24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

8 3 ŞUBAT 2013 / SAYI 1402 Michael Jackson’a karşı sorumluluğumuz var... “Muhteşem” replikalar! ALİ DENİZ USLU T M ichael Jackson ve Cirque Du Soleil. Kendi alanlarında belki de dünya üzerinde görülebilecek en büyük sahne şovmenleri. Bu iki büyük isim Michael Jackson Immortal World Tour (Michael Jackson Ölümsüz Dünya Turu) ile bir araya geliyor. Jackson’ın ölümünün ardından geçen dört yıla karşın dünya çapında tükenmeyen şöhreti ve yarattığı etki Cirque Du Soleil’in sahnesinde yeniden hayat buluyor. Bu gösteri yakın zamanda, 1517 Mart arasında İstanbul’da olacak. Öncesinde Cirque Du Soleil’in Sanat Direktörü Tara Young, Immortal Tour’da izleyicileri nelerin beklediğini bize anlattı. Immortal gösterisini sırf Michael Jackon için bir anma olarak mı görmeliyiz? Yoksa bu proje Cirque Du Soleil ve Jackson’ın artistik yönlerini bir araya getiren bir işbirliği mi? Michael Jackson, Cirque Du Soleil’i her zaman sevmişti. Yaşadığı süre boyunca bunu defalarca ifade etti ve Cirque Du Soleil de aynı şekilde Jackson’ın sanatçı kişiliğinin büyük hayranıydı. Belki Jackson hayatını kaybetti ama yaptığı işlerin etkisi dünya üzerinde hemen her yerde yankı bulmaya devam ediyor, belki yüzyıllar boyunca da devam edecek. Bu yüzden Immortal’ı sırf bir anma olarak görmemeniz gerekiyor. Çünkü onun yaptıkları sirk için bir ilham kaynağıydı ve öyle olmaya da devam edecek. Peki Jackson’ın ilham verdiği bu gösteride onun sanatçı yönünü nasıl sahneye taşıyorsunuz? Siz de biliyorsunuz ki, Michael Jackson’ın sahnedeki sanat hayatı oldukça küçük yaşta başladı. Bu da onu sırf şarkılarıyla değil aynı zamanda vücut hareketleri ve dansıyla da bir fenomen haline getirdi. Dolayısla zaman içinde Thriller ve Smooth Criminal gibi pek çok ikonik Gelmiş geçmiş en büyük sahne gösterilerinden biri olacağa benzeyen Michael Jackson Immortal Tour kısa süre sonra İstanbul’da olacak. Yankıları şimdiden duyulmaya başlayan gösterinin sanat yöneticisi Tara Young, Jackson’ın ruhunu bütün halinde yansıtacaklarını söylüyor. DENİZ ÜLKÜTEKİN gösteriyi hazırladık. Sırf Cirque Du Soleil çalışanı olarak değil, koreografi ortaya çıktı. Çalışmaları da, bir izleyici olarak bile bunu görmek inanılmaz bir şey. Bu Cirque Du Soleil’in gösteri anlayışına birebir gösteri hakkında sevdiğim şey şu; Michael Jackson insanları uyuyor. Belki de bu yüzden onlarca insan ayırt etmeksizin severdi, gerçekten severdi. Immortal bu sahnede gösteri yaparken dahi onun burada yönüyle de onun anısına yakışır bir gösteri olacak. olduğuna dair bir his edinmeniz mümkün. Immortal’ın gelmiş geçmiş en muhteşem sahne Ayrıca bu söyleyeceğim hiç basında yer almadı gösterisi olacağı yönünde bir beklenti var. Sizin ama bilmeniz güzel olacaktır. Bu gösteride açınızdan böyle bir beklenti makul mü? Michael Jackson’ı birebir taklit eden kimse yok. Bu harika bir soru. Evet bence fazlasıyla makul bir Bu söylediğim gösteriyi bir bütün olarak görmemiz beklenti. Bir kere kadromuzda Michaal Jackson var. Onun açısından da önemli olacaktır. Jackson’ın ruhu bir için “gelmiş geçmiş en büyük sahne insanı” desek abartıya bütün halinde Cirque Du Soleil’le sahneye yansıyacak. kaçmış olmayız. Ayrıca ona karşı olan bir sorumluluğumuz Aslında biraz da bu yüzden bunu sırf bir anma olarak da var. Kişisel olarak müthiş bir iş çıkardığımızı görmüyorum. Ortada bir Thriller örneği var ve sırf bu söyleyebilirim ve bunu görmek izleyici için de mükemmel bir sahneyi canlandırıyor olmak bile fazlasıyla heyecan verici. deneyim olacak. Öncesinde Immortal benzeri bir gösteriniz Belki iki üç gecede bir farklı ülkelerde, farklı olmuş muydu? sahnelerde aynı gösteriyi kusursuz şekilde Bu tip tematik gösteriler artık oldukça sıradan. yapmak gibi bir yükümlülüğünüz var. Bu nasıl bir Ancak Michael Jackson’ın kendine özel bir hissi var. his ve nasıl başa çıkıyorsunuz? Bu sanki onu sahnede duymak gibi bir şey. Önceden Tıpkı dediğiniz gibi. Yaklaşık 200 kişi birlikte Beatles için de benzer bir gösteri yapmıştık. seyahat ediyoruz ve şartlar bazen birbirine çok Sahnede Beatles şarkıları ve sirkin gösterilerini zıt olabiliyor. Kimi zaman hava değişimi etkili bir araya getirmek muazzam bir fikirdi ama olabiliyor, kimi zaman yemekler, kimi zaman Immortal tamamen bambaşka bir gösteri. da konaklama koşulları. Ancak son derece Bu gösteri için öncekilerden farklı bir profesyonel bir ekibimiz var. Sahnedeki çalışma programı uyguladınız mı? Tara Young Kesinlikle, onlarca akrobat birlikte çalıştı. koşulların önceki geceyle aynı olması için 17 farklı ülkeden sanatçılarla birlikte bu çok çalışıyoruz. l arihi sevsin sevmesin insanların geçmişe ilgisi ve merakı hiç bitmiyor, hatta artıyor. Şu aralar ilginin odak noktası da Osmanlı Hanedanı. “Muhteşem Yüzyıl” fırtınasının da ilgiyi artırdığı yadsınamaz. Şu an Topkapı Sarayı’nın yıllık ziyaretçi sayısı dört milyon, yalnızca diziye bağlamamalı belki de ama geçen yıllarda bu sayı iki buçuk milyon sınırındaydı. Böyle olunca da farklı bir pazar açıldı. Ne mi bu pazar? Saray ürünleri ve replikalar pazarı. Son dönemde de özellikle benzer ve replika ürünler yelpazesi genişlemiş durumda. Çünkü insanlar özellikle sarayda kullanılan ürünlerin bire bir kopyalarını evlerinde görmek istiyorlar. Bunun için de ciddi paraları gözden çıkarıyorlar. Mesela Kanuni Sultan Süleyman ve Hürrem Sultan ürünleri büyük ilgi görüyor. İşte bu pazarın en önemli isimlerinden biri, Türkiye’deki müze mağazacılığının devrimine büyük katkısı olan Bilintur’un CEO’su Orhan Hallik. Replikalara olan ilginin her gün arttığını söyleyerek başlıyor söze: “Replika, kültür satmak demek. Tarih ve zamanı elde tutabilmek anlamına geliyor bir yandan da. Kültürün en iyi taşıyıcıları replikalar. Replikalar belli zaman aralıklarıyla ve özel izinler alınarak yapılıyor. O yüzden de heyecan ve talep sürekli diri tutuluyor.” Peki, hangi ürünler en çok talebi görüyor? Anlatıyor: “Mesela Topkapı hançeri çok meşhur. Onun replikasını satıyoruz. Şimdiye kadar 50’ye yakın sattık. Bu önemli çünkü tanesi 6 bin TL. Sonra tanesi 50 bin liradan Fatih Sultan Mehmed’in kılıcı da var ama o bir replika değil, tamamıyla el yapımı bire bir örnek bir çalışma. Cizre Ulu Cami’nin çift kanatlı ana kapısının üzerindeki ikiz tokmak replikası da çok talep görüyor. Tavus kuyruğundan ya da devekuşu tüyünden yapılan yelpazeler, saray kadınının giyimini tamamlayan mücevherlerden. Topkapı Sarayı Müzesi Hazine Bölümü’nde bulunan beyaz kaz tüyleri ve boyalı tavus kuşu tüyleriyle dikkati çeken yelpaze gelenekle yenilik arasında duran 18. yüzyılın karakteristik bir ürünü. Replika necef küpelerde ise Osmanlı takıları, özellikle Osmanlı saray kuyumculuğu anlamında, büyük bir çeşitlilik ve yetkinlik gösteriyor. Pulad ayna replikasında da ön yüzü süslemesiz, düz ve perdahlı. Arka yüzü ise altın kakma (zernişan) tekniğiyle süslenmiştir. Replikaların hepsi lisanslı ve de sayılı üretim. Kısacası biz replikaları tarihleriyle birlikte aktarıyoruz.” BKG ürün geliştirme için bir ArGe merkezi de kurmuş. Bu ürünlerin yapımında 150’den fazla yerli tasarımcı ve el sanatçısı çalışıyor. Replikalar için de müzelerden özel izinler alan ayrı bir ekibe sahip. Replikalara ve saray ürünlerine ilgi gittikçe artıyor. Çin, Malezya, Amerika, İspanya başta olmak üzere tüm dünyadan alıcıları var. BKG uzun yıllardır kültürel iletişimi doğru yapmak için çalışıyor. Zira kültür pazarı zor bir alan. Her dilde kılavuz kitaplar da yayımlıyorlar. l https://www.bkg.com.tr/ G Giyinmek tek başına bir eylem değildir sanatçımız, kendi bebeklik giysileriyle eser hazırlayacak. Elif de A4’ü giydirecek. Elif Süsler: Sapık, Casablanca ve Yedi Mühür filmlerinden görseller var. Siyahbeyaz filmleri renklendirmek, olarak adlandırabilirim. Moda kavramının dünyaya yayılması bu siyahbeyaz filmler sayesinde olmuştur. E. Süsler: Aslında başlarken, o açıdan yaklaşmamıştım. Ancak biraz üzerine düşündüğüm ve araştırdığım zaman büyük bir etkisi olduğunu gördüm. Bu filmler size nasıl esin kaynağı oldu? E. Süsler: Daha çok ikili ilişkiler açısından ele aldım. Sapık’ta anneçocuk arasındaki travmatik ilişki söz konusu olsa da, yine de aklımızda kalan banyo sahnesidir. Bir aşk serisi ortaya çıktı. Ölüm ve yaşam, kurbanla cellat arasında. Yaptığım renklendirmeyle aslında filmlerin taşıdığı, eski döneme ait soğukluk da yok oluyor. Oysa siyah beyaz filmlerde tam tersi. Onları renklendirmek görsel etkiyi de artırıyor. Mutlaka diğer işlerde de tarihi dönemlere ait göndermeler olacaktır. N. Terzioğlu: Herkes bir dönem Humphrey Bogart gibi giyinmeye başlamıştı. Sakine Çil, bir işinde üç parça hazırlıyor. Biri deli gömleği, kaput bezi, diğeri de ceset torbası. Kadın erkek giysileri üzerine bir dayatmaya yönelik çalışması var. Bir de pinup işimiz var. Askıya almak iyinmek, hayatımız boyunca yaptığımız en büyük ritüellerden biri. Nefes almak gibi doğumdan itibaren yapılan bir eylem diyemeyiz çünkü ilkin başkaları tarafından giydiriliriz, sonrasında giyinmek bize kalır. İhtiyaçlar ve beğeniler arasında gidip gelen ucu çok açık bir eylem. Tarih boyunca pek çok otorite, giyim kuşam mevzusuna kitlesel bir anlam yüklemiş ve siyasi amaçları için kullanmış. Kıyafetler gün gelir, kitlesel bir tepkinin ya da trajedinin sembolü olur. İşte Galeri Apel’de 19 Ocak23 Şubat’ta gezilebilecek “Giyim Kuşam” karma sergisi, giyime dair tüm referanslara sanatçı gözüyle ışık tutacak. Galeri Apel’in kurucusu Nuran Terzioğlu ve sergideki sanatçılardan Elif Süsler’le konuştuk. Giyim çok günlük, hayatın içinden bir mesele. Sergide hangi yönleriyle ele alacaksınız? Nuran Terzioğlu: Hem tarihi, hem siyasi boyutu var. Mao döneminde bir ulus tek tip giyinmiş. Düşünün... Her yönüne değinmeye çalışacağız. Bir kere insanlar sabah kalktıklarında, güne hazırlanıyorlar. O da bir şekilde yerleştirme sanatıdır. Bir estetik kaygısı vardır. Saçını keserken, genç ya da kelli felli gözükmek isteyebilirler. Giyim konusu hep dayatılmıştır. Başkalarının donanımına da karışıyoruz. Bu sergiyi yaparken çok fazla şey öğrendik, normalde düşünmeyeceklerimizi de düşündük. Mesela bir Galeri Apel sıradan bir konuyu sıra dışı yaklaşımlarla inceleyen bir sergiye ev sahipliği yapıyor. “Giyim Kuşam Sergisi” giyinmenin tarih boyunca yarattığı kitlesel ve kişisel etkileri inceliyor. Süsler ve Nuran Terzioğlu. Fotoğraf: Vedat Arık N. Terzioğlu: Bir sürü inanca göre, ilk müdahale, ilk utanç simgesi ya da ilk giysi yapraktır. Bu da bir dayatma. Bana örtünme tartışmaları manasız geliyor. Sonuçta her şekilde örtünüyoruz. Havva anamıza kadar gidiyor. Sanatın giyim kuşamla ilgili bir özgürleştiriciliğinden söz edebilir miyiz? N. Terzioğlu: Bunun tartışılması bile bir özgürleştirici etken gibi geliyor bana. Bir haz duymak vardır. Estetikle alakası olmayan bir şey de aynı şekilde haz verir. Bu çok önemli bence. İlla estetik anlamına gelmez. Moda için de, “dayatma” diyebilir miyiz? N. Terzioğlu: Tabii, içinde kendi dayatmamız da var. Gene haz duyma işine gidiyoruz. Mesela Casablanca’da yönetmen Bogart’ı öyle giydirerek izleyiciyi giysi üzerinden de vurmak istiyor. Şapkası ve trençkotuyla yörüngesine ister istemez alıyor. Bunun gibi afişlerini bile unutamadığımız filmler var. l Elif Süsler (üstte) ve Selin Levy’nin çalışmaları. deyiminden geliyor. Çeşitli okumalara yol açacak. Dev askılar yapıldı, bir de gerçek somondan yapılan giysimiz var. Andersen masallarını hatırladım o giysiyi görünce. Selin Levy’nin Sindirella motifli cam giysileri var. Kıyafetin masalsı yanını da göstermek istedik. Davetiyeniz de çok ilginç. C M Y B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear