29 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

SAYFA 8 gürer mut Sivas Katliamı’nda kaybettiğimiz Metin Altıok’un kızı, Zeynep Altıok Akatlı: Katliam koşulları bugün de mevcut 1 TEMMUZ 2018, PAZAR Saygı duruşu Sivas Katliamı üzerinden 25 yıl geçti. 33 aydın insanı katledenlerin hukuki süreçleri, dahası bakanlık ve milletvekilliklerine getirilmesi hep tartışıldı. Davanın zaman aşımına uğramış olması, yüreklerde büyük bir acı olarak yer alıyor. 25’inci yılında Sivas Katliamı davasını şair Metin Altıok’un kızı, Zeynep Altıok Akatlı ile konuştuk. ? ‘Madımak’tan bu yana 25 yıl geçti. Türkiye o günden bugüne nereye geldi, ne değişti, ne kadar değişti? Sivas Katliamı’nın olabilmesine olanak tanıyan koşullar ne yazık ki, bugün de mevcut. O gün Sivas’ın olmasına olanak tanıyan koşulların misliyle önümüzde olduğu bir süreci yaşıyoruz. Bu çok acı bir durum ve iki temel sebebi var. Birincisi istisnasız adaletsizlik. Yani, sadece Sivas Katliamı’nın değil, insanlığa karşı işlenen benzer suçların, faili meçhul bırakılan siyasi cinayetlerin tümüne ortak kader olarak yaklaşılması, istisnasız adaletsizliktir. İkincisi, kimlik üzerinden yapılan siyasi ayrışmaların Cumhuriyet’in ilk yıllarından bu yana değişmez şekilde yaşanması. Bu, kimi zaman devlet eliyle, kimi zaman devletin içindeki bilinmeyen kademelerle ve açıkça iktidar ağzıyla hedef gösterme ile yaşanıyor. Toplumsal kutuplaşmanın siyasi güç sağlayıcı bir malzeme olarak görülmesi, içinde bulunduğumuz baskı remininin kalıcı bir OHAL sistemine dönüşmesi, bu rejimin aynı şekilde toplumun ayrışmasından ve kimlik üzerinden tanımlanan ötekileştirmeden kuvvet alan söylemi, adaletsizlik koşuluyla birlikte böylesi bir ortamı yaratıyor. Kendisinden olmayanı dışlayan, yaşam tarzını tasvip etmediği, kendi gibi görmediği herkesi hedefe koyan anlayış ne yazık ki, toplum nezdinde bu ideolojinin beslediği kişilerin kendilerine görev tayin etmesine zemin yaratıyor. Biliyorsunuz, ev kapılarının işaretlenmesi, kadına yönelik şiddet, taciz ve tecavüzün, çocuk istismarının, etnik kimliği, inancı ya da yaşam tarzı yüzünden hedef alınan insanların misliyle artmış olması ve bunun sonucunda da 2 Temmuz 1993’te Sivas Madımak Oteli’nde yaşanan katliamın 25’inci yılında, firari sanıkların adeta özel olarak yakalanmaması için koşul yaratılmasına dönük bir hukuki uygulamayla karşı karşıyayız… zaten bağımsız olmayan yargının derinliklerinde kaybolan, cezasızlıkla ödüllendirilen anlayışın yerleştiği bir iklimde, Sivas Katliamı’na benzer yeni katliamları yaşamayacağımıza dair bir güven iklimi Türkiye’de şu an mevcut değil. ‘Derin bir karanlığın içerisindeyim’ Firari tanıklar üzerinden devam eden iki davamız var bizim şu anda. Bu davalardan biri 2013 yılında zaman aşımına uğradı ve şu an üst mahkemenin kararını bekliyor. Bugüne kadar, bu karar alınamadı. Üç firari sanık üzerinden devam eden davanın, 2013’dekine benzer şekilde zaman aşımına uğratılacağını tahmin etmek hiç güç değil. Bu davanın son duruşması bu hafta içinde yapıldı. Yaklaşık 1 dakika sürdü. Yani zaman aşımını sağlayabilmek için davanın sürekli ötelenmesi ve firari sanıkların da adeta özel olarak yakalanmaması için koşul yaratılmasına dönük bir hukuk uygulamasıyla karşı karşıyayız… Tabii insanlığa karşı işlenen suçlar, tüm dünyada olduğu gibi “devlet sırrı”, “zaman aşımı” gibi kavramlardan bağımsız ele alınmalı. İnsanlığa karşı işlenen suçlar, iyi bir tanımla Anayasamızda yer bulmalı. Bizim 25’inci yıldaki en öncelikli talebimiz budur. Bunun için de mevcut yürüyen davaların öncelikli olarak ele alınması, kapanmış davaların da tarihin tozlu raflarına terk edilmek yerine, adalete kavuşması için adım atılmasını istiyoruz. Biz defalarca Meclis’te bunu talep ettik. Milletvekili olduğum üç yıl içerisinde, hem araştırma önergesi, hem İnsan Hakları Komisyonu’na bir araştırma komisyonu kurulması yönünde teklifte bulundum. Yanı sıra, çeşitli soru önergeleriyle bu süreci takip etmeye çalıştım. Tüm katliamlar, suçlar için bu takipleri yaptım. Ama kendi davamın kaç hükümlü sanığının halihazırda cezaevlerinde bulunduğuna dair soru önergeme dahi yanıt alamadım. Derin bir karanlığın, sessizliğin içerisindeyim. Hatta, TBMM başkanı bahsi geçen soruları sormamı kişisel bulduğunu belirtti. Her şeyden önce hiçbir katliamın kişisel olmadığını anlamamız lazım. Yüzleşmenin adaletten bağımsız, adaletin mutlak tecellisini talep etmenin yanı sıra, sağlıklı bir yüzleşme mekanizmasının da gerçekleşmesini ve bu acıların yeniden yaşan Zeynep Altıok Akatlı CHP 26. Dönem Milletvekili maması için de ön alınmasını sağlayıcı koşulların tarif edilmesini talep ediyoruz. Yüzleşme dediğimiz, göstermelik cümle içinde kullanımlar değil, sahici ve samimi bir yüzleşme sağlanmalı. Bunların uygulamaya alınması, toplumun sağlıklı bir hafızayla ilerlemesinin ve toplumsal barışın gerçekleşebilmesi için esas koşul. ‘Katliam sahipsiz bırakılmak isteniyor’ ? Bu yıl anma programı nasıl olacak? Her yıl mutlaka 2 Temmuz günü Sivas’ta anma gerçekleştiriliyor. Bu anma programları, çeşitli baskılara, zorluklara maruz kalınarak gerçekleştiriliyor. İnsanların senede bir gün acılarını toplumla, kamuoyuyla ve birbirleriyle paylaşmaları ve iç huzuruyla bunu yapmaları, bilinçli olarak engelleniyor. Bu yıl da her yıl olduğu gibi orada bir anma gerçekleştirilecek. Bunun yanı sıra Türkiye’nin ve dünyanın farklı köşelerinde anmalar, duyarlı STK’lar, siyasi partiler nezdinde gerçekleştirilecek. Yaşananların üzerinden 25 yıl geçtiği zaman, acıların üstünün kapandığı düşünülüyor. Yetkililerin bu anmayı dahi hedef aldığı ve hoyrat bir bakışla değerlendirdiği bir dönem yaşıyoruz. Temmuzun bu dönemi ne yazık ki bizler için her zaman çok ağır koşullar getiriyor. Biliyorsunuz 25’inci yılda bir de inkârla karşı karşıyayız. En önemlisi yüzleşme dediğimiz şeyin inkâr, küçümseme, yok saymayı barındırmaması gerekiyor. Acılara, kayıplara saygı gösterilmesi ve bu kayıpların siyasi malzeme olarak kullanılmaması gerekli. Anmanın bile neredeyse, olanaksız kılındığı bir iklimde 25 yıl sonra, katliam sahipsiz bırakılmak isteniyor. “Pencereleri açsalardı ölmezlerdi” hoyratlığıyla, “Yanmadılar, boğuldular” aymazlığıyla, fütursuzluğuyla ve vicdansızlığıyla gündeme geliyor. Sadece katliamla kendi ilişkisini ortadan kaldırmak ya da katliamla kendi ilişkisi üzerinden bir açıklama gayreti içerisinde bulunan siyasilerce bu katliam ve acılar bir kez daha kullanılıyor. Bu bizim içimizi yakıyor. Zülfü Livaneli’nin son kitabı Gölgeler ’da 19,90TL. Melania Trump’ın kayıtsız parkası Sıfır empati Değini Toplumların, otoriter, popülist, dediğim de de dememin sebebi, bu ziyareti yaparken üze dik ve baskıcı siyasi figürlerin politikalarıyla rine giymeyi tercih ettiği hâkî rengi parkanın ortadan ikiye yarıldığı zamanlardayız. Kim arkasında yazan, “Cidden umurumda değil, liklerin bu ikilik üzerinden kurulması, siyasi ya senin?” sloganı. Bu, geçtiğimiz yıl Har figüre körü körüne bağlanma oranında insana, vey Kasırgası’nın kurbanlarını görmeye gi insanlığını unutturma gücüne de sahip. Yaşa derken yüksek topuklu stilettolar giyen First nan, lider fanatizminin yemlediği bir körleş Lady’nin, kayıtsızlık bayrağını kimselere me... kaptırmayacağının göstergesi oldu aslında. Liderlerin besin kaynaklarından biri ise fa Beyaz Saray sözcüsü, parkanın üzerinde razi düşmanlar. ABD Başkanı Donald Trump, ki yazının mesaj verme maksadı taşımadığını halkını bu düşmanlara karşı “diri tutmayı” iyi öne sürerken, Başkan Trump, Twitter’dan laf biliyor. Meksika sınırından yasa dışı olarak yetiştirmekte gecikmedi. “Melania, sahte ha Amerika’ya giriş yapmaya çalışan göçmenle ber medyasına gönderme yapıyor.” re karşı başlattığı “sıfır tolerans” politikasıy Psikanalist Arno Gruen, “Empatinin la, düşman yaftasını onların üzerine yapıştırı Yitimi”nde empatinin insanı insan yapan te veriyor. Göç politikalarını savunur mel olduğunu ifade ederek şöyle der: “Acının ken her zamanki şovenist üslubuy inkârı, sevgisizliği sevgi olarak gösteren bir la, bunun yüzde 1000 arkasında dünyanın terörü altında her birimizin yaşam olduğunu söylüyor. Çünkü göç öyküsünde kendiliğin tam olarak gelişimini menler “ülkeyi istila edi engeller. Böylesi koşullar altında oluşan bir yorlar.” kimlik, sadece kendisini şekillendirmiş olan Son altı haftada yakala korkuyu yansıtabilir ve bu durumda nan iki binin üzerinde göç hayat dolu ve özgün olması mümkün men, yargılanma esnasın değildir. Böylesine kısıtlanmış ko da çocuklarının Teksas’ta şullar altında, insan oluşun pek çok bir kampa yerleştirilme olası tezahürü körelir. Auschwitz, siyle daha da acımasız bir bu koşullarda nelerin oluşabilece uygulamaya tabi tutuldu. ğine dair bir uyarıdır; eğer insan Kamptaki çocukların tel acı ve merhamet hissetme yetisini örgülerle ayrılmış kafes yitirmişse geriye insanlığından ne lerdeki fotoğrafları ve ağ kaldığı sorusuyla karşı karşıya ge lama seslerinin duyulduğu tirir bizi.” video kayıtlarıyla, olayın Melania Trump’ın parkasına, bu vahameti ortaya çıktı. sözlerin ışığında baktığınızda ne Tüm dünya ayağa gördüğünüzü söyleyin bana?.. kalkmışken, Mela nia Trump, söz sedaayilmaz@yahoo.com de bir iyi ni yet elçisi ola rak kamplardan birini zi Göçmen kampını ziyaret eden Melania Trump’ın“Cidden umurumda değil, ya se SEDA YILMAZ yaret etti. Söz nin?” sloganını taşıyan parkası tepki topladı. C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear