24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

6 21 TEMMUZ 2019 ÖZNUR OĞRAŞ idin... görün...ÇOLAK u AşkÖlsün İzmir’de aba Sahne’nin ödüllü tiyatro oyunu “AşkÖlsün” turnede. G BGünay Karacaoğlu’nun oynadığı iki perdelik oyun, 7 Ağustos’ta Bornova Ayfer Feray Açıkhava Tiyatrosu’nda saat 21.00’de. Ay’a yolculuğun üzerinden 50 yıl geçti İlk adımdan bugüne A Space Odyssey’den bir sahne. Bir de tabii Kubrick’in klasikleşmiş başyapıtı “2001: A Space Odyssey” var ki, söylemeye bile lüzum yok herhalde. u Bulutsuzluk Özlemi Muğla’dayıllık Türk rock müziği grubu Bulutsuzluk 3 0Özlemi, Mabolla Müzik Festivali kapsamında 24 Temmuz’da saat 21.00’de Mabolla Up’ta sahne alacak. u Livaneli ile sevdalım hayat Z ülfü Livaneli, Bodrum Antik Tiyatro’da bugün saat 21.15’te sahneye çıkıyor. Müziklerinin ve şarkılarının hikâyelerini anlatıyor. Liva neli Filarmoni Orkestrası’nı Rengim Gökmen’in yönete ceği konserde, opera sanat çıları Teyfik Rodos ve Zey nep Halvaşi solist olarak yer alıyor. Bilet satışı Çaba Derneği’ne bağışlanıyor. Livaneli u Son Feci Bisiklet Kaş’ta A nkara çıkışlı indie rock grubu Son Feci Bisiklet, bugün saat 22.30’da Antalya Kaş’taki Arşipel Performance Hall’de konser verecek. u İki perde romantik komedi Epizot’ın oyunu Kadın Kafası, Kadıköy Halk Eğitim Merkezi’nde 30 Temmuz gecesi saat 20.30’da seyirciyle buluşuyor. İrfan Kangı’nın yazdığı oyun, kadınların gücünü naif ve esprili bir dille anlatıyor. 22u Zorlu’da film günleri Temmuz’da, 2016 yapımı Loise Sa Gün Batmadan hilde adlı Fransız animasyon filmi gösterilecek. Film, yaşlı bir kadının yüzleştiği yalnızlığını anlatıyor. 24 Temmuz’da Gün Batmadan filmi var. Julie Delpy ve Ethan Hawke’nin rol aldığı film 13 yaş üzeri seyirciler için. Zorlu PSM Amfi’deki gösterimler ücretsiz. 21 TEMMUZ 2019 SAYI: 1532 pazar.dergi@cumhuriyet.com.tr İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına ALEV COŞKUN Genel Yayın Yönetmeni Aykut KüçükkayA Sorumlu Müdür OLCAY BÜYÜKTAŞ AKÇA n Yayın Koordinatörü hilal köse ÖZTÜRK n Görsel Yönetmen münevver oskay n Editör deniz ülkütekin n Sayfa Tasarım EMİNE BİLGET n Reklam Genel Müdürü Ayla Atamer Törün Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/ İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 6 eposta: posta@ cumhuriyet.com.tr Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: reklam@cumhuriyet.com.tr Baskı: İleri Basım Mat. Amb. Reklam Tanıtım Yay. ve Teknik Hiz. Tic. A.Ş. Yenibosna Mah. 29 Ekim Cad. No:11A/41 Bahçelievler İstanbul Dağıtım: Turkuvaz Dağıtım Pazarlama A.Ş. Yaygın süreli yayın Uzay Çağı Öncüleri Yola Çıktı başlığıyla veriyordu Cumhuriyet asrın bu belki de en mühim haberini: “İlk günün işlemlerini mükemmel şekilde bitiren Apollo 11 cüretli yolculuğunda hedefe doğru hızla ilerliyor”. 20. yüzyılın en unutulmaz anlarından biriydi şüphesiz. Kimileri Florida’da çıplak gözle izlerken yüz milyonlarca insan da TV ekranlarından canlı olarak takip etti. İnsanoğlunun en büyük hayallerinden biriydi Ay’a ayak basmak. 16 Temmuz 1969’da Apollo 11 uzay aracı Florida’daki Cape Kennedy Uzay Merkezi’nde kurulan fırlatma rampasından havalandı. Dünya yaklaşık 5 gün boyunca bu yolculuğa kenetlenecekti. Neil Armstorng’un 650 milyon kişinin izlediği canlı yayındaki “Bir insan için küçük ama insanlık için dev bir adım” sözleri, 20 Temmuz 1969’da işitilecekti. İnsanoğlu Ay’a ayak basmıştı. İnanmayanlar hâlâ var Ay’a gidildiğine inanmayan çok kişi var, hâlâ. Hatta bu konuda ünlü sinemacı Stanley Kubrick’i suçlayanların sayısı hiç az değil. İddia şu: Ay’a falan gidilmedi, her şey Hollywood’da kurulan bir stüdyoda çekildi ve bunu da Kubrick yönetti. Ayrıca şu iki soruyu da soruyorlar: 1 Neden çekilen fotoğrafların hiçbirinde gökteki yıldızlar görünmüyor? 2 Ay’da hava olmadığına göre Amerikan bayrağı nasıl oluyor da dalgalanıyor? Bu soruların basit yanıtları var elbette (fotoğrafta yıldızlar görünmüyor, çünkü odak noktasının çok uzağında kalıyorlar ve bay rak dalgalanmıyor aslında, buruşuk olduğu için öyle duruyor ve dalgalanıyor yanılsaması veriyor) ama yine de inanmayanlar inanmıyor. Bu konuyu ele alan ve Mars’a yapılan bir uzay yolculuğu üzerinden komplo teorilerini sıralayan “Capricorn One” (1977) adlı film sanırız inanmayanla rın defalarca izlediği efsanevi yapımlardan biridir ve aslına bakarsanız bir hayli de eğlencelidir. Ciddiye almadığınız sürece tabii. VERNE DAHİ Mİ? Dünya edebiyatının en çok tercüme edilen ikin ci yazarı olarak da bili nen Jules Verne’nin Ay’a ayak basılmasından 104 yıl önce yayımlanan ro manı “Ay”a Seya hat” hiç şüp David Bowie hesiz yazarın dehasının en önemli ipuçla rını içerir. Jules Verne’nin onca yıl ön cesinden öngördüğü kimi şeylerin ger çeğe ne kadar yakın çıktığını fark et mek açıkçası insanı hayrete düşürüyor. Verne’nin romanında, tıpkı gerçek ha yatta olduğu gibi, üç kişi (ikisi Ameri kalı biri Fransız) Ay’a gider ve gitmek için yola çıktıkları yer ABD’nin Flo rida kıyılarıdır. Jules Verne’nin seçti ği kalkış noktası gerçek kalkış nokta sından (Cape Kennedy) sadece 225 ki lometre uzaktadır. Verne’nin betim lediği kapsülle Apollo 11’in kuman da modülünün boyutları birbirine bir hayli yakındır: Apollo 11’in modülü 3.2 metre boyunda ve 3.9 metre çapın dadır, Verne’nin kapsülü ise 4.5 met re boyunda ve 2.7 metre çapındadır. Verne’nin uzay aracının ortalama hızı saniyede 10.97 kilometre iken, Apollo 11’in üçüncü etap motorunun hızı sa niyede 10.82 kilometredir. Verne’nin kitabında Ay’a ulaşmak için 97 saat, 13 dakika, 20 saniye gerekirken, gerçekte 103 saat, 30 dakika sürmüştür. Her iki macera da kapsülün Pasifik Okyanusu’na düşmesiyle son bulmuş; astronotlar Amerikan savaş gemileri tarafından sudan çıkarılarak anakaraya götürülmüşlerdir. Ve yine ilginç bir şekilde Jules Verne’nin kapsülünün adı Columbiad, Apollo 11’in kumanda gemisinin adı ise Columbia’dır. ‘Space OdItty’ David Bowie’nin “Space Oddity” adlı şarkısı tam da Apollo 11’in Ay’a inişinden 9 gün önce piyasaya çıkmıştı ve BBC parçayı Apollo haberinin fon müziği olarak kullanacaktı. Gerçi şarkıdaki astronot, uzayda takılıp kalan ve geri dönemeyen bir adamdı, ama anlaşılan BBC’deki yapımcı şarkının sözlerini dinlememişti. Üstelik David Bowie şarkının ilhamının o sıralar gündemi tam anlamıyla esir almış Ay seyahatinden çok Stanley Kubrick’in efsanevi bilimkurmaca filmi “2001: A Space Odyssey”den aldığını açıklayacaktı. ‘Ay’da Buluşalım’ Derya Bengi’nin “60’lı Yıllarda Türkiye: Sazlı Cazlı Sözlük” kitabında aktardığına göre Saklambaç gazatesinde 26 Temmuz 1969’da çıkan bir haber Şerif Yüzbaşıoğlu’nun belki de Ay’a seyahat temalı ilk şarkıyı bestelediğini müjdeliyordu. Haber şöyle: “Türk bestecisi Şerif Yüzbaşıoğlu füze hızıyla 8 saat içinde ‘Meet Me On The Moon Ay’da Buluşalım’ isimli bir beste yapmış ve banta çektiği bestesini Houston uzay araştırmaları merkezine göndermiştir. Bu yarışta biz de manen de olsa varız diyen Yüzbaşıoğlu şunları söylemiştir: Astronotların Ay’a indiklerini sahnede iken öğrendim, çok hislendim. Sonra bütün gece hislerimi müzikle dile getirmeye çalıştım ve ‘Ay’da Buluşalım’ ortaya çıktı.” Sinemada Ay’a seyahat Ay’a seyahatin sinemadaki ilk işlenişi neredeyse sinema kadar eski. Fransız dahi sinemacı Georges Melies’in Verne’nin romanından yola çıkarak çektiği “Le Voyage Dans la Lune” 1902 tarihli. Filmdeki Ay’ın gözüne saplanan roket imgesi hâlâ beyazperdenin en ikonik imgelerinden biri sayılıyor. İçinde Ay geçen çok sayıda film var elbette. Fritz Lang’ın 2.5 saati aşkın 1929 tarihli sessiz filmi “Frau im Mond”dan tutun da, başrollerinden birini Muzaffer Tema’nın üstlendiği “12 To The Moon” (1960) ve içinde tek bir sevişme sahnesinin bile olmadığı cinsel istismar türündeki “Nude On the Moon” (1961) gibi farklı türlerdeki filmlere kadar, say say bitmez. Ama doğ rudan Ay’a seyahat konusuna eğilen filmler arasında ilk astronotların nasıl seçildiğini anlatan “The Right Stuff” (1983) filmi muhtemelen benzerleri arasında birkaç adım öne çıkar. Damien Chazelle’in daha çok Neil Armstrong’un hayatına eğilen “The First Man” (2018) ve Ay’a giden ama Ay’a inemeden geri dönmek zorunda kalan Apollo 13’ün hikâyesini anlatan Ron Howard imzalı “Apollo 13” (1995) adlı filmleri de izlenmesi gerekenler arasında kanımca. Bu yıl izleyiciyle buluşan belgesel türündeki iki yapımdan Todd Douglas Miller’ın çektiği “Apollo 11” ile BBC yapımı “8 Days: To the Moon and Back” de özellikle konuya ilgi duyanların kaçırmaması gereken yapımlar. EMRAH KOLUKISA 50 yıl önce insanoğlu ilk kez Ay’a ayak bastı ve insanlığın en büyük hayallerinden biri gerçeğe dönüştü. Bu büyük olayın şerefine hem Ay’a yapılan o müthiş yolculuğu analım hem de popüler kültürdeki yansımalarına bakalım dedik. The First Man filminden. ‘Akşam ebesi’ kâbusu Biz küçükken beni delirten bir oyun vardı. O yıllarda eve gidiş saatimiz genelde akşam ezanı ile belirlenirdi. Yok yok, ülkedeki laiklik düzeyiyle ilgisi yok. Pek çoğumuz için belirleyici bir ebesi”yim artık ben. Başlarım böyle işe. Neyse üzgün ve düşük bir suratla evin yolunu tutardım etrafı kese kese. Belki salağın biri hâlâ ortalıktadır da ben de onu ebelerim diye. Ama olmazdı genelde. Eve gelirdim. Annem kapıyı zuna dokunduktan sonra böyle mırıldanarak “aşm ebsi” gibi bir şey söylerdim. Sanki duysa sallayacak çok, beni kovalayıp tekrar ebeleyecek. Ya da bir çeşit utançtı o sessizlikte yatan. Neyse sonuçta ben kendi içimde “akşam şeydi işte. Eve gidince namaz kılma zorunlulu açardı, büyük olasılıkla da o saatlerde mutfakta ebeliğini” devretmiş olurdum. ğumuz falan yoktu, sadece havanın karardığını bir şeyler yapıyor olurdu. Öyle hiçbir şey yok İşte çocukluğumdan beri demek ki sıkıntıla haber veren bir unsurdu yani. Tam akşam eza muş gibi mutfağa giderdim ayakkabılarımı çı rımın tedavisini bir şekilde buluyormuşum gü nı okunduğunda genelde ne oynanıyorsa en faz kardıktan sonra peşinden. Aslında onun için de ya kendi içimde. Elbette bunlara takmamak la 23 dakika daha devam edilir ve sonra bırakı hiçbir şey yoktu zaten. Olay benim içimdeydi. en güzeli, ama takıyorsan tedaviyi bulmak da lıp eve gitme eylemi için “Haydi görüşürüz”ler Ben akşam ebesiydim. önemli. Tabii gerçek bir tedavi ya da çözü başlardı. Tam bu sırada da aradan afacanın biri çıkar ve diğerine dokunup “akşam ebesi” diye takıntı yoran bir şey mü bulmak. Çünkü takıntı insanı çok yoran bir şey. İnsanın kendi kendine bu kadar kötü bağırırdı. İşte bu beni deli ederdi. Anneme anlatsam sanki anlayacak. Anlama lük yapması çok saçma. Bir yolunu bul ve ger O “akşam ebeliği” bana geçmesin diye anın sına anlardı da umursamayacağına emindim. çekten bırak takıntıları. Yoksa öyle kendin da ok gibi fırlardım. Çünkü “obsesif kompul Neyse mutfağa girer ve yemek yapmakla falan ce çakallıklar yaparak kurtulmak çözüm olmu sif” yönünden sıkıntılı bir arkadaştım. Ama ba uğraşan annemin omzuna yavaşça dokunup ses yor. Annenin omzuna dokunup sessizce “ak zen bana denk gelir, affedersiniz çakalın biri sizce “akşam ebesi” derdim. Bazen “Ne mırıl şam ebesi” demek yerine bırak gece boyu ak bana dokunur ve “akşam ebesiiii” diye bağırıp danıyosun sen” diye sorardı. Çünkü içimden de şam ebesi kal. Hem zaten biri sana dokunup kaçar ve ben ebeleyecek kimseyi bulamazdım. mekle de olmazdı. Biraz olsun duyulacak şekil “akşam ebesi” deyip kaçtı diye inan bana sen Al sana bir gece sürecek depresyon. “Akşam de söylemem gerekiyordu. Bu nedenle de om akşam ebesi olmuyorsun.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear