24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

2 28 TEMMUZ 2013 / SAYI 1427 Sanatın ilham kaynağı artık Gezi Parkı Gezi Parkı Direnişi Türkiye’de pek çok taşı yerinden oynattı. Geleceğe önemli miraslar bıraktı. Kültürsanat camiası da buna sessiz kalamazdı. Kısa zamanda sanatın her alanında yapıtlar ortalığa saçılmaya başladı, üretim hâlâ aynı hızla devam ediyor. Kitaplar, belgeseller ve fotoğraf çalışmaları sanatın Gezi Parkı’na bakışının en canlı örnekleri gibi görünüyor. Peki bu verimliliği ortaya çıkaran neydi? Eserlerin sahiplerine ne ilham verdi? Yanıtları kendilerinden öğrendik. On yıl sonra da bakılacak bir kitap U DENİZ ÜLKÜTEKİN Gezi Direnişi sayesinde daha sorgulayıcı oldum G ezi Parkı Direnişi’ni Belgesel Fotoğraf Platformu Photos Of Story’de paylaşarak, direnişle ilgili dijital bir sergiye imza atan Foto Muhabiri Murat Düzyol, yaşadıklarının kendi mesleğindeki ezberlerini de bozduğunu söylüyor. Gezi Parkı Direnişi pek çok sanat dalına olduğu gibi fotoğrafçılara da büyük ilham verdi. Bu görsel yığınının içinden farklı bir şeyler çıkarmak için neleri dikkate aldınız? Gezi Parkı Direnişi sırasında gerçekten de çok renkli, pek de alışık olmadığımız türden olaylar yaşanıyordu. Bu güne kadar olanlar, o gün içinde biten ve belli ritüeli olan eylemlerdi ve biz foto muhabirleri ne olacağını ve neler çekebileceğimizi bilirdik. Mesela 1 Mayıs’larda ne fotoğraflar çıkar tahmin edilir, ona göre “farklı bir şey ne olabilir” diye düşünür fotoğraflamaya çalışırdık. Ancak Gezi bir eylem değildi, bir direnişti ve her an kendini yeniliyor ve bizleri şaşırtıyordu. Tüm bunlar yaşanırken bir foto muhabiri olarak çektiğim her karenin arkasında durabilmek ve geleceğe miras olarak devredebilmek için tüm bu görüntüleri bir süzgeçten geçirmem gerekiyordu; o da yılların deneyimiyle oluşmuş estetik seçicilikten başkası değildi. Tekrara düşmeden, ama varolanı da es geçmeden artistik bir açıdan ve belgeselci bir bakış açısıyla yeniden yaratmak. İşte fotoğraflarımdaki çekim öncesi kriterlerim bunlardı. Gezi Parkı birliktelik, özgürlük, isyan gibi pek çok kavramı da öne çıkardı, bu ya da başka kavramları fotoğrafa aktarırken gördüklerinizi nasıl bir süzgeçten geçirdiniz? Foto muhabirlerini fotoğrafçılardan ayıran en temel sorumluluk mümkün olduğunca olaylara tarafsız yaklaşmaları ve aynı düsturla varolanı ve yaşananı nakletmeleridir. Ben de tüm bu olaylar yaşanırken bir tarihe tanıklık ettiğim gerçeğini asla unutmadım. Fikrim her ne olursa olsun yaşananları elimden geldiği kadarıyla tarafsız şekilde çekmeye çalıştım. Gezi Parkı Direnişi sizin sanata bakış açınızda herhangi bir değişiklik ya da etkileşim yarattı mı? Mesela benim kuşağım 12 Eylül sonrası dönemi çocuklarıdır. Apolitik bir topluluktur. Dolayısıyla böyle direnişlere ve isyanlara alışık değildir. Ben bu vesileyle hayatımın ilk milli isyanını fotoğraflamış oldum. Bu da fotoğraf anlayışımın daha toplumsal ve sorgulayıcı bir bakış açısına evrilmesine neden oldu diyebilirim. l luslararası Yazarlar Birliği (PEN) tarafından ayın kitabı seçilen Gezi Direnişi’nin yazarlarından Aykut Küçükkaya oldukça kısa zamanda yaptıkları bu başarılı çalışmanın hikâyesini anlattı. Öncelikle biraz kitabın içeriğinden bahsedebilir misiniz? Çok kısa sürede hazırlanmış olmasına karşın oldukça olumlu tepkiyle karşılandı. Nasıl bir çalışma süreci geçirdiniz? İstersen önce kitap fikri nasıl doğdu, onu anlatayım. Yazıişlerindeki masamda otururken cebim çaldı. Arayan Emre Kongar’dı, kitap fikrini açtı; Gezi Direnişi’ni anlatan ortak bir kitap projesi önerdi. Ve bir saat sonra Cumhuriyet Kitapları’ndan Zeynep Atayman ve Ahmet Sungur’la birlikte iş bölümünü çoktan yapmıştık. O ana kadar Gezi’yle ilgili birkaç kitap çıkmıştı. Ama masaya oturduğumuzda, okurun kütüphanesine koyduğunda belki 10 yıl sonra yararlanacağı bir kitap yapmayı kararlaştırdık. Emre Hoca direnişi toplumbilimsel açıdan irdeleyecekti. Ben de 30 günü tüm Türkiye ve dünyayı kapsayacak şekilde günce olarak hazırlayacaktım. Atayman ve Sungur da fotoğraf ve tweetlerle kitabın içeriğini zenginleştirecekti. Soruda da anımsattığın gibi çok kısa sürede hazırlandı kitap. Ancak 10 gün boyunca her gün yaklaşık 1617 saat aralıksız çalıştık. Ortaya derli toplu Cumhuriyet’e yakışan bir çalışma koyduğumuzu düşünüyorum. Birkaç olumsuz eleştiri dışında, çoğunlukla olumlu, yüreklendirici eleştiriler aldık. Bir gazeteci gözünden direnişin değerlendirilmesi pek çoklarına göre farklı olmalı elbette. Bu açıdan kitabı yazım sürecinde olayları nasıl yorumlarsınız? Kitabın benimle ilgili bölümünü yazarken yüzlerce sayfa haberi yeniden okudum. Yine de benim açımdan kitabı en iyi özetleyen cümle olaylardan üç ay önce söylenmiş. Ölümlerin yaşanmasına yol açan olayların neden bu kadar tırmandığını belgeleyen bir tespit bu. O yüzden günceye başlamadan önce okurları üç ay öncesine götürdüm. Tarih: 28 Şubat 2013: Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulu, Taksim Gezi Parkı’na yapılması planlanan Topçu Kışlası’na onay veriyor. Aynı gün Taksim Platformu’ndan Boğaziçi Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Betül Tanbay şöyle konuşuyor. “Yüzde 50 gibi bir oyla seçilen iktidarın anlayışı Türkiye için bir felakettir. Kararın 28 Şubat’a denk getirilmesi AKP’nin intikam zihniyetinin göstergesi…” İktidarın 3 ay sonra ne yapacağı bu kadar kısa bir şekilde başka nasıl özetlenebilir? Erdoğan’ın 3 ay sonra söyleyeceği “Yüzde 50’yi evde zor tutuyorum” söyleminden, intikam zihniyeti söylemine kadar 28 Şubat 2013 günü yapılan bu açıklama sanki 3 ay sonra yaşanacak tarihi günlerin habercisi değil mi? Gezi Güncesi’ni okuduğunuzda bir siyasi iktidarın hırsını tüm çıplaklığıyla göreceksiniz. l AKP insanların birleşmesini istemiyor Gezi Parkı dünya için bir sembol oldu HAZAL OCAK kullanıldığını kaydetti. Hodge, yerel ekonomiyi güçlendiren hareketlere yardımcı olunduğunda başta küresel ısınma olmak üzere aynı anda pek çok sorunu çözebileceğini, Gezi Parkı eylemlerini çok yakından takip ettiklerini anlatarak “İşin ilginç tarafı, Amerika’daki ‘Occupy’ hareketi de ilk iki hafta boyunca basında hiç yer alamamıştı. Fakat insanların sayısı arttı ve yeterince uzun bir süre orada kalmayı başardıklarında basın da artık dikkatini bu olaya vermeye başladı” dedi. Gezi Parkını eylemler sırasında ziyaret eden Hodge gözlemlerini şöyle anlattı: “Çok barışçıl, son derece sağlıklı, insanlar arasındaki renkliliği, çeşitliliği görebiliyorsunuz, korkutucu olmaktan ziyade ilham verici ve iç açıcı olduğunu söyleyebilirim. Kırsal kesimin yerini enerji tüketiminin ve çevre kirliliğinin büyük oranda arttığı büyük şehirler alıyor. Bu da genel olarak tüm dünyada, her gün yediğimiz gıdaların giderek daha uzak bölgelerden gelmesine neden oluyor. Tüm bunların bir sonucu olarak artık ülkeler aynı gıda ürünlerini; eti, sütü, yağ vs. ithal ve ihraç etmeye başladılar, hatta suyu bile. İngiltere Tayland’a soyulmak üzere karides ihraç ediyor ve sonra satış için geri ithal ediliyor. Sadece enerji tüketimi ve iklim değişikliği açısından bunun ne anlama geldiğini bir düşünün.” l G ezi Parkı ve Taksim’de insanların kendini güvende hissetmesini sağlayanların başında taraftar grupları geliyordu. Ezeli rekabetten doğan bu birlikteliği belgesel haline getirecek isimse bir Alman, Oli Wandhauer. Önümüzdeki sezon İstanbul’a gelip taraftarlarla konuşarak belgeseli tamamlayacak. Ancak projesinin fragmanı bile belgeselin merakla beklenmesine sebep oluyor. Bu belgeseli yapma fikri nasıl ortaya çıktı? Olaylar başladığından beri harekete olan saygımızı göstermek için bir şeyler yapmak istiyorduk. İstanbullu ultraların daha iyi bir gelecek için omuz omuza verdiğini duyduğumuzda, zaten kararımızı vermiştik. Daha önce benzer bir projede bulunmuş muydunuz? Şahsen bir FC Köln taraftarı olarak rekabetin ve sizden nefret eden binlerce insanın olduğu bir şehre yolculuk yapmanın ne demek olduğunu biliyorum. Öncesinde taraftarlarla ilgili bir projemiz olmamıştı ama modern futbolun getirilerini ve ultras kültürünü yakından takip ediyoruz. Şahsi fikrimi soracak olursanız, futbolseverlerin çoğu ultras ve holigan’lar arasındaki farkı T anlayamıyor. Futbol, holiganların hiç umrunda olmamıştı. Bence ultras tamamen farklı bir kültür. Elbette onların içlerinde de kavgacı kişiler yok değil. Ancak çoğunluk için ayakta maç izlenen, şarkılar söylenen stadyum kültürünün, her kesimin ulaşabileceği ucuz bilet fiyatlarının varlığı asıl mesele. Ancak bu günlerde eğer sıkı bir taraftarsanız insanların gözünde potansiyel bir suçlu haline geliyorsunuz. İstanbul United hakkında neler söyleyeceksiniz? Bildiğiniz gibi Mısır’daki Arap Baharı sırasında da taraftarlar bir araya gelmişti. Arap ülkelerinde de insanların bir araya gelmesini istemeyen yönetimlere karşı protesto düzenleniyor. Taraftarlar bu konuda önemli bir rol üstleniyor, çünkü polisle karşı karşıya gelmeye alışıklar ve arkalarındaki kitlenin de korkmamasını sağlıyorlar. İnsanlar protestoya katılırken, etraflarında barikat yapmayı ve polise direnmeyi bilen gruplar görünce kendilerini daha rahat hissediyorlar. Ayrıca birbirinden ölesiye nefret eden grupların bir arada mücadele etmesi, birlikteliği arttırıyor. İstanbul’da da yaşanan tam olarak buydu. l he Economics of Happiness (Mutluluğun Ekonomisi) belgeseli senarist ve yönetmeni Helena NorbergHodge çalışma alanının gereği birçok ülkede yapılmak istenen yeni süper otoyollar, hızlı trenler, yeni havaalanları, limanlar gibi projelere karşı gerçekleştirilen halk hareketleriyle teması olduğunu belirterek, Gezi Parkı eylemlerini de bu büyük resmin bir parçası olarak gördüğünü söyledi. Gezi Parkı eylemlerinin tüm dünya için bir sembol olduğunu belirten Hodge, “45 yıldır hükümetleri, şirketleri, hatta çevrecileri bile şaşırtan çok daha fazla protestolar gerçekleştiriliyor. Daha önce hiç birlikte hareket etmeyen çok farklı insanların bir araya geldiğini görüyoruz” dedi. Türkiye’deki bu hareketin çok önemli bir rol oynayabileceğini ifade eden Hodge, “Çünkü siz ‘gelişmiş ve gelişmekte olan’ diye tarif edilen, İslam dünyası ve Müslüman olmayan Batı arasında bir nevi ortada bir yerde duruyorsunuz” diye konuştu. Küresel ekonominin, yapısal olarak şirketlerin büyümesi ve küreselleşmesini desteklendiğine dikkat çeken Hodge, bireylerin ve küçük işletmelerin ödediği ağır vergilerin büyük şirketlerin teşvikinde C M Y B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear