24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

8 16 HAZİRAN 2013 / SAYI 1421 Cazın meydan okuyan haline âşığım Moments, Dilek Sert Erdoğan’ın ilk albümü, aynı zamanda Türkiye’de çıkmış ilk soul kaydı. Elbette ilkleri başarmak zordur. Nasıl başardığının hikâyesini Dilek Sert Erdoğan’ın kendisinden dinleyelim. DENİZ ÜLKÜTEKİN Dans müziğinin tanrıları geliyor D ans müziğinde gerçek anlamda tarih yazmayı başaran “The Prodigy” bugüne kadar dünya çapında 16 milyondan fazla albüm satışına imza attı ve Chemical Brothers, Fat Boy Slim gibi dans müziğinin önde gelen isimleriyle anılmayı başardı. İngiltere’nin Essex şehrinde 1989 yılında Liam Howlett tarafından “Moog Prodigy” adıyla kurulan, 1991’de ismini “The Prodigy” olarak değiştirdikten sonra yaptıkları “Firestarter”, “Smack My Bitch Up”, “Voodoo People” gibi parçalarla tüm dünyada kendilerinden bahsettiren grup elektronik müzikte devrimin T ürkiye’nin ilk soul albümü Dilek Sert Erdoğan imzası taşıyor. Onu tanıyanlara göre çok geç kalınmış bir girişim bu. Funk ve caz esintileri taşıyan şarkılarını dinlediğinizde sizin de farklı bir şey düşüneceğinizi sanmıyorum. Yine de Türkiye müzik piyasasını düşününce oldukça riskli bir işti bu. Nasıl gerçekleşti? Cevabını kendisinden dinleyelim. Böylesi bir albüm yapmak Türkiye şartları ve müzik piyasasını göz önüne alınca epey zor olmalı. Nasıl başladı albüm projeniz ve neler yaşadınız? Güzel olup da kolay olan bir şey var mıdır ki? Güzel şeyler emek ister. Odaklandığımız tek şey müzik olunca açıkçası bize zor gelmedi yaptığımız iş. Severek çalıştık ve çok eğlendik kayıtlar sırasında. Ben hayatım boyunca istemediğim hiçbir şeyi yapmadım, söylemek istemediklerimi söylemedim. Popüler müzik piyasasının esiri olup, o beğeniler doğrultusunda işler yapmak için kendinizi zorlarsanız baştan kaybetmiş olursunuz bana göre. Müzik insanın kendini en saf ifade etme biçimidir. “Tutsun” diye müzik yapmak bizim ülkemize has bir durum galiba. Ben şarkımı söylemeyi, istediğim müziği yapmayı tercih eder gerisini dinleyiciye bırakırım. Adı üzerinde “soul”, kalpten. Ruhun derinliklerinden gelen bir müzik türü. Mümkün olduğunca sığ paylaşımlardan uzak, derin bir bağ kurmak istiyorum dinleyicilerle. Eğer yaptığınız işte samimiyseniz bu duygu mutlaka geçer karşınızdakilere de. Albüm sonrasında gelen kritikler ve satışlar da bunun ne kadar doğru olduğunu gösterdi bize. Uzun zamandır kendi prensipleri doğrultusunda çalışan bir performans şarkıcısıyım. Ülkemde ve yurtdışından pek çok değerli müzisyenle birçok proje ürettim ve konserler verdim. Caz müziğinin anarşisine, özgürlüğüne ve meydan okuyan hallerine âşığım. Bu zamana kadar seyirciyle yaşadığım o anlık reaksiyonlar, sahnedeki enerji ve mutluluk beni o kadar çok besledi ki, açıkçası ilk önceliğim albüm olmadı. Yoksa on sene önce de yazdıklarımın bazılarını Genco Arı’ya dinlettiğimde de bunu konuşuyorduk ama hep saptık rotamızdan. Oysa daha o zaman demo halleri bile Amerika’daki uluslararası bir müzik yarışmasında çok büyük başarı elde etmişti. Bu arada üzerimde baskı artmaya başladı. İnsanların canlı performans sonrası albüm arayışına girmesi ve devamlı aynı soruya maruz kalmak bana zamanın geldiği mesajını verdi. Bu sebeple toplandık, stüdyoya girdik çaldık ve bitirdik. Müzik direktörlüğünü ve aranjeleri Genco Arı yaptı. Albümde sözlerini benim yazdığım “Say My Name” in bestesi de ona ait. Bunun dışındaki tüm şarkıların söz ve müzikleri benim kalbimden çıktı. Besteleriniz albüm sırasında mı şekillendi yoksa çok uzun süredir var olan şarkıları albüm haline mi getirdiniz? Ben çekmecesinde olur olmaz her şeyi biriktiren biri değilim. Bazen bir hevesle yazmaya başladığım ama sonrasında tamamlamak için kendimi zorlamaya başladığım şarkılar olur. Hissetmediğim anda sonsuza dek vedalaşırım onunla. Albümdekiler dışında daha pek çok şarkı var çekmecemde evet, ama yüzlerce bestesi olan bir şarkıcı da değilim. Dilimin ucuna gelen her melodiye söz yazıp buyurun yeni bestem diye ortaya atamam ki. Müziğim de hayatım gibi ‘emprovize’. Moments albümünde on sene önce yaptığım şarkı da var, kayıtlar esnasında yaptığım da. It's hard to be a woman oldukça ilgi çekici bir şarkı. Acaba bu şarkıyı yazarken ilham kaynaklarınız nelerdi? Kadın olmak dünyanın her yerinde zor, yükler ağır. Ama tüm zorluklarına rağmen ayakta kalabilmek, dik durmak ve mücadele etmek gerekiyor. Bakıyorum her yerde bir sosyal sorumluluk projesi almış başını gidiyor. Hep güzel düşüncelerle yola çıkılıyor ama ne kadar üzücü ki sonunda magazin malzemesi olmaktan öteye geçemeyen projeler oluyor maalesef. İnsanın mücadele etmek için bir amacı olması gerek hayatta. O kuvvet insanın kendi içinde, herkeste var o potansiyel. Özellikle de gündelik hayat içinde karşılaştığımız, bakmadan yanından geçtiğimiz sıradan kadınlarda. Mesaj kaygım yok ama neticede bir kadın olarak kendi penceremden baktım ben de. Erkekler alınmış biraz, “erkek olmak kolay mı sanki”, diye mesaj atanlar oluyor bazen. Ama erkekler için de çok güzel şarkılar var, mesela “It’s a Man’s World”. Ne yani şimdi ayaklansın mı kadınlar? Şaka bir yana bildiğin bir meydan okuma durumu var burada hayata. Güçlü, kararlı ve ayakları yere sağlam basan kadınlar var bu şarkıda. Yurtdışını da hedefliyor musunuz? Yaptığımız müzik evrensel. Bu durumda dünyanın her yerinden dinleyici zaten sizi buluyor bir şekilde. Doğru pazarlama teknikleriyle elbette yabancı müzik endüstrisi içinde yer almak çok mümkün. Türkiye’deki bazı sanatçılar arasında bu konuya bakışı biraz kompleksli ve abartılı buluyorum ben. Zaten Avrupa ve Asya’nın birleştiği bir noktada yaşıyoruz uzak değiliz. Ama sadece yurtdışına açılmak için hızlandırılmış İngilizce kursuna gidip şarkı söylemeye kalktığınızda sonu hüsran oluyor. Belirli kriterler var orada var olabilmek için ve çok sağlam bir ekip şart. Bütçeniz varsa burada dünyaca ünlü starlarla aynı sahneyi de paylaşabilirsiniz, ama onlar beni davet ettiklerinde ve yurtdışında yaşayan vatandaşlarımız dışındaki dinleyiciler bilet kuyruğuna girdiğinde evet yurtdışına açıldım diyebilirim. Ben önce burada kendi ülkemde var olmalıyım. Sonrası gelecektir zaten. Soul müzik ruhunu yakalamak herkese nasip olacak bir şey değil. Siz nasıl başardınız? İçime, ruhuma, kalbime işledi bu müzik. Kalbimden geçenler sesimden yayıldı, ortalığa döküldü... İçgüdüsel tamamen. Başarı hissi, benim için o sesler birilerine dokunduğu anda başladı. Bunu paylaşmak tarifsiz bir mutluluk. l ateşleyicilerinden. 1998 yılında yaptıkları “The Fat of the Land” albümünün satış rakamı, Beatles, Spice Girls ve Radiohead’den sonra grubu tek albüm üzerinden multiplatin plak alabilen tek İngiliz grup olarak da tescillemiş durumda. The Prodigy’nin tarzı hızlı ritimler, gürleyen baslar, şiddetli tonlar, ironik melodi geçişleri ve kısmi vokaller ile ara sıra yavaşlayan tempo gibi çılgın bir karışımdan oluşuyor. 1998’de BRIT Awards “Best Dance Act”i kazanan grup 2002’de yayımlanan “Smack My Bitch Up” parçasıyla MTV listelerinde uzun süre bir numarada yer aldı. Grubun sayısız Grammy ve MTV Müzik ödülleri adaylığı da bulunuyor. The Prodigy Vodafone Istanbul Calling kapsamında 29 Haziran’da İstanbul’da Parkorman’da sahne alacak. l Dünya sahnesi bizim için uzay değil! ALİ DENİZ USLU M art ayında Amerika’nın Austin kendinde gerçekleşen “South by Southwest” festivalinde “müzikicinefes” sponsorluğunda iki konser verip aralarında The Guardian’ın da bulunduğu yabancı basının ilgisini çeken yerli indierock grubu The Away Days bu defa da İngiltere’de adından söz ettirdi. “The Away Days” iki hafta süren İngiltere turnesinde Londra’nın çeşitli mekânlarında üç, Brighton’da da bir konser verdi ve yeni şarkılarını da seslendirdi. “SXSW” gibi yine müzik endüstrisinin önde gelen isimlerinin katılımıyla gerçekleşen ve yeni çıkış yapan başarılı grupların görücüye çıktığı bir festival olan “The Great Escape”de sahne alan “The Away Days” Türkiye'den çıkıp İngilizce müzik yaparak dünyaya açılma potansiyeli olan sayılı gruplardan. İşte grup üyeleri Oğuzcan Özen, Berk Tekelioğlu ve Sezer Koç'un anlatttıkları. “The Away Days”in hikâyesi nedir? Oğuzcan: Sezer ile üniversite birinci sınıfta tanıştık. Ortak müzik zevkimiz bizi birlikte üretmeye götürdü. Daha sonra Berk’in de dahil olmasıyla grup tamamlandı. Şu an birlikte müzik yapmaya devam ediyoruz. Müzikal derdinizi nasıl tanımlıyorsunuz? Sezer: Müzikal derdimizi tanımlayamayız. Bunu yaptığımız müzikle anlatmaya çalışıyoruz. Berk: Tam da bu yüzden müzik yapıyoruz. “The Away Days” tam olarak ne anlama geliyor? Oğuzcan: “The Away Days” aslında bir futbol terimi. Kendi evimizde (ülkemizde) evden uzakta hissettiğimiz için “uzakta geçirilen deplasman günleri” diye yorumlanabilir. Yoğun ve ağır bir İngiliz kasveti var üstünüzde. Tabii bunu iyi anlamda söylüyorum. Sezer: Etkilendiğimiz grupların çoğu İngiliz. Fakat kesinlikle İngiliz gözükmek veya öyle tınlamak gibi bir derdimiz yok. İçimizden geleni yapıyoruz. Tam anlamıyla indie’siniz. Bağımsız olmak müzikte de çok zor. Nasıl dönüyor, nasıl başa çıkıyorsunuz masraflarla? Oğuzcan: Tabii ki zorlanıyoruz. Konserlerden pek bir şey kazandığımız söylenemez. Sezer: Yeri geldi kredi çektiğimiz bile oldu. Fakat belli bir süre bunu her grup yaşıyor. Berk: Amerika’ya ise sponsor sayesinde gidebildik. Destek olanlar da yok değil. Yurtdışı sizin için uzay değil aslında. Neler var kafanızda? Berk: İngiltere ve Amerika’da konserler verdik. Evrensel bir müzik yapıyoruz. İnternet diye bir şeyin varlığı sayesinde müzikle sınırları aşmak mümkün. Oğuzcan: Amacımız albümümüzü yurtdışında kafamızdaki sound’u oluşturabilecek prodüktörlerle kaydedebilmek. Bunun için gerekli finansmanı plak şirketleri sağlayabiliyor. Eğer günün birinde bir şirkete bağlanırsanız özgürlüğünüzü elinizden alabilirler ama bir yandan bu büyük kapılar açabilir. Menem bir durum. Ne dersiniz? Oğuzcan: Kafamızdaki ve kalbimizdeki plak şirketleri bizim özgürlüğümüzü kısıtlamaktan çok vizyonumuzu açabilecek nitelikte olanlar. Tabii ki her şirket icin geçerli değil bu. Fakat amacımız kendi sound’umuzu tam anlamıyla yansıtabileceğimiz bir plak şirketi bile anlaşmak. l C M Y B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear