Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
4 18 AĞUSTOS 2013 / SAYI 1430 SANAT TERAPİDİR İNSANLARI İYİLEŞTİRİR Yazılar: Gülfem GÜZEL A Türkiye’de fonksiyonel sanat üzerine yapılan ilk sergi olan ‘’Sanat 7/24 Vol.2’’ de Neşe Çoğal ve Nilgün Sabar sanatın gündelik hayata nasıl dahil edileceğini anlatıyor. Sanatçılar, Armaggan Art & Desing Gallery’deki serginin, sanatın insana olumlu etki eden yönünü de ortaya çıkardığını söylüyor. fonksiyonel olması için bu fonksiyonların günün her saatine yayılabilir. Nilgün Sabar: Sanat eseri kendi başına hayat içinde gerekli ve kullanılması gereken görsel, bedensel her türlü nüfuz etmesi ve içinde dolaşmamız gereken bir şey. Sanat yapıldığı andan itibaren 7/24 hayata dahil olan bir şey yeter ki fikrini anlatsın ve insanların dikkatini çeksin. Sanatın sonsuz bir kullanım alanı vardır. Sanat eseri olduğundan itibaren bir eser 7/24 kullanılır. Sanat eserinin, sürekliliği onu sanat eseri yapar. Sanat hayatın ayrılmaz bir parçasıdır, olmalıdır, terapiktir, insanları iyileştiricidir ve durduğu yerde sabitlenir. Sarsılamayacağından hayatın içindedir. ‘’Sanat gündelik yaşamın içindedir, insanidir ve gereklidir’’ çıkış noktasıyla kurgulanan bu sergide siz eserlerinizin hangi noktalarında bunu vurguluyorsunuz? Neşe Çoğal: Hatırlamak varoluşun bel kemiğidir. Üretimlerimin merkezinde olan bu düşüncem kolektif bilinçaltının işaret ettiği sembolleri ifade ediyor. Üretirken çok katmanlı bir bellekten besleniyorum. Bu da bana zengin bir zihin haritası sunuyor. Çalışmalarımda da kolektif bilinçaltını da vurguluyorum. Nilgün Sabar: Bilinçaltımız, karışık rüya gören bir insana çok yakın. İşte o zaman onu sanata karıştırıp sunabilmek önemli. Önünüzde bir çok şey oluyor hangilerini ayıklayacağınız, insanları nereden yakalayacağınız, insanlarla nasıl bir bağ kuracağınız çok önemli bir nokta. İşte orada sanatın gücü devreye giriyor. Başarabildiğiniz zaman insanlar kendilerinden bir şey buluyor ve sizi kucaklıyor bu yönden insani. Bizlerin anlatacak çok şeyi var. Bizim bunu ifade etmemiz bizim insani tarafımız. Ben bir şeyleri ifade etmesem nefes alamam bu da bence işin gerekliliğidir. Bir sanat eseri sizi yakaladıysa işte o zaman sanatçı doğru iş yapmış demektir.. Sanat eseriyle karşılaştığımızda soluklanırız, hayata dur deriz ve düşünürüz insan olduğumuzu hatırlarız. Sanat, tasarım, işlev kavramları birbiriyle vurgulanarak kullanılıyor, sizin fonksiyonel sanat gibi yeni bir başlığa yönelmenizin nedeni nedir? Nilgün Sabar: Bin tane enformasyon alıyoruz dışarıdan ve bunlar kafamızı karıştırıyor. Sanatla ilgili düşündüğümüz şeyleri netleştiremiyoruz. Onları netleştirmek adına konduğunu düşünüyorum. Sergiye baktığımda bunun böyle olduğunu görüyorum. Sanat her zaman sanattır. Fonksiyonel, insani ve karşılaşmamız gereken bir şey. Bu sergide altını çiziyoruz. Neşe Çoğal: Aslında fonksiyonel başlığı adı altında geçen aydınlatma, sehpa gibi malzemelerin yanı sıra resimlerinde olaya dahil olarak her iki üretiminde birbirinden ayrılmayıp aynı yolda ilerlediklerini görüyoruz. Böyle bir çalışmada yer aldığım için mutluyum. l rmaggan Art & Desıgn Gallery’de 16 Ekim tarihine kadar devam edecek olan ‘’Sanat 7/24 Vol.2’’ sergisi 22 sanatçının katılımıyla gerçekleşiyor. Kavramsal özelliklerin yanı sıra işlev yüklenen sanat eserlerine kapılarını açan serginin sanatçılarından Neşe Çoğal ve Nilgün Sabar ile fonksiyonel sanat üzerine yapılan sergi hakkında konuştuk. ‘’Sanat 7/24 Vol. 2’’ sergisine nasıl dahil oldunuz? Neşe Çoğal : Ben Armaggan Art & Desıgn Gallery’de, galerinin ilk sergisi olan ‘’Sanat 7/24’’ adlı serginin ilk serisinde yer aldım. Vol. 2’ de de benim iletilerim ve felsefem hakkında bilgi sahibi olan serginin Galeri Koordinatörü Şanel Şan Sevinç, bu sergide de benimle devam etmek istediği söyledi. Ben de kabul ettim. Nilgün Sabar: Şanel Şan Sevinç, atölyeme geldi. İşlerime baktı, sergi için bir şeyler üretmemi istemesi ile sergiye dahil oldum. Türkiye’de fonksiyonel sanat üzerine yapılan tek sergi içinde yer alıyorsunuz. Sizin sanatsal yaşamınız için bu sergi ne ifade ediyor? Neşe Çoğal: Üretim aşamasında bana kattığı deneyim açısından olumlu olduğunu söyleyebilirim. Fonksiyonelliğini gözardı ederek bir yorumda bulunacağım, daha önceki sergilerde üçboyutlu yüzeyler çalıştım. Memoria (Hafıza) adlı eserimi üretirken çok farklı bir deneyim yolu açıldı. Çok farklı deneyimler, sorular ve cevaplar ortaya çıkar. Tabii ki çalıştığım tasarımcı Ali Bakova’nın da kattığı çok önemli deneyimler oldu. Nilgün Sabar: Ben üçboyutlu işlerimi ilk defa burada sergilemeye başladım. Heykel mantığı kullanılarak müziği, hareketi kattığım objeler tasarlıyorum. Hem müzik hem hareket hem de mekanik işin içine girdiği için takım çalışmasına ihtiyacım oluyor. Tasarımcı arkadaşım Tarkan Mumkule heykelleri hareketlendirip, içine müzik mekanizmaları koyarak benim hayallerimi gerçekleştirdi. Bu çalışmaların bende şöyle bir artısı oldu: Mekanik ile ilgili bir şeyler öğrenmeye başladım ve bu işin ne kadar zor olduğunu fark ettim. Aslında çok keyifli bir macera. İstediğimiz işi yaptıkça daha da fazlasını yapabileceğimizi görüyoruz. Sanat objeleri hareket etsin, şarkı söylesin, canlansın bu benim hayalimdi. Hayalimi gerçekleştirdiğim için kariyerimde de çok önemli bir nokta oldu. Sanat 7/24 yanımızda nasıl olur? Gündelik hayata nasıl dahil edilir? Sorularının yanıtları yıllardır aranıyor. Sizin bu sorular için yanıtınız nedir? Neşe Çoğal: Salt bilgiyle de sanat yapıtıyla ilgilenmek mümkün. Estetiğin sunduğu beğeni hali kısa süreli de olabilir ama kalıcı olan atölyede tohumu atılan işlerin yani içeride başlayan yolculuk 7/24 izleyicininde yanında olmasını sağlıyor. Gündelik hayata dahil olması ise kişinin sanata bakışıyla orantılı. İnsanın algısının açık olmasıyla da ilgili biraz da. Örneğin; bir yaprağa bakarken de gündelik hayatımızda sanatı görebiliriz. Bu anlamda sergideki üretimlerden yola çıkarsak sanat yapıtının TEKNOLOJİ DAHİSİ BEYAZ PERDEDE Tüm dünyada özellikle teknoloji dünyasında merakla beklenen Steve Jobs’un hayatını konu alan ‘’JOBS’’ filmi 16 Ağustos’ta vizyona girdi. Dünya çapında birçok teknoloji meraklısının idolü olan ve iki yıl önce hayatını kaybeden Jobs’u Asthon Kutcher canlandırıyor. Bakalım ünlü Holllywood yıldızı, Jobs hayranlarına, teknoloji gurusuyla iki saat daha hediye edebilecek mi? pple’ın 2011’de pankreas kanseri nedeniyle hayatını kaybeden kurucusu Steve Jobs’un hayatını anlatan “Jobs” filmi 16 Ağustos’ta vizyona girdi. Steve Jobs’un ısırık aldığı elma (Apple), kısa sürede dünyanın en önemli teknoloji devlerinden biri oldu. Dünyaca ünlü Apple firmasının logosundaki elmanın doğuşuyla ilgili olarak pek çok hikâye ve şehir efsanesi dolaşmakta. Bunlardan biri, yoksul bir aileden gelen Steve Jobs’un çocukluğunda okuldaki öğlen yemeği olan bir elmadır. Arkadaşlarının yemek çantalarında çeşit çeşit kurabiyeler, turtalar, çörekler varken onun çantasında her zaman elma vardır. California’nın Cupertino kasabasında 1 Nisan 1976’da kurulan ve dünyanın en bilinen firmaları arasına giren bilgisayar markasının hem adı hem de logosu elma. Diğer bir hikâye ise İngiliz bilim adamı Alan Turing’den. Almanların kullandığı ünlü Enigma isimli şifre mekanizmasını çözerek savaşın gidişatını ciddi bir şekilde etkiliyor. Savaş sonrası ise Alan Turing’in başına korkunç şeyler geliyor. Dâhi matematikçi ve bir eşcinsel olan Turing, bir gün üniversitedeki odasında bir erkek öğrenciyle yakalanıyor. O tarihlerde İngiltere’de eşcinsellik büyük bir suç ve yasalar Turing’e iki yol öneriyor. Birincisi uzun bir hapis cezası, ikincisi ise bir ilaç tedavisiyle hadımlaştırılmak. Her iki alternatif de Turing’e kabul edilemez geliyor ve bir elmanın içine bir gergedanı dahi hemen öldürecek miktarda bir zehir enjekte ediyor. Bu elmadan bir ısırık alarak yaşamına son veriyor. Alan Turing’in cesedi bulunduğunda yanında üzerinden bir ısırık alınmış elma da bulunuyor. Macintosh firmasının kurucularının da, kendileri bu konuda bir açıklama yapmamış olmalarına rağmen, bu ucundan bir ısırık alınmış elmayı, bilgisayarların babası sayılan Alan Turing’e saygılarından kullandıkları düşünülür. Apple logosuyla ilgili başka bir şehir efsanesi de, Steve Jobs’un sevgilisinin bozuk bir elma A yiyerek ölmesi sonucu onu sonsuza dek yaşatma isteğiyle bu logoyu oluşturması. Apple’ın efsanevi Üst Yönetecisi (CEO) Steve Jobs 6 Ekim 2011’de kansere yenik düşüp, hayatını kaybettikten sonra hakkında ‘’Milyoner Hippi’’ adında belgeseli çekilmiş ve Walter Isaacson’da ‘’Steve Jobs’’ isimli kitap hazırlamıştı ancak teknoloji gurusunun filmi ilk kez çekildi. Tüm dünya özellikle teknoloji dünyası tam anlamıyla Steve Jobs filmine odaklanmış durumda. Daha önce pazarlama kampanyasından dolayı filmin vizyona giriş tarihinde ertelenmeler meydana gelmiş olsa da Amerika ile aynı anda ülkemizde de iki gün önce vizyona girdi. Steve Jobs’a beyaz perdede hayat veren isimse Ashton Kutcher. Hollywood yıldızı Kutcher, aynı zamanda bir teknoloji yatırımcısı. Kutcher, yeni filmi ‘’Jobs’’ için oldukça heyecanlı. Filmi yayınlanmadan önce orijinal Mac takımına izlettiklerini söyleyerek “bana gelip, ‘bize Steve ile iki saat daha verdiğin için teşekkür ederiz’ dediler. Bu hayatım boyunca duyabileceğim en iyi iltifattı.” diyor. Role hazırlanmak için Jobs’un yüzlerce videosunu, konuşmasını izleyen ve birçok arkadaşı ile görüşen Kutcher’ın Jobs’ı canlandırma zorluğunu kabul etmesinin bir nedeni de, kendisinin de 2001’de vefat eden Macintosh ve iPod’un yaratıcısına hayran olması. Steve Jobs’u canlandırıyor olmasının büyük ilgi çekeceğini bilen Kutcher eleştirilere de hazır durumda. “Herkesin meşru birer eleştirmen olabilmesi oldukça korkutucu çünkü Jobs halkın önünde olan biriydi. Onu büyük ihtimalle benden daha iyi tanıyan insanlar var, elini sıkmış, onu tanıyan, ona sarılmış. Bu çok korkutucu bir düşünce. Özellikle gerçekten hayranı olduğunuz birini canlandırıyorsanız” diyor. l Jobs’tan Kısa Kısa Fortune dergisi, 2007 yılında Steve Jobs’u en güçlü işadamı olarak göstermiştir. Wisconsin’de, Amerikalı Joanne Carole Schieble ve Suriye asıllı Abdulfattah John Jandali’nin oğlu olarak dünyaya gelmiştir. Mountain View, Kaliforniya’dan Paul Jobs ve Clara JobsHakobian çifti tarafından evlat edinilmiştir. Öz kız kardeşi roman yazarı Mona Simpson’dır. 1976 yılında Jobs 21, Wozniak’da 26 yaşındayken Apple Computer Co.’yu Jobs ailesinin garajında kurdu. İlk olarak piyasaya sürdükleri ev bilgisayarı Apple’dı ve onu 666.66$’a satıyorlardı. Jobs, Apple’da yılda 1 dolar karşılığında birkaç sene boyunca çalıştı, bu ona aynı zamanda Guiness Dünya Rekorları listesinde “En Düşük Maaşlı Üst Yönetici” unvanını kazandırdı. 1978 yılında evlilik dışı doğmuş Lisa Jobs adında bir kızı vardır. Steve Jobs’un 20 yıllık eşi Laurene Jobs’un eşini kaybettikten sadece 20 gün sonra bir konferansta tanıştığı eski Washington Belediye Başkanı Adrian Fenty ile aşk yaşamaya başladı. Dünyanın en zengin kadınlarından biri olan Bayan Jobs’un birçok farklı ülkede turizm konusunda yatırım planladığı biliniyor. 19681972 yılları arasında Homestead Lisesi’nde okuyan Steve Jobs’ın lise ortalaması, 4 üzerinden 2.65’dir. C M Y B