Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
3 ŞUBAT 2013 / SAYI 1402 5 Harun Can’ın grubu “Korkuluk” ile ilk albümü: “Bir Hayvan Yaratmak” Çemberde koşan fareler gibiyiz ALİ DENİZ USLU ATAOL BEHRAMOĞLU Babalar ve kızlar İ van Turgenyev’in dilimize “Babalar ve Oğullar” diye çevrilen ünlü romanının adının doğru çevirisi “Babalar ve Çocuklar”dır. Fakat herhalde romandaki “çocuk” kahramanlar “oğul” olduğu için, İngilizce ve Fransızcaya da bizdeki gibi “Babalar ve Oğullar” diye çevrilmiş… Turgenyev gibi bir yazar, romanını adlandırırken Rusça “sınovya” (oğullar) değil de “deti” (çocuklar) demeyi neden yeğlemiş olabilir? Bunun dilden önce sosyal bir olgu olduğunu düşünüyorum. Kız çocukları ikinci plandadır. Çocuklar denildiğinde de akla öncelikle oğullar gelecektir… *** Yukarıdaki yorumumda bir yanılgı payı olabilir. Fakat bir gerçeklik payı olduğundan da kuşku duymuyorum. Bizde bugün de kimi yörelerde kaç kardeşsiniz sorusunun, şu kadar kardeşiz dendikten sonra şu kadar da kız kardeşimiz var diye yanıtlandığına tanık olmuşuzdur… Babalar ya da anneler de çocuklarını sayarken, neredeyse hemen her zaman erkek çocuklarına (oğullara) öncelik tanıyarak yaparlar bunu… Örneğin, bir oğlumuz bir kızımız var gibi… Oğullar her zaman ayrıcalıklıdır… *** Fakat bu ayrıcalık feodal törelerin hâlâ belli ölçüde geçerli olduğu bizimki gibi bir ülkede bile giderek etkisini yitiriyor. Sadece orta tabaka aydın çevrelerinde değil en sıradan halk insanları arasında bile kızlarından öncelikli bir sevgi ve dahası saygıyla söz eden babalara sıklıkla rastlıyorum. Bu olgu hiç kuşkusuz, kızların da artık günü gelince kocaya vararak ana baba ocağından uçacak bir evlilik metaı olarak değil, erkek evlat gibi bir meslek sahibi olacak, bunun için eğitim gören, bağımsız bir kişilik olarak algılanmalarıyla ilgili… *** Bir kız babası olmanın nasıl değerli, ayrıcalıklı, incelikli bir duygu olduğunu, bir kızım olduğunda ve bu eşsiz duyguyu yaşadıkça anlayacaktım. Oğlum olmadığı için karşılaştırma yapamam, zaten buna gerek de görmem. Hiç kuşkusuz o da aynı ölçüde değerli bir duygudur. Fakat babamla ilişkilerimi, onu gerçekten anlayıp yakınlık duyabilmem, onunla gerçek anlamıyla dost olabilmem için ancak kendi kırklı yaşlarıma ulaşmam gerektiğini düşündüğümde, baba kız ilişkilerindeki incelik ve duygululuk farkını daha iyi anlıyorum… *** Bu yazı başlığını bana, sevgili arkadaşım, kardeşim, kuşağımızın ve çağdaş şiirimizin büyük bir ozanının, Metin Altıok’un; biricik sevgili kızına, “ömrünün çiçeği”ne, Zeynep’ine yazdığı mektuplar Metin Altıok’tan Zeynep’e Mektuplar” şu esinledi… “M günlerde “Kırmızı Kedi” yayınları arasında okuyucuyla buluştu… Kitabı tutarken, sayfalarını çevirirken, ellerimin arasında sanki bir babanın örselemekten korkarcasına tuttuğum; okşamak, korumak istediğim yüreği var… Mektuplar 1979’da İzmir’den, daha sonra 197981 yıllarında Metin’in felsefe öğretmeni olarak gittiği Bingöl’den gönderilmiş. Kitap 1982 tarihli iki mektup ve uzun bir aradan sonra 1986’da yine Bingöl’den gönderilen bir mektupla sonlanıyor… Fakat bu kadar değil… Tekrar başa dönüyor, Zeynep’in kitaba önsözünü ve önsözün bir devamı olarak Silivri zindanındaki Tuncay Özkan’a seslenişini bir kez daha okuyorsunuz. Tuncay Özkan, Zeynep’e bir küçük kız kardeş yakınlığındaki Nazlıcan’ın babası… İkisi de babalarına hasretler… Bu ortak hasret bir yazgı yoldaşlığına; onu da aşarak adaletsizlik, zalimlik, kötülük, duyarsızlık karşısında bir omuzdaşlığa, direniş ve dayanışma arkadaşlığına dönüşüyor… Bu arkadaşlık ve babalar ve kızlar arasındaki bu sevgi bağı, bana “Babalar ve Oğullar”da işlenen konudan da daha çağdaş ve bir destan yüceliğinde görünüyor… ataolb@cumhuriyet.com.tr www.ataolbehramoglu.com.tr http://behramogluataol.blogspot.com H arun Can’ı 80’li ve 90’lı yılların çocukları, çizgi film kahramanlarının sesi olarak tanıyor. TRT döneminin unutulmaz pek çok çizgi kahramı onun sesiyle hayat buldu; Voltran’dan Golcü Tsubasa’ya, Ağaçkakan Woody’den Susam Sokağı’na her yerde o vardı. Harun Can şimdi de rock grubu “Korkuluk” ile “Bir Hayvan Yaratmak” albümünü yayımladı. Ama hikâyeleri çizgi filmlerdekilerden çok farklı. İşte anlattıkları... Kimdir Harun Can? Tiyatrolar gününde 27 Mart’ta 1980 yılında doğdum. Henüz altı yaşımda bir sinema filminde oynayarak bu dünyaya girdim. Sekiz yaşımda TRT Ankara Radyosu Çocuk Kulübü’ndeydim. İlk eğitimimi burada aldım. Ecder Akışık, Rüştü Asyalı, Sungun Babacan, Selma Yeşilbağ ve daha pek çok değerli sanatçı tarafından yetiştirildim. Radyoya girmemle birlikte Radyo Tiyatrosu ve Çocuklarla Başbaşa programlarında görev almaya başladım. Bu sırada TRT seslendirmelerine de katıldım, oyunculuk da yaptım. 19961997 yıllarında yine TRT bünyesinde “Çocuk Haber”de haber spikeriydim. “Tiyatrolar gününde doğdum” dedin, konservatuvarda da oyunculuk bölümüne gitmen tesadüf olmamış. Hacettepe Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Oyunculuk Bölümü’nü kazandım. Cüneyt Gökçer, Bozkurt Kuruç, Erdal Küçükkömürcü, Cihan Ünal ve daha pek çok değerli sanatçının tecrübesinden faydalanma imkânı buldum. Seni tanımasalar da sesini unutmak mümkün değil. Hangi çizgi kahramanlara hayat verdin? O kadar çoklar ki... Küçük Golcü (Tsubasa), Voltran'ın yeni çevrimleri, Sailor Moon’daki karakterlerden Umino Gurio’yu seslendirdim. Beyblade’in başrolü Takao var. Woody Woodpecker’i hiç unutmam. Benden önce Alev Sezer konuşmuştu. Nur içinde yatsın. Woody bugüne kadar yaptığım en eğlenceli işlerden biriydi. Scooby Doo da var TRT’de yaptığımız. Ama Woody’nin yeri ayrı. Seslendirme, oyunculuk, spikerlik derken müzik ne ara sızdı hayatına? Üniversite yıllarında müzik bir sığınak olmuştu. Ali Aziz Çölok ile Korkuluk’u kurduk. Fırsat buldukça da sahne alıyorduk. Henüz altı yaşından itibaren sahneler, seslendirme stüdyoları... Bu kadar küçük yaşta diğer çocuklardan farklı işler yapmak tuhaf bir tecrübe olsa gerek? Dev bir sırt çantam vardı, hayatım onun içindeydi. Okuldan çıkıp stüdyoya gidiyordum. Sıradan bir öğrencilik hayatım olmadı. Zaten yalnız bir çocuktum. Bu şarkıları yazma sebebim ne dersen, ittirilerek girdim sayılır müziğe. Yaşadıklarım, gördüklerim, anlatamadıklarım... Hep “yalnızdım” dedim ya, manevra yapma şansım vardı. Kimseye hesap vermiyordum, ailem de beni özgür bırakmıştı. Hayatı dövülerek öğrendim, her anlamda bu böyle. Dövülerek dövmeyi öğrendim. Zaten bu ülkede dövülmeyerek büyüyen çocuk yok, büyüyünce bunu söyleyen de yok! Herkes unutuyor. Grubunun adı “Korkuluk” ama tek kişilik bir grup gibi. Her şeyi sensin.... Neden? Grup da olsanız, aynı işe de emek verseniz herkes aynı rüyayı göremez. Sonuçta müzisyenler de profesyonel işçiler. Zaten bir müzik neferi olmak derdim olmadı, hiçbir yere de ışık götürmüyorum. “Korkuluk” isminin hikâyesi nedir? Korku sahte bir duygu, Sahte bir duygu için, sahte bir insan yaratıyoruz. Korumak için yaratılmış bir beden taklidi, benim için bu durum çok trajik. Ağlayabilseydim şarkı yazmazdım, ağıttır şarkılarım. Öfkeyle yaparım müziği. Çıkar için kimse öfkelenmez ama çıkar için herkes sevebilir. Müzik yapmaya derdimden başka sebebim yok. Korkuluk tek kişilik bir grup dediğin gibi, dinleyici olarak da kimseyi kucaklamak gibi aptal bir sevdam yok. “Bir Hayvan Yaratmak” ilk albüme ismini veriyor. Hepimiz hayvana döndük mü? Herkes sevdiklerini değiştirmeye çalışarak, yontmaya, köşelerini budamaya çalışarak onu ehlileştiriyor. Sistem zaten bize üniformalarını giydirdi. İyice hayvanlaştık, çemberde koşan fareler gibiyiz. O yüzden sistemin sıkıştırdığı beni dinler, her anlamda dövülen adam beni dinler, yalnız olanlar ya da yalnız kaldığını hissedenler dinler. Gerisini de boşver... Felsefesentır Misafir şair Koca çınar olsanız istemem Şiirimin gölgesi bana yeter *** Çapağını alamadığın gecenin Sabahı olmaz derdi babam *** Başını kaldırıp bakmadığın gelecekle Yaşadığın sürece işin olacak sevgilim Mehmet Kıyat Sahibinden Çok Temiz Aşk F elsefe albümüyle müzik âlemlerine merhaba diyen ve müzik marketlerde en çok satanlarda ilk dörde kadar yükselen Gökhan Akar, “Felsefe” ve “Sus” şarkısından sonra üçüncü video klibini yeni single çalışması olan “Sahibinden Çok Temiz Aşk” isimli şarkısına çekti. Gökhan Akar, yeni şarkısı “Sahibinden Çok Temiz Aşk”la aradığı aşkı bulamayanların duygularına tercüman oluyor. Söz ve müziği kendisine ait şarkısında günümüzde artık temiz duygularla beslenen aşkların kalmadığını vurgulayan Gökhan Akar, aşka olan özlemini ve aşk arayışını anlatıyor. Düzenlemelerini başarılı aranjör Mert Ali İçelli’nin yaptığı şarkının mix ve masteringi Tarık Ceran imzası taşıyor. Şarkının video klip çekimleri genç yönetmen Evren Davut yönetmenliğinde bir günde tamamlandı. Ahmet Kaya’ya Mehtap Meral yorumu M ehtap Meral’in ilk albümü “Aşk”, tango ağırlıklı şarkılarında hayatı alıyordu karşısına. Dokunduğu yerde de izini bırakıyordu. Evet, Meral bunu hep tangoyla yapıyor. Çünkü ona göre tangonun baştan çıkarıcı yanı, verdiği cesaret ve tutku. Bu tutku ve cesaretin türkülerde de olduğunu söylüyor Meral. O yüzden ikisini de yanından ayırmıyor. Şimdi de dört büyük ozanın şarkıları Mehtap Meral’in sesinden 6 Şubat’ta Mektup’ta yankılanacak. Ölümsüz ustalar Ruhi Su, Âşık Mahsuni Şerif, Neşet Ertaş ve Ahmet Kaya şarkıları o gece Mehtap Meral’in yorumuyla canlanacak. Geçen yıllara kendi bestelediği tangolarla iz bırakan Mehtap Meral, bu kez köklerine türkülerle selam gönderiyor. Meral, müziğe damgasını vurmuş ustaların şarkılarından oluşan geniş bir repertuvarla Mektup’ta olacak. Mehtap Meral ile türküler; şiire ve tangoya da göz kırpacak. www.mehtapmeral.com Lav sıtori AŞK durağında, SEN varsın diye indim... Mehmet Tuncer Petşop Bir berber dükkanı açtım sonunda. KılKanaat geçiniyorum!... İbrahim Ormancı Misafir çizer: Tayfun Akgül İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına Orhan Erinç Genel Yayın Yönetmeni: İbrahim Yıldız Yayın Yönetmeni: Ayşe Yıldırım Görsel Yönetmen: Aynur Çolak Sorumlu Müdür: Miyase İlknur Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ İdare Merkezi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2 34381 Şişli / İstanbul (0212) 343 72 74 (20 hat) Reklam Genel Müdürü: Özlem Ayden Genel Müdür Yardımcısı: Nazende Körükçü Reklam Koordinatörü: Hakan Çankaya Reklam Müdürü: Beste Paydaş Ertan Rezervasyon Yönetmeni: Onur Tunalı (0212) 251 98 74/75 (0212) 343 72 74 (554555) Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt / İstanbul Cumhuriyet gazetesinin parasız pazar ekidir / Yerel süreli yayın / cumdergi@cumhuriyet.com.tr Utandırma Servisi Başbakan niye insanlara artistlik yapma, diyor? Aktirist olmalarını istiyor da, ondan! Kemal Ateş Fırsat.. Fırsat.. Yeni asgari ücret zammı sahibinden satılıktır. Off The Record Obezler açlardan daha büyük bir yük oluşturuyormuş! Boşuna mı aç duruyoz.. C MY B