İmparatorluğu’nun yoktu,” diyor ve okuryazarlığın sonuçlarından söz ediyor: İnka İmparatoru “Atahualpa, İspanyollarla ilgili, İspanyolların askeri gücüyle, amaçlarıyla ilgili” neredeyse hiçbir şey bilmezken, hatta İspanyol diye bir şeyin varlığından bile İnkaların hiç haberi yokken, İspanyollarla karşılaştıklarında, bunlar kim, nereden çıktılar diye şaşırıp kalırlarken, İspanyollar daha önceki seyyahların anılarını okumuşlardı, Amerikan yerlilerinin varlığından, inançlarından, kültürlerinden, en önemlisi de altınlarından haberliydiler, onları nasıl kandıracaklarını da biliyorlardı. Bu olay “Yaşamak için okumak” sözünü gerçekten de doğruluyor, okumasan gerçekten de ölüyorsun, ama bugün biz kitap okurları Amerikan yerlilerine karşı bir savaşa hazırlanmıyoruz. Bizim için artık böyle somut ve doğrudan bir sonuç için okumak söz konusu olamaz. HHH Manguel Okumanın Tarihi adlı kitapta Petrarca’nın (13041374) yeni tip bir okurluk tanımı yaptığını yaFlaubert zıyor. Söylenenleri aynen benimsemek ve o söylenenlere hayran kalmak üzere okumak yerine Petrarca “fikir al[mak] ... başka bir metinle bağlantısını kur[mak] ve tümünü kendi yorumuyla bağla[mak]” üzere okumaktan söz ediyormuş. Yani, “yeniden yaratıcı, yorumlayıcı ve karşılaştırmacı okuma biçimi” (s. 84). Manguel buna, “yazarı okur olan yeni bir metnin üretimi,” diyor. Hemen şimdi buraya Çeviribilimci Hans J Vermeer’den bir alıntı yaparsam sözü getirmek istediğim yere getirebileceğim. Vermeer okuduğumuz metinleri ancak içinde yaşadığımız ve anlayıp anlamlandırabildiğinizi düşündüğümüz bir dünyadan bakarak anlayıp anlamlandırabilirsiniz, der. Tanımadığımız bir yerde, bilmediğimiz bir zamanda, tanımadığımız insanların başından geçen şeyleri neye göre anlamlandırıyoruz? Kendi yaşadığımız zamanda ve mekânda edindiğimiz yaşam deneyimlerine, bilgilere, biriktirdiğimiz gözlemelere göre. Bu bana o kadar doğru gelir ki, o yüzden, “Shakespeare’i ben on yedinci yüzyılda, hatta belki bugün Londra’da yaşayan biri gibi asla anlayamam ve sonuçta ancak kendi yaşadığım çağda ve dünyada, kendi anlayabileceğim gibi anlar ve çeviririm,” derim. HHH Öte yandan okumanın iki yönlü bir edim olduğunu düşünürüm: Okurken bir ayağım kendi dünyamda ve zamanımda, bir ayağım bambaşka bir zaman ve mekândadır. Yani boşlukta da okumuyorum. Tam tersine belli bir zamanda ve mekânda okuyorum. Okuduğum kitapta anlatılanlara bugünden ve bugünün dünyasından bakarım ama bu arada kendi dünyama da oradan bakma olanağı bulurum. Benim yaratıcı okurluk tanımımda yaratıcılık yalnızca metinlerle sınırlı kalan, metinlerarası bir yolculuk değildir, metinlere hayattan bakmayı ama metinlerden de kendi hayatına bakmayı içerir. Okumanın somut ve doğrudan bir yararı olacaksa o da bence budur, yani kendi dünyanıza dışardan bakmanızı sağlamasıdır. Flaubert de böyle bir şey mi demek istiyor acaba? Kaçırmayın EKMORLAUHKISA GAMZE AKDEMİR Hey gidi u İDSO’dan bayramı konseri İ stanbul Devlet Senfoni Orkestrası (İDSO) DenizBank Cumhuriyet Bayramı Haftası konserler dizisinin ikincisi 30 Ekim Cuma günü Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nda yapılacak. Gedik Filarmoni de CRR’de 29 Ekim akşamı Cumhuriyet Bayramı konseri veriyor. u ‘Nasipse Adayız’ salonlarda Ercan Kesal’ın yönetmenliğini üstlendiği ilk film olan “Nasipse Adayız” festivallerin ardından nihayet vizyona çıkıyor. 30 Ekim’de izleyiciyle buluşacak filmin senaryosunu Ercan Kesal büyük ölçüde kendi anılarından yola çıkarak yazdı. u Açıkhavada tiyatro İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin (İBB) Maltepe sahilindeki AçıkHava Gösteri Merkezi’nde düzenlediği etkinlikte, bugün Hayal Satıcısı oyununun gösterimi var. Beş Sevim Apartmanı (26 Ekim), Kelebekler Özgürdür (27 Ekim), Kimmiş O? (28 Ekim), Aklı Olan Delirsin (31 Ekim.) u Satranç tutkunlarına Netflix’in yeni dizisi “The Queen’s Gambit” genç bir satranç dehası olan Beth'in dünyasına götürüyor izleyiciyi. Genç satranççı Beth Harmon rolünde Anya Taylor Joy var. u Mor Çatı’yla dayanışma 3 2sanatçının katkıda bulunduğu “#challengeaccepted: Alive” başlıklı albüm, siyah beyaz fotoğraf kampanyasından ilhamla kaydedildi. Albümün tüm geliri Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı'na bağışlanacak. OTOBÜSTEKİLER J.R.R Tolkien’in Gondolin’in Düşüşü ve Beren ile Lúthien kitapları raflarda. İthaki Yayınları’ndan nisan ayında yayımlanan iki kitabı da Tolkien hayranı olup da henüz okumayanlara öneririm. Orta Dünya! J . R.R.Tolkien’in “Bu hayali dünyada yazdığım ilk öykü” diye nitelediği, Kadim Zamanlar’ın üç büyük öyküsünden biri olarak tasarlanan Gondolin’in Düşüşü, oğlu Christopher Tolkien’in öykünün geçirdiği evrime dair notları ve Alan Lee’nin illüstrasyonlarıyla Orta Dünya hayranlarıyla buluştu. Baba oğul Tolkien’ların edebiyat dünyasına kazandırdığı son eser ve yazarın Kadim Zamanlar’ın Üç Büyük Öyküsü olarak tanımladığı ikinci hikâye Beren ile Lúthien de raflarda. Gondolin’in Düşüşü’nde etrafını kuşatan dağların ortasındaki bir ovaya inşa edilmiş ve dört bir yanı düşmanların orayı bulmasını engelleyen bir büyüyle çevrelenmiş olan efsanevi Gondolin şehri yüzyıllardır ayaktadır. Gondolin şehrinde mağrur ve adil bir Elf halkı yaşıyordu. Gondolin dışında kalan yerler ise Morgoth’un boyunduruğu altındadır ve ister İnsan olsun ister Elf, herkes kölelik hayatı yaşıyordur. Elf ve İnsan kavimlerinin cefasına kulaklarını tıkayan Valar arasında Morgoth’a karşı planlar kuran tek tanrı ise Suların Efendisi, Derinlerin Sakini Ulmo’ydu. Akarsuların aktığı, göllerin uzandığı ve denizlerin kıyısı olan her yerin efendisi olan Ulmo kendisine bir ulak seçerek onu Gondolin’e gönderecekti. Ve böylece Orta Dünya’da çağlar boyunca yankıları hissedilecek bir olaylar silsilesi başlamış olacaktı. ÖMRÜNÜN SONUNDA Beren ile Lúthien ise epik bir aşk hikâyesini konu alıyor. J.R.R Tolkien’in ömrünün son yıllarında yazdığı yapıt, yazarının oluşturduğu alternatif versiyonları da bulundurması nedeniyle bütünsel olmayan bir akışa sahip. Bu nedenle kitap, oğlu Christopher Tolkien’in da notlarıyla J.R.R. Tolkien’ın hayal dünyasını geniş bir perspektifle ele alıyor. Beren ile Lúthien’i okurken, lirik bir destanın yanı sıra Orta Dünya’nın kurgusal düzlemlerini de inceleme fırsatı bulacaksınız. Önsözünde yer alan bilgide Tolkien’ların son eseri olduğu açıklanan Beren ile Lúthien, Orta Dünya’ya Hurin’in Çocukları’ndan sonra yeni bir soluk katıyor. Kitap, okurları Yüzüklerin Efendisi’nde anlatılan zamanın 6 bin 500 yıl öncesine götürüyor. ORTA DÜNYA’DA AŞK! Bir İnsan ve Bir Elf arasında geçen aşkı konu edinen Beren ile Lúthien, Silmarillion hikayesinin temelini oluşturuyor. Ancak kitap, Kadim Günler’in ilk hikâyesi olan Hurin’in Çocukları’ndan farklı olarak Silmarillion öncesini anlatıyor. Ayrıca Beren ile Lúthien’in aşkı, Yüzüklerin Efendisi serisinde yer alan Aragorn ve Arwen’in hikâyesine de kaynaklık ediyor. Kitapta Beren, babası ve yakınları Morgoth’un askerleri tarafından öldürüldükten sonra yalnız başına mücadele eden bir adam olarak anlatılıyor. İntikam almak amacıyla Orkların peşinden giden ve onların şefini öldüren Beren’in, üzerine bir düşman ordusu gönderiliyor. Beren, bu durumdan kurtulmak için Elf diyarına sığınmak durumunda kalıyor. Burada Kral Thingol’ün kızı Lúthien’i görüyor ve ona ilk görüşte âşık oluyor. Sonrasında ise ona kavuşmak için tüm zorlukları aşmak adına bir maceraya atılıyor. Kemal Urgenç 25 EKİM 2020 SAYI: 1598 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına ALEV COŞKUN Genel Yayın Yönetmeni AYKUT KÜÇÜKKAYA Sorumlu Müdür OLCAY BÜYÜKTAŞ AKÇA pazar.dergi@cumhuriyet.com.tr n Yayın Koordinatörü HILAL KÖSE ÖZTÜRK n Görsel Yönetmen MÜNEVVER OSKAY n Editör DENIZ ÜLKÜTEKIN n Sayfa Tasarım EMİNE BİLGET n Reklam Genel Müdürü AYLA ATAMER TÖRÜN Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: reklam@cumhuriyet.com.tr Baskı: İleri Basım Mat. Amb. Reklam Tanıtım Yay. ve Teknik Hiz. Tic. A.Ş. Yenibosna Mah. 29 Ekim Cad. No:11A/41 Bahçelievler İstanbul Dağıtım: Turkuvaz Dağıtım Pazarlama A.Ş. Yaygın süreli yayın
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear