28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

8 29 EYLÜL 2019 20 yıldır Arjantin’den Fransa’ya belge topluyorlar Koleksiyonerin SerhanYEDİG syedig@hotmail.com gözünden Ayvalık 19.yüzyılda Ayvalık, Osmanlı’nın sanayileşme hamlesinde önemli rol üstlenmiş, zeytinyağı, sabun, deri, sakız, şarap doğrudan Avrupa’ya satılıp önemli sermaye birikimi sağlanmıştı. İngiltere, Fran sa, İtalya’nın konsolosluk açtığı kasabada ki servet mimariden, eğitim ve sanata haya tın her alanına yansımıştı. 1803’te akademisi, 1810’da matbaası kurulmuş, hatta kitap ya yımcılığı yapılmıştı. Geçmişin kent kültürü ayaklanma, göç, iş gal, deprem, Mübadele ve nihayet turizm hamlesiyle defalarca tarumar edilse de iz leri günümüzde kısmen varlığını koruyor. valık, Ergelen ise Balıkesir doğumlu. Kap İlçe, 2017de “Erken dönem endüstriyel tan ile Ergelen koleksiyon merakı sayesin peyzajı”yla UNESCO Dünya Mirası adayı de İstanbul’da tanışmış, sonra aralarına Soy oldu. Başvuran belediyeydi. Buna karşın kent lu katılmış. “Yıllarca koleksiyon ve tarih soh belleği müzesi, arşivi yok. beti yapmak için buluşurduk. Arşivimi kütüp Hazırlık 8 yıl sürdü hane ya da güvenilir bir kuruma bağışlayıp araştırmacılara açmak istiyordum. Kütüphane Üç koleksiyonerin önceki ay yayımladığı reddedince farklı bir yöntem bulmak gerek “Yılların İçinden Ayvalık” kent belleği oluş ti. 8 yıl önce arkadaşlarıma arşivlerimizi bir turma yönünde önemli bir girişim. Ansiklo leştirip kitap hazırlamayı önerdim” diyor Fa pedi boyutunda, ciltli, kuşe kâğıda basılı 315 ruk Ergelen. Tasnif, bilgi toplama sürecinin sayfalık kitap antik çağdan 1940’ların sonuna ardından yayımcı kurum ve sponsor arayışı Ayvalık’ın öyküsünü sikke, harita, kartpostal, hayalini epeyce geciktirmiş. Sonunda kendi yer ve hava fotoğrafları, Osmanlıca yayınlar, imkânlarıyla bastırmışlar kitabı. pul ve mektuplar, şirket evrakları eşliğinde anlatıyor. Osmanlıca ve Türkçe kaynaklardan Tanıyın, sevin, koruyun derlenen bilgiler görsellere eşlik ediyor. İkisi emekli üç koleksiyoner, belgeleri önce Kitapta, 16.yy öncesinde leri Türkiye’de katıldıkları müzayedelerden sadece korsan diyarı oldu toplarken internetin yaygınlaşmasıyla kı ğu düşünülen Ayvalık’ta, talar arası efemera avcılığına başlamış. antik çağda sikke basacak Dostları aracılığıyla Arjantin’den bile güçte üç ada kenti bulundu kartpostal getirtmişler. ğu vurgulanıyor. İlçede kon Kitabın planlamasını üstlenen feksiyonculuk yaparken kart Ergelen “Tarihçi ya da yazar de Salim Kaptan postal basımına yönelen Je ğiliz. Bu kitap üç koleksiyon an Contaxis’in Almanya’dan dan Ayvalık’a genel bakış. Arjantin’e dünyaya dağılmış Belgelerimizi araştırmacılara 44 kartpostalından yüzyıl başın ve meraklılarına açtık. Başka iddia daki sosyal, mimari doku yansı mız yok” diyor. Soylu ise 40 yıllık sit alanı tılıyor. Sayfalar arasındaki sürp uygulamasına karşın tarihi mimari dokunun riz ise Mustafa Kemal’in Kurtuluş yeterince korunamadığını, oysa Ayvalık’ın Savaşı’nın başladığı dönemde annesi ve kar sanat kenti olabilecek potansiyel içerdiğini Müjdat Soylu deşine verilmek üzere birikimini teslim ettiği savunuyor. Geçmişin güzelliğini sergileyip Ayvalıklı işadamı Sezai Ömer Madra’ya yaz “tekdüze mimari” tehlikesine dikkat çekmek Faruk Ergelen dığı dört mektup. İkisi ilk kez yayımlanıyor. istediklerini söylüyor. “Yılların İçinden Ayvalık” üç koleksiyonerin 20 yıllık toplama, 8 yıllık tasnif çabasının ürünü. Salim Kaptan (73) yüksek kimya mühendisi, Müjdat Soylu (60) mimar, Faruk Ergelen (69) inşaat mühendisi. İlk ikisi Ay Kaptan, Ergelen ve Soylu kitabın tanıtımı için web sitesi açmış (www.yillarınicindenayvalik.com). Şimdi yeni kitaplar için hazırlanıyorlar. İlçenin zeytincilik tarihi, sosyal dokusu gibi başlıklar üzerine çalışıyorlar. “Yılların İçinden Ayvalık”ta ilçenin öyküsü kartpostal, harita, fotoğraflarla antik çağdan 1950’lere anlatılıyor. Bazı Contaxis Kartpostalları’nın yanı sıra Mustafa Kemal’in Kurtuluş Savaşı sırasında annesi ve kardeşini emanet ettiği işadamı Sezai Ömer Madra’ya yazdığı iki mektubu ilk kez yayımlanıyor. Bir mucize çıkıp geliverir İ lkokul 3. sınıftaydım. Bursa Karacabey’de 1926’da, yeni Türkiye’nin inşa ettiği ilk okul binalarından biri olan Cumhuriyet İlkokulu’nda okuyordum. Okul binası harikaydı, aynı güzelliğiyle yerli yerinde. Ama anlatacağım hikâye başka... Bir gün öğretmenimiz pikniğe gideceğimizi söyledi. Ben de koşarak anneme anlattım. Heyecanla piknik gününü beklemeye koyuldum. Sonunda o gün geldi çattı. Annem yiyecek hazırladı. Ben onun hazırladıklarını ve plastik mavi topumu alarak yola çıktım. 8 yaşında bir çocuk için harika bir maceraydı bu. erkeklerin yeteneksizliği... Piknik alanına ulaştık. Erkekler topla çok da anlamlı olmayan, sözüm ona futbola benzer bir şeyler oynarken kızlar da ip atlama, yakan top, istop gibi oyunlar oynuyordu. Bu arada o yaşlardaki erkek çocukların yaptığı futbol maçları kaos dışında bir şey olmuyor. Sadece kimin hangi takımda olduğu konusunda arada değişse de bir görüş birliği var gibi ama o bile çok tartışmalı. Sanırım yaş gereği kimse eline koluna, bacağına hâkim olamadığı için top bir oraya bir buraya anlamsızca gidip geliyordu. Kızlar ise son derece düzenli ve anlamlı bir şekilde oynayabiliyordu. Neyse... o mutluluk Sonunda öğretmenimiz düdükle hepimizi bir araya topladı. Bizim saçma futbol da böylece sona ermiş oldu. Beslenme saatinin geldiğini ve hepimizin yanımızda getirdiğimiz yemekleri yemek için ağaçların altına oturmamızı istedi. Ben de içinde yumurta, domates, peynir, zeytin, ekmek gibi malzemelerin olduğu torbamı alarak bir ağacın dibine oturdum. Gerçekten karnım da acıkmıştı. Torbamdaki düğümü çözdüm, içini açtım ve hayatımın en büyük şoklarından birini yaşadım. Torbada yumurta yerine yumurta kabukları, salatalık kabukları, zeytin çekirdekleri, buruşturulmuş gazete ve benzeri şeyler vardı. Manzara karşısında adeta dilim tutulmuştu. Hemen çıkarken annemin hazırladığı yemek torbası yerine çöp torbasını aldığımı anladım. Ama iş işten geçmişti. Hem açtım ve yemeğim yoktu hem de yaptığım salaklığı kimseye söylemek istemiyordum ki bir anda annemin “Alpeeeer” diye seslenişini duydum. Elinde yemek torbamla geliyordu. O piknik alanına nasıl geldi bilmiyorum ama yine tam zamanında yetişmişti benim koruyucu meleğim. Yemeğimi bana bıraktıktan ve başımı okşayıp öptükten sonra beni arkadaşlarımla baş başa bırakarak döndü. Bu yazıyı yazarken yine annemin o beliriş anındaki mutluluğu içimde hissettim. Çok teşekkürler anne, iyi ki benim annemdin... Malumatfuruşluk çağında ölçüt sorunu 1 D üne dek meczuplar topluluğu sayacağımız kimi cemaat ve tarikatlar, şaşırtıcı bir güvenle, yani dünyaya rezil olma kaygısının uzağından geçmeden ahkâm kesmekteler hepimize. Biri çıkıp; “Üniversiteye gideceksin de ne olacak, o diplomanın kaç paralık karşılığı var” diyor mesela. İlginç olan, bu saptamanın tamamen yanlış olmaması... Eğer bir üniversite öğretim üyesi: “Besmele morfinden daha etkilidir, kurbanlarınızı besmeleyle kesin, acı duymaz” derse, söz anlam buluyor işte. Üniversite bilim yapmıyor, tarikat liderinin oyuncağı haline dönüyor. HAKİKAT DEĞİŞMEZ 2 K ültür, sanat dünyası da bundan farklı değil. Çıtayı aşağı çekmek, sıradan dil kurmak ve ne pahasına olursa olsun popüler olmak esir almış bilimsel, sanatsal aklı. Lümpenlik, racon kesmek, kabadayılık etmek meşruiyet sağlıyor yazık ki. Oysa bir düşünürün, bilim insanın, yazarın bu seviyede davranması ayıp sayılırdı bir zamanlar. Ahmet Oktay, “ölçüt sorunu” derdi mesela, haklıydı. İnsanlığın geçtiği yollarda biriktirdikleriyle geldiği bir nokta vardır, siz bunu geriye döndüremezsiniz. AKP’li bir gençlik kolu başkanı istedi diye dünya düzleşmez mesela. Belki reis buyursa toplum benimser ama yine de hakikat değişmez. Tüm bunlar rastlantı değil kuşkusuz. Aydınlanma bilerek ve isteyerek, üstelik küresel mutabakatla sindirildi. Her yanda benzer çıkar çevreleri vardır ve kapitalizm bu tür büyük ortaklıkları kolayca kurar. YALNIZLIĞI GÖZE ALMAK 3 K aba kavramlar üzerinden bir araya gelen kitlelere “yığın” denir. Bir takım tutmak, bir müzik türüne ait hissederek kendini tarif eder kişi, birey olarak yaşamı anlamsız bulur, kendini değersiz sayar. Burada cemaat, tarikat türü örgütlenmeler yaşam alanı, kimlik, güven Aristoteles Platon ve doğal olarak ideoloji sunar o insana. Çaresiz kişi hangi sığınağa girdiğine pek bakmaz, yanındaki yılan mı çıyan mı pek ilgilenmez. Yaşamı sürdürmek için kolay kabuk değiştir, değerleri oluşmamıştır, kolay inanır, bir emirle saldırganlaşır. Bu sürüden sıyrılmak isteyen kimse, çoğu zaman en yakınlarıyla bile derin bir yabancılık yaşar. Okuryazarlık düşmanlığı buradan beslenir; cehaletin en başat önerisi, kendinden olmayanı, benzemeyeni lanetlemektir. Lakin o yalnızlığı göze alan haklı çıkar sonunda. Diyebilirsiniz ki; Haklı çıkmak ne anlama gelir, bunca acıyla, öfkeyle, saldırıyla boğuştuktan sonra, insan bundan ne kazanır? İŞİMİZ ÇOMAK SOKMAK 4 İ nsan bu ikilemi yaşar elbet. Dilimizin gözbebeği Salâh Birsel dertlidir. “Yaşantımı bu koca kalabalık içinde, sevmediğim işlerde çalışarak ve yazık ki yazıya az zaman ayırarak geçirdim” der “Yaşlılık Günlüğü”nde. İçinde bulunduğu kör çekişme ortamından hayli rahatsızdır. Benzer duygulara tüm sanatçılar, bilimciler kapılır. Kolay olanı yığın hemen benimser; ünlenen şarkıcılara/şarkılara bakın, okunan kitaplara ve hatta ekranda boy gösteren diyetisyenlerin vizite ücretlerine! Bizim işimiz bu düzene çomak sokmak Sokrates tır. Bu kişisel bir kavga değildir, insanlığın uzun yürüyüşüne katılma, katkı yapma arzusundan kaynaklıdır. TARİHİ KENDİNDEN BAŞLATMAK 5 Gazete köşelerinde, sosyal medya mecrasında, kimi kalabalık seçkin(!) sofralarında giderek sıkıntı duymaya, yalnız olduğunu hissetmeye başlamak bundandır. Bazen ağızlardan sözler dökülür de, içinde tek bir kayda değer anlam bulunmaz. Aristoteles’in arayışlarından, Sokrates’in sorularından, Platon’un kurmaya çalıştığı düşünce disiplininden çok geride olduğunuzu bilmezsiniz. Tarihi kendinden başlatmak gibi bir ahmaklığı kaptırır insanı bu postmodern kesyapıştır çağında! Bunun ayırdına varmak da o kadar kolay değildir. Söz gelişi Tanrı fikrinin bir tarihi olduğunu bilmeyen kişi, birdenbire olduğunu sanır başına gelen her ne varsa, onun... SARTRE’NİN AYDIN TANIMI 6 “A ydın kimdir” sorusu derin ve tartışmaya açıktır. Asgari ölçülerini saptamak yeter aslında. Sartre’nin tanımı bana en yakın olandır. Kabaca: “Aydın, üzerine vazife olmayan işler de dahil, dünyadaki tüm sorunla ra kafa patlatan, sorumluluk hisseden kişidir.” Bu kadar olsa neyse, dahası, yine benim dilimden: “Aydın, ne içinde bulunduğu burjuvazi tarafından sevilir, ne de hakları uğruna dövüştüğü işçi sınıfı tarafından. Sırtındaki yükle, tüm dünyayı karşısına alan bir yalnız kişidir!” Bir kişi böyle bir yalnızlığı niçin seçer peki? Aydın, doğal olarak insanlığın tarihsel dönemeçlerinde edindiği tüm birikimle gelişir. Boş inançlarla, tabularla kavga eder. Bilgi yetmez ona, bilgelik arar. Haliyle yaşamının bir anlamı olmasını ister ve bunu bencillikten uzak tutar. Güncel başarılar, kolay tatmin edilen hevesler, şöhret ve iktidar karşısında diz çökmez. Sokrates’ten aldığı güç ve dersle sormaya başlar. Din adamlarının, sultanların egemenliğine karşı her daim isyandadır. Yeri geldiğinde, kendi yapıtını paramparça etmekten kaçınmaz. Bir tuhaf mahluk işte! PUSULASI GÜÇLÜ, TEK BAŞINA 7 A ydın olmak bir ölçü sahibi olmayı gerektirir. Etik ve düşünsel bir ölçüdür bu. Her tür fırtınaya karşı bilgi ve sezgiyle korur kendini aydın. Kolay yanılmaz, kandırılmaz. Her söze inanmaz, her davete icabet etmez. Halkına karşı sorumlu sayar kendini. Okuryazar olmak zorundadır. Beğeni düzeyi düşük büyük kalabalıkların peşine düşmez. Alkışa boyun eğmez. Pusulası güçlüdür, gerektiğinde bir başına yol almayı bilir. Kimi zaman nefret edilen olmayı göze alır, dışlanır da bildiği yoldan vazgeçmez, geçemez! Sırtında çarmıhını taşır... Kendi heykelini yaşamı boyunca yontar.... Bazen ağızlardan sözler dökülür de, içinde tek bir kayda değer anlam bulunmaz. Aristoteles’in arayışlarından, Sokrates’in sorularından, Platon’un kurmaya çalıştığı düşünce disiplininden çok geride olduğunuzu bilmezsiniz.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear