24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

4 K ısa bir takdimin ardından oteldeki Türk heyetinin başkanı, Kurtuluş Savaşı kahramanı İsmet İnönü yerinden kalktı, görkemli salonun ortasındaki masaya doğru yürüdü, masanın tam ortasında durdu. Elini cebine götürüp ulu önder Mustafa Kemal Atatürk’ün kendisine bu an için özel olarak gönderdiği altın kalemi çıkardı. Hafifçe eğilerek önündeki belgeleri imzalamaya başladı. İsmet İnönü, 24 Temmuz 1923 Salı günü, Türkiye’nin bağımsızlık ve özgürlük belgesi Lozan Barış Antlaşması’nı imzalarken saatler 15.09’u gösteriyordu. O andan 96 yıl sonra, yine bir öğleden sonra o tarihi anlara tanıklık eden Lozan’daki Beau Rivage Oteli’nin giriş kapısının önündeyiz. Karşımızda uzanan duvarın ortasında görkemli, bembeyaz bir heykel var. İki kolunda iki çocuk taşıyan bir kadının betimlendiği heykelin barışı simgelediğini öğreniyoruz. Heykelin iki yanına iki ağaç dikilmiş. Sağdaki ağacın arkasında küçük, metal bir levha gözümüze ilişiyor. Üzerinde yazanların anlamı bizler için çok büyük: “24 Temmuz 1923 tarihinde, Lozan BeauRivage Oteli’nde, Britanya İmparatorluğu, Fransa, İtalya, Japonya, Yunanistan, Romanya, SırbistanHırvatistanSlovenya üçlüsü Türklerle anlaşma imzalamıştır.” TARİH KOKUYOR Otelden içeri adım attığımız an bir müzeye girmiş gibi hissetmeye başlıyoruz. Baktığımız her yerde Lozan Antlaşması’na, İnönü başkanlığındaki heyete dair izler arıyoruz ama nafile... Bir otel görevlisi yanımıza geliyor ve bizi girişin sağ tarafındaki uzun ve bir o kadar da görkemli koridora sokuyor. Yaklaşık 20 metre sonra “o ana” dair ilk izleri görüyoruz. Kesintilerle birlikte 8 ay boyunca süren görüşmelere ilişkin fotoğraflar, karikatürler, gazete kupürleri asılmış duvara. Önlerine antika bir konsol, konsolun üzerine ise ayçiçekleri yerleştirilmiş. Bu tarihi belgelerin tam karşısında ise anlaşmanın imzalandığı Sandoz Salonu’nun iki kanatlı kapısı var. Otel görevlisi iterek kapıyı açıyor. Salonun her duvarı, her köşesi tarih kokuyor. Serkan Ozan 21 TEMMUZ 2019 Yıllar sonra o salonda Lozan Antlaşması’nın 96. yıldönümü Duvar ve tavan süslemeleri, sütunları, tam ortadaki avize, duvardaki devasa ayna nefes kesici. Salonda sadece bir kenara katlanarak konulmuş sandalyeler var. Çünkü salon boş durmadığı günlerde çeşitli özel günlere, konferanslara, yemeklere ev sahipliği yapıyor. Lozan Antlaşması’nın imzalandığı üstü kırmızı çuha kaplı masa ise Ankara’da. 2008 yılında Türkiye’yi ziyaret eden İsviçre Konfederasyonu Başkanı Pascal Couchepin tarafından iki ülke arasında diplomatik ilişki kurulmasının 80. yıldönümü nedeniyle Türkiye’ye hediye edimiş. Bugün Birinci Meclis’te sergileniyor. Beau Rivage Oteli, 1861 yılında saray olarak inşa edilmeye başlanmış. 1908’e kadar iki ek binayla büyütülmüş. Bahçeleriyle birlikte dört hektarlık alana yayılıyor. Leman Gölü ya da dağ manzara lı 169 odası var. Avrupa’nın en iyi otellerinden biri. 5 yıldızlı bu lüks otelde bir gece konaklamanın bedeli ise yaklaşık 3 bin 500 lira. Tarihi boyunca Avrupa’nın soylu ailelerini, devlet adamlarını, dünyanın en çok tanınan isimlerini konuk etmiş. Rus İmparatorluğu’nun son çarı, Romanov hanedanının hüküm süren son üyesi 2. Nikolay, ailesiyle birlikte tatillerini burada geçirirmiş. SERKAN OZAN Sinema sanatını var eden Charlie Chaplin’den, moda dünyasını sarsan Coco Chanel’e kadar pek çok ünlü isim sıkça Beau Rivage’da konaklamış. Lozan’da herkese göre bir şey var Otelin pek bilinmeyen bir özelliği ise bahçesinde küçük bir hayvan mezarlığı barındırıyor olması. Otelde konaklayan soyluların, ünlülerin ölen kedi ve kö Aslında bir kültür merkezi. Rehberimiz, kumar oynamak isteyenlere ceplerine Avro doldurup gölün Fransa tarafındaki Evian’a geçmelerini öneriyor. “Yalnız giderken dönüş biletinizi al pekleri buraya gömülüyormuş. İlk kez 160 yıl önce, en son 30 yıl önce bir hayvan gömülmüş. Coco Chanel’in bir köpeği de burada yatıyormuş. Lozan ile Türkiye arasındaki diğer bağlantı ise tarihi Orient Express (Doğu Ekspresi). Tren Paris’ten kalktıktan sonra önce Lozan’a uğ mayı unutmayın. Ne olur ne olmaz...” diye de ekliyor. Dünyanın dört bir yanından 25 bin öğrencisi olan Lozan Üniversitesi’nde bir dönem öğrenim görmenin bedeli 550 frank. Bu durum, “Biz ülkemize vergi veriyoruz, yine de yabancılarla aynı ücreti ödüyoruz” diyen İsviçreli öğrencilerin bi rar, buradan da Milano, Venedik, Belgrad ve Sofya’yı geçerek İstanbul’a ulaşırmış. 1919’dan 1962 yılına kadar Orient Express’in önemli duraklarından biri olmuş Lozan. Günümüzde artık havayoluyla da ulaşabiliyorsunuz ama eğer özel jetiniz yoksa bir saat uzaklıktaki Cenevre Havaalanı’na inmek zorundasınız. Zira Lozan’daki küçük havaalanı sadece özel jetlere hizmet veriyor. Nüfusu yaklaşık 250 bin olan Lozan, İsviçre’nin dördüncü büyük şehri. Ülkeyi oluşturan 26 kantondan biri olan Vaud’un başkenti. Avrupa’nın tam ortasında yer alıyor. Trenle Paris’e 3.5 saat, Milano’ya 3 saat uzaklıkta. Bu nedenle çok sayıda uluslararası kuruluşun merkezine, toplantıya, konferansa ev sahipliği yapıyor, kongreler şehri olarak biliniyor. Tam bir yokuş ve merdiven kenti olan Lozan’ın hemen her yerinden Leman Gölü’nü görmek mümkün. Yokuş ve merdivenler ilk bakışta korkutucu gelebilir ama 250 bin nü fuslu kentte 3 tane metro hattı, otobüs ve tren seferleri var. Göl üzerinde yolcu taşıyan tekneler de mevcut. kUMAR GÖLÜN ÖTE YAkasında İsviçre’nin en büyük katedrali olan Lozan Katedrali, ülkenin en çok ziyaret edilen müzelerinden biri olan Olimpiyat Müzesi (Uluslararası Olimpiyat Komitesi’nin merkezi Lozan’da), tamamen ahşaptan yapılmış Sauvabelin Kulesi, şehrin tarihi merkezi Palud Meydanı, Rumine Sarayı belli başlı turistik noktaların arasında. Ayrıca Leman Gölü’nün kıyısında ve Montbenon Casinosu’nda vakit geçirebilirsiniz. Yalnız Montbenon Casinosu’nun adı sizi yanıltmasın. Burada hiç kumar oynanmamış. raz tepkisini çekiyormuş. İsviçre’de üniversite öğrencileri üç gün okula, iki gün ise staja gidiyor. Büyük bölümü dört yıl boyunca staj yaptıkları işyerlerinde mezun olduktan da çalışmaya devam ediyormuş. Birkaç yıl öncesine kadar ülkede sıfır olan işsizlik, yüzde üçe kadar tırmanmış. Bankacılık denince akla ilk gelen ülkelerden biri olan İsviçre’de 1800 kişiye bir banka düşüyormuş. Bir İsviçre Frank’ı, Avro’dan biraz ucuz, dolardan biraz pahalı. Fransaİsviçre sınırı Leman Gölü’nün ortasından geçiyor. Fransa tarafından Leman Gölü’nü geçerek Lozan’a ulaşmak 45 dakika sürüyor. Mesafe kısa olduğu için çok sayıda Fransız, maaşların daha yüksek olduğu İsviçre tarafında iş bulmuş, işe gidip gelmek için ülke değiştiriyormuş. Her yanı 5 yıldızlı otellerle dolu olan Lozan’da bir de dünyaca ünlü otelcilik okulu var. Burada okumanın bedeli biraz daha yüksek, yıllık 30 bin frankı buluyor. Mezunları ise dünyanın bütün lüks otelleri tarafından anında kapılıyor. Hangi yazarımı söylesem... 1 “Genç Werther’in Acıları”nı okudum yeniden, Goethe’nin kendinden hareketle kurduğu öykünün bir dönem nasıl da gençleri intihara sürükleyecek kadar etkili olduğunu anlamaya çalıştım. Çağın ruhu, kişinin duyumsamasını etkiliyor. Edebi kalıcılık bunun ötesine geçebilmekle mümkün. Şimdi uzun cümlelere tahammülü olmayan insanların, hemen sonuç alamayacağı aşklara yelken açması mümkün mü? “İmkânsız aşk” denir ya, tamamen yanlış kavram, aşk imkânlı olamaz zaten, koşullar uygunlaşıp huzur gelince tükenir aşk! Belki bu yüzdendir, bu çağda uğruna intihar edilecek sevgili bulunmayışı. Piyasa koşulları, her zaman taze aşklar sunar kişiye. Düşünmeye zaman yok, ötesi hissetmeye de yok! Herhangi bir duygunun oluşması telaş içinde kaybolup gidiyor. İnsan bunca uyarıcı altında sevdiğini anımsamaya, onunla ilgili düş kurmaya bile fırsat bulamaz. Hız çağı mı dedik? Sefalet doğrusu... Zavallı Werther, başkasının nişanlısı Lotte için yanıp kavruluyor... 2 Sevgilinin semtinde volta atıp evinin kapısı önünden sıkça geçtikten sonra, umudunu iyice yitirip kedere gömülen birinin aşkı ile WhatsApp’ta mavi tıkla okundu bilgisi geldiği halde, hemen yanıt alamayınca kükreyen kişininki aynı olur mu? Sevgiliyi görmek için bahaneler uydurup, umutsuz aşkın pençesinde kıvranan âşığın haliyle, Instagram güzellerine tutkun birininki benzer mi? Zamansızlık, telaşlı koşturma derinleşmeye engel, yeni bilgi değil bu. Artık sinema filmleri uzun geliyor, derinlemesine metin okumaya kimsenin tahammülü yok. Herkes elindeki ekrana tutsak, boyun fıtığı çağın hastalığı olsa gerek! Şöyle diyor acılı Werther: “Akşama doğru yine uğradım. İşte o günden sonra güneş, ay ve yıldızların ne yaptığı umurumda değil. Gündüz mü, gece mi, bilemiyorum! İçinde yaşadığım dünyada kendimi yitirdim...” 3 A şk sevgiliyle/karşındakiyle ilgili değildir çoğu zaman; bu esrikliğin içinde kıvranan kişi, öylesine bir dünya kurar ki hakikatten kopar, yine de yaşam sevinci buluruz bu sancılı halde. Beyin bilimciler işin gizini, büyüsünü bozmaya devam etsin, biz yine de içli bir şarkı duyunca gözlerimizin dolmasını özleriz. Bazen aşk ile gençlik arasında güçlü bağ yanılgısına düştüğümüz de olur. Belki bilge kişinin aşkı daha makbuldür. Zamanı az olan değer bilir! Laf aramızda, Lotte eğer tamamen kapısını kapamış olsaydı, genç adam bu ziyaretleri yapabilir miydi? Sevilen kişinin zalimliği üstüne de yazmak gerek! 4 A şk bireysel, hatta “geçmiş zaman” uğraşısı. Bir türlü yakalanması mümkün olmayan “an” ve onların hayalinden oluşuyor. Bu yönüyle bireysel... İki kişinin aynı düşü görmesi güzel bir mecaz olmakla birlikte mümkün değil. Werther, Lotte’sini şöyle anıyor söz gelişi: “Sabahları uyanıp yavaş yavaş kendime gelirken uzatıyorum kollarımı boş yere ona doğru, arıyorum geceleri yatağımda, beni aldatmış olan safça ama sevindirici bir düş ten uyandığımda, az önce çimenlerde bir likte oturduğum, elini tuttuğum, öpücükle re boğduğum onu yanı başımda... Sonra uy ku sersemi kalkıyorum, el yordamıyla yürü yorum sendeleyerek ona doğru. Sıkıntılarla dolu yüreğimden gözyaşları seller gibi akıyor ve ağlıyorum ka ranlık bir geleceğe baka rak bütün ümitlerini yi tirmiş...” 5 M eşgul insan aşk duyar mı bi rine? Bü rokrasi incelik li duyguları yu tar, orası kesin de! Bir de koltuk kavgasına dü Goethe şen kimsenin yanı başındaki sevgi liden haberi olması pek kolay değildir. Lot te ile cennet bahçesinde yü rüyüş yapacak zamanı, gönlü ve şiiri olan Werther; tek kötü cümle etme se de, Lotte’nin nişanlısına karşı içten içe kıskançlık, öfke büyütüyordu. Bu sözler doğrudan ona mı, bilemiyorum, lakin is yandır açıkça: “Bütün yaşamları resmiyet olanlar, yıllar boyu tek düşündükleri altlarındaki sandal yeyi bir sıra daha öne itmek olanlar nasıl insanlardır? Bu gibilerin başka işi yok san mayın! Hayır! Fakat böyle can sıkıcı ve ge reksiz şeylerle zaman geçirdikleri için daha önemli şeylerle ilgilenemiyorlar; yapmaları gereken işler birikiyor... Budalalar, hangi sırada olduklarının önemli olmadığını, en önde duranın hiçbir zaman başrolü oynamadığını göremiyorlar! Kimi kralların bakanları, kimi bakanların da müsteşarları tarafından yönetildiği gibi. Öyle ise kim önde? Bana göre diğerlerini görmezden gelen, kafasından geçirdiklerinin gerçekleşmesi için onların güçlerinden ve tutkularından yararlanacak kadar kudretli veya kurnaz olan...”    6 “Yazarlar arasında selamlaşma nasıl olur?” Sokakta rastlaşınca başıyla selam verebilir ya da el sıkışarak daha samimi ilişki kurabilir, yazarlar da meyhanede, tanışın sofrasına oturup iki kadeh de yuvarlamak mümkün, kahvede tavla atılabilir. Bunların tümü edebiyat tarihi için ilgi çekici ayrıntılar, ancak, büyük bir yazara verilen en güzel selam hele de selamı çakan en az onun kadar önemliyse “o”nun yapıtından devamla, başka yaratı ortaya koymaktır. Thomas Mann, “Lotte Weimar’da” romanıyla bunu yapıyor. Artık yaşlanmıştır Lotte ve Goethe’nin şehrine gelmiştir. Dokuz çocuk doğurmuş bir kadından söz ediyoruz. Aşk çürür mü, yiter mi, dönüşür mü? Hele de beden yıprandıysa eğer, yine güzel sözler düşer mi beyaz sayfalara? Romancılar benzer soydan gelir, hele de aynı dildelerse lezzeti başka olur. 7 Yeni romanın kurgusunu tamamlamış, masaya oturmaya hazırlanırken düşündüm, “Edebiyatımızda hangi roman beni bunca etkiledi de, ona selam vermek güzel olur?” diye. Bir çırpıda sayacağım o kadar güzel yazarlarım var ki! Türkçe sen ne güzel bir dilsin... Aşk bireysel, hatta “geçmiş zaman” uğraşısı. Bir türlü yakalanması mümkün olmayan “an” ve onların hayalinden oluşuyor. Bu yönüyle bireysel...
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear