24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

13 EKİM 2013 / SAYI 1438 7 Öfkeli makarna (Penne all’Arrabbiata) Bu makarnanın İtalyanca adından dolayı hep Araplar ile ilgisi olduğu düşünülüyor ama aslında ismini öfkeli anlamına gelen “arrabbiata” acısı bol sosundan alıyor. Elbette acısını istediğiniz gibi ayarlayabilir, kendi “kızgın”sosunuzu yaratabilirsiniz. Hazır Barilla markasını almayın da, ayırımcılığa alet olmayın yeter. 1 paket 500 g kalem (penne) makarna, 750 g olgun domates, 67 çorba kaşığı sızma zeytinyağı, 34 diş sarımsak, 34 adet kuru Arnavut biberi, 1 avuç fesleğen veya ince kıyılmış maydanoz, tuz Sarımsakları soyun ve ince kıyın. Domatesleri soyun ve ufak doğrayın. Bir tencerede sızma zeytinyağını koyun, orta ateşte ısıtıp sarımsak ve ufaladığınız acı biberleri çevirin. Sarımsağın yanmamasına çok dikkat edin. Sarımsak kokusunu salar salmaz domatesleri ilave edin, bir tatlı kaşığı tuz ekleyerek kapağı açık olarak pişmeye bırakın. Yaklaşık ½ saat, 45 dakika içinde suyunu iyice çekip sos kıvamına gelecektir. Çok büyük bir tencerede suyu bir çorba kaşığı tuz ile kaynatın. Kalem makarnayı ekleyin ve yaklaşık 1012 dakika (paket talimatına bakın) hafif diri kalacak şekilde pişirin. Fesleğen yaprakları veya kıyılmış maydanoz ile servis yapın. Bu makarnanın tadı acısından gelir, peynire gerek yoktur ama isterseniz rende Parmezan peyniri de koyabilirsiniz. l Muhafazakâr makarna ve muz daha önce ırkçı senatör Roberto Makarnanın da muhafazakâr Calderoli’nin “Ona bakınca orangutan olanı mevcutmuş. Son günlerde görüyor gibi oluyorum” ifadesiyle İtalyan ve dünya basını bir makarna hakarete uğramış; bir başka Kuzey skandalını tartışıp duruyor. Ligi üyesinin Kongo asıllı bakanın “Makarnalarımızı eşcinseller yemesin kökenini ima ederek hükümeti biz bir aile markasıyız” diye ortaya ‘Bongo bongo’ kabinesi olarak fırlayan Guido Barilla’nın yersiz nitelemesi bardağı taşıran son damla zamansız çıkışıyla aile de, marka olmuştu. Ama ne yazık ki İtalya’da aynı da son derece zor bir durumda AYLİN ırkçı çizgide kesişen nicesi bulunuyor. kaldı. Söz konusu vaka bir radyo ÖNEY TAN Nitekim parti ileri gelenlerinden ilham röportajı sırasında gerçekleşmiş. alan bir yandaşın bakana muz atarak Guido Barilla reklamlarında hiçbir desteğini göstermesi durumun vahametini ortaya zaman eşcinsellere yer vermeyeceklerini çünkü koyuyor. Cecile Kyenge ise bu duruma utandırıcı geleneksel aile yapısını benimsediklerini söylemiş, bir yanıt vermekte gecikmedi. Yiyecek israfına sonra da hızını alamayıp, daha da doğrusu dikkati çekerek Afrika’daki açlık dururken muz çenesini tutamayıp, “elbette ‘gay’ler diğer fırlatmayı sorumsuzluk olarak niteledi. Birçok markaları yiyebilirler, kimseyi rahatsız etmedikleri İtalyan bu olaydan hicap duyarken fütursuzca sürece” gibi makarna skandalının tuzunu biberini fikir beyan edenler de eksik olmadı. En fecisi ise tamamlamıştı. İtalya’da özellikle geleneksel olma Friuli bölgesinde tanınmış bir şarap üreticisinden iddiasındaki hamurişlerinin pazarlanmasında geldi. Fulvio Bressan, bakana “sporca scimmia geleneksel aile imajı son derece sık kullanılıyor. nera pis kara maymun” diyerek bir başka Bisküvi markası Il Mulino Bianco yıllardır rezalete sebep oldu. İnternette hızla yayılan varlığını kırsal kökenli mutlu aile kurgusuna borçlu. skandal sonucu firmanın ciddi bir imaj kaybına Gerçekte bisküvi üreticisiyle alakası olmayan uğradığını söylemeye gerek yok. Bressan’ın bir Beyaz Değirmen görüntüsüyle kendilerine aslında var olmayan bir tarih yazdılar. Ünlü film yönetmenleri Ennio Morricone ve Oscar ödüllü Giuseppe Tornatore ikilisinin kurgusuyla 199096 yılları arasında yürütülen son derece başarılı bir kampanya ile “Beyaz Değirmen” markasını adeta masal gibi ideal bir İtalyan ailesi etrafında şekillendirdiler. Bunu örnek olan pek çok marka, özellikle geleneksel İtalyan mutfağının temsilcisi konumunda olan makarna reklamları sürekli aynı temayı işliyor. Barilla’nın bu imaja sahip çıkayım derken ayırımcı bir konuma düşmesi ise tam bir PR kazası, büyük bir talihsizlik, ürettiği Mastri Vinai şarapları ülke çapında boykota ancak İtalya’da giderek artan muhafazakârlık, uğradı, Bressan ise ciddi şarap çevrelerinde ve hatta ırkçılık dalgasının da işaretçisi. dergilerinde ağır eleştirilere uğradı. İtalya’da son zamanlarda yiyecek içecek Aslında benzer tartışmalar İtalyan kamuoyunu dünyası benzer skandallar ve ayrımcı tavırlar hep meşgul ediyor. Bundan yıllar önce de ile çalkalanıyor. Muhafazakâr makarna kebap karşıtı bir girişim olmuştu. Özellikle tarihi tartışmasından daha da beteri geçen temmuz kent merkezlerinde etnik yiyecek satan yerleri ayında “muz vakası” olarak yasaklamaya yönelik hareket, kebap ve Arap kayıtlara geçti. Adriyatik işi falafel satan yerlerin giderek popüler olması kıyısındaki Ravenna, nedeniyle ırkçı bir hareket olarak algılanmıştı. Cervia’da konuşma yapan Yerine göre sağcı ve ırkçı grupların, kimi zaman da bir bakana Kuzey Ligi taraftarı solcu belediyelerin arka çıktığı bu yaklaşımlar, biri tarafından muz fırlatılması aslında daha çok tarihi dokuyu ve büyük tepkiye sebep olmuştu. Söz geleneksel mutfağı korumaya yönelik konusu bakan Cecile Kyenge’nin çabalardı. Yemek kültürünü korumak bizdeki sevimsiz ifadeyle “bayan” adına Amerikan hamburgercilerini olması ve dahası zenci olması de kentin tarihi yapısı krizin çıkış noktasıydı. Kuzey Ligi içinde görmek olarak bilinen aşırı sağcı ırkçı grubun istemeyen göçmenlere karşı tavırları zaten bu yaklaşım malum. Entegrasyondan sorumlu en ırkçı ilk siyahî bakan Kyenge, Güneş Hüner Saatle yaşayan adamın zamandan öğrendiği... ESRA AÇIKGÖZ G kesimlerle, en solcu kesimleri aynı çizgide buluşturuvermişti. İtalyan usulü renkli ve eğlenceli tepkiler ise gelmekte gecikmemişti. Amerika’da zencilerin kâbusu olmuş olan KluKluxKlan örgütüne atfen KusKusKlan ağı kuruluverdi. İtalya’ya en çok göçmenin geldiği Magrip ülkelerinin milli yemeği olan kuskus, etnik yemekler yaparak eğlenen ve etnik partiler düzenleyen bir gruba ilham vermişti. Allah’tan İtalya espriden ve renkli tepkilerden yana hiç sıkıntı çekilmiyor. Nitekim Barilla’nın talihsiz çıkışından sonra makarna markasını makaraya alan sayısız espri türedi. ‘Neşeli’ fiyonk makarna Farfalle ile erkeklik simgesi Maccheroni’lerin el ele sarmaş dolaş zıpladıkları, Mevlana benzeri bir yaklaşımla, ‘Ne olursan ol, yeter ki makarna sev!’ sloganlarıyla dolu rakip reklamlar bir anda ortalığı sardı. İyi ki bizde makarna Türk icadı olarak görülmüyor. Maazallah tesettürlü makarna yapmaya kalkanlar bile olurdu. Gerçi mutfağımızda bu da yok değil. Pilav malum her yemeğin tamamlayıcısı ama onun da çarşaflısını yapmayı başarmışız. İlginç bir tesadüf bizim muhafazakâr pilavımız First Lady’nin memleketinden. Siirt’in meşhur perdeli pilavı, çarşaf gibi bir hamur feracesinin ardında saklanıyor. Neyse ki şimdilik mutfağımızdaki muhafazakârlık bu örnekle sınırlı kalıyor, siyaset pek de yemeklerimize bulaşmıyor. Yoksa kim bilir halimiz nice olurdu! l aylinoneytan@yahoo.com Çayın yanında UNO kurabiye U NO, tüketicilerine ekmek çeşitlerinin yanında farklı damak tatlarına uygun yeni lezzetler sunuyor. Çikolata kremalı kruvasan, kruvasan, elmalı tart ve biscotti gibi tatlı atıştırmalık ürünleri tüketicileriyle buluşturan UNO, unlu mamullerdeki ustalığını bu kez birbirinden leziz kurabiye çeşitleri ile gösteriyor. UNO kurabiye ailesinde; damla çikolatalı kurabiye, un kurabiyesi, mozaik kurabiye, kömbe ve üzümlü kurabiye olmak üzere 5 farklı çeşit bulunuyor. Gevrek yapısıyla tadına doyamayacağınız kurabiye çeşitleri, 300 gramlık paketlerde satışa sunuluyor. l üneş Hüner, 50 yıl önce bu işe başladığında Türkiye pazarının yarısına sahip olan bir şirket yaratacağını hayal dahi etmemişti. Sadece geçimini sağlamakla meşguldü aklı, onu cesur kararlara yönelten de işte bu “açlık” oldu. Sekiz yaşında Mahmutpaşa’da lastik toka, okulda o dönemin meşhur çizerlerinden Ramiz Gökçe’nin “Tombul Teyze” dergisini satarak başladı ticaret hayatına. “Hep bir şeyler sattım, hep bir şeyler kazanmak zorundaydım çünkü yaşamak için” diyerek hatırladığı yıllar bunlar, “Ailemin verdiği para yetmezdi, hayatımı idame ettirmem gerekiyordu. İhtiyaçlar çalışmayı getiriyor”. Askerliğini bitirdiğinde tekrar, tek bildiği işe döndü Hüner; ticarete. Bir ortakla kurduğu girişim pek de iyi gitmeyince saat tamirine başladı. Sonra yedek parça ithalatına, sonunda da mümessilliğe. “Saatle 50 yıllık arkadaşlığımız böyle başladı, devam ediyor. Askerlikten sonra Türkiye’de hiç yapılmayan bir şeyi yapıp saatlere çerçeve yaptım. 4050 sene önce Türkiye’de beni tanımayan saatçi yoktu bu nedenle. O zamanlar saat çok olmadığından tamiri önemliydi. İthalata başladığımdaysa, ‘Türkiye’nin 70 cente muhtaç olduğu zamanlardı’, zordu” diyor. Sözünü ettiği yıllar, 70’ler. İlk firması Raymond Weil’i 1976’da buluyor Hüner, Cenevre’de tesadüfi girdiği bir apartman dairesinden Weil’in Türkiye temsilcisi olarak çıkıyor. Sonra ona, 88 Rue Du Rhone ve Lacoste ekleniyor. Bu markalara birkaç ay önce bir yenisini ekledi Hüner: Scuderia Ferrari. İkonik İtalyan spor araba üreticisi ve dünyanın en başarılı Grand Prix yarış takımı Ferrari ile üretim anlaşması yapan Movado Group Türkiye pazarında Günsal Saat’le anlaştı. Hâlâ ilk günkü kadar heyecan duyuyor yeni bir saatle tanışmaktan Hüner, “Scuderia Ferrari Koleksiyonları’nın kalp ve ruhunu Scuderia Ferrari yarış takımı oluşturdu. Koleksiyonlarımız, yeni ve zor hedeflere ulaşma tutkusu, isteği ve bağlılığını paylaşanlara adandı. Tasarımda, Scuderia Ferrari yarış arabalarının incelikli detaylarından esinlenildi. Kısacası çok özel koleksiyonlar hazırlandı. İnanıyorum ki Scuderia Ferrari Saatleri Türkiye’de de ses getirecek” demesi bundan. Üstelik saat sadece zaman gösteren bir alet değil Hüner için, istemeden verilen bir kartvizit. Peki saatin oluştuğu 365 parçayı bir bir tanıyan, 72 yılı devirmiş bu adamın zamandan öğrendiği en kıymetli şey mi? “Neyi öğretti biliyor musunuz; en çabuk tüketilen nimet olduğunu! Onu iyi geçirmeyi bir görev addediyorum kendime. Biliyorum ki, bugün bir sonraki hayatımın ilk günü. Geçmiş bitti. Her güne böyle başlıyorum. Başka çaresi yok. Ama yine de söylemeliyim ki, zaman bana iyi davrandı”. Üstelik harcadığı yıllara dair hiç pişmanlığı yok, “Kimseyi kandırmaya, rızkım olmayan hiçbir şeyi almaya çalışmadım, hemen hemen hiç yalan söylemedim. Herhalde başkalarının parayla başaramadığı işleri parasız yaptırma imkânım, bunun, yarattığım güvenin getirisi. Tekrar filmi geriye sarsak yine aynı şeyleri yapardım. Ama bugün cesaret edebilir miydim o gün yaptıklarıma, onu bilmiyorum” diyor. l Cep telefonu çocuklar için zararlı mı? C ep telefonu ve bilgisayar yok. Bu sorunun cevabını araştırmalar kullanımının yaşı giderek sonuçlanınca alacağız.” düşüyor. Çocuklara çok Cep telefonları ve bilgisayarların, küçük yaşlarda cep telefonları alınıyor, çocuklara zarar verip vermediği, belki evlerde, okullarda bilgisayar kullanımı önümüzdeki yıllarda kesin olarak artıyor. Cep telefonu ayrı konu ama ortaya çıkarılır. Çoğumuzun eğitimde bilgisayar kullanımı elbette 7/24 yapışık yaşadığımız yararlı, gerekli. Peki ama bütün bu bu ürünlerin, umarız ki ne FİGEN yüksek teknoloji ürünleri, çocuklara ne de yetişkinlere ATALAY çocuklarımıza zarar veriyor mu? zararı vardır. Ama temkinli Türkiye Eğitim Gönüllüleri olmanın da kimseye Vakfı’nın düzenlediği Nirun Şahingiray zararı olmaz! En iyisi çocuklara cep Uluslararası Eğitim Forumu’nda konuşan telefonlarını mümkün olduğunca geç Imperial College London Tıp Fakültesi Halk almak! Tamam, “çevre baskısı” büyük, Sağlığı Ana Bilim Dalı öğretim üyesi Sir Roy sınıfta herkesin cep telefonu var! Ama Anderson’a bu soru soruldu. Anderson da bu çocuğunuza, “sınıftaki tek cep soruyu şöyle yanıtladı: telefonu olmayan çocuk” olmanın “Bu sorunun tek bir cevabı var: Bilmiyoruz! Bu farklılığını anlatabilirseniz, belki konuda çalışmalar devam ediyor ama henüz bir iphone5’le değil, cep telefonu sonuç yok. Küçücük çocukların ellerinde ipad, olmamasıyla övünür, kimbilir! l cep telefonları var ama bunların onlara zarar verip vermediği hakkında şu an itibariyle bilgimiz figenatalay@yahoo.com Elde oyuncak olmasın Cep telefonları ve bilgisayar kullanımı ile ilgili minik öneriler: Cep telefonu almayı 1314 yaşına kadar geciktirin. Aldıktan sonra da elinde oyuncak olmasın, gece açık kalmasın. Cep telefonunu kulaklıkla kullanması için teşvik edin. Bilgisayar sürekli açık olmasın, oyun ve sosyal medya amaçlı kullanımı sınırlandırın. Kablosuz ağları uzun süreli kullandırmayın. TEGV’de yeni etkinlik yılı Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı’nın (TEGV) 20132014 Etkinlik Yılı başladı. İlköğretim çağındaki tüm çocuklar, etkinlik noktalarına bekleniyor. TEGV’in Türkiye geneline yayılmış 83 etkinlik noktası, çocuklara, eğlenceli ve aktif öğrenme ortamları sunuyor. Birçok farklı alanı kapsayan eğitim içerikleri, yeni okula başlayan çocukların yeni eğitim sistemine uyumlarını kolaylaştıracak programları da kapsıyor. l C M Y B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear