24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

4 Elif İldem’in hayatı ilham verici Engelliyim ama milliyim @rampahareketi ve @engelleredurde hesaplarından farkındalık yaratıyor. ARİF KIZILYALIN Elif İldem, başarılı bir paralimpik yüzücü, aynı zamanda tutkulu bir engelsiz yaşam savunucusu. İstanbul şampiyonlukları, Türkiye şampiyonlukları derken, geçen hafta Tokyo Yaz Olimpiyat Oyunları’nda mücadele etme hakkını yakaladı. Biraz zorunlu tedavi, biraz spor kültürü olan bir aileden gelmenin avantajı, biraz da hayata sıkı sıkıya tutunma dürtüsü onu, çoğu yüzücünün hayal bile edemediği, “olimpiyat sporcusu” kimliğine taşıdı. Çocukluk yaşlarında spora başlayıp, tek tek aşması gereken mesafereleri, profesyonel yüzücü için ileri yaş sayılabilecek 20’lerinde aşmış, üstelik tekerlekli sandalyeye bağlı olduğu halde. Üstelik, üniversite eğitiminin en zorlu döneminde. u 4 yıllık spor geçmişiniz var olimpiyat vizesi aldınız, mucize gibi. Bedensel engelliyim, spor aklımıza bile gelmiyordu. Doktorum fizik tedavi amacıyla yüzmemi istedi. Güreş antrenörü olan dayım Hüseyin İldem de “İstanbul Büyükşehir Belediyesi Spor Kulübü’nde yüzebilirsin” diyince rehabilitasyon amaçlı havuzla tanıştım.Antrenörlerim, “Çok iyisin yarışlara niye katılmıyorsun” dediler, engelliler için kategori mi vardı derken sonrası tam bir rüya. le ailemin önemli bir spor geçmişi olmasına rağmen engelli bireylerin de lisanslı spor yaptığını 20 yaşında öğrendim. Medya bizi görmüyor, sesimiz duyurulsa birçok insan hayata sporla tutunur. u Zorluklarla karşılaşıp, “bu şartlarda spor yapıp da ne olacak” dediğiniz oldu mu? Zorluklarla yaşamayı öğrendiğim için çok fazla söylenmedim. Elbette isyan ettiğim durumlar var. Başarılarımı gören insanlar şaşırıyor, bu da bizi üzüyor. Engelli sporcuya değer verildiğini söyleyemem; hem maddi hem manevi anlamda çok gerilerdeyiz. Olay sadece yüzme değil, beslenme, form durumu, fizik tedavi yaşamımın parçası... Eksiklerimiz çok karşılanmıyor. TAKSİCİLER BİLE ALMIYOR u Bir engelli yurttaş için Türkiye’de yaşamak ne kadar zor? Milli sporcuyum, ama önce engelliyim. İnsanlarımız çok da duyarlı değil. Yüksek lisansımı İngiltere’de yapmak istemiştim. Çevremdekiler “İyi olur, orası erişim açısından engelliye çok uygun” dediler ve bu da beni kızdırdı. Niçin benim ülkem öyle değil diye sinirlendim. Çoğu engelli birey de pasif. Hemen vazgeçiyorlar. Önemli olan mücadele etmek ve eşit şartlarda yaşam hakkına sahip olabilmek. AİLEDEN İKİ KİŞİ GİDECEK u Kuzeniniz olimpiyat üçüncüsü Cenk İldem. Siz niçin spora bu kadar geç başladınız? Milli takım antrenörü de olan dayımın (Hüseyin İldem) ve kuzenim Cenk İldem’in başarılarını küçüklükten beri heyecanlı izliyorduk. Ama aklıma hiç engellilerin de üst düzey spor yapabileceği gelmedi... Şimdi ağabeyim Cenk İldem de olimpiyata katılmayı garantiledi. Biri bana “İldem ailesinden iki kuzen olarak aynı kulüpten yetişip olimpiyata katılacaksınız” dese güler geçerdim. u Tesisler nasıl peki? Lisanslı olarak yüzmeye başlayıp, sporu hayat biçimi edinince engeller daha kolay geliyor insana. Yurtdışındaki tesisler ve hayat şartları bize göre çok daha donanımlı. Belediyelerin ulaşım konusunda eksiği çok. Yeni tesis yapımında engelsiz hayat sürdürmemiz için tasarım yapılabilir. Önemli olan kendi başımıza yaşayabilmemiz. Esas sıkıntım benim gibi engeli olanların paralimpik spor branşlarından haberleri yok. Ben bi u Engelsiz erişim bağlamında ne önerirsiniz? Bina girişleri, kapı genişliğinde bir tekerlekli sandalyenin geçebileceği şekilde dizayn edilebilmeli. Mevcut rampalar süs gibi ve destek almadan çıkamıyorsunuz. Kendi mahallemde sağlık ocağına gittiğimde yukarıya çıkamıyorum. Bırakın rampayı engelli tuvaleti yoksa Avrupa’da ceza söz konusu. İstanbul’da belediye otobüslerinin engelli rampası var ama gösteriş gibi. Şoförler yardımcı olmadığı gibi ‘kapağı yavaş bırak’ diye bağırıyorlar. Çok gezen biri olarak İstanbul’da dışarı çıktığım zaman tartışmadığım otobüs şoförü yok. Taksi şoförleri engelli almamak için kaçıyorlar. Önemli olan engelli bireyleri yabancı gibi görüp dışlamamak. Topluma adapte edebilmek ve birlik olabilmektir. u Engelli yurttaşların sayısının gizlendiği söyleniyor. Engelli bireyler toplum içinde, sokakta görünmüyor. Dışlanmışlık yaşıyorlar. İnsanlar sanki bir yaratık gibi görüyor bizleri. Genellikle yardıma ihtiyacı olan in sanlar olduğumuz için. Özellikle ağır engelliler aile desteği veya sosyal destek almadan dışarıya çıkamıyorlar. Aileler de hiç bilinçlendirilmedi. Zaten dışlanmışlık, kendini kötü hissetme karamsar bakış ailede, çevrede başlıyor. Elif İldem, spora başladığı İBBSK’nın olimpik sporcusu oldu. u Spora veda ettiğinizde sizi toplumun neresinde göreceğiz? Klinik psikoloji bitirdim. Kendimi iyi bir terapist olarak hayal ediyorum. Spor psikolojisi üzerine bazı eğitimler aldım özellikle engelli sporcular konusunda. Ve engelliler için “sorun” kelimesini ortadan kaldırmak için çalışacağım. Fotoğraf: Vedat ARIK 1 ARALIK 2019 Demirci’nin kız kardeşi Bodrum Devlet Hastanesi’nde görev yapan kardiyoloji uzmanı doktor Yasemin ile EğitimSen’li öğretmen Engin’in ihraç sonrası yaşadıklarını anlatan belgesel, şimdi Berlin Film Festivali yolunda. Doktor Yasemin ve Engin öğretmenin mücadelesi belgesel film oldu ‘UmutluyumHİLALKÖSE Yönetmen Nejla Demirci, çekimler sırasında sahada sürekli polis baskısına maruz kaldığı, gözaltına alındığı, zaman zaman şiddet gördüğü ve yasaklanan “KHK Hükmü”adlı belgeselini bitirdi. 2017 Temmuzu’nda başlayan çekimler üç yıl sürdü. Belgesel 2018 Ocak ayında resmi olarak yasaklandı. 111 kez para cezası kesildi. Yasak kararına karşı AYM’ye yaptıkları başvuru ise henüz sonuçlanmadı. geri dönecekler’ N ejla Demirci’yi yüreğinden yakalayan bir çalışma Kanun Hükmü belgeseli. Aslında çekimler sırasında yaşadıkları ayrı bir belgesel konusu. Defalarca gözal tı, kameralara el konulması, incinen par mağı, SD kartların, görüntülerin gözal tında kurtarılmayacak duruma gelmesi, tehditler, her biri 227 TL olan 111 para cezası ve sonunda çekim yasağı... Ama o vazgeçmedi. Gizli de çekti. Çekim Yasemin Demirci ler bitti ama kurgucusu gözaltına alın dı, işi bıraktı. Filmini Türkiye’de kurgu layamadı. Yunanistan’a gitti. Kurgu ve müzikleri orada yaptırdı. “Belgeselcilik bu kadar zor olmamalı. Bu film beni her aşamasında sınadı. Desteği yok. Bütçesi olmayan, borçlanarak yapılan bir belgesel... Ama vazgeçemezdim” diyor. geçiren çok sevilen bir öğretmen.” Demirci, çekimlere başlar başlamaz polis müdahalesiyle karşılaştı. Şimdi Bodrum’da en çok İÇİMDE BİR ŞEYLER PATLADI Demirci, aslında başka bir film üzerinde çalışıyordu. Bir cuma günü, Nuriye ve Semih eylemindeydi, telefonu çaldı. Arayan Yasemin’di. Sesi çok kötü geliyordu. “Abla beni ihraç ettiler” de di. Apar topar havaalanına koştu Demirci. Uçağın kalkmasını beklerken aklından film şeridi gibi Yasemin’in doktor olmak için verdiği emek, uykusuz geceleri, yıllarca kapalı bir odada ders çalışmaları, tek tercih kardiyoloji yazması, mesleğine olan aşkı geçiyordu. “İçimde bir şeyler patlıyordu, bağırmak istiyordum” diyor. Yasemin’in hastaları da isyandaydı. Çareler arıyorlardı, valiye, kaymakama, başhekime gidiyorlardı. Yasemin çok sevilen bir doktordu... Bodrum’da hastane önünde hastaların ve yakınlarının yaptığı basın açık laması unutulmazdı tanık olanlar için: “Herkes çok duygusaldı. Biz de... Dr. Ali Çerkesoğlu, ‘İyi hekimlik işte bu’ dedi. ‘Belgeselcisin ne duruyorsun...’ Fikir böyle çıktı. Hiç aklımda yoktu ama in polis tanıyor! Terörle Mücadelede’nin bütün gö Engin Karataş revlilerini özellikle. Neredeyse çekime çıktıkları her an engellendiler, gözaltı ru tindi. Bir keresinde polis aracına bindirilirken sağ elinin başparmağını incit ti. Tedavi gördü... Demirci’nin Belgesel Sinemacılar Birliği’nden aldığı yazı, yaptığı belgeseller ve aldı ğı ödüllere dair her şey TEM’e iletildi. Kaymakamlık ‘OHAL var’ diye bilgilendirme dilekçesini almadı. Sonra da ‘izniniz yok’ denildi. Hapse atılmakla tehdit edildi. ‘Teröristleri çekerek’ teröre destek vermekle suçlandı: “Şu dahi oldu; bir gün Engin’le buluşup bir kafede kahve içecektik. Elimde kamera yok. Alan dan geçerken TEM’den bir sivil, ‘yasak etmedik mi’ diye kolumdan tuttu. Engin beni çekti, koşarak git tik başka bir yere... Belgesel sinemadan nasıl korkul duğunu da orada gördüm. Olan biten her şey filme de yansıdı. Defalarca sorgulandık. Niçin çekiyorsunuz? Nerede yayımlanacak? Sivil saldırı da yaşadı Engin. Korktum, çekimleri bıraktım ama Engin ‘devam ede lim, bana çok iyi geldi’ dedi. Ve devam ettik” diyor. Baskı yüzünden çekim yapılamayınca, farklı yön temler geliştirdiler. Engin öğretmen eylem saatlerini değiştirdi. Kamera çatılara gizlendi... san o sahneleri ölümsüzleştirmek istiyor. Orada o gün KHK’nin sadece bir kişiyi değil yüzlerce kişiyi mağdur ettiğini somut olarak gördük. Yasemin’i ziyarete gittiğimde ona hep darılırdım, birlikte hiç vakit geçiremezdik. Sekizde, dokuzda eve gelirdi, yine gece yatağından kalkıp hastalarına giderdi...” DESTEK OLSA NE GÜZEL OLUR? Demirci, bol ödüllü bir belgeselci. Kültür Bakanlığı’ndan bugüne dek bir kuruş destek alabilmiş değil. “Birileri ‘biz bu filmi destekleyelim’ derse ne güzel olur. Keşke toplumumuz bir yerlere muhtaç etmese bizi... Bu film bir belge. Kim bu iş BODRUM’UN BÜTÜN POLİSLERİ Engin öğretmen ise Bodrum Meydanı’nda tek başına türlü yöntemlerle her gün eylem yapıyor, “Öğrencilerimi istiyorum” diyordu. Demirci: “İkisi de yaptıkları işi mesai gibi görmeyen, kalpleriyle yapan insanlar. Birisi hastalarının kalbini avuçlarının lerinden atılan insanlar? 50’ye merdiven dayamış bir adam her gün çıkıyor meydana, yaşadığı haksızlığı anlatırken kendini tedavi ediyor. Engin'in baskıya rağmen alana çıkması bu topraklarda yaşama sebebim. Yasemin’in hastalarını karşılıksız tedavi etmesi de öyle...” içinde hisseden bir hekim, biri çocuk gördüğün de çocuk gibi olan, boş zamanlarını öğrencile rine ücretsiz satranç, matematik öğreterek Korkunç bir süreç KHK için ne düşünüyor? “Büyük bir kin. Bu insanlar bu kini hak edecek ne yaptılar? Bir Fransızca öğretme “Defalarca kardeşimin gözlerinde kayboldum. Sürekli hastaları arıyordu, onları evlerine giderek bakmaya devam etti. Hastanede başka kalp doktoru olmaması da ona acı veriyordu. Bodrum’da bir hafta sonra deprem oldu. Ambulans seslerinden kulağını kapattığını biliyorum. Hasta ni, devlet görevlendirmiş beş yıl Fransa’da çalışmış. neye gitmek istedi, izin vermedik. Hakikaten kor Öğrencileri onu çok özlüyor. ‘Devlet benim oku kunç bir süreç. Bir ara cehennem gibiydi. Annemiz la gelmemi istemiyor’ diyor. Çocuk diyor ki ‘bu na çok etkilendi. Topluma başka şeyler de yaptılar. İs sıl devletmiş?’ Küçücük çocuklar için bir travma. piyonculuk, arkadan vurma, kendi cebini düşün KHK’liler ötekileştirildiler, toplumdan soyutlanmak, me... Aileleri parçaladılar, çocuğuna sarılıp ölen yalnızlaştırılmak, aç bırakılmak istendiler, biliyor ler oldu, intiharlar, kanser olanlar, ruhsal tedavi sun ‘ağaç kabuğu yesinler’ dendi. Aileleri bile hesap görenler... Gerçekleri söylemekten korkmayan, eli sordu onlara ‘ne yaptınız?’ diye. Onlarca öğretmen ni amirinin karşısında ovuşturmayan, para zaafı ‘ben senin bildiğin kızınım, oğlunum’ demek zorun olmayan, kamuyu satmayan insanları ihraç ettiler. da kaldılar. Bu bir tecrittir, soykırımdır. Faşizmin Pek çok başka şey söylenebilir. Ama ben umutlu öbür adıdır. 2 milyonu ilgilendiriyor. Böyle bir devlet yum, KHK’liler örgütlenmeye başladı. Çok büyük olabilir mi? Tek bir resmi yazı, karar yok.” haksızlık, bence herkes işini geri alacak.”
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear