24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

6 ÖZNUR OĞRAŞ ÇOLAK idin... görün...uAnalog müzikler... stanbul Devlet Ope G İ ra ve Balesi’nin MDTistanbul proje gurubu, 13 Kasım’da saat 20.00’de Dans AnaLog programıyla sahnede. Tuluğ Tırpan, Utku Şilliler gibi müzisyenlerin eserleri 25 dansçısıyla hayat bulacak. u Antalya Piyano Festivali... 20. Uluslararası Antalya Piyano Festivali’nin açılışı, 16 Kasım’da saat 20.30’da AKM Aspendos Salonu’nda yapılacak. Başarılı baritonlarından Barbaros Büyükakkan, şef Oğuzhan Kavruk yönetimindeki Symphonic Project ile sahne alacak. uYeni mezunlar Beşiktaş’ta BASE, 1417 Kasım 2019 tarihleri arasında Türkiye’nin dört bir yanından yeni mezun sanatçı adaylarını Beşiktaş’taki Akaretler Sıraevler’de sanatseverlerle buluşturacak. Sergiye 20 şehirdeki 30 üniversiteden 107 yeni mezun katılıyor. u Ankara’da klasik müzikziz Shokhakimov yönetimindeki Tekfen Filarmo Ani, büyüleyici entonasyona ve benzersiz bir tek niğe sahip Alman klarnetçi Sebastian Manz’ı ağırlıyor. 13 Kasım’da Ankara CSO Sahnesi’nde başlayacak sonbahar turnesi, 15 Kasım’da İstanbul’da sona erecek. u Çınar Şahenk’ten ‘Perspekta’ K arikatürist mimar Çınar Şahenk’in “Perspekta” adlı sergisi 8 Aralık’a kadar Kadıköy Belediyesi Karikatür Evi’nde karikatür sevenleri bekliyor. u Bremen Mızıkacıları... M ehmet Erbil’in yazdığı ve oynadığı “Bremen Mızıkacıları Mutfakta” adlı çocuk oyunu bugün saat 14.00’te İstanbul Oyuncak Müzesi’nde. Katılım için müzeyi arayarak rezervasyon yaptırmak gerekiyor. u mor ve ötesi Antalya’daor ve ötesi, 16 Kasım Cumartesi, Konyaaltı mAçıkhava Tiyatrosu’nda konser verecek. Et kinlik saat 20.0’de başlayacak. 10 KASIM 2019 Fotoğraf: Vedat ARIK Asıl hikâye aşkta sınıf farkıelenUçerhayatınıntamdabu anında aldığı, “En İyi Kadın Oyuncu” ödülüyle bir anlamda yeni bir eşikten geçiyor şimdi. Hem son dönemde yaşadığı kimi zor Slukları geride bırakıyor belki hem de Altın Portakallı bir oyuncu olarak kariyerinin ye ni bir evresine adım atıyor. Elbette zaman gösterecek her şeyi ama gün onun günü. Bakmayın aşağıdaki fotoğrafta ödülü onun elinden kapmaya çalışmama, Uçer sonuna kadar hak ettiği Altın Portakal’ıyla anılacak artık, gerisi lafügüzaf. Benim de minik bir rol üstlendiğim “Aşk, Büyü, vs.” adlı Ümit Ünal filminde yıllar önce ayrı düştüğü sevgilisiyle yeniden yolları kesişen bir kadını oynuyor. Uçer’in sevgilisi rolünde ise Ece Dizdar var. Film festivalde üç ödül aldı. Uçer’le sohbetimize aldığı ödülle başladık. Uçer, tören konuşmasında özetle, “Bu ödülü yola devam edeceklere itaf etmek istiyorum. Konuşmaktan, kendini ifade etmekten korkmayan kız çocuklarına ithaf AHMET MEKİN’in elinden ediyorum. Kız çocukları u Altın Portakal çok önemli sinemamız için. Ne ifade ediyor ödül senin için? Daha önce birkaç kez Altın Portakal’a gitmiştim. 2007’de ilk kez başrol oynadığım film yine Ümit Ünal’ın yönettiği “Ara” idi. Ama o yıl hiçbir gerekçe gösterilmeksizin ön jüriye takıldı film, birtakım talihsizlikler sonucu diyelim, film festivale alınmadı.Tam da hatırlamıyorum, küçüktüm de zaten, ama “Ara”nın alınmayışı bir olay olmuştu o zaman. Sonra da hatta özürler dilenmişti. Ama benim için, genç bir oyuncu olarak, başlangıcım bir redde ile yan yana yürüyen erkek çocuklarına ithaf ediyorum. Ne düşünürse düşünsün, neye inanırsa inansın, ne dil konuşursa konuşsun, kimi severse sevsin birbirine saygı duyan, farklılarıyla beraber yaşamayı beceren, çalışangüvenenüreten, bu ülkenin eşit şartlarda büyüyecek kız ve erkek çocuklarına ithaf ediyorum” demişti. diliş, bir hayal kırıklığıyla olmuştu. Sonra bir iki kez arkadaşlarımla gittiğimi hatırlı yorum festivale. Sonra “Can” (yönetmen: Raşit Çelikezer) ile yarıştık orada. u Hatırlıyorum “Can”ı... O da yedi sene önceydi. Tabii ki insan za manla tecrübe kazanıyor ama o yıl da yine jüri başka kararlar bir tür burukluk yaşadım diyebilirim. Sonra da bir daha gitmedim zaten Antalya’ya. Antalya Altın Portakal sonuçta Türk sineması için, Yeşilçam için, bizim mesleğimiz için çok önemli. Miras olarak da, ilk festival, en köklü festival, sembolik olarak en önemli festival... Tabii ki bu ödülü almak çok anlamlı, hele ki EMRAH KOLUKISA Selen Uçer geçen hafta sona eren Altın Ödülü Ece ile aldık aslında u Dediğin gibi biz ve yaşı bize yakın kuşak o siyah beyaz melodramlarla büyüdük. Senin bir naryo ve rejide çalıştı diye hatırlıyorum. “Sevmek Zamanı” çok daha sonra, erişkin yaşlarımda izledi Ahmet Mekin gibi bir ikonun elinden almak öyle bir şey oldu ki... “Selvi Boylum Al Yazmalım”, Altın Portakal, Yeşilçam... Yani bunlar çok önemli simgeler. Onun için ödülü Ahmet Mekin’den almak çok heyecan verici ve güzeldi. NAYIR NOLAMAZ TADINDA DEĞİL u Çok da güzel bir konuşma yaptın... Şöyle düşünmüştüm doğrusu; alsam da almasam da benim hayata karşı söylemek istediğim şeyler bunlar, ben hazır edeyim, söyleyecek bir iki şeyim olsun... Ben bir de çok kolay sahneye çıkıp irticalen konuşabilen biri değilim, çok sevmem öyle işleri. Düzgün Portakal Film Festivali’nde aldığı “En İyi Kadın Oyuncu” ödülüyle gündemde. “Aşk, Büyü, vs.”adlı film henüz gösterime oyuncu olarak aklında kalanlar, seni etkileyen film ya da oyuncular hangileriydi o yıllardan? Tabii ki ilk aklıma gelen “Vesikalı Yarim”dir. “Vesikalı Yarim” Türk sineması için bir dönüm noktasıdır ve bütün melodramlar içinde de çok daha gerçek, sosyolojik olarak da, sonundaki lafı düşünürsek, analizi kuvvetli bir filmdir. Lütfi Akad işte... Tabii ki “Selvi Boylu Al Yazmalım” var sonra. Bir başka dönüm noktası da “Teyzem”dir benim için. TRT 2 yeni açılmıştı, orada “Teyzem”i izledim ve büyülen ğim bir film. u Filme dönecek olursak, Ece ile (Ece Dizdar) partnerdiniz filmde ve başından sonunda hemen her sahnede birlikte oynadınız. Nasıldı onunla kurduğunuz bağ? Biz birbirimizi çok tanımıyorduk ama benzer yollardan geçmişiz, onu gördük. O da, ben de Dot’ta çalıştık farklı oyunlarda, onun da tıpkı benim gibi yurtdışında bir tecrübesi olmuş... Provalar zamanı daha mesafeliydik, fakat sete girdiğimizde o kadar ikimizin de amacı aynıydı ki, çok iyi bir iş çıkarmak istiyor bir şey yapmak istedim. girmedi ama miş bir şekilde ekrana bakıyordum. duk, daha da yakınlaştık. Zaten 12 u Az önce Yeşilçam dedik... Ümit Ünal sinemaya 80’li yıllarda Yeşilçam’ın bugüne göre çok daha aktif olduğu dönemde girdi. yani o eski Yeşilçam’ı bilen bir senarist ve yönetmen. Keza “Aşk, Büyü, vs.” de Yeşilçam’ın en bildik klişelerinde “zengiz kızfakir oğlan” (ya da “zengin oğlanfa iki kadının aşkını anlatan hikâye şimdiden herkesin Eminim benim meslek seçimimde büyük bir etkisi vardır. Sonra New York’ta yaşadığım dönemde “9”u izlemiştim ve geldiğimde tesadüfen Ümit ile tanıştım, onun senaryosunu yazdığı “Anlat İstanbul”da küçük bir rolüm oldu ve benim günde çekilen, bizim durmadan oynadığımız bir şeydi, deli gibi çalıştık. İkimiz de işine çok özenen insanlarız. Sette o mesafeler de kalktı ve laf olsun diye söylemiyorum, bu ödül beraber aldığımız bir ödüldür. Filmde bir sürü sahne tek plan kir kız”) hikâyesini çok ilginç bir şekilde kullanıp başka bir şey dönüştürüyor ve dilinde. hikâyem de oradan çıktı. Sonra Atıf çekildi ve iki kişinin konuşması ve Yılmaz filmleri, “Ah Belinda” me sahnesiydi. Yani o olmasa ben ol “zengin kızfakir kız” olarak önümüze sela yeri bende çok ayrıdır. “Adı mazdım, ben olmasam o olmazdı... getiriyor. Oyuncu olarak sen nasıl baktın bu klişeye, nasıl yorumla Vasfiye” tabii, ki Ümit de orada se Çok iyi anlaştık. mayı tercih ettin? Bence filmin çok güzel, 2019 versiyonu diyebileceğimiz, bir bakış açısı var senaryoda. Yeşilçam filmlerinin, o siyah beyaz film Güle Güle Diva lerin melodramları hep daha büyüktü, biz onlarla büyüdük. Film, “evet böyle şeyler yaşanıyor gerçekten de, ama nayır nolamaz şeklinde değil” diyerek, bütün o klişeleri doğallığıyla oynatıyor. Herkesin yaşadığı hayal kırıklıkları, cevapsız kalmış hikâyeler, kendini var edememiş hayat hikâyeleri var filmde. Melodram gerçek bir dille, 2019 versiyonuyla ve minimal sinema dilinde anlatılıyor. Başından beri senaryoya böyle baktım ve kendi tercihiyle bir aşk hikâyesi u “Güle Güle Diva” adlı tek kişilik oyunundan söz edelim biraz. Biz geçen sezon başladık o oyuna ama çok az oynadı, bu sezon daha sık oynamak niyetindeyiz. Yeni oyun sahneliyormuş gibi bir enerjiyle başladık sezona. Firuze Engiz yazıp yönetti... Zor bir dönemde bir şeyler anlatmak istiyorduk, o yazdı ben doğaçladım, sonra o biraz daha yazdı, ben rolleri çalışmaya başladım... Bir sene ufak Günseli tamamen Firuze’nin yarattığı bir karakter. Hem onun hem benim yakın çevremde bazı hastalıklar vardı ve sık sık hastaneye gidip geliyorduk, oyun da biraz bu yüzden hastanede geçiyor. yani bir yanıyla çok kişisel bir oyun, ikimiz için de. u Nasıl bir kadın? Sefaili kasabasında yaşıyor Günseli, sekreterlik yapıyor, evlenmiş, kitap okumaya çok meraklı, ama istediği kadar da okuyamamış fakat kimseyi, hayatı yargılamayan bir karakter. Aslında çok özel ve bugünümüz için anlatırken sınıfsal farkı Türkiye için bütün ufak buluştuk, hatta bir buçuk sene umut veren bir karakter yarattı Fi hikâyelerde bu sınıfsal durum önemli bir ve nihayet sahneye çıktık. Aslında 11 ruze. Benim için de en zorlayıcı ola yer teşkil eder merkeze koydu, ve hikâyeyi kadın karakter var oyunda ama on nı... Tamam 11 tane kadın var toplam iki kadına yüklemek istedi. Esas hikâye sı ların arasında biraz anlatıcı gibi de ama esas Günseli’nin hikâyesi. Gün nıf farkı olan iki insanın aşkı... olan Günseli’nin hikâyesi aslında ve seli rolüne çalıştım ben esas.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear