23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

12Ağustos 2018, PAZAR SAYFA 3 Teşhis Nancy Lindisfarne Jonathan Neale Irkçılık, cinsiyetçilik, elitdüşmanlığı ve zenginliğin başarılı ‘izdivacı’ Trump, Pence ve evanjelikler ABD’de Cumhuriyetçi Parti’nin sağ kanadı 30 yıldır evanjelik Protestanlar tarafından tahakküm altına alınmış durumda. Bunların siyaseti, üç temel dayanağa sahip: Birincisi, cinsellik temelinde muhafazakâr aile değerlerinden yanalık ve kürtaja, LGBTİ bireylere, seks işçilerine, evlilikdışı ilişkiye karşıtlık… İkincisi, özellikle Siyahlar, Müslümanlar ve göçmenlere yönelik ırkçılık. Üçüncüsü, iş yanlısı, vergilendirme karşıtı olmak… Evanjelik (fundamentalist) beyaz Protestanlar, Amerikalıların yalnızca yüzde 17’si. Buna mukabil, ılımlı beyaz Protestanlar nüfusun yüzde 13’ünü, Katolikler yüzde 18’ini ve herhangi bir dinî bağlılık taşımayan Amerikalılar da yüzde 24’ünü oluşturmakta. Bu noktadan hareketle evanjelikler genel çerçevede hiçbir zaman siyasetin bütününe hâkim olmadılar. Ancak, Cumhuriyetçi Parti’nin sağ kanadına hâkim olup ırkçılığı da kullanarak buradan daha geniş bir kitleye seslerini duyurabilmekle yetindiler. Trump’ın farkı Sonra Trump geldi. O, farklıydı. Neoliberalizmin son 40 yılında ABD, zengin ülkeler arasında eşitsizliğin en fazla kendisini gösterdiği yer oldu. Dolayısıyla Trump’ın söylemini ve bu söylemin kitlesel karşılığını anlamak için sıradan Amerikalının içinde bulunduğu keskin mi keskin acınası durumu fark etmek gerekir. Ortalama Amerikan insanının bugün eline geçen para, gerçek anlamda, 40 yıl önce dedesinin döneminde kazanılanla aynı. Servis sektöründe kalifiye (orta sınıf) işçilik de fabrika işçiliği de yok oluyor. Anketlerde Amerikalıların çoğunluğu, çocuklarının ve torunlarının yaşamının kendilerininkinden çok daha kötü olacağı beklentisini ifade ediyor. Sorun insanlara, “Çok kötü şekilde yanlış olan bir şeyler var mı bu ülkede” diye; sağcı ya da solcu hiç fark etmeksizin çoğu evet yanıtı verecektir. Ülke pek çok yönden kutuplaştırıldı. Bunlardan biri, sınıfsal. Nüfusun en zengin azınlığı kolej (yüksek okul) mezunları. Üniversite mezunu kadınların yüzde 75’i ilk eşleriyle ölene kadar evli kalma şansına sahip. Ama altta kalan üçte ikilik nüfusun içerisindeki kadınların sadece yüzde 40’ı bu şansa sahip olabiliyor. Üniversite mezunu kadınlar, geri kalan üçte ikilik alt kesim grubundaki kadınlardan ortalama yedi yıl sonra ilk çocuklarına sahip oluyor. Bunlar toplumsal cinsiyet ve sınıf ilişkisi bağlamında çok çarpıcı rakamlar. Nüfus verileri, yaşama, yaşam kalitesine ilişkin sınıfsal eşitsizliklerde ciddi reel değişimi işaret ediyor. Nüfusun üçte birlik üst diliminde yer alanlar, başarıyı hak ettiklerine, çünkü eğitim sürecinde ve üniversitede fazlasıyla emek harcadıklarına inanıyor. İnanıyorlar ki bu başarının sebebi, onların fazlasıyla zeki olması ve inanıyorlar ki onların altındaki üçte ikilik nüfus aptal ve içinde bulundukları başarısız, perişan durumu hak ediyor. “Yukarı”daki azınlığın çoğunluğa yönelik bu “aşağılaması” iki biçim almakta. Birincisi, muhafazakâr. Eğitimli kesimin küçümsediği insanlar yoksul ve çoğu şehirli, siyah işçi sınıfından… Aşağılamanın ikinci türü liberal. Eğitimli liberallerin en çok iğrendiği insanlar, beyaz işçi sınıfı kökenli, “country” müzik dinlemeyi seven “cahiller”. Fakat bu aşağılamaları yapan iki grubun da özel/ mahrem konuşmalarını dikkatle dinleyin! Eğitim Beyaz evanjelikler, kadınlı erkekli Trump’ı desteklemeye devam ediyor. Bildiğimiz bir şey varsa o şu ki ırkçılık onlar için cinsellikten de ahlaktan da tanrıdan da çok daha önemli. Kuşkusuz bu süreçte onlar kendilerini diğer Amerikalıların önünde utandırıyorlar. Trump, Pence ile (sağdan ikinci) evanjelik ‘huşu’da beraber, yan yana. li muhafazakârlardan, liberallerin iğrendiği o “beyaz fakir halk”a dönük de kibirli küçümsemeler duyacaksınız; liberallerin de işçi sınıfından siyah erkeklere ilişkin, onları “haydut” ya da “suçlu” addetmekten kaynaklanan korkularına tanık olacaksınız. Anahtar sözcük, “aptal”. Çok kırıcı bu. İşçi sınıfına mensup insanlar, “sınıf” hakkında doğrudan konuşabilecekleri bir dile, terminolojiye sahip değil. Gelgelelim gayet iyi biliyorlar ki “seçkinler”, onlara aşağılama, hor görme, küçümseme ve nefretle yaklaşıyor. Trump, kızgın ve öfkeli beyaz işçi sınıfından insanlara hem şehirli liberal seçkinleri hem de göçmenleri, Müslümanları ve siyahları suçlayan bir kin ve hınç söylemi/retoriği sundu. Bu retoriği işyanlısı politikalarla bağlantı içine soktu ve küreselleşmeyle kaybedilen işlerin yeniden kazanılacağı vaadinde bulundu. Trump başkan oldu, çünkü beyaz işçi sınıfından seçmenlerin yaklaşık yarısı ve eğitimli beyaz seçmenlerin de yine yaklaşık yarısı, onun bu “söylem paketi”ni satın aldı. Siyahlar ve İspanyolca konuşan “Hispanikler”, toplam nüfusun yaklaşık üçte biri. Onların da büyük bir kısmı işçi sınıfından ve seçkinlere yönelik aynı olumsuz hisler onlarda da var. Fakat 2016 seçimlerinde anaakım siyasette hiç kimse onların bu hislerine tercüman olacak bir içerikle ortaya çıkmadı. Sonuçta işçi sınıfı kökenli AfrikaAmerikalıların yaklaşık yarısı, işçi sınıfı kökenli Hispaniklerin de yarısından fazlası seçimde oy kullanmadı. Bu da Trump’ın kazanmasının büyük nedenlerinden biri. Pence’in ‘kilit’i, Trump’ın ‘iştah’ı Trump, Cumhuriyetçi Parti’yi aldığında Mike Pence gibi evanjelik siyasetçiler büyük bir problemle karşı karşıya kaldılar. Pence, kapısı kapalı bir odada bir kadınla yalnız başına kalmayı dahi zina itkisine yol açabileceği kaygısıyla reddeden biri. Trump’ın ise seks işçileri ile ilişkileri herkes tarafından bilinen bir gerçek. Seçim ler sırasında, Trump’ın zengin ve televizüel şöhret sahibi olduğu için istediği her kadının “orasını avuçlayabileceği”ni ve kadının da hiçbir şey yapamayacağını dillendirdiği bir video ifşa olmuştu. Yine de kiliselerde ve siyasetteki önde gelen evanjelikler her halükârda Trump’ı desteklemeye karar verdiler. Trump’ın muazzam ahlaksızlığına, cinsel tacizlerine ve onu çepeçevre saran mali yolsuzluklara müsamaha gösterdiler. Buna neden olarak Trump’ın hâlâ kürtajkarşıtı olmasını belirttiler. Fakat muhtemelen daha önemli bir neden, onun işyanlısı politikaları ve ırkçılığı idi. Eğer o, ırkçılığı, silah satışlarını ve göçmenlerin defedilmesini gündeme getiriyorsa, anlaşılan o ki evanjeliklerin hemen her şeye müsamaha ile yaklaşmaları mümkün. Feminist muhalefet Fakat Trump çok ciddi bir muhalefetle de karşı karşıya. Merkezde konumlanan bir yeni dalga feminizm bu. Ocak 2017’de Trump başkanlık koltuğuna oturduğu hafta 3 ile 5 milyon civarında kadın (ve tabii onlarla aynı düşünce ve hislere sahip erkekler de) ülke genelindeki kadın yürüyüşlerine katıldılar. O zamandan bugüne geçen 19 ayda yaklaşık 12 ile 15 milyon insan aynı doğrultudaki protestolara katıldı. Sadece 2018 Nisan’ında 3 milyondan fazla insan 6 binin üzerinde yerel protesto eyleminde yer aldı. Bu protestolarda öne çıkan sorunlar, göçmen hakları, kadın hakları, resmi sağlık sigortası, silahlanmanın kontrol altına alınması ve öğretmen grevleriydi. Yine de en önemli mesele, #Metoo, yani işyerinde, sporda, üniversitelerde ve kiliselerde cinsel tacize yönelik mücadele hareketi oldu. Bunda dönüm noktası, film yapımcısı Harvey Weinstein’ın yaptıklarının açığa çıkmasıydı. O, sadece işini kaybetmedi, bir büyük Hollywood stüdyosu olan şirketi kapandı ve yatırımcıları tüm paralarını kaybetti. Şimdi pek çok şirkette yönetimler, suçlanan tacizci ve tecavüzcüleri sadece birkaç gün, hatta bir kaç saat içinde işten atıyorlar. Fakat bu işten atmalar, bireysel şikâyetlerden kaynaklanmıyor. Bunlar kadın gruplarının örgütlü hareketinin sonucu olarak gerçekleşiyor. Weinstein’ın düşüşünden sonraki birkaç hafta içinde kadınlar birbirlerini, eğer çalışma ortamında cinsel tacize uğradılarsa, sosyal medyada #Metoo etiketleme konusunda cesaretlendirdiler. Neredeyse tanıdığımız her kadın, bir tür cinsiyetçi tacize, bazen de tecavüze maruz kalmış durumda. Pek çok işveren, özellikle de üniversitedekiler, tacizcilerle ilgilenmeyi reddetti önceleri, ama atmosfer giderek bütünüyle değişti. Çöken Trump’aevanjelik kaldıraç Bunların sonucu olarak şimdi beyaz seçmenler arasında cinsiyet temelinde büyüyen bir tercih farklılaşması oluştu. Yakınlarda yapılan kamuoyu yoklamaları, Trump’ın yaptıklarını onaylamayan erkeklerin oranının yüzde 47 olduğunu gösterirken, kadınların yüzde 64’ünün Trump’ı onaylamadığını işaret ediyor. Kolej (yüksel okul) eğitimi almış beyaz kadınların yüzde 45’i Trump’a oy vermişti. Şimdi onu onaylamıyorlar. Ancak beyaz evanjelikler, kadınlı erkekli Trump’ı desteklemeye devam ediyor. Bildiğimiz bir şey varsa o şu ki ırkçılık onlar için cinsellikten de ahlaktan da tanrıdan da çok daha önemli. Kuşkusuz bu süreçte onlar kendilerini diğer Amerikalıların önünde utandırıyorlar. Ve eğer Trump 2020 seçimlerinden önce yerinden olursa, ki olma ihtimali yüksek, Pence iş başına gelecek, fakat Trump’a karşı yükselen mücadele hareketinin onu da hayli zayıf bir pozisyona mahkum kılacağı ortada. Yukarıda ilginize sunulan yazı, Cumhuriyet PA7AR için İngilizce olarak kaleme alındı, ben Türkçeye (mot a mot olmaktan uzak bir esneklik içinde) çevirdim. Dr. Nancy Lindisfarne ABD, St LouisMissou ri doğumlu. İran, Afganistan, Suriye ve Türkiye’de yaşadı, alan araştırmaları gerçekleştirdi, kitap lar yazdı. Türkçedeki iki çalışması: “Şam’da Raks” (İmge, 2002) ve “Elhamdülillah Laikiz: Cinsiyet, İslam ve Türk Cumhuriyetçiliği” (İletişim, 2002). Kendisi Londra Üniversitesi Doğu ve Afrika Çalış maları Okulu’nda (SOAS) uzun yıllar sosyal antro poloji öğretim üyesi olarak çalıştı. Benim doktora tez danışmanımdı. Onunla çalışmış ve onu tanımış olmaktan büyük gurur duyuyor, bunu gök kubbe al tında, hayatın içinde payıma düşmüş çok değerli bir armağan sayıyorum!.. Dr. Jonathan Neale ABD, New York doğumlu antropolog ve tarihçi. Edebi ve edebiyatdışı kate gorilerde halihazırda 14 kitabı var. Türkçedeki iki çalışması: “Amerika’nın Derdi Ne? Güçlü ve Zen gin Elitler Amerika’yı Nasıl Değiştirdi ve Şimdi Dünyayı Nasıl Değiştirmek İstiyor?” (Ayraç, 2008) ve “Küresel Isınmayı Durduralım, Dünyayı Değişti relim” (Yordam, 2009). Lindisfarne ve Neale, “sınıf ve toplumsal cinsiyet”in küresel tarihi üzerine üç bölümlük bir eseri tamamlamak üzereler. Bu eserin ikinci bölü mü, neoliberal Amerika’da sınıf ve toplumsal cin siyet üzerine bir örnek olay çalışmasına hasredil miş durumda. Her iki ismin de blog yazıları, Anne Bonny Pirate’den takip edilebilir (annebonnypira te.wordpress.com). T. Atay. Evanjelizm üzerine... tayfun atay Tek kelimeyle tanımlamak gerekirse evanjelizm, “İncilcilik”tir. Daha “akademik” bir terminoloji ile konuşacak olursak, çağdaş dünyada İran Devrimi sonrası İslam’a atfen kullanıma sokulmuş “fundamentalizm”in asıl çıkış mecrası olan Protestan Hristiyanlığı en çok etekemiğe bürüyen güzergâh, evanjelizmdir. Ama dikkat, bütün evanjelikler fundamentalisttir de diyemeyiz. Fakat evanjelizm içerisinde fundamentalist dal o kadar baskın olmuştur ki bugün Avrupa ve Amerika’da evanjelist, fundamentalist, hatta Protestan tabirleri neredeyse birbirinin yerine dahi kullanılabilir haldedir. “Fundamental”, İngilizceden geliyor ve “temel” demek; fundamentalizm de “temelcilik”. Kastedilen “temel”, İncil’dir. Protestanlığın “protesto” ettiği, Hristiyan itikat ve ibadetini kendisiyle özdeş kılmış Katolik kilisesi ve ruhbanıydı (RomaVatikan). Katolik ayrıcalığın dayanağı ise Latince. Çünkü Kitap (İncil) ve onun güzel sözü, yani “Müjde”si (Gospel) Latinceydi. Latinceye de Vatikan ve Katolik ruhban hâkimdi. Luther bu hâkimiyete “Protesto” ile öne çıktığında Katolisizmin Latinceden kaynaklı ayrıcalığını Gutenberg’in Matbaa Devrimi sayesinde kır dı. (Tabii arkasında da “burjuvazi” vardı.) Herkes dinini kendi dilinde okuyabilsin, deneyimlesin dedi. Mevzubahis olan Hristiyanlıksa Katolikliğin de Vatikan’ın da Papa’nın da canı cehenneme, haydi köklere, temellere (“Back to the basics”) dedi. Mesih’ten (Christ) başka yoktur tapacak, İncil’den başka yoktur bakacak dedi. Protestan fundamentalizmi bu ve bunu örgütsel çerçevede en derin, titiz ve “harfî” (literal) uygulayan da evanjeliklerdir. (Evanjelist sözcüğü, Yunanca “euaggelos”tan geliyor ki “müjdeli, iyi haber veren” demek. Kastedilen iyi haber, “Gospel”, yani İncil… Gospel de Yunanca “evengelion”un İngilizcedeki karşılığı.) ‘Amerikan milliyeti’nin yapı taşı Bu doğrultuda evanjelizm, İncil’e yönelik, Katolik olduğu kadar, modernist veya liberal de olabilen tüm yorumlamaları reddeder. İncil’in harfiyen kusursuzluğu ve harfi harfine kabulünü esas alır. Buna bağlı olarak evanjelik Hristiyanlığı ayırt eden ilkeler, İncil’in otoritesine mutlak inanç; selametin İsaMesih’e içten bağlılık ve güvenle gerçekleşeceği iddiası; ruhsal/manevi yenilenmenin kaçınılmazlığı ve aynı doğrultuda ahlaki dönüşümlerdir (İncil’i sürekli okumak; hep dua etmek; sigara, alkol, “önüne gelenle yatmak” gibi kötü alışkanlıklardan uzak durmak, vb.). Evanjelizm, ABD’nin kuruluşunda bir sosyal çimento ve “kimlik” ortak paydası olarak esaslı rol oynadı. Avrupa’dan K. Amerika’ya ilk göçlerde kültürel/moral itici güç, dolayısıyla da “Amerikan milliyeti”nin temel bir yapı taşı oldu. Ancak art arda gelen başka göçmen dalgalarıyla, özellikle 1. Dünya Savaşı sonrası beliren yeni tabloda durum değişti. Evanjelik değerlerin önemi azaldı. Tabii bu duruma karşı evanjelik mukabele de başladı. 192030 arası İçki Yasağı (“Prohibition Age”), aynı dönemlerde başlayan ve hâlâ devam eden seküler değerlere, bilimsel düşünceye, evrim kuramına karşı örgütlenmeler, evanjelizmi ABD’de yeniden ön plana taşıma hedefli girişimler arasında ilk elde zikredilebilir. Ancak hiçbir şey, evanjelizmin yeniden ve hızla yükselişinde 1970’lerin sonundan itibaren kendini gösteren, hâlâ da devam eden, ekonomik olarak neoliberal, kültürel olarak neomuhafazakâr siyaset iklimi kadar etkili olmadı. Trump, bu doğrultuda bir “ekonomipolitik” akış ve birikimin üzerine “tüy dikmiş” aktör olarak değerlendirilebilir. (Yararlanılan kaynaklar: F.H.M. Meade A.W. Zimmermann, Religions of the World, Holmes Mc Dougall, 1966; Ninian Smart, The World’s Religions, Cambridge University Press, 1989; Şinasi Gündüz, “Evanjelizm (Evanjelikalizm)”, Yaşayan Dünya Dinleri, DİB Yayınları, 2010) C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear