24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Fotoğraf: Kurtuluş Arı 4 18 EKİM 2020 Ödüllü oyuncu Sitare Akbaş: Türkan Şoray bir bilge Ekranlarda son dönemde en çok izlenen yapımlardan olan Sen Çal Kapımı dizisinin maskülen ve tuttuğunu koparan karakteri Fifi’ye hayat veren Sitare Akbaş, Adana Altın Koza Film Festivali’nde Ben Bir Denizim filmiyle Türkan Şoray’a adanan Umut Vaat Eden Kadın Oyuncu Ödülü’ne layık görüldü. 15 yaşından beri setlerde olan oyuncu, o yıllarda halasının “Sen çok güzel çocuksun, Türkan Şoray olursun” sözünü hatırlamış. Tıpkı Şoray gibi kendisini oyunculuğa adamış. Bugünlerde farklı ilgi alanları da var. Müzik kariyerine hızlı bir giriş yapan Akbaş’ı kısa süre sonra daha sık sahnelerde görebiliriz. u Fifi rolüne neler kattınız? Siyah giyiyordu, hayvanları çok seviyordu, dümdüz, lafı sözü pata küte konuşan bir tipti. “Cool”du benim için. Sürekli gözlükle oynuyorum, onu “cool” bir yerde tutmak önemli. Motor kullanıyor, bacak bacak üstüne atıyor, onları ben ekledim. Fifi’de siyahın bana hissettirdiklerini deneyimliyorum. u Garipsediğiniz hareketleri var mı? Sürekli göz kırpıyor ya, o bende yok. Hareketlerinin çoğu, benim dünyamda olan şeyler değil. u Karakterin bazı hareketleri insanın üzerine yapışıyor mu? Tecrübe arttıkça, nasıl kostümü sette bırakıyorsanız, rolü de çıkarmanın bir yolunu buluyorsunuz. Fifi gibi yaşamıyorum hayatı. Lila oje seviyorum mesela. Bir hafta üst üste siyah giydim mi bana daral geliyor. DEN IZ ÜLKÜTEKIN Sitare Akbaş, “Özgür iradenizle bir seçim yapıyorsunuz ve bir bedel ödüyorsunuz. Oyunculuk seçtim, bunun bir bedeli var, hayır ödemem mi diyeceğim? O yüzden onay merkezimizin kendimiz olması önemli. Öncelikli onayı vicdanından almak önemli” diyor. u Oyunculuk zor, zorluğu aşmak için neler yaparsınız? Karakter nefesi adını verdiğim bir oyunculuk tekniğim var. Beş yıl önce nefes koçu oldum. Hedefim şuydu: Eğer bir insanın nefes alışverişi onun hayatını, davranışlarını etkiliyorsa, o zaman oyuncunun karaktere kodlayacağı nefesle de oyuncu role hemen girip çıkabilir mi? Bu keşfimle çok daha rahatım. Bağırsak sinirleri ikinci beynimiz olarak kabul ediliyor sanırım. Eğer bir rolde bütün gün ağlarsanız, vücut bilinçaltı “Canımız bugün çok sıkkın” diye zannetmeye başlar. Halbuki rolün canı sıkkın. Nefes tekniğiyle kendi auranıza dönebilirsiniz. u Şiar isimli bir müzik grubunuz var. Nasıl başladı müzikle ilişkiniz? Mustafa Barış Koçkar, 15 yıllık dostum. Beste yapmıştı. “YouTube”da dinleyeyim, kaydet’ dedim, “sen kaydet” dedi. Bora isimli bir arkadaşımı aradım, “Buna söz olsa çok iyi olur” dedi. Amcama söyledim, 30 kıta bir şey yazıp yolladı. ‘Öyle olmaz, böyle olur’ derken yanlışlıkla ben yazdım! Beğendiler, “Başka bir söz daha yaz” dediler. Güldük, eğlendik o gün. Ertesi gün dörtte buluşacaktık, 03. 45’te oturdum Derman’ı yazdım, ilk şarkımız. 30 yaşımdan sonra besteci ve söz yazarı oldum. Şimdilik iki şarkımız çıktı. Üçüncü yolda. 20’ye yakın bestemiz var. Sanatın sınır tanımadığını anladım. Sadece oyunculuk yapacağımı zannediyordum, bir anda senaristlik ortaya çıktı. ‘İkisi benziyor yaparım’ derken, müzik yoktu kafamda. İki gün sonra resmin hayatıma girmeyeceğine kefil olamam artık (gülüyor.) HALAM ÖYLE DEYİNCE... u Hem kelime olarak hem de düşünsel anlamda kavramlarla da çok ilgilisiniz... Yapı veya yetişme meselesi. Küçüklükten beri eline kitap tutuşturulmuş, spor yapacaksın, kendini geliştireceksin denilen bir çocuktum. Hep müzik ve sporla ilgilenmemi destekledi ailem. Annem, babam, kardeşlerim de böyledir. u Ankaralı bir ailenin çocuğusunuz ve dört kardeşsiniz. Evde nasıl bir yaşantı vardı? 11 yaşındaydım, halam, “Sen çok güzel çocuksun, Türkan Şoray olursun” demişti. Ben de “Allah, Allah” diye bakmıştım. Sonra halamın güzellikle ilgili değil, onun yaptıklarıyla ilgili bir şey söylediğini anladım. Ankara’da çok fazla dikkatinizi dağıtacak şey yoktur. Ya sokakta oynarsınız, ya evde olursunuz. Evde sürekli televizyon izleyen bir aile değildik. Ne yaparız, ne okuruz diye düşünürdük. Abim İTÜ’de, ablam Bilgi’de okuyordu. Ben de İstanbul’u kazanınca İstanbul’a taşındık. Çok korumacı, sadece sevginin hüküm sürdüğü bir ailede büyüdüm. uBabanızın yapım şirketi var, ablanız yönetmen. Babam inşaatçı. Biz bu işlere girince, neler yaşadığımızı gördü. Ona istinaden “çocuklar ben nasıl sizin yolunuzu açabilirim” diye sordu ve onun üzerine yapım şirketi kurdu. Erkan Kolçak Köstendil çok yakın arkadaşımdır bir kısa film çekti, annemle babam oynadı orada ve Moskova’da en iyi yardımcı kadın ve erkek oyuncu ödülleri aldılar. Hatta ödül alınca babam şaka yaptı, “iyi yanımızda ezilmeyeceksin artık” diye. Bütün okul arkadaşlarım ailemi tanır ve artık onlarla görüştükleri bir ilişkiden bahsediyorum. Bir çocuk filmi hikayem var bir de uzun metraj. Yazın çekimler başlayacak. Kendi yapım şirketimizle çekeceğiz, ablamın çekmesini istiyorum. Ferhat da u Sizce aşkın tanımı nedir? Aşk, açıkçası tarife sığmayan bir şey. olduk Ferhat’la Şirin’in, Kerem’le Aslı’nın ortak noktası kendilerinden vazgeçmiş olmaları. Hepimiz bazen Ferhat da Mecnun da Leyla Şirin de da olduk... Bu hikâyeler çok önemli gen aktarımları, sadece hikâye olarak bakamayız. u Ben Bir Denizim’de sıra dışı bir hikâye var. Bir kâğıt toplayıcı çocuk var. Yeterince kâğıt toplayamıyor, babasından psikolojik şiddet görüyor. Bir gün inşaata giriyor. Oradan gencecik bir kız çıkıp “al bu kâğıtları” diyor. İlgi gördüğü ilk an aşk tanımı. Gerçek aşk mı, değil mi artık izleyiciye kalmış. Türkan Şoray öncü u Türkan Şoray ismi, size ne ifade ediyordu? Döneminde çok yenilikçi ve sonra gelenlerin yolunu açmış bir kadın. Dünyada onun kadar filmi olan hiç kimse yok. Yönetmenlik yapmış, başrolde oynamış, bu yola kendini adamış bir asker adeta. Hayranlık duymamak mümkün değil. Film festivalinde karşılaşmıştık. Canlı gördüğümde de etkilenmiştim. Her zaman bu yolda neyi nasıl yapmam gerektiğini gösterebilecek bir bilge bence. O yüzden ödül töreninde “Bizden öncekilerin yolumuzu açmak için verdiği emekler gibi ben de bu yolda hizmet edeceğim ki benden sonra gelenlerin önü açılsın” dedim. Çünkü piyasada her işte olduğu gibi bencili de var, kendini hizmet etmeye adamışı da var. Türkan Şoray hizmet etti. O yolda gideceğim için inanılmaz onurlandım. ŞIDDET ÖZENDIRILMEMELI u Son dönemde çekilen dizilerde kadın karakterlerle ilgili belli hassasiyetlere dikkat edildiğini görüyorum. Sizce yeterli mi? Şu anda şiddet gören kadınlar ve onlara âşık ruh hastası erkekler gündemde. O karakterler şiddeti gösterdikten sonra asla ceza almıyor. Bu cezayı almayınca izleyici “o almazsa ben de almam” diye düşünüyor ve çat! Bu kadar basit. u Yapımcılar “Bu şiddete dikkat çekmek için çekiyoruz” diyorlar. Ancak şu ayrıntı kaçırılıyor: O karakterler seviliyor. O karakterlerin sevilmeyecek hallerinin ortaya çıkarılması ve kimsenin onlara özenmemesi gerekiyor. Zulmeden insanı bu kültürde kim beğenir allah aşkına? “Zulüm ediyor, ama çok âşık baksana" diyorlar. 1415 yaşındaki de diyor ki, "Beni sevdiği için kıskanıyor. Onda bir tane vurdu.” İnsan sevdiğine kıyamaz diye bir cümle var. Tecavüzcüsüne âşık edilen kadınların hikâyesi çekiliyor, edilmemesi lazım. Hangi rolleri oynamazsınız derseniz, rolün neye hizmet ettiğini çok önemserim. Kadına yönelik şiddetin bir de psikolojik şiddet diyebileceğimiz boyutu var. Bu da bir şekilde aşk tanımı ile karıştırılıyor. Kesinlikle bu tanımların çok iyi okunması ve çalışılması gerekiyor. Bence neyin nasıl anlaşılacağı, algı yönetimi konusunda uzmanlar bize çok yardımcı olabilirler. 12 Eylül’de zulasındaki küçük bir not defteri ile gözaltına alınmıştı Nebahat Öğretmen’in ‘Firari Defter’i CEMİL CİĞERİM N ebahat Akın, 90 yaşında emekli sınıf öğretmeni. 12 Eylül 1980 darbesinin ilk gününde Samsun’da yaşadığı evinden, zulasındaki küçük bir not defteri ile gözaltına alındı. Günlerce fiziki ve psikolojik işkence gördü. Zulasındaki deftere gözaltında gördüklerini, yaşadıklarını küçük notlar halinde kaydetti. O defteri, yakalatmadan dışarı çıkardı. Zulada yaşamaya alışan defter yıllarca evin içinde ele geçmedi. Nihayet bir gün yakayı ele verdi. Yaş 50’de düşülen notlar yaş 90’da unutulmasın diye “Firari Defter” adıyla kitaplaştırıldı. Kitabın Samsun’daki dağıtımını Samsun Devrimci 78’liler Derneği üstlendi. Nebahat Öğretmen, “Kitaba konu olan defter, hapisten kaçan defter. Gözaltında benimle saklanarak yaşadı. Kocaman bir kışla koğuşundaydık. Bu defter bütün köşe dedesine yolladım. Eve geldim, bucakta ne kadar zula varsa oraları tanıdı. Hüseyin’e (arkadaşları) ‘Akın (eşi) ile Hiçbir zaman sayıma çıkmadı, aranmadı; birlikte size gidin’ dedim. Petek’i (kızı) bizim gibi güneş yüzü görmedi, hava arkadaşıma götürdüm. Eve döndüm, su, ağaç nedir bilmedi. Yalnız arada bir yanıma para alıp çıkacağım. Kapı çaldı, üzerine yazılan sözleri saklamak için iki asker ve polis içeri daldılar, gözleriyle elden ele dolaştı, yastık altına, yatak evi kolaçan ettiler, ‘Nebahat Akın kim’ altına, koynumuza girdi. Sonra benimle dediler. Benim dedim... ‘Emniyete özgürlüğüne kavuştu” diyor. kadar gideceğiz’ dediler.... Adım sanım BALIK ISTIFI GIBI DIZILDIK Nebahat Akın yazıldıktan sonra içeri girdim ki bütün TÖBDER orada, arkadaşlar orada, Nebahat Öğretmen, gözaltına alınışını görünce rahatladım. kitabında şöyle anlatıyor: “12 Eylül Kocaman, önü demir parmaklıklı bir sabahı, erken kalktım. Bizim evde radyo hep açıktır. yer, içi tıklım, tıklım dolu, balık istifi gibi dizilmiş Hemen radyoyu açtım. O ne? Bir ses: ‘Türk Silahlı insanlar. Beni gülerek karşıladılar. Sigara içmek Kuvvetleri yönetime el koymuştur.’ Alelacele yasak, aramızda tiryakiler var, gizli yakıyorlar, kahvaltımızı yaptık. Korkut’u (oğlu) ara yollardan herkes bir yudum çekiyor, dumanı yutuyor. Sigara götürüp garajda arabaya bindirip, Giresun’a elden ele dolaşırken bitiyor...” Firari Defter’den başka bir bölüm: “Başıma bez torba geçirdiler, hiçbir yeri göremiyorum. Kolumda iki kişi, beni götürüyorlar. Nereye gidiyoruz? Sağ kolumdaki kişi “önde tümsek var, ayağını kaldır, biraz daha, biraz daha kaldır”… Tamam dediğinde, ayağın tümseğe değil de yere iniyor. İçin geçiyor, düşer gibi oluyorsun, bütün vücudun sarsılıyor, kolundakiler utanmadan gülüyorlar. Bazen de gene öyle olacak diye ayağını kaldırmıyorsun bu sefer de ayağın tümseğe takılıyor, tırnakların acıyor.”
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear