28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

13 ŞUBAT 2011 / SAYI 1299 13 Kara Doğan’a ağıt Müzisyen Erdem Helvacıoğlu ve avangard müzik dünyasının tanınmış isimlerinden Avustralyalı Ros Bandt, “Black Falcon” isimli albümlerini yayımladı. Nesli tehlike altındaki “Kara Doğan” üzerine çağdaş bir ağıt bu albüm. Bir kara doğanın yakalanışı ve evcil hale getirilmesinin müzikal hikâyesi. R Siyah Kuğu’nun Oscar dansı... S iyah Kuğu bir Darren Aronofsky filmi. Yazıp yönettiği “Pi” ile Sundance Film Festivali'nde “En yi Yönetmen, “The Wrestler” ile Venedik Film Festivali'nde Altın Aslan alan Aronofsky, “Requiem For A Dream” ile de akıllarda. Filmin konusuna gelince Nina yani Portman, New York’ta yaşayan çok yetenekli bir balerindir. Eski bir balerin olan ve bu konuda çok hırslı olan annesi ile yaşar. Oyun yönetmeni Thomas Leroy, Kuğu Gölü'nün baş balerini Beth MacIntyre’yi (Winona Ryder) yeni sezonda değiştirmeye karar verir ve ilk tercihi Nina’dan yana kullanır. Beyaz Kuğu ile şehvetin temsilcisi Siyah Kuğu’yu aynı anda canlandırabilecek birine ihtiyacı vardır. Fakat Nina’ya beklenmeyen bir rakip çıkar ve o da Leroy’u etkilemeyi başarmıştır. Nina, Beyaz Kuğu rolüne ne kadar uygunsa Lily de Siyah Kuğu’nun tam karşılığıdır. Bu tuhaf rekabet tuhaf bir dostluğa dönüşür ve herkes karanlık taraflarıyla yüzleşir. Bu sinopsis ne kadar dert anlatır bilemem ama film bundan çok daha fazla karanlık ve gizemli bir hikâyeyi barındırıyor. Korkunç, çekici ve rahatsız edici bir doğumlu anneannesinin II. Dünya Savaşı sırasında ngiliz ajanlığı yapmış olduğu düşünülüyor. Oyunculuk dersleri almaya ise dört yaşında başladı. On iki yaşına geldiğinde Revlon ajansı tarafından keşfedilerek modellik teklifi aldığında da bu renkli dünyaya ilk adımını attı. Profesyonel anlamdaki ilk rolü 1993 yılında Ruthless isimli bir Broadway müzikalindeydi. Sonraki yıl, Luc Besson’un yönetmenliğini yaptığı efsane film Leon’da oynadı ve onu orada tanıdık. Ardından Woody Allen’ın “Everyone Says I Love You” ve Ted Demme’nin “Beautiful Girls” filmi geldi. Bir diğer kült film Tim Burton’ın “Mars Attacks!”ında da Amerikan Başkanı'nın kızını canlandırdı. 1999 yılında Susan Sarandon ile birlikte rol aldığı “Anywhere But Here” ile “En yi Yardımcı Kadın Oyuncu Altın Küre Ödülü”ne aday gösterildi. Bu yükseliş onun George Lucas’ın Star Wars serisinde Padmé Amidala karakterini canlandırmasını sağladı. 2004 yılında “Closer”da rol aldı. Yardımcı Kadın Oyuncu dalında BAFTA ve Oscar’a aday gösterildi. Altın Küre kazandı. Bir yıl sonra Star Wars serisinin son filmi “Yıldız Savaşları: Bölüm III Sith’in ntikamı”ndaydı. Ardından da “Goya’s Ghosts” filminde Goya’nın ilham perisini canlandırdı. “Magorium's Wonder Emporium” filminde Dustin Hoffman ile birlikteydi. Eric Bana ve Scarlett Johansson ile birlikte “The Other Boleyn Girl” filminde de kendine yer buldu. “V for Vendetta” ile yine harika iş çıkardı. Film için saçlarını sıfıra vurdurdu. oyunculuk bekliyor izleyeni. Biz ise Portman’a dönelim, 29 yaşındaki Kudüs doğumlu oyuncu dünyanın en güzel elli kadını arasında gösteriliyor. Ayrıca Harward Psikoloji mezunu. Babasının ailesi Polonya ve Romanya’dan göçmüş, annesinin ailesi de Avusturya ve Rusya kökenli Yahudilerden. Hatta babasının büyükbabası Auschwitz Kampı’nda katledilmiş. Romanya os Bandt özel bir müzisyen. Ses arkeolojisi fikrinin ve ses heykellerinin öncülerinden. Uzun boyunlu yöresel tarhu enstrümanı ile kültürel benliğin ve işbirliğinin sınırlarını genişletiyor bu albümde. Erdem Helvacıoğlu ise elektroakustik dünyanın tanınmış kahramanlarından. Böyle olunca da enstrümantal şarkılar kendi temaları kadar dinleyiciye de çok geniş düşsel alanlar bırakıyor. Ama genel anlamda bir dinginlik ve huzur bulmak mümkün parçalarda. Ambient, elektroakustik, modern caz türlerinden hoşlananlar için ideal. Enstrümantal şarkıların kendi temaları kadar dinleyiciye de çok geniş düşsel alanlar bıraktığı albümü Erdem Helvacıoğlu ile konuştuk. Albümün yaratım ve doğum sürecini merak ediyorum. Nasıl başladı proje? Albüm Ros Bandt stanbul’a geldiğinde kaydedildi. Kendisi ile öncesinde Melbourne’de kayıtlar yapmıştık. O kayıtlarda Ros tarhu çalmıştı, ben ise onun çaldığı seslerden canlı olarak yeni sesler üretmiştim. Ancak “Black Falcon” albümünde daha farklı bir yol izlemeye karar verdik. Çünkü daha akustik bir dünya kurmak istedik. O yüzden ben elektrik gitar çalmaya karar verdim ve özellikle de elektronik işlemeleri minimal düzeyde tuttum. Kara doğanın hikâyesini oluşturduktan sonra TÜ M AM stüdyolarına girdik ve albümü bir günde kaydettik. Ros Bandt ile paylaştığınız bu müzikal yoldaşlık nasıl doğdu? Ros Bandt’in yaptığı çalışmaları çok beğeniyordum, özellikle ses arkeolojisi fikrini ve ses heykellerini... lk olarak internet üzerinden onunla bağlantıya geçtim. Birbirimize yaptığımız albümleri yolladık. Daha sonra 2007 yılında Yeni Zelanda’da yapılan “Asya Pasifik Çağdaş Müzik Festivali”ne davet edildim. Bu festivalde performansımı gerçekleştirdikten sonra Avustralya’ya gittim ve Melbourne’de Ros ile tanıştım. Orada kaldığım süre içerisinde ABC stüdyolarında beraber kayıt yaptık. Enstrümantal şarkılar kendi temaları kadar dinleyiciye de çok geniş düşsel alanlar bırakıyor. Ama genel anlamda bir dinginlik ve huzur bulmak mümkün bu albümde. Albümün ana yapısı nesli tehlike altında olan kara doğan üzerine kurulu. Bir kara doğanın yakalanışı ve evcil hale getirilmesinin hikâyesi. Her ne kadar albümde dingin bölümler varsa da, yer yer çok gergin ve sert sesleri duymak da mümkün. “Black Falcon” pek çok anlamda elektronik müzik önyargısını kırıyor. Aslında oldukça akustik ve hissedilebilir bir çalışma bu. Bu anlamda öncelikleriniz neydi? Hem Ros’un hem de benim önceki albümlerim elektronik müzik tanımına daha yakın işler. O çalışmalarda yeni tını arayışı ve çağdaş müzik elektroakustik müzik teknikleri ve formları ön planda. Bu albümde ise çok daha melodik bir albüm yapmaya karar verdik beraber. Minimal bir şekilde elektronik sesler kullanmamız bunu sağladı. World müzik, ambient, çağdaş cazın karışımından oluşan, melodik ve heyecan verici bir Yazılar: albüm çıktı bu şekilde. AL DEN Z Elektronik müzik endüstriyel USLU toplumun evriminin sonucu ortaya çıktı. Bu simgesel bir ironi mi? Elektronik müzik teknolojinin gelişmesi ile ortaya çıktı ve bu gelişim ile de paralel olarak ilerlemeye devam ediyor. Ben bunun bir ironi olduğunu kesinlikle düşünmüyorum. Tarihte birçok şey o anda öyle olması gerektiği için gerçekleşti. Zaten 20. yüzyıl başında, tonal yapının tamamen kırılmasından sonra besteciler yeni tını arayışına daha da çok önem verdiler. Bu süreç içerisinde tabii ki elektronik müziğin başlaması ve gelişimi kaçınılmaz bir hal aldı. Müziğe rock ile başladınız. Barlarda ve kulüplerde müziği öğrendiniz. Prodüktörlük de var. Bienal’de de ses enstalasyonu yaptınız. Sonu yok sanırım bu işin? Müzik yaşamıma popüler müzik ile başlamanın bana çok büyük bir katkısı oldu. Gitar çalmaya başladıktan bir sene sonra kayıt yapmaya başladım. 12 yaşımda bestelerimi kaydediyordum. Ben de kendimi kayıt yaparken, elle nota yazmaya oranla daha rahat ve özgür hissediyorum. Bu özgürlük hissi diğer tüm çalışmalarıma da yansıdı. Ayrıca bu kadar farklı alanlarda üretim yapmanın bir sanatçıyı daha dinamik ve yeniliklere açık bir hale getirdiğini düşünüyorum. “Popülarite eşiğini bir kere geçtiğiniz zaman artık ne üretirseniz tüketicisi hazırdır” demiştiniz bana bir sohbetimizde, “Sanırım 80 sonrası kuşağı pek soru sormuyor, soramıyor çünkü korkutulmuş. Yeni kuşak ise her anlamda daha cesaretli”. Şimdi ne düşünüyorsunuz? Yeni kuşağın daha cesur olduğunu düşünüyorum. Bunun da daha uç ve kışkırtıcı eserler çıkmasına sebep olacağı kesin. Ancak bazı çalışmalarda felsefik ve düşünsel altyapı yeterli değil. O yüzden mutlaka cesaret gerekli ama bu, doğru konsept ve doğru form ile bir bütünlük halinde olursa işlevsel olabilir. Popülarite konusunu ise sanat hayatımın bu döneminde çok düşünmüyorum açıkçası. Benim için şu anda en önemli konu, olabildiğince özel eserler ortaya koymak, olabildiğince heyecan verici sanatçılar ile ortak projeler üretmek ve bunları paylaşmak. G Natalie Portman Siyah Kuğu’daki oyunculuğu ile konuşuluyor. Altın Küre'yi kazandı. Bir sürpriz olmazsa Oscar'ı da alacak. Portman Kuğu'nun çekimleri sırasında tanıştığı koreograf Benjamin Millepied’le birlikte olan oyuncu nişanlandı. Bir de bebek bekliyor. Kapı Açılış: 22:00 / Giriş: 25 TL C M Y B C MY B cephesinde her şey yolunda. Siyah Onu yeni kuşak Audrey Hepburn olarak görenler çok. Ama kimseye benzemediğini yaptıklarıyla kanıtlamakta kararlı gibi. Kuvvetle muhtemel 2011 onun yılı olacak. G BongRa konseri B ohemian Events Group, 3. yaşını Breakcore müziğinin öncülerinden Jason Köhnen, namı diğer BongRa ile 25 Şubat’ta The Hall’da kutluyor. Gecede BongRa’ya Bohemian DJ’lerinden Evon9ne ve Tamerror eşlik ediyor. 1996’da müzik yaşantısına başlayan BongRa, ertesi yıl kendi prodüksiyonlarını yapmaya başladı ve 1998’de Djax Records’dan ilk albümü “New Millennium Dreadz”i ve 12 inç’lik, 2 bölümlük “Darkbreaks” albümünü piyasaya sürdü. BongRa Avrupa’da ilk defa ayda bir düzenlenen “Breakcore a GoGo!” partilerinin oluşumunda büyük rol oynadı. Amerikan film şirketi Gyromart ile görselişitsel işbirliğiyle oluşturduğu 2. albümü “Bikini Bandits, Kill! Kill! Kill!” 2003’te yayımlandı. G
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear