25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

24 OCAK 2010 / SAYI 1244 3 Hrant davası ne zaman başlayacak? Hrant Dink'in öldürüşünün üzerinden üç yıl geçti. Üç yıl sonra 19 Ocak'ta yine binlerce insan Agos gazetesinin önündeydi. Yine adalet istedi. Bu sefer slogan başkaydı: “Katillleri biliyoruz, adalet istiyoruz”. Çünkü geçen üç yıl gösterdi ki, Hrant Dink'in öldürülüşü üçbeş kişinin işi değil, örgütlü bir cinayetti. Dink ailesinin avukatı Fethiye Çetin üç yıllık dava sürecinde yaşanılanları anlattı. Katili tanıyoruz, adalet istiyoruz. Hrant Dink’in öldürülüşünün üçüncü yılında, 19 Ocak’ta, Agos gazetesinin önünden bu ses yükseliyordu, binlerce insan Hrant’ın katillerinden üç yıldır hesap sorulmayışının öfkesini ve üzüntüsünü taşıyordu. Yine bir katilin, Mehmet Ali Ağca’nın “kahraman”laştırılmasının acısını da. Hrant’ın öldürülüşünün üzerinden geçen üç yılda nasıl bir hukuki süreç yaşandı? Sözü uzatmadan, Hrant Dink davası avukatı Fethiye Çetin’e bırakıyoruz. Evet, katili tanıyoruz ve adalet istiyoruz. Cinayetin ilk duruşması, 2 Temmuz 2007’de yapılmıştı, şimdi 12. duruşmadayız. Hukuksal olarak nasıl bir gelişme yaşandı ya da bir gelişme var mı? Bunu tekrarlamaktan üzüntü duyuyorum ama bir değişiklik yok. Cinayetten sonra, dava başlarken Hrant’ın arkadaşları, ülkenin demokratik insanları “Hrant için Adalet için” sloganıyla yola çıktılar. Üç yıl geçti, bugün farklı bir slogan atıyorlardı: “Katili tanıyoruz, adalet istiyoruz”. Geçen zamanda görüldü ki Hrant’ın katilleri önümüze getirilenlerden ibaret değil, daha derinlerde, bu cinayeti planlamış ve gerçekleştirmiş organize güçler var. Bu, pek çok belge ve bulgu ile de doğrulandı. Buna rağmen, devletin yetkili kurumları, güvenlik güçleri ve birtakım yargı makamları neredeyse üç maymunu oynuyor; görmedik, duymadık, konuşmuyoruz... Davanın tıkandığı kilit noktalar nereler? Hrant’ı cinayete adım adım götürenler ve buna göz yumanlar, tetikçilerin işini kolaylaştıranlar bu kadar ayan beyan ortadayken ne yazık ki ne İstanbul, ne de Trabzon emniyetinden, ne de İstihbarat Daire Başkanlığı’ndan kimse yargı önüne çıkarıldı. Trabzon Jandarması için açılan bir davada iki jandarma astsubayı itiraflarda bulundu. Bunun üzerine Albay Ali Öz dahil bazı jandarma yetkilileri hakkında dava açıldı. Ancak Sulh Ceza’da, en basit görevi ihmal davası gibi açıldı. Oysa diğerleri gibi Türk Ceza Kanunu’nun 83. maddesinden yargılanmalıydılar. Çünkü suçları ağır cezalık bir suç. Görevleri gereği ölümü engellemek ile yükümlü kişiler, bunu engellemez ise ihmal sebebiyle öldürme fiilinden ağır cezada yargılanırlar. Jandarmanın, emniyetin görevi, vatandaşların can ve mal güvenliğini korumaktır. Hrant’ın cinayetini biliyorlardı, engellemediler. Suç ortaya çıktıktan sonra delilleri gizlediler. İstanbul Cumhuriyet Savcılığı, kendilerinden delil gizlendiğinden bu kişiler hakkında soruşturma açılması için Trabzon Cumhuriyet Savcılığı’na bir yazı gönderdi, ancak Trabzon Savcılığı takipsizlik kararı verdi. İç hukuk yollarını tükettiğimiz bu süreçler için AİHM’de beş dosyamız var, kabul edildi, hükümete bazı sorular sordu. Bu süreç devam ediyor. öldürecek kişiler, istihbarat kurumları ve jandarma tarafından izleniyor. Hrant da devlet tarafından izleniyor. O zaman bu cinayet niye önlenmedi, önlemeyenler niye yargılanmadı... Dava, ancak bunların cevabı verildiğinde başlayabilir. Bugün Hrant’ın anmasına katılanların bu dava ne zaman başlayacak, diye slogan atması da bundan. Zorlu bir davaya başladığınızı muhtemelen biliyordunuz. Yine de üç yıl gibi uzun bir sürede bir adım dahi atılamayacağını bekliyor muydunuz? Zor olacağını biliyordum, ancak en azından göstermelik de olsa bazı görevliler hakkında dava açılacağını zannediyordum. Belgeleriyle, ifadeleriyle, delilleriyle ayan beyan ortada olan bu ihmal, kusur, kasıt, adına ne derseniz deyin, konusunda dava açılamayışı beni gerçekten çok şaşırttı. Trabzon’da jandarmalara görevi ihmalden Sulh Ceza’da açılan davayı hâkim bu benim görevimi aşar diyerek, üst mahkemeye gönderdi. Ne yazık ki bu da kabul edilmedi, geri döndü. Sanki bu davanın sınırları güçlü bir irade tarafından çizildi, hâkim de, avukat da olsanız sınırı geçemiyorsunuz. Deniyor ki, üç beş kişiyle davayı bitireceğiz. Ancak bugün Hrant’ı anmaya binlerce insanın gelmesi gösterdi ki, üç beş kişinin cezalandırılması kimseyi tatmin etmeyecek. Dink cinayetinin soruşturmasını yürüten Cumhuriyet savcısı Selim Berna Altay, Kafes Eylem Planı’yla ilgili iddianameyi inceleyeceğini söyledi. 8 Şubat’taki duruşmadan ne bekliyorsunuz? Her ipucu değerlendirilmeli ki bu büyük, derin organizasyona ulaşabilelim. Kafes Eylem Planı’nda Hrant Dink cinayeti operasyonu deniyor. Bu planlı, örgütlü bir cinayet olduğunun göstergesi. Hrant Dink cinayeti operasyonu diye oraya yazan ve altını imzalayan kamu görevlisi sorgulanmalı. Orada başka imzalar da var. Bu önümüzdeki en somut delil, bundan ilerlenebilir. G ESRA AÇIKGÖZ Avukat Fethiye Çetin. Fotoğraflar: VEDAT ARIK UĞUR DEMİR İkinci Ağca olmasınlar... Abdi İpekçi’nin cinayetinde ve daha pek çok siyasi cinayette parmağı olan Mehmet Ali Ağca’nın bir “kahraman” edasına büründüğü ya da büründürüldüğü bugünler de, bu anmanın ayrı bir önemi de vardı. Bu ülkenin en değerli insanlarından, gazetecilerinden Abdi İpekçi’nin öldürülmesinden dolayı Mehmet Ali Ağca ceza almıştı, ancak neredeyse bir “kahraman”, star edasıyla karşılandı. Çözülemeyen, gerçek failleri ortaya çıkmayan ya da faili meçhul kalan onlarca siyasi cinayet var. Hrant Dink cinayeti davası bu yapıları tasfiye etmek için bir fırsat. Ya artık Türkiye’de bir daha bizi utandıracak, üzecek siyasi cinayetler işlenmeyecek. Ya da Hrant Dink’in katilleri de ikinci bir Ağca olarak ortaya çıkacak. Ağca’nın “kahraman” yapılması, Hrant Dink davası boyunca statlardan katillere destek sloganları atılması, “beyaz bere”liler, katille fotoğraf çektiren güvenlik görevlileri, davanın çözülebilmesi için bir zihniyet değişimine de ihtiyaç olduğunu gösteriyor. Hrant Dink cinayetini kuşkusuz birileri kasıtlı engellemedi, ama polis ve jandarmada o kadar çok insan var ki, hepsinin kasıtlı olarak hareket ettiği söylenemez. Çoğu görmezliğe geldi. Pek çok olayı olguyu alt alta koyduğumuzda görüyoruz ki, jandarmasından polisine, birtakım medya organlarından tetikçilerine kadar herkes bir zihniyet birliğinde; o da gayrimüslimlere ve Ermenilere karşı olmak. Bu da sorgulanmalı. G DAVA HENÜZ BAŞLAMADI Üç yıl boyunca yanıt alamadığınız pek çok sorunuz, bir türlü kabul edilmeyen pek çok talebiniz oldu. Davanın seyrini değiştirecek en kritik talebiniz neydi? Bu cinayetin bir hazırlık süreci var; Hrant Dink’in hedef gösterilmesi, aleyhine davalar açtırılması, bir nefret nesnesi haline getirilmesi... Sonra da öldürülme süreci geliyor. Burada da bitmiyor, delilleri karartma, cinayeti başka biçimde sunma ve manipülasyon dönemi de var. Dolayısıyla bu cinayet tek elden incelenmeli ve derin örgütlü yapı ortaya çıkarılmalı. Tüm soruşturmaları ana davada birleştirmek istiyoruz, ancak reddediliyor. Davanın esasını etkileyecek başka taleplerimiz de var. İstanbul Valiliği’ne 2004’ün Şubat’ında Hrant Dink’i çağıran, Hrant’ın deyişiyle onu tehdit eden istihbarat görevlilerinin kimler olduğunu öğrenmek istiyoruz. Son yazısında o olayı, hedef gösterilme sürecinin başlangıcı olarak tanımlıyordu, o yüzden çok önemli. Bu devletin istihbarat yetkilileri daha o zamandan Hrant’ın hayatının tehlikede olduğunu biliyordu. Onu C M Y B C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear