Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Dünyayı gören adam ettiği film gösterme makinesini yükleniyor, sokak sokak gezip, filmler gösteriyor. Devamsızlıktan üç sene sınıfta kalması da, iki kere ölümden ki ya da üç milyon kez deklanşöre dönmesi de bundan. Tiyatroya basan bir parmak, sürekli yöneliyor. Muhsin Ertuğrul’un Tiyatro kompozisyon kuran bir beyin... Mektebi’nde ders alıyor. Ne oyuncu Objektife düşen onlarca ünlü; Nâzım olmak istiyor, ne de sahnede gözükmek. Hikmet, Picasso, Dali, Chagall, Abidin O, dünyayı hazırlayan adam olmak Dino, Sophia Loren, Bertrand Russell... istiyor. Onun için de dünyayı görmesi Onlarca olay; 67 Eylül, Filistin gerektiğini biliyor. 20’sinde yazdığı kampları, Afrodisias Harabeleri, Orhun “Bir Garip Yılbaşı Gecesi” oyununu, Kitabeleri... Bunlar arşivinin yüzde biri. Yeni İstanbul gazetesinin yarışmasına Ara Güler, geçen hafta 81. yaşını gönderiyor, 422 öyküden kutladı. Hediyesi hazırdı: yayımlanmaya değer 30 “Foto Muhabiri Ara eser arasına giriyor. Güler”. Fotoğraf Evi’nin 22 yaşında. Babasının yayımladığı Nezih verdiği parayla, Tünel’de Tavlaş’ın hazırladığı fotoğraf malzemeleri kitap, Türkiye’nin de 80 satan Kalimeros’un yılına tanıklık ediyor... dükkânından ilk fotoğraf Her şey, 16 Ağustos makinesi Rolleicord II’yi 1928’de başlıyor, saat alıyor. Kararını verdi; 6’yı 16 geçe... 1915’te gazeteci olacak. Her Şebinkarahisar’dan amatörün yaptığı gibi sürülen Dederyan gördüğünü çekiyor; sülalesinden sağ kalan tek sudaki yansımaları, kişi olmasını İstanbul’a güneşin denize değişini, eğitim almaya Anne ve babası... tekneleri... Gazeteciliğe, yollanmasına borçlu Ermeni gazetelerinde Dacat ile Mısırın köklü başlıyor, fotoğrafları da ailelerinden birinin kızı ilk Jamanak’ta Verjin’in bebekleri yayımlanıyor. İlk oluyor. Adını, “Yakışıklı röportajı, Kumkapı Ara” olarak bilinen balıkçılarıyla; meşhur Ararat Kralı Ara karelerinden “Sabah Geghetsik’ten alıyor. ışığında limana dönüş”ü Göbek adınıysa dedesi de o zaman çekiyor. Yeni Mıgırdıç’tan. Fotoğrafla İstanbul’da muhabirliğe ilk kez, Beyoğlu’ndaki başlıyor. Askerlik gelip stüdyolarda tanışıyor, çatıyor, Çorlu’da yedek babası her fırsatta subay. Döndüğünde, fotoğraflarını çektiriyor. Hürriyet’te çalışmaya Güler soyadına 1934’te başlıyor. Göbek taşındaki kavuşuyor. İkinci Dünya Tennessee Williams Savaşı’nda, 11’inde, Güler 6 yaşında. fotoğrafını da o zaman ağaçlarda geziniyor. çekiyor. Ünlü tiyatro Kavrayamadığı savaştan yazarının adını Hilton’un değil de, karatmadan, defterinde görünce karanlıktan korkuyor. arayıp, kendini tanıtıyor Çok okuyor, yazıyor. kırık dökük İngilizceyle. Haber Akşam Postası’nda Williams, Türkiye’de bir Mahkum adlı öyküsü gazeteci tarafından yayımlanıyor. Getronagan tanınmanın mutluluğuyla Ermeni Lisesi’ne fotoğraflarını çekmesini kaydoluyor. İlkokulunun kabul ediyor. Sonrası, bir aksine sınıfında kızlar meyhane, Williams’ın var. Böylece hafta sonu Kuzeni Mayda ile... isteğiyle hamam gezisi ve partileri, okul kırmalar, göbek taşındaki Williams kızlarla İstanbul’un fotoğrafı... Artık Hayat Mecmuası’nda. arşınladığı yıllar başlıyor. Anadolu’yu karış karış geziyor, röportaj Ta ki babası İpek Film Şirketi’nin yapıyor. Âşık Veysel’e misafir oluyor. sahibi İhsan İpekçi’nin yanına “çırak” Tarih, 6 Eylül 1955. Azınlıkların verene kadar. Artık önünde daha geniş işyerlerine saldırılıyor. Babasının bir dünya var, sinema. Babasının hediye eczanesine koşuyor. “İlkyardım hastanesine dönmüş. Camları kırarken yaralananlar da dükkânımızda ilkyardım için. Tek yıkılmayan dükkân babamınkidir Beyoğlu’nda” diyerek anlatıyor o günleri. Sadece Türkiye’de değil, yurtdışında da ilgiyle izleniyor. Time, Stern, Life için de çalışıyor. 1959’da British Journal of Photograhy Year Book’un dünyadan seçtiği yedi yıldız ESRA AÇIKGÖZ Ara Güler, 81. yaşını kutladı. Dile kolay, 81 yıllık bir yaşam. Hem de öyle kıyıdan köşeden değil, her şeyin tam merkezinde yaşanmış. Picasso, Orhan Veli, Abidin Dino, Sophia Loren; Filistin kampları, kuru kafa avcıları... Nezih Tavlaş’ın hazırladığı “Foto Muhabiri Ara Güler” bu hayata bir kapı aralıyor. İ Ara Güler Abidin Dino ile birlikte... Ara Güler Damlataş Mağarası röportajında... Akıl Hastanesi’nde... Gerçek gazeteciliğin yapıldığı dönem... Gecekondu yaşamını anlatmak için bir buçuk ay bir gecekonduda kimliğini gizleyerek yaşıyor. İşini soranlara yanıtı hazır: “Şıp şakçıyım”. Ev sahibi, fotoğrafhanesi olan bir dostunun yanında iş bulunca, düğün fotoğrafçılığı yapıyor... 1960’ta Ürdün Kralı Hüseyin’in babası Emir Talad’ın fotoğrafını çekebilmek için akıl hastanesine yatıyor. Gerisi ondan: “Kendimi deli göstermek için felsefe kitapları filan aldım. Acayip şeyler ancak deliler okur. İlk gün bir iğne yapmazlar mı; feleğim şaştı... Belli etmeden 45 gün yattım. Tam altımdaki odada kral. Korumalar dolaşıyor sürekli. Bir gün gecelik ve içimde Leica kütüphaneye gittim. Kral çıkarsa çekeceğim, ama hiç çıkmıyor.” Sonunda koridorda gördüğü gölgeyi onun zannedip deklanşöre basmasıyla, iki korumanın onu kaldırıp odasına atması bir oluyor. Hastaneden kaçıyor. 28 Mayıs’ı radyodan öğrendiğinde yasağa rağmen fotoğraf makinesiyle sokağa fırlıyor. Askerlikteki halini hatırlayıp bir cipi durduruyor, kendini vilayete götürmesini emrediyor askere, tutuklanmadan vilayete varmayı başarıyor ya, cipten indiğini gören gazeteciler, onu MİT’ten sanıp konuşmuyor. G Picasso, Ara Güler’i resmederken... fotoğrafçıdan biri oluyor. Dönemin en önemli fotoğraf dergisi Camera’nın editörü Romeo Martinez’le Paris’te tanışıyor. Camera, 1962’nin Şubat sayısını Ara’ya ayırıyor. Aynı yıl Almanya’daki Leica Photography dergisince Leica Ustası ilan ediliyor. Etkilendiği diğer isim, fotoğrafın Emile Zola’sı olarak nitelediği Magnum Ajansı’nın kurucusu Cartier Bresson’la da tanışıyor. BENİ KÖYE GÖTÜR... Bu hızlı hayat içinde zaten gazeteciliği bir iş olarak görmeyen anne ve babasından sitemler de duyuyor: “Bizi ihmal ediyorsun”. Kendisini köye götürmesini istiyor Dacat Bey. O gün ilk defa babasının çocukluğuyla tanışıyor Ara, Şebinkarahisar’a vardıklarında köyünden çıktığı yaşa iniyor babası, altı yaşındaki gibi dövende dönüyor. Dört ay sonra da ölüyor... Life, Ara’dan Kıbrıs harekâtının röportajını yapmasını istediğinde, dönemin hava ve deniz kuvvetleri orgeneralleriyle görüşerek bitmiş harekâtın provasını yaptıracak kadar gözü kara bir gazeteci Ara. Bir de belgesel çekiyor: Kahraman’ın Sonu. Yavuz Zırhlısı’nın 12 yıllık sökümünü filme çekiyor. Film, sansür heyetine takılıyor, Türkiye’yi kötülediği için... “İsviçre’de kar, kış, kıyamet demeden günlerce evinin önünde bekledim... Yanıt yok” diyerek anlatıyor Charlie Chaplin’in peşine düşüşünü. Sonunda karısı Oona donmasından korktuğundan eve alıyor Ara’yı, çay ikram ediyor, ancak Chaplin felç olduğundan beri fotoğraf vermiyor. En büyük uhdesi bu. Ne de olsa Chaplin “hayata bakmayı öğreten adam”. Sırada Picasso var. Uzun uğraşlarla ulaşıp dört gününü onunla geçiriyor, Cezanne’a benzettiği Ara’nın bir resmini çiziyor Picasso. Chagall’ı da fotoğraflıyor. Şimdi Dali’nin peşinde. İlk görüşmede kovuyor Dali. Sevgilisine yakınırken Dali’nin vaftiz babası olduğunu öğreniyor, Dali’nin evinin kapıları böyle açılıyor. Ara’nın kompozisyonlarından hoşlanıyor ki, birlikte çalışmayı öneriyor... Kimler geldi, kimler geçti... Güler’in hayatı, dönemin önemli isimleriyle dolu. Birkaç anekdot... Sabahattin Eyüboğlu: Beni yetiştiren adamlardandır... Dersleri için günlerce dia hazırlıyordum. İtiraf etmem gerekir ki, bunları yaparken hoca sayesinde sanat görüşüm gelişiyordu. Onun sayesinde bir dünya buldum. Orhan Veli: Bedri Rahmi ile röportaj yapmış, tabloların resmini çekmek için de atölyesine gitmişti. Öğlendi. Rahmi, uzun boylu, zayıf biriyle sohbet ediyordu. Birden yeni şairlerden kimi beğendiğini sordu. Orhan Veli, diye yanıtladı Ara. Rahmi arkadaşına baktı ve tanıştırdı; “İşte Orhan Veli”. Sait Faik Abasıyanık: Kitaplardaki Sait’i biliyordum. Kendisini ilk Agop Arad’ın yazıhanesinde tanıdım. Akşamları Beyoğlu’nda, gündüzleri C M Y B C MY B Cağaloğlu’nda hep karşıma çıkan o önemsiz bakışlı, yakaları kalkık, açık bej pardösülü adam Sait Faik’miş. Orhan Kemal: Fotoğrafça düşününce benim için bir film kahramanıydı. Kafasında hep Borsalino şapka, beyaz gömlekli, kravatlı, koyu renk elbiseli. 193540 modeli sinema rüştlerine benzerdi... Hep resmi gibi bir hali vardı... Günün birinde yazıhaneme her zamankinden erken gitmiştim. Saat 10.30’da kapı çalındı; Orhan Kemal. “Sofya’ya gidiyorum” dedi, “Gebermeden adamakıllı bir fotoğrafımı çek, elinde bulunsun”. Dediğini yaptım. Bu çektiğim son fotoğrafı oldu. Kemal Tahir: Hoşsohbetti. Birçok resmini çektim ama onun dünyasına giremedim. G O ünlülerin peşinde koşarken, birisi de onun izini sürüyor. PTT çalışanı Perihan Sarıöz, her fotoğrafını saklıyor. Sonunda şefi Ara’yı arayıp Perihan’a fotoğraf vermesini istiyor. Gelsin, diyor. Perihan kararlı, Ara ile evlenecek. Bunu ona da söylüyor, başta gülüyor ya, aylar sonra nikâh masasına oturuyor, ancak üç buçuk yıl sürüyor. 1980 Mayısı’nda annesini kaybediyor... 1980 sonrası aydınların uğrak yeri Papirüs Bar’ında tanışıyor, Redhouse yayınevinde editörlük yapan Suna Taşkıran’la. Aşk ve evlilik; tarih 1984. “Suna Hanım var ya” diyerek anlatıyor eşini, “mühim ve asil bir aileden gelir... Şimdi sen benle konuşuyorsun ya, ben onun yanında çöpçü olamam”. 1990’da, ülke tanıtım kitaplarıyla ünlü Editinos Didier Millet, dünyanın en iyi 45 foto muhabirini Malezya ve Endonezya’ya götürüyor. Ara da davetli. Program bittiğinde, çocukluk hayalinin peşine düşüyor; Sarawak Ormanları’ndaki kuru kafa avcılarını fotoğraflamak. O 62, eşi Suna 57’sinde. Timsahlar, akıntı, şelaleler, uçurumlar geçiliyor. 40 yıllık gazetecilik hayatını bu röportajlarla kapatıyor. Ancak “dünyaya dikdörtgen pencereden bakmak”tan hiç vazgeçmiyor. Yıldız Teknik Üniversitesi’nden onursal doktora alırken işini yapan foto muhabirlerini gösterip, “Ben de onlardan biriyim” diyor. Ara Güler, kendi deyimiyle, fotoğrafın esiri ve öyle olmaya da devam ediyor. G Eşi Suna Güler ile...