Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
18 KASIM 2012 / SAYI 1391 Endüstriyel tekinsizlik benim müziğim HAYKO CEPKİN Hayko Cepkin’in yeni albümünün ismi “Aşkın Izdırabını...” Yine trafiği yoğun, metaforu bol bir albümle karşımızda. Cepkin’e göre albümün hissiyatı erotik hatta çok seksi. Teması aşk olan albümde şarkılar da aşkın sıkıntılı, takınlı ve hastalıklı süreçlerine göndermeler yapıyor. H ayko Cepkin, klavye krallığından mikrofona geçip sahneye çıkmaya karar verdiğinde ilk “Sakin Olmam Lazım” albümünü yayımlamıştı. Ağır ağır ama emin adımlarla yükseldi. Sonra da “şiddet içerikli hafif Batı müziği” dediği “Tanışma Bitti” ve ardından da ölüm temalı “Sandık” geldi. Şimdi ise yine sert bir virajı döndüğü albümü “Aşkın Izdırabını...” raflarda. Biraz zamanda geriye gidelim. Klavyeden mikrofona ve sahneye geçişinin kırılma noktalarıyla başlayalım. Türkiye’de klavye kültürü yokken tam 12 yıl bu işi yapmıştım. Sonra aranjör ve düzenleyici yeteneğim keşfedildi. Henüz 22 yaşımda Müslüm Gürses ve Murathan Mungan’ın albümleri emanet ediliyordu bana. Müziğe dersen ona da babamın aldığı “Casio CT647” ile başlamıştım. Dediğim gibi, o zamanlarda klavye altyapısı yok denecek kadar azdı. “Synt” klavyeler kullanılmıyordu. Ben de bu klavyelerden temin etmeye, üstüne kendi düzenlemelerimi yapmaya başladım. Artık klavyeyi bir gitar gibi müziğe dahil edebiliyordum. Bir dönem sonra da piştiğimi düşündüm. İlk sahneye çıktığımda ismimi kullanmıyordum bile! Tuhaf tuhaf işler yapıyordum. Sonra Hakan Kurşun’la ALİ DENİZ yaptığım 10 dakikalık toplantı bana şimdinin USLU kapılarını açtı. Yeni albüm “Aşkın Izdırabını” dinlemeden anlatmak zor. Sınırlarda vokaller, bol metaforlu anlatımlar ve karanlık melodiler. Derdin neydi? Karanlık, aydınlıktır benim için ve ben neyi dinlemeyi seviyorsam onu yapıyorum her zaman. Müziklerimde de trafiği belli olmayan, girişi çıkışı karışık armoniler beni tatmin ediyor. Zaten kaosu, çarpışmayı ve kutuplarda olmayı seviyorum. Endüstriyel tekinsizlik benim müziğim. Zaten ben hep albümlerimin ruh halini taşıyorum. Mesela “Sandık”ta ruh halim dipteydi, albümün ölüm teması üstüme sinmişti. “Aşkın Izdrabını” ise kinaye dolu bir hiciv albümü. Erotik, hatta çok seksi. Metaforları akıl karıştıran cinsten. İşin özü majör bir albüm değil, karanlık ama anlatımı pis pis sırıtıyor. Zaten büyük oranda aşk şarkıları ile alay ediyorum. Şarkıların isimlerinden bazıları şöyle; “Paranoya”, “Geç Kaldım”, “Platonik”, “Kabulleniş”, “İçgüdü”, “Tek Gecelik”, “Tükenmiş”, “Takıntı”, “Kıskançlık” ve “Boynuz”. Aşkın hallerini farklı bir şekilde mi anlatmayı denedin? Bunların hepsi hastalık isimleri! Aslında aşk bir hastalık, bunlar da evreleri belki. Bulaşması, nekahat dönemi, büyümesi, yayılması, zehirlemesi... Albümü yaparken, şarkı sözlerini yazdıktan sonra psikiyatristlere danıştım doğru tanımlamalar yapmış mıyım diye. İyi dönüşler aldım. Albüm kapağında kendini boğuyorsun ve dilin dışarıda... Yasal bir intihar bu. Bir de ne çekersek dilden çekiyoruz, dil yarasından... Her kötülük önce ağızdan çıkıyor, dökülüyor dilimizden. “Sandık” albümünden bu yana iki buçuk yıl geçti. Bu dönemde konserler verdin, televizyon programı yaptın, her fırsatta uçağa binip parüşütle atladın. Peki, “Aşkın Izdırabını” ne ara tamamladın? Müzik sürekli kafamda dönüyor, sesler duyuyorum. Bir şekilde çalıyor ve söylüyorum. Onu tek bir yerde susturabiliyorum; uçaktan atladığım ve inişe geçtiğim zaman! Extreme sporlar benim için büyük bir kaçış, zaten artık lisanslı bir profesyonelim. Türk Hava Kurumu'na bağlıyım. Atlama anında ve havadayken, uçmak ve heyecanlanmak dışında hiçbir şey düşünme şansın yok. Yanında yalnızca rüzgârın uğultusu var, onun müziği de ayrı bir zevk. Sahneye paraşütle inmeni bekliyorum. Sanırım senin de kafanda var bu? Elbette, sürekli aklımda. Tabii bu yalnızca benimle ilgili bir durum değil, bir sürü izin ve kalabalık bir ekibin desteği gerekli. Nokta hedefe inebilmek zor ama ben grupta Türkiye hedef şampiyonuydum. Yani her şeyim tamam! Ben sahnede ve havada özgürüm... Geçen sezon “ExtremeG” ile sıra dışı spor üzerine bir televizyon programı yapıyordun. Yeni bir proje var mı? Program tuttu, çünkü ben sunucu değil eylemciydim. O sporları gerçekten yapıyorduk, bir ünlüyü alıp dağ tepe geziyorduk, azgın nehirle boğuşuyorduk. Onun devamını getireceğiz. Hem benim daha yapacağım tam 44 tane “saçma, tuhaf ve sıra dışı” spor var! Efsane Kurtalan Ekspres ile “Yeni Bir Gün”ü söyleyip, onlarla sahne aldın. Çok iyi oldu bu buluşma. Önümüzdeki günlerde bu tarz bir şey var mı? Kurtalan Ekspres ile çocukluğum geçti, hayalimdi onlar. Yıllarca rodiliklerini yaptım, sahnelerini taşıdım, hatta saçlarımı uzattım... Benim için anlamları büyük. Hele Ahmet Güvenç beni ne zaman arasa içim titrer heyecandan. Bence sırada Moğollar var. Cahit Abi’yle konuştum ve onlarla her şeyi yapmaya hazırım. alidenizuslu@gmail.com C MY B