Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Türkü söylemek de dinlemek de yürek ister M ustafa Özarslan ve dostları 30 Haziran’da Ankara’da, “Onur Buluşması” adı altında bir etkinlik düzenledi. Bu etkinlik hem Gezi Direnişi’ne bir selam hem de 20 yıldır sönmeyen yangın, 2 Temmuz’un acısını anmak ve unutturmamak adınaydı. Coşku ve katılım büyüktü, elbette medya bunu görmezden geldi. Biz de Mustafa Özarslan’a hem “Onur Buluşması”nı hem de gündemi sorduk. İşte anlattıkları... Gezi Direnişi için Ankara’da “Onur Buluşması” yapıldı ve orada siz de sahnedeydiniz. Neler hissettiniz? Evet, 30 Haziran 2013 Pazar günü Ankara da “Onur Buluşması” adı altında bir etkinlik düzenledik. Ben orada sahnedeydim ama aslında sahnenin arkasında daha çok koşturduk ve yorulduk. Bu etkinliği ben ve bir kaç arkadaşımız, çok kısa bir sürede birlikte organize ettik. Önümüzde kısıtlı zamanımız vardı ve hedefimiz mümkün olabildiği kadar coşkulu ve etkili bir fazla yer bulamadı doğal olarak? organizasyonla ulaşabileceğimiz Böylesine coşkulu ve büyük bir en kalabalık kitleye ulaşmaktı. kalabalığın katıldığı bir etkinliğin Zamanımız kısıtlıydı diyorum çünkü, medyada yer bulmaması üzücü önümüzde 2 Temmuz gibi biz ve bir o kadar da şaşırtıcıydı. Biz Alevilerin yüreğinde, tam 20 yıldır etkinlik öncesi yazılı ve görsel tüm söndüremediğimiz medya organlarına bu ve taleplerimiz yerine etkinliğimizin programını gelene kadar da ve afişlerini gönderdik. söndürmeyeceğimiz, Ayrıca medyadaki unutturmayacağımız arkadaşlarımızı etkinlik bir yangın harlanarak hakkında bilgilendirmek yanmaya devam üzere bir kahvaltıya ediyordu. Amacımız; da davet ettik. Ama hem sokaklarda, arkadaşlarımız bir türlü mevcut sisteme ve ilgi göstermediler. ALİ DENİZ uygulamalarına karşı “Her Yer Taksim USLU çıkan, bu uğurda Her Yer Direniş” canlarını bile veren, yok sloganları sürüyor. Siz sayılan, umudun kendilerinden süreci nasıl yorumluyorsunuz? kesilen bir gençliğin yakmış olduğu Herkesin ortak düşüncesi ve tüm ülkeye yayılan demokrasi aynı aslında. Meselenin “üç ve özgürlük ateşine destek olmak, beş ağaç” olmadığını herkes hemde yukarı da bahsetmiş anladı ama anlaması gerekenler olduğum gibi 2 Temmuz acısını bir türlü anlamadı. Meydanları insanlarımıza unutturmamaktı. anlamadığınız, gerçek demokrasi ve özgürlükleri sunmadığınız sürece “Onur Buluşması” medyada de bu meydanların boşalacağını düşünmüyorum. Peki ya sanatçıların eylemdeki duruşları? Mesele hayata bakışımız ve duruşumuzla ilgilidir. Bizlerin tavrı da duruşumuz da bellidir. Herkes kendisini ait hissettiği yerde duracaktır. Hiçbir kuvvet beni ve benim gibi düşünen sanatçı arkadaşlarımı asla, bu ülkenin taşına toprağına zarar verecek, halkının zararına olacak bir etkinliğin içine çekemez. Aslında üzücü olan tam da şudur. Bu eylemlerde ideolojik bir tahakküm söz konusu değildir. Bu yüzden özellikle sanatçı ve aydınların bu eylemlere destek olması kaçınılmazdı. Ama dediğim gibi bu bir duruş meselesidir. Bir takım güç odaklarına yandaşlık yapmak sadece kendilerini küçülten tavırlardır. İleride çocuklarının, torunlarının yüzlerine nasıl bakarım diye sormalı herkes kendisine. Dedim ya bu bir duruş meselesidir. Dik durmak için de omurga lazımdır. Grup Çığ’ın kurucularından müzisyen Mustafa Özarslan “Türkü söylemek de dinlemek de yürek ister!” diyor, “Türküler bu toprakların avazıdır. İhsani babanın, Pir Sultan Abdal’ın bir dörtlüğü yüz binleri sokağa döker, isyan oluruz. Mahzuni Baba ile kafa tutarız zalimin zulmüne. Biz de bu geleneğin devam etmesi için uğraşıyoruz...” Türküler marşlarımız, insanları harekete geçirtiyor, tek bir yürek yapıyor. Sizin türkülerle anlattıklarınız neler? Türküler bu toprakların avazıdır. Anadolu insanı acısını, sevincini, aşkını, hasretini türkülere dökmüştür. Bu binlerce yıldır böyle. Bir türkü sözü bizi alır hasretini çektiğimiz sevdiğimize götürür, İhsani babanın, Pir Sultan Abdal’ın bir dörtlüğü yüz binleri sokağa döker, isyan oluruz. Mahzuni Baba ile kafa tutarız zalimin zulmüne. Biz bu geleneğin devam etmesi için uğraşıyoruz. Böyle gördük, böyle yaşadık çünkü. Ötesini bilmiyoruz ki. Türkülerimiz de Anadolu insanı neyi yaşıyorsa biz onu anlatıyoruz. Bazen maden ocaklarında yitip gidenlerin avazı oluyoruz, bazen sevdiğine ulaşamayan bir âşığın feryadı. “Türkü söylemek ve dinlemek yürek ister” demiştiniz. Türkü söylemek halkımızın sesi olmaktır. Bu yüzden yürek ister. Dinlemekse halkın sesini duymak ve isteklerini anlamaktır. Siz ve Grup Çığ türkülerle çağın müziğinin tınılarını birleştiriyor. Nedir müziğiniz sırrı? Biz büyük bir mirasın üzerinde oturuyoruz. Bizden önceki ustalarımızın bize bırakmış olduğu bu mirası, çağın ritmini yakalayarak, Batı enstrümanlarını da kullanarak, çağın ritmi ve tınıları ile bizden sonraki kuşaklara ulaştırma çabasındayız. Bunun için de tüm dünya halklarının müzikal formlarını takip ediyor yer yer türkülerin içerisinde kullanıyoruz. Dünyanın birçok yerinde konserler veriyoruz. Bu sayede hem gençleri ve çocukları hem de ilk kez türkülerimiz dinleyen başka ülkelerin halklarını daha kolay yakalıyor ve türkülerimizi onlara da ulaştırıyoruz. Bir yandan Kürt sorununda yakın geçmişte yaşanan gelişmeler vardı, nasıl buluyorsunuz? Bu topraklardan Hacı Bektaş’lar, Yunus’lar, Mevlana’lar, Ehmedê Xanî’ler, Ape Musa’lar geçmiştir. Akan kana, ocakların sönmesine, gencecik fidanların toprağa düşmesine kendisine insan diyen kim onay verebilir. Barışı sağlamak için herkes üzerine düşeni, belki de daha fazlasını yapmak zorunda. Ama insanlarımıza da açık olunmalı. Ben adına Barış Süreci dedikleri bu süreçte bizlerden birçok şeyin gizlendiğini düşünüyorum. Ben neler olduğunu, kapalı kapılar arkasından neler konuşulduğunu bilmek istiyorum ve bunun bir yurttaş olarak da hakkım olduğunu düşünüyorum. Barış mümkün mü? Barış her zaman mümkün! Ne zaman mümkün derseniz, isterim ki, bu gece yatalım, ertesi gün, çiçeklerin tüm renklerini insanoğlundan esirgemediği, kuşların cıvıl cıvıl öttüğü, insanların en güzel ve en temiz giyisilerini giydiği, birbirleri ile sarılıp koklaştığı, pırıl pırıl aydınlık bir sabaha uyanalım. Barış mı? Evet, Hemen şimdi. l Gençlik halkın umudu oldu... Sosyal medyayı etkin kullanıyorsunuz. Özellikle Gezi Direnişi’nde de sosyal medya öne çıktı. Sosyal medya Gezi Direnişi sırasında insanlara umut oldu. Sosyal medya sayesinde çok kısa süre içerisinde insanlar bir birlerine ulaştılar, yardımlaştılar. Gizlenmek istenen birçok şey bu sayede açığa çıktı. Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Kendisinden umudun kesildiği bir gençlik vardı ve bu gençlik bir ayda halkın umudu oldu. Bizleri yönettiğini sanan insanlar artık daha dikkatli olmak zorundalar. Öyle gerginliği tırmandırarak bir yere varılmıyor. İnsanları ötekileştirerek, “her şeyi ben bilirim” mantığından uzaklaşmak gerekiyor. Toplum mühendisliğine soyunmanın bir anlamı yok. Bu çocuklar tüm dünya ya demokratik bir direnişin nasıl olacağını gösterdiler. Gazla, copla, tazyikli su ile hatta gerçek mermilerle saldıranların karşısına, çiçeklerle, kitaplarla, esprilerle çıktılar. İstemiş oldukları hepimizin talepleriydi. Unutmadan Redhack’i kutlamamak kendilerine teşekkür etmemek haksızlık olacak. Bu arkadaşlar kimdir bilmiyorum ama hepsini doyasıya kucaklıyorum. l İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına Orhan Erinç Genel Yayın Yönetmeni: İbrahim Yıldız Yayın Yönetmeni: Miyase İlknur Görsel Yönetmen: Aynur Çolak Sorumlu Müdür: Aykut Küçükkaya Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ İdare Merkezi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2 34381 Şişli / İstanbul (0212) 343 72 74 (20 hat) Reklam Genel Müdürü: Özlem Ayden Genel Müdür Yardımcısı: Nazende Körükçü Reklam Koordinatörü: Hakan Çankaya Reklam Müdürü: Beste Paydaş Ertan Rezervasyon Yönetmeni: Onur Tunalı (0212) 251 98 74/75 (0212) 343 72 74 (554555) Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt /İstanbul Cumhuriyet gazetesinin parasız pazar ekidir Yerel süreli yayın / cumdergi@cumhuriyet.com.tr C M Y B