28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

2 HAZİRAN 2019 7 SENA YAŞAR Rasim Kaygusuz, Hasanoğlan Köy Enstitüsü’nün ilk mezunlarından. Atatürk’ün eğitim ordusunun neferlerinden biri olarak uzun yıllar Anadolu köylerinde görev yaptı. 1960 sonrası kuşaktan pek çok kişiye okuma yazma öğretti. Kaygusuz’un yazdığı ve Selçuk Seğmen’in çizdiği Cin Ali, 1960 sonrası tüm kuşakların ‘öğretici arkadaşı’ oldu. Nevin Kaygusuz Apaydın, hiç büyümeyen kardeşini anlattı... Cin Ali içimizde Fotoğraf: Necati SAVAŞ Ö ğretmen Rasim Kaygusuz’un mesleki birikimi ve hayal gücüyle yarattığı “Cin Ali”nin öyküsünü geleceğe taşıyacak müze ekimde Ankara’da açılıyor. Kaygusuz’un kızı Nevin Kaygusuz Apaydın, “Cin Ali benim hiç büyümeyen kardeşim, o içimizden biri. İnsanlar, ‘Cin Ali’nin devamı gelecek mi’ diye soruyorlar. Hayır, gelmeyecek... Bir bütünü bozmak istemiyoruz ama isteyen herkes 11. kitabı kendi yazabilir” diyor. Apaydın ile kırmızı kasketli çizgi adamı, bir dönemin kahramanı Cin Ali’yi ve Cin Ali Müzesi’ni konuştuk. u ‘Cin Ali’nin ortaya çıkışı nasıl oldu? Babam, çocuklara oyunla okumayı öğrettikten sonra, çocukların okuyacağı bir kitaba ihtiyaç duyuyor. 1968’de Cin Ali’yi kitap olarak çıkarıyor. Serinin ilk kitabı en kolayı, sonra gittikçe zorlaşıyor. Çizimleri ise çocukların kolayca çizebileceği şekilde, özel, düşünmüş babam ve “çizgi adam” yapmış. Çünkü çocuklar en başta “çizgi adamlar” yaparlar. Babam, birinci sınıf öğretmenliğini çok önemsiyor. Çünkü o zamanlar anaokulu, kreş yok. En başta “Cin Ali”nin Çözümlü Alfabesi’ni yapıyor. Çocuklar bu eğlenceli alfabeyle heceler, sözcükler, tümceler yaratabiliyorlar. Dört tarafında kelimeler yazılı olan küplerle ev, araba yaparak, kelimelere aşina oluyorlar. Sonrasında küpleri birleştirerek cümle kurabiliyorlar. Bir de sözcüklerle oynanan bir tombala oyunu var. Torbadan sözcük çekip yerine yerleştirme... Babam, öğretmeye bun larla başlıyor. Çocuklar okumayı öğrendikten sonraysa “Cin Ali” serisini çıkarıyor. Aslında Cin Ali, bir öğretim sisteminin son halkası… Özgün bir sistem çünkü “okuma sistemini” düzenli ve yöntemli hale getiriyor. u Üzerinde kelimeler yazan ahşap küpleri Rasim öğretmen kendisi yaparmış, doğru mu? Evet, o zamanlar evde üretiyorduk. Babam, Köy Enstitüsü mezunu olduğu için okulda marangozluk mesleğini öğrenmişti. Eviminiz arkasında odunluktan çevirdiği bir atölye vardı. Küplerin tahtalarını evin arkasındaki o atölyede keserdik. Tahtalar kesilir, zımparalanır, hepsi ayrı ayrı boyanır, sonra üzerine kelimeler ba sılırdı. Oldukça zahmetli bir iş. Biz bunu bugün de aynı zahmetle yapıyoruz. u Siz ‘Cin Ali’nin ablası’ olarak anılıyorsunuz... Babamın Cin Ali’nin bazı kitaplarını bize okutup, “Nasıl olmuş” diye sorduğunu anımsıyorum. Ben de birinci sınıf öğrencisiydim o sırada. Bizi de bir şekilde içine katardı babam. Kitaplardaki Selma karakteri ablam Nesrin, ben de kardeşi Suna’yım aslında. Cin Ali ile kardeşiz. Bir gün birisi “Babanız niye bir kız kahraman yapmadı da erkek kahraman yaptı” diye sordu. Ben de “Babamın iki kızı vardı, bir de oğul kahraman yaptı. İki oğlu olsaydı eminim bir kız kahraman yapacaktı” dedim. Çünkü babam hiç kimseyi ayırmaz, tüm çocukları çok severdi. u Cin Ali kitaplarını 2013’te tekrar basma fikriniz nasıl gelişti? 2005’teki müfredat değişikliği ile “Cin Ali yasaklandı” söylemleri dolaşmaya başladı. Aslında öyle bir şey olmadı, biraz basının abartmasıydı. O günden sonra ablamla düşünmeye başladık. Cin Ali’nin 45. yılı, babamın ölümünün ise 25. yılıydı. O yıla denk düşürmek istedik. Cin Ali Eğitim ve Kültür Vakfı’nı kurduk, kitapları yeniden çıkarmaya başladık. u Akıllı telefonlar, tabletler ve elektronik kitaplarla büyüyen yeni nesile nasıl seslenecek Cin Ali? Evet, çocuklar üzerinde bir “teknoloji” etkisi var ama Cin Ali’de de bir öykü var. Babam Gazi Eğitim Enstitüsü’nde pedagoji eğitimi de almış. Çocuk ruhundan iyi anlıyor. Cin Ali’de herkese hitap eden bir şey var. Bize hep “Cin Ali’nin devamı yazılırsa, bilgisayarı, tableti olur herhalde” diyenler oldu. Zaten çocukların tableti, bilgisayarı, telefonları var. Cin Ali’de yazanlar artık çocuklar için fantastik öğeler haline geldi. Neredeyse hiçbir çocuk artık kırlarda uçurtma uçurmuyor veya hiçbir çocuğun atı yok ama Cin Ali’nin var. Bu yüzden çocuklar merak ederek okuyor Cin Ali’yi. gÖRME ENGELLİ ÇOCUKLAR İÇİN u Cin Ali Müzesi’nde neler olacak? Sürpriz. Müzeyi nasıl yapacağımızı araştırırken Ankara Üniversitesi’nde “Müze Eğitimi” bölümünde yüksek lisans yaptım. Müzeler genellikle sıkıcı ve eski yüzlü bir etki yaratıyor insanlarda. Biz biraz onun dışına çıkmaya çalıştık. Cin Ali’nin belgeselini çekiyoruz. Müze açılışında gösterimini yapacağız. “Cin Ali’nin Peşinde” adlı belgeselde, müzenin yapım aşamaları, Cin Ali’nin öyküsü var. u Cin Ali Altı Nokta’da projenizle görme engelli çocuklarla Cin Ali’yi tanıştırmayı hedefliyorsunuz. Bu proje nasıl doğdu? Fikir benden çıktı. Annem de babam gibi genç Cumhuriyetin ilk öğretmenlerinden. 1924 yılında, İzmir’de, Körler ve Sağırlar Okulu’nda öğretmenlik yapıyor. Daha sonra okul Ankara’ya taşınıyor. Annem oradaki çocuklara eğitim verebilmek için Braille alfabesi öğreniyor. Yatılı okulda çocukları yatırdıktan sonra, bazı kitapları Braille alfabesine çeviriyor. Annemi çok seviyor öğrencileri, bizim de birçoğuyla iletişimimiz devam ediyor. Herkes Cin Ali’yi bu kadar seviyorsa, görme engelli çocuklar neden okumasın dedik... Annemin öğrencileri şimdi 70 yaşında, onlarla birlikte çalışarak karar verdik. Büyük levhalara Cin Ali’nin kabartmalı figürlerini bastık. Cin Ali’deki ağaç, ev, hayvan, bulut gibi birçok figürü büyük levhalara basarak önce çocukların bu nesneleri tanımasını sağladık. Sonrasında Braille alfabesiyle yazılmış Cin Ali kitaplarını okuyabilecekler. Braille alfabesi ile basılmış kitapları Türkiye’nin birçok yerine dağıtmak istiyoruz. Kitapların maliyeti fazla olduğu için bir AB hibesi alarak projeyi yürütmeye başladık. Devlet okullarındaki çocuklara birer takım Cin Ali hediye ederek başlayacağız. Okullar açıldıktan sonra Cin Ali serileri görme engelli çocuklarla okullarda olacak. Sevgi ve güvenin kaybolmayan kokusu Çocukken insan birçok şeyden korkabiliyor. Cinden, şeytandan, hayaletten, karanlıktan... Benim en çok korktuğum şey neydi biliyor musun? Seni kaybetmek. Ölüm denen şeyi ilk duyduğumda da en büyük kor kum senin ölmen olmuştu. Seni kaybet o gözyaşlarının içtenliğini, çünkü sen me korkusu her zaman her şeyin üstün geldiğinde hemen dinerdi, yüzüm güler deydi aslında. Çünkü sen en korktuğum di, şahit olmamışsındır. Ama belki bakı şeylere karşı hep beni koruyan, o korktu cım Ümmü Teyze nasıl ağlayıp üzüldü ğum şeylerin önünde kalkan olandın. ğümü anlatmıştır. Onu anlatmıştır anlat Küçük bir çocukken tuvalete gittiğim masına da, sen geç kaldığında gidip do de elektrik kesilip karanlıkta kalsam se laptaki kazağını, bluzunu falan kokladı nin anında “Alpeeer” diye seslenişin ve ğımı o da görmemiştir. Annem kokardı kapının önüne gelişinle yenilirdi bütün o giysiler. Her geç kaldığında ağlayarak korkularım. Sen beni koru gittiğim bir duraktı o dolap. yan tanrıydın her zaman. Ayrı bir odada uyumaya başladığımda ben uyuyana kadar elimi tutardın. Ben de elim senin elindeyken hissettiğim güvenle çabucak uykuya dalardım. Düşüp bir yerimi acıtsam öpücükle orayı iyileştirdiğine inandırmıştın beni. Benim her an yanımda olan acil servis meleğimdin. Bir öpücükle, biraz okşanmayla dinerdi bütün acılarım. Hastalandığımda, az bir şey üşütsem de bana çaktırmadığını sanardın belki ama öyle bir ciddileşir ve bana öyle konsantre olurdun ki, beni götürdüğün doktor senin ciddiyetin karşısında ürkerdi yanlış bir teşhis koymaktan. Bir doktor kadar tıp bilgin olmamasına rağmen, hastalıkla ilgili hiç açık bir nokta bırakmazcasına sorardın sorularını doktora. Sen en büyük bilim insanıydın benim için. Öyle ağlak bir çocuk değildim, bilirsin. Tabii ki arada ağlar zırlardım, ama çocukluğumda en içten gözyaşlarımı sen adliyedeki nöbetinden geç kaldığında Ve bir gün... Sonra bir gün fiziken gidiverdin. Hem de erkenden gittin. Ama benim artık o çocukluk korkularım kalmamıştı. Hatta bana öğrettiklerin sayesinde belki de hiç korkum kalmamıştı. Acaba görevini tamamladığını mı düşündün giderken, bilmiyorum. Ama düşünmediysen de bil ki annelik görevini fazlasıyla tamamlayanlardansın. Bir de kokunu bıraktın bana giderken. O küçücük adamın dolabı açıp da kazağında, bluzunda duyduğu kokuyu. Ben bu yazıyı yazarken senin doğum gününe daha 2 gün var. Yazı çıktığında ise üzerinden 2 gün geçmiş olacak. Var oluşumun, bu yazıyı yazabilmemin işte o güne kadar giden uzun bir hikâyesi var aslında. Ve biz bu hikâyenin tam 35 yılını hem de dolu dolu birlikte yaşadık. Şimdi sen fiziken aramızda olmasan da doğum günün kutlu olsun benim güven güven, melek melek, sevgi döktüğümü bilirim. Sen belki bilmezsin sevgi, anne anne kokan anam. 2 HAZİRAN 2019 SAYI: 1525 pazar.dergi@cumhuriyet.com.tr İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına ALEV COŞKUN Genel Yayın Yönetmeni Aykut KüçükkayA Sorumlu Müdür Ozan Alper Yurtoğlu n Yayın Koordinatörü hilal köse ÖZTÜRK n Görsel Yönetmen münevver oskay n Editör deniz ülkütekin n Sayfa Tasarım EMİNE BİLGET n Reklam Genel Müdürü Ayla Atamer Törün Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/ İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 6 eposta: posta@ cumhuriyet.com.tr Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: reklam@cumhuriyet.com.tr Baskı: İleri Basım Mat. Amb. Reklam Tanıtım Yay. ve Teknik Hiz. Tic. A.Ş. Yenibosna Mah. 29 Ekim Cad. No:11A/41 Bahçelievler İstanbul Dağıtım: Turkuvaz Dağıtım Pazarlama A.Ş. Yaygın süreli yayın
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear