Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
2 8 ARALIK 2013 / SAYI 1446 Okula değil, fındığa, nohuta gidiyorlar Mehmet Demir, 15 yaşında. Ailesiyle şehir şehir dolaşıp, mevsimlik işçilik yapıyor. Okulda olması gereken bu zamanda onu yollara düşüren yoksulluk ve yoksunluk, daha iyi bir hayat kurmasına mani olan bir döngüye hapsediyor onu. “PikoloDaha iyi bir geleceğe büyümek” belgeseli mevsimlik çocuk işçileri anlatıyor. Bir de çözüm yolu göstererek... ESRA AÇIKGÖZ “Bizim ömrümüz zaten geldi, gitti, o çocuklar perişan olmasınlar”. O çocuklar, onların, mevsimlik işçilerin çocukları. Yoksulluk ve yoksunluk döngüsünün içinde, çocuk yaşta mevsimlik işçiliğe mahkum edilen çocuklar onlar. Ekonomik ve sosyal nedenlerle ailelerinin peşi sıra şehir şehir, tarla tarla geziyorlar. Kimi bilfiil işçi olarak çalıştırılıyor, kimi bırakılacak yer olmadığı için şehir şehir dolandırılıyor. Çadırlarda, banyo, tuvalet olmadan, yetersiz beslenmeyle boğuşarak hayatta kalmaya çalışıyorlar. Sayıları her insan hakkı ihlalinde olduğu gibi tam bilinmiyor. Devlet için 900 bin, ILO’nun kayıt dışıları da dahil ederek tahmin ettiği rakama göreyse 1.5 milyonlar. Muhtemel, daha da fazla rakam. İşte o rakamlardan biri, 15 yaşındaki Mehmet Garip Demir. Türkiye’nin de altına imza attığı uluslararası sözleşmeler gereğince, 17 yaşın altındakilerin mevsimlik işçi olarak çalıştırılması yasak oladursun, o üç ayını tarlada geçiriyor, ailesiyle birlikte. Bahçeşehir Üniversitesi akademisyenlerinden, yönetmen Deniz Gürgen ve yapımcı Erkut Ertürk’ün onunla yolu Ordu’da “PikoloDaha iyi bir geleceğe büyümek” belgeselini çekerken kesişiyor. Bize onun hikâyesini taşıyan da işte bu belgesel. Mevsimlik işçi çocukların yaşadıklarını ve gasp edilen eğitim haklarının iadesi için yapılabilecek bir yöntemi tanıtıyor belgesel bize. İsteyenler, 10 Aralık, saat 21.00’de Ortaköy Feriye sinemasında ücretsiz izleyebilir Pikolo’yu, ocaktan sonra da www.picolo. co adresinden. Aslında Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) Türkiye Temsilciliği ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı işbirliğiyle, Ordu Valiliği himayesinde nisandan itibaren yürütülen “Ordu İlinde Mevsimlik Fındık Tarımında Çocuk İşçiliğinin Sona Erdirilmesi Projesi”nin bir parçası bu belgesel. Türkiye’de mevsimlik gezici tarım işlerinde çocuk işçiliğinin sona erdirilmesine katkı sağlaması hedefleniyor. O nedenle de belgeselde sadece mevsimlik işçilerle, çocuklarla konuşmakla kalmamış Gürgen, kamu ve yerel yönetimler, bahçe sahipleri, tarım aracıları, eğitimciler ve yöre halkıyla da görüşmüş. Ama biz yine de Demir’e kulak verelim, çünkü o bu konunun ilk elden mağduru. Mehmet Garip Demir “Buraya fındık işine geldik, çalışmaya, para kazanmaya. Üç yıldır fındık topluyorum” diyor. Onun için mevsimler, meyvesebzenin topraktaki döngüsüyle eşdeğer: “Mayıs zamanında şekerpancarına gidiyoruz. O bittiğinde kayısılara. Bu yıl kayısılara gitmedik, ama nohutlara gittik. Oradan da Ordu’ya geldik. Bu yıl çok iş olmadı Ordu’da. Üç gündür evdeyiz, inşallah yarın işe başlarız”. istiyorum. Okula gitmem gerekiyor, ama her yıl çalışmaya geliyoruz. Aslında okulu daha çok seviyorum. En çok da matematiği... Çalışırken okula devam edemiyorum. Para kazanmak için fındık topluyoruz. Bizim borçlarımız var ondan... Okul ihtiyaçlarım, her gün okula gittiğimizde aldığımız harçlığımız var. Onun için ben de aileme bu paraları kazandırıyorum. Ama nasıl olacak bu iş, bilmiyorum ben de”. artık fındık almayacaklarını açıklamaları olsa da bu konuya dair bir adım atılması sevindirici. Proje kapsamında, Uzunisa ve Efirli mevsimlik işçiler için geçici yerleşim alanlarındaki 516 yaş grubu çocuklara, Ordu Valiliği, İl Milli Eğitim Müdürlüğü ve Halk Eğitim Merkezi işbirliğiyle bir ay süresince eğitim verildi. Belki çadırlarda aldılar bu eğitimi ama en azından 252 çocuk okullarıyla bağlarını korudu. Hem daha derine ulaşmayı amaçlıyor proje, “Yoksulluk bir yaşam biçimi; yapılabilecek bir şey yok” inancını taşıyan ailelerde, “Fındık hasatı okula devamı engellemez; bu yüzden sorun fındık hasatı değil” diyen kamu görevlilerinde, “Çocuk işçilerin bana bir faydası yok; aileleri ya da aracılar ısrar ettiği için onları işe alıyorum” diyerek sıyrılan bahçe sahiplerinde, “Yetişkinler böyle zor durumdayken çocuklar da kendi sıralarını beklemek zorundalar” diyen aracılarda algı değişimi yaratmayı mesela... Bu amaçla şimdiye kadar, mevsimlik işçi olarak çalışan 330 aileye, 22 tarım aracısına, 104 fındık bahçesi/ekim alanı sahibine, üç büyük fındık sanayicisi firmasına ve sekiz toptancıya ulaşılmış. Seneye daha da artacak sayılar, eğitim alan çocuklar da. Ancak yapılması gereken daha çok şey var. Çocukları da onun gibi mevsimlik işçilik yapan Cano Erez’in sözleri çözüm için bunların yetmeyeceğinin kanıtı: “Çocuk okuyacak! Nerede çocuk okuyacak? 11. ayda çıkıyorum, 12. ayda eve gidiyorum. O çocuğu kime bırakacağım? Nenem mi var, dedem mi var, halam mı var; orada? Kimin kapısına atacağım yetim gibi? 1.5 milyar yol parası verip geliyorum on kişiyle. 1.5 da dönüş parası. Onu çalıştırmazsam o parayı nasıl kazanacağım? Zaten burada kazandığım 5 milyardı, 3 milyar gitti mi, 500 de yedik mi, 1.5 milyar parayla geri dönüyorum. Niye geliyoruz? Mecbur. Bin kilometreyi kat edip geliyoruz buraya. Ölüm kalım meselesidir bu yol.” Üstelik sorun sadece fındık üretimiyle sınırlı değil, unutmamakta yarar var. l MURAT GÜRKAN GÜLCAN (Gazi Üniversitesi Eğitim Yönetimi Teftişi Planlaması ve Ekonomisi Öğretim Üyesi) Çözümün yolu eğitimden geçiyor Mevsim işçiliğinde çocukların çalıştırılmasıyla mücadele tek bir koldan başarılamaz. Bu sorunun kültürel, ekonomik, sosyal boyutları var. Çocuk işçiliğinin sorununu çözümünde en güçlü silah, eğitimdir. Çünkü çocuk eğitimine devam ediyorsa ve eğitimle bağı güçlüyse, ne aile onun bir yerde emeğini sömürmek için girişimde bulunabilir, ne de çocuklar buna istekli davranır. Aksi halde çocuklar bu ağır çalışma temposunu oyun bile sanabiliyorlar. Bakın, Ordu’da hayata geçirilen projede, 1415 yaş grubu çocuklarımız da eğitim aldı ve çocuklar ailelerini kendileri ikna ettiler, “Ben bu sene fındığa değil, okula gideceğim diyerek”. İş gücü anketlerinin sonuçlarına göre 97 yılının sonunda Türkiye’de 1.5 milyon çalışan çocuk tespit edilmişti. 8 yıllık kesintisiz eğitim yürürlüğe konulduktan sonra, bu rakam düştü. Çocuk işçilikle mücadele için 20’ye yakın proje yapıldı ve en büyük ilerleme 8 yıllık eğitimle sağlandı. Ancak sonra sistem değişti, 4+4+4 nedeniyle şimdi dışarıdan okuyabiliyor çocuklar. Bu nedenle büyük bir boşluk oluştu. Bir önemli nokta da, bahçeye çalışmaya hiç gitmemiş çocuğun okulla bağını korumak daha kolay. Bu nedenle önleyici önlemleri arttırmamız lazım. Ordu’daki proje de bunu başarıyor. l Başlıyor da, sabahın altısında açıyor gözlerini. 6.30’da kamyona atlayıp tarlaya varıyor. Bir saat sonra kahvaltıya oturuyor, öyle geniş geniş değil ama bekleyen işlerin olduğu bilinciyle. Sonra yeniden dalıyor ağaçların arasına, fındık peşine. Bir saatlik öğlen yemeği vakti gelene kadar çalışıyor. Yemekten sonra ikindide bir 15 dakikalık istirahat dışında hiç durmadan, 18.00’e kadar fındık topluyor. Akşam olup da kamyon geldiğinde, evlerine, naylon çadırlarına dönüyor. Yarına yeniden aynı iş yorgunluğunun çökeceği çocuk bedenini dinlendirmek için. Oysa okulda olması lazım Demir’in. “Derslerim çok iyi” diye başlıyor anlatmaya, “Beşinci sınıftayım. Büyüyünce futbolcu olmak Nereden bilecek; bir devletin çözemediği, çözmediği bir sorunun yanıtını o nasıl verecek? Yine de çözüm için çalışılmıyor da değil. “Ordu İlinde Mevsimlik Fındık Tarımında Çocuk İşçiliğinin Sona Erdirilmesi Projesi” bu çalışmalardan biri. Her ne kadar Çalışma Bakanlığı’nı adım atmak zorunda bırakan nedenlerden biri, Hollanda, İsviçre gibi ülkelerin, çocuk işçilik olduğu için, dünya fındığının yüzde 7580’ini karşılayan Türkiye’den NEJAT KOCABAY (ILO Program Yöneticisi) Sürdürülebilir bir çözüm ILO’nun Çocuk İşçiliğinin Sona Erdirilmesi Uluslararası Programı (IPEC) 1992’de çocuk işçiliğinin kademeli olarak sona erdirilmesi hedefiyle kuruldu. IPEC yaklaşık 100 ülkede çocuk işçiliğiyle mücadele faaliyetlerini yürütüyor. Türkiye, IPEC programına katılan ilk altı ülkeden biri. Dünyada 83 milyon çocuk çok kötü şartlarda çalışıyor. Sorunun yoğun yaşandığı kıtalar, Afrika ve Asya. Ancak Portekiz, İtalya, İspanya gibi Avrupa’nın ileri diye tarif edilen ülkelerinde de var bu sorun. Türkiye’de 20 yıldır çocuk işçiliğiyle mücadele ediliyor. 1994’te 4 milyon olan çalışan çocuk sayısı, 99’da 1.600 bine düştü, 2006’daysa 893 bine. Takip edilemeyen 400500 bin çocuk olma ihtimali de düşünülürse, neredeyse 1.5 milyon çalışan çocuk var, demektir. Bunun ne kadarı en kötü biçimlerde çocuk işçilik yapıyor, bir veri yok maalesef. Altır yıldır aynı sayıda kalındı, değişiklik yok. ILO 2008’e kadar yoğun şekilde destekliyordu Türkiye hükümetini. 2008’den sonra iyi mücadele edildiğini düşünerek çekildi. İhtiyacı olan başka ülkelere yöneldi. IPEC çekildiği için çocuk işçiliğinde gerileme olmuyor, diyemem tabi. Göç ve tekrar eden yoksulluk döngüsü, kente göçülse de kent mesleklerine uyum sağlanamaması, nüfus artışıyla devamlı Mevsimlik çocuk işçiler, okuldan uzak kalınca başka bir gelecek hayalleri olamıyor. yeni çocukların eklenmesi... Pek çok nedeni var bunun. Küresel krizi de göz ardı etmemeliyiz. Çok iyimser olmaya gerek yok, ama çok kötümser bir durum da yok, diye düşünüyorum. Türkiye hükümeti, ILO’nun desteğiyle 2015’e kadar en kötü biçimlerde çocuk işçiliğinin (EKBÇİ) ortadan kaldırılması için Ulusal Zamana Bağlı Politika ve Program Çerçevesi (ZBPPÇ) hazırlamıştı. Bu çerçevede, mevsimlik gezici tarım işçiliği, kayıt dışı kent ekonomisinde çalışma ve sokakta çalışma öncelikli müdahale gerektiren çalışma alanları olarak belirlendi. “Ordu İlinde Mevsimlik Fındık Tarımında Çocuk İşçiliğinin Sona Erdirilmesi Projesi”yle mevsimlik gezici tarım işlerinde çocuk işçiliğinin sona erdirilmesine katkı sağlanması hedefleniyor. Bu proje kapsamında Çalışma Bakanlığı, beş kişiyi görevlendirdi. Verilen bir alana eğitim alanları kuruldu. Böylece, çocukların en büyük sorunu olan okuldan ayrı kalma süreci telafi edildi. Proje seneye de devam edecek, daha iyi bir şekilde ilerleyeceğini düşünüyoruz. Biz ILO olarak devamlılığını garanti altına aldıktan sonra kademeli olarak geri çekileceğiz. Sürdürülebilirlik için sahiplenilmesi gerekiyor bu sorunun. Biz bu projenin sürdürülebilirliğine inanıyoruz. Çalışma Bakanlığı buna benzer bir proje daha oluşturdu. Adana’da, Kocaeli’nde, Giresun’da, Şanlıurfa, saha çalışması yapılıyor şu an. Ordu’daki pilot proje oldu. l C M Y B