23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

28 MART 2010 / SAYI 1253 11 Türkiye’de insanlar pasifleştiriliyor Kenan Ece, “Samanyolu” dizisinden sonra şimdi de Yusuf Kurçenli’nin yazıp yönettiği “Yüreğine Sor” filmiyle gündemde. Yaklaşık 10 yıldır yurtdışında yaşayan Ece, oyunculuk konusunda donanımlı. Hedefi, yurtdışında başladığı oyunculuk yaşamını hem burada hem de orada sürdürmek. Gönlünde ise tiyatro yatıyor. SELÇUK EREZ Sivil Pinoşe B u pazar, size bir bilmece sunmaktayız: Doğru çözenlere ödül dağıtmayacak, birinciye bedava tatil, ikinciye ansiklopedi falan vermeyeceğiz ama bu bilmece, hem sıradan Sudoku bulmacaları gibi aklınızı geliştirecek hem de Alzheimer’e doğru gidişinizi önleyecektir. Her şeyden önemlisi şudur: Doğru cevaplarınız, sadece sizin değil, çocuklarınızın da geleceğini büyük çapta güvenceye kavuşturacaktır. Buyurun cevaplayın: 1. Bir süredir anayasa tarafından tanımlanmış kurumları, kendi kafasında oluşmuşlarla değiştirmeye girişmiştir. Açıkça söylenmemekle beraber, bu şekilde güdümlü bir demokrasi tasarımı yürürlüğe konulmaktadır. 2. Gazeteleri, televizyon kanallarını yandaşlarına aktarmak için elinden geleni yapmaktadır. 3. Kurmakta olduğu sisteme “demokratik” demek giderek güçleşmektedir: Bu sistem içinde her karar, eninde sonunda kendisine sorularak alınmaktadır. Yandaşları arasında beyefendinin vardığı kararın yanlış ya da yarıyanlış olduğunu bilse eleştirme cesaretini gösterecek pek az kimse vardır. Bunlar da kısa bir süre içinde sistemin dışına atılmaktadırlar. 4. Kurmakta olduğu sistemde rüşvet, yozlaşma almış yürümüştür. Bunu yapan yandaşıysa ses çıkarılmamakta, değilse takibata uğramaktadır. 5. Muhalefet partileri cılız ve yetersizdir. Kurmakta olduğu sistemin tekil eleştirmenleri de devletin imkânları kullanılarak sindirilmekte ve cezalandırılmaktadır. Bir banka sahibi darbe yapmak ve hükümeti devirmek için plan hazırladığı ileri sürülerek sorgulanmaktadır. 6. Halk, hesap verilecek bir unsur değildir. Onun görevi sadece seçimlerde “doğru yere” yani kendi partisine oy vermek ve kendisini konuştuğunda bol bol alkışlamaktır. 7. Yargıya el atılmakta, yargı baskılanmak istenmektedir. 8. Sivil toplum kuruluşlarından kaynaklanan karşı çıkmalara tahammül edememektedir: Bunları gidermek için yasa değişiklikleri önermekte ve yönetimlerinin yandaşlarının eline geçmesi için önlemler almaktadır. 9. Anayasaya göre devlet laiktir, dinle devlet ayrıdır ama o sık sık dua ederken görünür, ”Ahlak, dinden ayrı düşünülemez”, “Din, devletin gücünü arttırır”, “Uygarlığımızın niteliklerinin şekillenmesinde, dini inancımızın rolü büyüktür” gibi sözler söyler. 10. Konuşmalarında ve basına verdiği pozlarda hep bir “maço” imajı oluşturmaya çalışır. 11. İktidarı süresince çevresindekilerin ve hatta kendisinin malvarlıklarının aşırı boyutlarda çoğaldığına inanılmaktadır. Bilebildiniz mi? Ha, ha, ha! Hayır, ilgisi yok! Bu adam, o sizin düşündüğünüz kimse değildir... Doğru cevap, “Nitup Çivorimidalv Rimidalv”dır. Tersinden okuyunca ne kadar yanılmış olduğunuzu göreceksiniz! G selcukerez@gmail.com enan Ece, aslında yeni bir yüz. Samanyolu dizisinin yanı sıra Yusuf Kurçenli’nin yazıp yönettiği Yüreğine Sor filmiyle sinemada da adından söz ettiriyor. Uzun yıllar yurtdışında yaşamış Ece. Amerika’da tiyatro ve ekonomi eğitimi aldıktan sonra yolu İrlanda’ya düşmüş. Tabii sahne tozunu da ilk oralarda yutmuş. Yaşamın tam içinde ve oradan ZUHAL aldığı enerjiden besleniyor. AYTOLUN “Şehrin içinde muazzam bir enerji var. Orada olmalıyım. Enerjiyi bir sünger gibi çekiyorum” diyor. Niyeti oyunculuk konusunda ilerlemek. Gönlü de tiyatroda. Ancak bu konuda kesin kuralları, net sınırları yok. Biraz da akışına bırakma taraftarı. “Rüzgâr bir yerden esiyor ve yelkenlerini ona göre çevirme yeteneğinin gelişmiş olması lazım. Bazen rüzgâr esmiyor, o zaman da motor yapman gerekiyor ilerleyebilmek için. Şu anda oyunculuk rüzgârı esiyor, yelkenimi en iyi şekilde ayarlamaya çalışıyorum” diyor. 20 yaşında gittiğiniz Amerika’da tiyatro ve ekonomi eğitimi almışsınız. Sonrasında da İrlanda’da çalışmaya başlamışsınız. Peki nedir sizi bu kadar farklı yerlere götüren? Avusturya Lisesi’nden mezun olduktan sonra Amerika’ya gittim. Aileme oyuncu olmak istediğimi söylediğimde hep hayatımı nasıl devam ettireceğimi sorarlardı. Ekonomi o yüzden girdi hayatıma. Ama oyunculuk da hep çok özel bir yerdeydi. O yüzden iki bölümü aynı anda okudum. Sonrasında da İrlanda’da finans analistliği Fotoğraf: fırsatı doğdu. Rüzgâr beni Vedat Arık oraya götürdü. Orada beni nasıl bir yaşamın beklediği konusunda hiçbir fikrim yoktu. K Rüzgârın estiği yöne doğru kolay şekillenebiliyorsunuz o zaman? Küçüklüğümden beri buna alıştırıldım. 12 yaşımdan beri her yaz yurtdışında yaz okullarına gittim. Avusturya, İngiltere, Fransa, Amerika… Bazen aynı yazın içinde iki ayrı ülkeye gittiğim de oldu. Kendi kendime seyahat etme şansı buldum. Aslında yer değiştirmeyi çok sevmem. Rutinimi bozmak iyi gelmez bünyeme. Yine de izin verdim rüzgâra ve İrlanda’ya gittim, 4 yıl yaşadım. İrlanda Devlet Tiyatrosu’nun oyunlarında ve Fair City adlı bir dizide oynadım. Türkiye’de de diziyle başladınız oyunculuk hayatına. Tiyatro okudum ama yine mesleğe başlayışım diziyle olmuştu zaten. Benim öyle bir tarafım var. Kimi ayırır televizyon ya da tiyatro ve sinema oyunculuğu diye. Ben ayırmıyorum. Oyuncuyum. Sinema da olabilir, tiyatro da. Burada ekonomi ile ilgili bir alanda olmayı da düşünmediniz sanırım. Zaten İrlanda’da oyunculuğa başladığım an bitmişti benim için. Yan bir meslek yaparsam ancak anadili İngilizce olmayan öğrencilere ders verebilirim. Böyle bir sertifikam var. Ofis hayatının stabil yapısı bana göre değil. Sanki bir yanıyla buradaymış, bir yanıyla da gidecek gibi duruyorsunuz. Aslında bir Türk oyuncu olarak yurtdışında çalışmak istiyorum. Mesleğe de böyle bir bakışım var. Mesleğimi en iyi şekilde yapabileceğim yerde olmak istiyorum. Bir ayağım burada, bir ayağım yurtdışında olsun. Zaten bu hareketten ve yaşamın tam içinde olmaktan besleniyorum. Peki geleceğe dair hayaliniz ya da projeniz var mı? Şu anda yaptığım işi en iyi şekilde yapabilmeye konsantre oldum. Çok dağılabilen biri değilim. Zaten mesleğimin de başındayım. Biraz akışına bırakmak gerek. Rüzgar bir yerden esiyor ve yelkenlerini ona göre çevirme yeteneğinin gelişmiş olması lazım. Bazen rüzgâr esmiyor, o zaman da motor yapman lazım ilerleyebilmek için. Şu anda oyunculuk rüzgârı esiyor, yelkenimi en iyi şekilde ayarlamaya çalışıyorum. Bir de tiyatroda olmayı çok istiyorum. G Malisentır Misafir şair Öndeyi Suyunu bulandırırlar ilkin Düşün evinizin Usunuzu sulandırmak için *** Unutulan Aklan paklan boşuna Arınmak Arlanmaktır önce Ümit Sarıaslan (Dipnozlar) Karadeniz kadınları çok güçlü Vizyondaki Yüreğine Sor filmiyle gündemdesiniz. Nedir Havada bir ayrımcılık kokusu seziliyor. Sokaktaki insan, filmin sizdeki yeri? günlük hayatta tepeden inme birtakım etiketler olmadıkça Senaryoyu okuduğum an çok etkilendim. Bu kadar yüklü birbirine ön yargıyla bakmıyor. Ama birtakım güç odakları, bir rolde daha önce hiç oynamamıştım. Yusuf Kurçenli’nin insanları yönetmek adına ayırma yoluna gidiyor. Bu tarih ismini görmek de çok önemliydi. İlk filmimin onun tarafından boyunca çokça tekrarlanmış bir durum. Farklı kültürlerden yönetilmesi çok cazip geldi. Başta beni soğuk buldu gerçi gelmiş ama birlikte yaşamayı başarmış ve müşterek bir kültür Yusuf hoca. Özgüveni çok yüksek, donmuş yağ gibi, çok oluşturmuş insanları yönetmenin en kolay yolu, onların arasına soğuk demiş ama deneme çomak sokup ayırmak. çekimlerinden ve Bu yaşananlar umutsuzluk görüşmelerden sonra anlaştık. yaratıyor mu? Şive ve horon için uzun bir ön Tabii ki yaratıyor. Çünkü çalışma devresi geçirdik. O Türkiye’de insanlar açıdan büyük şanstı. ötekileştiriliyor. Bu çok klişe Türkiye’de film öncesi bu ama birlikte mutlu bir şekilde kadar uzun bir çalışma yaşamak varken, havadan bir dönemi yapılabiliyor mu, yerlerden bir şeyler insanları bilmiyorum. kontrol altına alıyor ve Filmde bir aşk hikâyesi gruplaşmaya itiyor. Bu çok üzerinden dinin toplumsal korkunç bir şey. yapıya etkisini görüyoruz. Sorumluluk hissediyor Neler gözlemlediniz musunuz? Karadeniz’de? Hissetmiyorum çünkü ben Çok medeni bir manzara böyle bir jenerasyonun parçası Ece “Yüreğine Sor”da Tuba Büyüküstün’le. gördüm. Bir yeri yorumlarken değilim. O kadar yorulmuş bir kadınlardan yola çıkarım her haldeyim ki haberleri bile takip zaman. Karadeniz kadınları çok güçlü. Tarih boyunca da etmiyorum. Eskiden çok okurdum, tartışırdım. Şimdi Karadeniz’i sırtlamışlar. Karadeniz kadınlarının kendine güveni yapamıyorum. Belki insanları pasifleştirmek de stratejinin bir tam. Aşçımız Gürcü asıllıydı, bizi sete götüren Laz’dı. Orada parçasıdır. Ben neden bunlarla uğraşmak zorundayım? Benim herkes bir arada çok medeni ve rahat bir şekilde yaşayabiliyor. çok basit bir arayışım var. Seçtiğim mesleği en iyi şekilde Ortak noktaları ayrı olduğu noktalardan çok daha fazla. yapmak. Bazı güç odaklarının insanları yönetmeye çalışması, Müşterek bir kültürü paylaşıyorlar. bu politikalar, mümkünse bana uzak dursun istiyorum. Ama Yıllar sonra Türkiye’ye döndüğünüzde sizi şaşırtan şeylerle aynı zamanda kendimi de bunun içinde buluyorum. Böyle bir karşılaştınız mı bu anlamda? bakış açım yokken bunlarla uğraşmak istemiyorum. G Topus Pratik bilgiler Kullanılmış şok belgeleri içinde su bulunan bir kaba boşaltınız. Tortulu kısmı dibe çöker, üst tarafta kalanlar tekrar kullanılabilir. Sahibinin sesi G Kötülük maske taksaydı, korkunç olurdu. G Karadan üstün bir renk yoktur. G Ne hiçbir zaman, ne de her zaman. Bir kalede iki kaleci olmaz. Off the record İstanbul depremi... Az sonra.. Misafir çizer: Mahmut Karatoprak Petşop Fotosentır Müzisyenden acil Foto: Mehmet Ünal Zurnanın zırt dediği yer ihtiyaçtan satılıktır. C M Y B C MY B Kırkayak ayakkabıcıya geliyor...
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear