Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
29 EYLÜL 2019 5 Belçim Bilgin, doğa için, yaşamı geri kazanmak için harekete geçti. Greenpeace’in okyanus elçisi. Greta Thunberg ve yeni jenerasyonun cesaretle başlattığı mücadelenin mucize olduğunu söylüyor... İklim krizinin dünyanın bir numaralı gündemi olduğuna dikkat çekiyor: “İçinde rahatça nefes aldığımız bir gezegenimiz olmadıktan sonra, diğer konular anlamlarını yitiriyor...” “Doğa ananın yardımımıza ihtiyacı var, çok acil. Çok yıprattık, çok hırpaladık onu, borcumuzu ödeme zamanı da çoktan geldi. İklim dengesizliğine baktığımızda, durumun çok vahim olduğunu anlamak zor değil.” Belçim Bilgin, okyanusların korunması için mücadele ediyor, hepimizi ayağa kalkmaya çağırıyor “Vahşi kapitalizm! Güzel şeyi yok etmeye, tüketmeye, insani değerleri yozlaştırmaya doğru çeviriyor çarkını.” Greta, umut ışığı yaktı bana Belçim Bilgin, başarısıyla ülke sınırlarını aşan bir oyuncu, doğa savunucusu, Greenpeace’in okyanus elçisi, anne... Greta Thunberg’i heyecanla izlerken, harekete geçmeye karar vermiş. “Başka bir memleketimiz, başka bir gezegenimiz yok” diyor üstüne basa basa. İklim krizini durduracak adımların atılması için her yaştan, her meslekten, yetkili ya da yurttaş, herkesi acilen harekete geçmeye çağırıyor. İnsan hayatının, tüm yaşam hakları doğrultusunda kutsandığı günlerin hayaliyle yaşadığını dile getiriyor. Bilgin’le doğa mücadeledisini, yürüttüğü kampanyayı, birazcık da kadınları ve sinemayı konuştuk. u Greenpeace ile çalışmaya nasıl karar verdiniz? İçinde bulunduğumuz iletişim çağının benim için en heyecan verici karakteri Greta Thunberg. Onun iklim hareketini uzun zamandır hayret ve hayranlıkla izliyordum. Küçük, ama yüreği ve farkındalığı kocaman iklim elçimizin dediği gibi harekete geçmemiz gerektiğine karar verdiğimde, Greenpeace’e destek vermeye, projelerini duyurmak için girişimlerde bulunmaya başladım. Bir süre sonra iletişime geçtik ve bana “Okyanusları Koru” projesinden bahsettiklerinde memnuniyetle işbirliğine hazır olduğumu söyledim. NEFESİMİZİN BİRİ OKYANUSTAN u “Okyanusları Koru” kampanyasının hedefi Birleşmiş Milletler’de bir Küresel Okyanus Anlaşması yapabilmek. Greenpeace aktivistleri ve bilim insanları çok güçlü verilerle bastırıyor. Sizce olması gerektiği gibi bir anlaşma sağlanabilir mi? Şu anda dünya çapında yaklaşık 2 milyon kişi okyanusların geleceği için imza verdi. Bizim sesimizi daha yüksek çıkararak hükümetleri güçlü bir Küresel Okyanus Anlaşması imzalanmasına ikna etmemiz lazım. Çünkü bilim insanları 2030 yılına kadar okyanuslarımızın en az üçte birinin koruma altına alınması gerektiğini söylüyor. Aldığımız her iki nefesten birini okyanuslara borçluyuz. Şimdi harekete geçme sırası bizde. u Doğa ile nasıl bir ilişkiniz var? Çevre aktivistliği yapmadan önce bu ilişki nasıldı? Şüphesiz tabiatın müthiş bir ahengi, sakinleştirici bir titreşimi var. Büyük icatların, çoğu sanat eserlerinin, bestelerin doğadan ilham alınarak yapıldığını da düşünürsek her birimizin, doğayla özel bir ilişkisi olduğunu anlayabiliriz. Kaldı ki zaten varoluşumuzun da kodları doğada mevcut... Benim ve oğlum açısından özellikle Londra’da yaşadığımız yıllarda, havayı güzel bulduğumuzda en çok yaptığımız aktivite kendimizi yeşilin uçsuz, bucaksız uzandığı parklara atıp neredeyse tüm günü meditatif bir piknik moduyla geçirmek oluyordu. Açıkçası güzel ülkemin, güzel çocuklarının sıkışıp kaldığı alışveriş merkezlerini düşününce de kalbim kırılıyordu. u Çocukluğunuzla bugünü kıyaslarsanız... Mesela benim lisem yıkıldı, Karadeniz’de bir sahil kasabasındaydı, deniz manzaralıydı. Yerine TOKİ konutları dikildi... Ne doğa ne anılar, yerli yerinde durmuyor bu ülkede? Neden sizce? Tabii ki vahşi kapitalizm!!!! Birçok güzel şeyi yok etmeye, tüketmeye, insanı değerleri yozlaştırmaya doğru çeviriyor çarkını. Ve bu sistemin bir parçası iseniz kayıtsız kalma şansınız olmuyor. Hele ki ikinci, üçüncü dünya ülkesiyseniz. Uzun yılları öngören bir kent mimarisi yerine, sürdürülebilir olmayan kent mimarileri inşa ediliyor. Konut problemi belki ortadan kalkıyor, ama geriye kentlerin içine sıkışmış, sağlıksız insanlar bırakıyor. 12 YIL SONRA BAŞKA DÜNYA u Greenpeace’yi takip ederken öyle geliyor ki aldığımız her nefes için mücadele etmek zorundayız. Bir gün bile durup dinlenmeye fırsat yok. Okyanuslar, dereler, yaylalar, tarım alanları, göller, ormanlar... Vakit var mı yıkımı durdurmaya? Doğa ananın yardımımıza ihtiyacı var, çok acil. Çok yıprattık, çok hırpaladık onu, borcumuzu ödeme zama nı da çoktan geldi. Bilim insanlarına kulak verdiğimiz de, yapılan araştırma lara, artık çokça hisse dilir iklim dengesizli ğine baktığımızda; du rumun çok daha vahim olduğunu anlamak zor değil. Daha açık konuşmak gerekirse iklim krizine kar şı mücadele etmezsek 12 yıl sonra başka bir dünyada yaşa maya başlayacağız. Bu anlam da ülkeler düzeyinde, bireyler düzeyinde yapılabile cek önlemler elbette var. Acil bir sisteme, “Güzel ülkemin, güzel çocuklarının sıkışıp kaldığı yaptırım gücü yüksek bir otoriteye ihtiyaç var. Elbette Greenpeace gibi bağım alışveriş merkezlerini sız kuruluşların çabalarına da çok ihtiyacımız var, öte yandan düşününce kişisel çabaya gelir de kalbim kırılıyordu.” sek; ben ne yapabilirim ki diye düşünmeden elimizden, aklı mızdan geleni yapma lıyız. Şu anda gezegenin yüz yüze olduğu en acil konu iklim krizidir. Zaten içinde rahatça nefes aldığımız bir gezegenimiz olmadıktan sonra, diğer konular anlamlarını yitiriyorlar. u Ülkeyi yönetenlere, o yöneticileri seçenlere mesajiınız var mı? Yapılması gerekenleri ısrarla söylemek, yinelemek gerekiyor sanki... Başka bir memleketimiz, başka bir gezegenimiz yok! Ülkemiz çok güzel ve gezegenin çok değerli bir parçası, ona sahip çıkmaya, acilen onu korumak için önlemler almaya başlamamız gerekiyor. Herkes bu konu ile ilgili üzerine düşeni yapsın, sonra pişman olmak için çok geç olabilir. İhtiyacımız olandan fazlasını tüketmeyen bir bilince geçmeliyiz, doğadan hiçbir şekilde yok edemediğimiz plastik kullanımına son vermeliyiz, çöplerimizi tıpkı gelişmiş ülkelerin de uyguladığı gibi geri dönüşüm esasına göre ayırmalıyız. Bireysel olarak enerji tüketimimizi daha bilinçli hale getirebiliriz. Çevreye, doğaya karşı duyarlı bireylerin yetişmesi için okullarda daha fazla ders alanı yaratabiliriz, dikkatimizi çeken ve bizlerin de katkı sağlayacağı kampanyalara destek vererek çığlığımızı duyurabiliriz... UZAYLILAR GÜLÜYORDUR! u Erkek şiddettinin durdurulacağına dair umudunuz var mı peki? İnsan nefes almaya devam ettikçe elbette ki umut var, ama bu konuda da çok yavaş yol alıyoruz. Dünyada çözmek zorunda kaldığımız en önemli konulardan bir tanesi, insan neslinin her iki kişisinden biri olan kadınlarının varolma sorunsalı. Düşünsene kimi tezlerin dediği doğruysa; bizi uzaylılar izliyorsa ne kadar alay ediyorlardır bu trajik halimize... Dünyada birçok ülke “Me too” hareketiyle bu konudaki çözümler için ve farkındalık açısından hızlı bir ivme kazandı. Tartışmayı insanlık ve her insanın içindeki kadın ve erkek tarafların kabullenilmesine taşıyor, biz ise ayrılmak istediği eşi tarafından öldürülen masum kadın cesetlerinin, erken yaşta zorla evlendirilen kız çocuklarımızın, kocası tarafından psikolojik şiddete maruz kalarak varlığını ortaya koyamayan, çalıştığı yerde ne kadar etkin olursa olsun erkek meslektaşlarıyla eşit muamele göremeyen kadın hikâyelerimizin utancıyla yaşıyoruz. İnsanlık onurumuzla oynuyor, az gelişmiş, birtakım, ilkel erkeklerimiz! Ve maalesef sadece kadına şiddet değil, cinsiyet ayrımcılığı ile de keskin bir ötekileştirme yaşıyoruz. İnsan hayatının, tüm yaşam hakları doğrultusunda kutsandığı günlerin hayaliyle yaşıyorum. AŞK KAPIYI ÇALARSA VE MEŞGULSENİZ... u Biraz da sinema sormak istiyorum. Aşk Tesadüfleri Sever 2’de siz yoksunuz, ama ilki unutulmazlar arasına adını yazdırdı değil mi? Bir önceki sorudan aşka geçmek biraz garip oldu, (gülüyor) Film yolda ve çekimleri tamamlandı, sevgili dostlarım Ömer Faruk Sorak ve İpek Sorak’ın ATS severleri çok mutlu edecek bir filmle buluşturacakları haberini verebilirim. u Aşk tesadüfleri sever diyenlerden misiniz peki? Gönül işlerinde kadere inanır mısınız? Kesinlikle aşk tesadüfleri sever diyenlerdenim, o tesadüflerin, her insanın kader örgüsünde çok önemli bir yeri olduğunu; yani aslında, hayatınızda derin izler bırakan aşk hikâyelerinin, kendi öykümüzde vazgeçilemez olduğunu düşünenlerdenim. Farkındalığınız, aşka bakışınız, travmalarınız bir aşkı yaşayışınızı, ona sahip çıkışınızı belirliyor, yani hayatınızın aşk hikâyesi kapıyı çalsa bile, eğer çok meşgulseniz duyamayabilirsiniz! u En çok hangi filminiz sizde iz bıraktı? Hepsinin ayrı yeri, ayrı dönüştürücü etkileri oldu hikâyemde, hepsi özel benim için. u Hollywood filmi Komplo’da başrol oynadınız... Nasıl bir deneyimdi? Etkileyici bir deneyimdi elbette, en büyük farkın işe yaklaşımlarındaki disiplin, inanç, güven ve istikrarlı çalışma sistemleri olduğunu söyleyebilirim. u Son soru. Son zamanlarda sizi en çok heyecanlandıran olay ne oldu? Açıkçası bu gerçeküstü zamanda nereye elimi uzatsam derin bir karanlığa doğru çekilirken, Greta Thunberg’in vazgeçmeden sürdürdüğü, milyonları etkisi altına alan çevre hareketi, yeniden umut ışığını yaktı bana. Gezegenin yeni jenerasyonu, inançları, cesaretleri ve güvenleri ile bizim yapamadığımız şeyler için, çağın avantajlarını da şahane bir şekilde kullanarak bütün dünyayı etkisi altına alan bir hareket başlattılar. Ben bunun bir mucize olduğunu düşünüyorum. u Aynı sorunun diğer yüzü. En çok neden korktunuz ya da en çok neye üzüldünüz? O kadar çok şey var ki... Ama en son, en çok sarsan olay, milletçe şahit olduğumuz Emine Bulut cinayetiydi... hilal köse Belçim Bilgin, Behzat Ç.’nin çekimleri Kasım ayında başlayacak, ikinci sezonunda Hayat adında bir pavyon şarkıcısını canlandıracak. Son filmi ise No Moon No Mirror. Sanatçı Joana Kohen’in İstanbul’da yaşayan Frankofon bir ailenin kadınlarını anlattığı, yıllar sonra aile sırlarının ortaya çıkmasıyla başlayan distopik hikâyesinde Suzet karakteriyle yer alacak.