Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
6 Tiyatro: Arianna Sevda Yolu 20 MART 2011 / SAYI 1304 Sevda yolunda bedel ödenir ESRA AÇIKGÖZ rianna Sevda Yolu, aşkı için ailesini ve memleketini bırakmayı göze alan bir genç kadının hikâyesi. Oyunun oyuncuları, Filiz Kutlar, Neslihan Ayşe Öztürk ve Ahhan Şener, aşkın yaşamdaki yerinin ne kadar önemli olduğunu hatırlatıyor bize. Oyun için kesinleşen tarih, 11 Nisan. Yer, Beyoğlu’ndaki Maya Sahnesi. Gerisini Filiz Kutlar anlatıyor. Neden Arianna oyununu seçtiniz? Birkaç yıl önce aynı yazarın Bilitis’in Şarkıları oyununu Fransız Kültür Merkezi’nde oynamıştım. Çok sevdiğim bir yazar olan Pierre Louys’un bu defa gene başka bir mitoloji efsanesini, Arianna’yı yazmış olması ilgimi çekti. Bu oyunu talyan oyuncu arkadaşım Jole Rosa önerdi. Arianna’nın hüzünlü aşk ve aldatılış öyküsü, yazarın o öyküyü günümüze uyarlarken getirdiği yorum beni derinden sarstı. Yazarın kendisinin de A şünmedim hiçbir zaman. Hatta çok zor zamanlarımda yaşadığım o büyük mutluluk bana teselli oldu. Bu güzel duyguyu hiç yaşamadan ölen insanlar olduğuna eminim ve o güzellikleri yaşamış olmak her şeye değer. Yaşam ve ölüm arasında kısacık süren ama bedelinin büyük olduğu bir aşk hikâyesi bu. Arianna ödüyor bedeli de. Sizce bu aşk hikâyesi günümüz dünyasında nasıl bir yerde duruyor, nereye düşüyor? Yaşamla ölüm arası zaten hep kısacık bir zaman bence, hep birilerinden duyarız “hayat çok kısa ya da koca yaşam nasıl geçti gitti” sözlerini. Kendimizi hayatın akışına kaptırıyoruz ve hayat akıp gidiyor parmaklarımızın arasından ama yaşam da bu zaten. nsanlar olduğu sürece aşk, mutluluk, acı, aldatma ve terk ediliş hep olacak. Yaşamdaki güzel şeylerin değerini ancak o acılardan, zor anlardan geçtikten sonra anlıyoruz. Tekrar oyuna dönersek; oyunun sonunda Tanrı Dionisos, Kulise doğdum, başka meslek seçemezdim Özge Borak, tanınırlığı televizyondan sağlamış olsa da sekiz yaşından bu yana tiyatro sahnesinde. Bu sezon da Kabare müzikali ve Doğum Günü Partisi oyunuyla izleyiciyle buluşuyor. Televizyon dizilerine yeni yayın çok derin aşklar yaşadığını düşünüyorum, başka türlü bu derin duyguları anlatamaz. Rosa ile oynamaya karar verdik. stanbul Uluslararası Tiyatro Festivali’nde Memé Perlini’nin rejisiyle talyanca ve Türkçe olarak iki bölüm halinde oynadık. Şimdi de Neslihan Ayşe Öztürk’le tamamen Türkçe olarak oynuyoruz. Festivalde Dionisos’u oynayan Edip Tepeli de yine bizimle birlikte. Bu oyun sizin için ne ifade ediyor? AriannaSevda Yolu’nda derin bir aşk şiirsel bir dille anlatılıyor. Bu ünlü hikâyede Theseus’a âşık olan Arianna gözünü kırpmadan ailesini ve ülkesini terk etmeyi göze alabiliyor. Benim yaşamımda da tutkuların ve aşkın önemli bir yeri var. Bir şeylerin peşinden gidebilen insanları severim. Bu oyuna hemen gönlümün kaymasında bunların etkisi oldu sanırım. Yaşamda her şeyin bir bedeli olduğuna inanıyorum, önemli olan bu bedelleri ödemeye hazır olmak, bir şeylerin ardından gidebilmek, yoksa yaşamış olmayız ya da bir kayadan hiç farkımız kalmaz. Arianna da büyük bir bedel ödüyor sonunda. Ben de çok büyük bedeller ödedim, çok büyük bir acı yaşadım ve hep yüreğimde taşıyacağım bir acı bu ama “keşke bu dayanılmaz acıları yaşayacağıma böyle bir beraberliği yaşamasaydım” diye düArianna’ya gittiği yerde acıların da sevinçlerin de olmadığını, artık hiç acı duymayacağını söylediğinde Arianna, tek bir mutluluk öyküsü için bile yaşamaya değeceğini söylüyor: Zira umut elde etmekten daha tatlıdır, pişmanlık ise umuttan daha tatlı. Oyun günümüz dünyasında nasıl bir yerde duruyor sorunuz oyunun ana temasını açıklıyor. Yaşamda acılar var ama sevinçler, mutluluklar da var. Yaşanacak küçük bir mutluluk bile hayatı anlamlı kılıyor. Arianna onu terk eden sevgilisinin ardından acı çekerken zayıf düştüğü bir anda Bakhaların, Satirlerin onu görüp parçalamaları bence günümüz dünyasındaki insanların acımasızlığını anlatıyor. Yazar oyunu bu şekilde ustaca günümüze uyarlamış. Bu da beni çok etkiledi. Birçok besteciyi ve ressamı da etkilemiş bu efsane. Oyundan insanlara ne kalsın istiyorsunuz, nasıl çıkmalarını istersiniz? nsanların oyundan çıkarken kısacık yaşamımızın ne kadar değerli olduğunu hep akıllarında tutmalarını istiyorum ve aşkın ne kadar değerli olduğunu... Yaşam bize sunulan bir armağan. Onu en iyi şekilde yaşamaya çalışmalıyız. Güzel şeyler üretmek, güzel dostluklar kurmak varken çirkinliklerle uğraşmak neden? G dönemine kadar ara vermiş. “Tiyatroya ağırlık vererek rol aldığım oyunu hakkıyla sahnelemek istiyorum” diyor. zge Borak, televizyon ve sinema aracılığıyla tanınmış olsa da kariyerini tiyatro üzerine kurmuş bir oyuncu. O yüzden de sahnelerden uzak kalamıyor. Bu sezon Kabare müzikali ve Doğum Günü Partisi oyunuyla Şehir Tiyatroları sahnesinde. Hakkını vererek yapmak istediği için de önümüzdeki sezona dek dizilere ara vermiş. Kendi yolunda daha sakin ilerlemeyi tercih ettiğini söylüyor, “Zıplayıp tepeye ulaşıp hızlıca düşmektense, gerçek zamanlı ve doğru bir hızda ilerlemeyi istiyorum” diyor. Eyvah Eyvah 2 filminin afişiyle ilgili çıkan haberler ve Ata Demirer'le olan ilişkisinin bir anda magazin gündemine oturmasıyla ilgili konuşmayı tercih etmiyor. “ nsanların mahremiyetine önem veriyorum. En başta da kendimin. O yüzden bugüne dek konuşmadım, konuşmayı da düşünmüyorum. Benim yolum belli, beni bilenler biliyor. Bir yandan bu sistemin dışında kalmak zor ama konuşmayarak kendimi uzak tutmaya çalışıyorum” diyor. Biz de söze yeni sezon oyunları ve tiyatro ile başlıyoruz. Televizyon ekranlarından tanınmış olsanız da aslen tiyatro sahnesindesiniz. Nasıl başladı tiyatro macerası? Ö Kulise doğdum diyebilirim. Annem Buket Borak Devlet Opera Balesi’nde balerin, babam Selçuk Borak koreograf, kardeşim Selim ve eşi Esra da yine sahne sanatlarında. O yüzden benim farklı bir ZUHAL meslek dalı seçmem AYTOLUN herhalde şaşırtıcı olurdu. Çocukluğumdan bu yana hep bale seyrettim, hatta kısa bir süre yaptım da. Aileden gelen esneklik ve yatkınlık vardır. Bu da benim büyük hazinem. Sekiz yaşında şehir tiyatroları çocuk birimine girdim, hâlâ da tiyatroyla devam ediyorum. Çoğu insan olmak istediği şeyi okuyor, olmak istemediği şeyden para kazanıyor. Ben, sevdiği işi yapan nadir şanslılardanım. Bu sezon, iki oyunla izleyiciyle buluşuyorsunuz. Doğum Günü Partisi ile başlarsak, nedir yansıttığı dünya? Harold Pinter’ın ileriyi şaşırtıcı bir şekilde görüp yazmış olması çok ilgi çekiyor. Sanki daha dün yazılmış gibi bir oyun bu. nsanın kendi iç dünyasına kapanması, dünyayla iletişimini koparmak istemesi ve hatta yarattığı bu dünyayı gerçek dünya sanmasını anlatıyor. mesleki değil, gündelik yaşamımız da bu çıkmazda. Ne kadar acı, öyle değil mi? Sosyalliği unutuyoruz, konuşmayı tartışmayı bilmiyoruz, sürekli geriye gidiyoruz. Pesimist olduğumu düşünmeyin, bu çok net bir gerçek. Bu anlamda kaçındığınız şeyler var mı? Ben, saygıdeğer duruşu, saygıyı yitirmemenin derdindeyim. Hep bir omuz daha önde olma çabası ne kadar yorucu. Mesleki olarak da insan olarak da kaygım bu. Oysa çok güzel şeyler de oluyor hayatta. Genç, yetenekli sanatçılar, onların çalışmaları var. Bunları görmek gerek. Yazılan tek bir cümle, çekilen tek bir kare fotoğraf bile beni heyecanlandırıyor aslında. MÜZ KAL HAYAL MD Doğum Günü Partisi oyununda, hem oyuncu hem de yönetmen yardımcısısınız. şin başka alanlarında da bulunmayı düşünüyor musunuz? Daha önce çocuk oyunu yönetmiştim, şimdi de yönetmen yardımcılığı yaptım. Zaten bunu tiyatroda hep yapıyoruz. Başka alan olarak yazıdan söz edebilirim. Elim nacizane kalem tutuyor. Yazmak istediğim bir iki hikâye var. Gün gelir, belki onları yazarım. Ayrıca müzikalde oynamayı çok istiyordum. Şimdi o da Kabare'yle hayata geçiyor. Nasıl hikâyeleri arıyorsunuz, nasıl projelerde yer almak istiyorsunuz? Farklı ve yaratıcı işler görmek istiyorum. Kendini tekrar eden işler olunca üzülüyorum. Size göre izleyici televizyonda neyi arıyor, sinema ve tiyatroda neyi? lgi neye göre dağılıyor? Benim kendimce bir tezim var bu konuda. nsanlar televizyonda ağlamayı, tiyatro ve sinemada gülmeyi istiyor. Bunu çoğunluk için söylüyorum tabii. Bunun nedeni nedir peki? nsanlar şükretmeyi seviyor olabilir. yi ki böyle bir hayatımız yok, iyi ki bunları yaşamıyoruz diye. Ama sinema ve tiyatronun yeri ayrı. Tıpkı bir kitap gibi her dönem okuma yapabilirsiniz. Siz kalıcılığı nerede yakalamak istiyorsunuz? Öyle bir derdim yok. stediğim, işimi iyi yapabilmek ve insanların yaptığım işe değer vermesi. simden ziyade beni mutlu eden bu olur. Hatta Selçuk Borak’ın kızı denmesini, bakın bu bey Özge Borak’ın babası denmesine tercih ederim. Çünkü yıllardır büyük bir emek veriyor ve çalışıyor. Önemli olan da emektir zaten. G AT GÖZLÜKLER N ATMAK GEREK Günümüzde nasıl bir ortamın olduğundan söz edebiliriz? Günümüzde bu bahsettiğimiz insanlar çok fazla. Halbuki takıp da mutlu olduğumuz at gözlüklerini atıp, doğru bakabilsek herkesin içinde olan o yaratıcılık çok daha fazla ortaya çıkacaktır. Çok insan yaşıyor bu durumu. Belki büyük şehir bunu gerektiriyor, insan da istemeden ona kapılıyor, bilemiyorum. Ama konuşmadığımız, tartışmayı kavga sandığımız, bir fikir üzerine kafa yormadığımız için adım atamıyoruz. Sanatla iç içe olan bir ailede büyümüşsünüz. Sanat sohbetleri, paylaşımlar... Bugüne baktığınızda bir şeylerin eksikliğini duyuyor musunuz? letişim ne boyutta artık? Çok ihtiyacımız olan bu teknoloji, bir yandan da bizi bir adım geriye atıyor. Çünkü iletişimimizi koparan, aslında iletişim sandığımız o büyük teknolojik dünya, bizi birbirimizden uzaklaştırıyor. Herkes küçük kutucukların başında. Sadece C M Y B C MY B