Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
4 Hareketin mimarı... Bir Türk koreografın eserlerinin dünyanın sayılı dans topluluklarından Joffrey Ballet tarafından Kennedy Center ve Smithsonian Enstitüsü olmak üzere birçok sahnede sergilendiğini biliyor muydunuz? Joffrey Ballet’in 50. yılı kutlamaları için tekrar sahnelenecek “İç Mekân” isimli eserin sahibi Mehmet Sander. Manifestosunun ilk maddesi ise dürüstlük… Esra Başıbüyük 23 yaşındaydım. Kendi grubumu kurdum. Manifestomu yazdım ve hemen onu destekleyecek eserler yarattım. İşlerimle kendimi ortaya koydum. Dış tepkiler nasıldı? Tabii ki eserlerim reaksiyon aldı, yepyeni bir bakış açısı! Sadece müzik kullanmamak, mekânını yaratmak değil, ben A’dan Z’ye direkt gelmeye karşıyım. A’dan özenip taklitlerle Z’ye geliniyor. Benim klasik bale ve çağdaş dans eğitimim vardı. Yapmadan, bir şeyi çöpe atmadım. Bence bir sanatçının seyirciye yapacağı en büyük kötülük seyirciye hoşça vakit geçirtmek. Çünkü o zaman tamamen seyirciyi uyutuyor. Sizin seyirciyle kurmak istediğin alışveriş nedir? Benim yaptığım seyirciye yeni bir şey vermek. Dürüst ve yeni bir şey. Uyutmak değil! Yaptığım eserlerde kadınerkek ayrımına kesinlikle karşıyım. Siz eserlerimi izlediniz, cinsiyet var mıydı! Yoktu. Herkes aynı zorlukların altından kalkmış. Dünyayı çok cüretkârca izliyorum. Savaş karşıtlarını, hayvan haklarını, mayına basanları esas alan grupları takip ediyorum, bir çoğuna da üyeyim. Hepimiz dünyanın kötüye gittiğinin farkındayız, değil mi? O zaman insanları her şey iyiymiş gibi uyutmak yanlış. En azından benim yaptığım işte bir mücadele var. Seyirciyi önemsiyor musunuz? Seyirci olmasa da ben eseri yaparım, ama seyircinin karşısına çıktığımda her şeyin dürüst ve gerçek bir şey olması gerektiğini düşünüyorum. Bazen seyrederken seyircinin kafası başka bir yere kayabilir; çamaşırlar yıkandı mı, beyazlarla renklileri ayırdım mı acaba gibi... Ama beni izlerken böyle bir şey olması çok zor. Her şey çok hızlı ve bilinçli. Her şeyi önceden belirliyorum. Boşuna size kamikaze koregraf denilmemiş. Her şeyi zorlamak, ilk önce kendini, sonra dansı ve izleyenleri zorlamak. Her şey sınırları zorlamak üzerinden işliyor gibi… Zorlasın ki ortaya yeni, dürüst biçimde bir şey çıksın. Amacınız bu mu? Benim tek dürüst olma yolum bu. N asıl hiç haberim olmamış, eşedosta soruyorum, Mehmet Sander’i kimse tanımıyor. Anlıyorum ki o da dünyada bizden çok daha fazla alkışlananlardan. İçten bir tokalaşmayla tanışıyoruz. Daha önce hiç bir performansının seyircisi olamadığım için dansını onun kelimeleri üzerinden anlamaya/izlemeye çalışıyorum. Bir eserini de bilgisayarda izliyorum, her şey o kadar keskin ve net ki nefesimi tutmuşum gibi hissediyorum. Nefesini tut, hiçbir şeyi kaçırma! Kendi dansının mimarı Sander. Prensipleri var! Hatta bu prensiplerden yola çıkarak 23 yaşında manifestosunu yazmış. İlk madde dürüst olmak, kendi dilini bulmak, sunulanla yetinmemek... Soruyorum, yanıtlıyor, bir soruma ise soruyla karşılık veriyor, “Ben ne iş yapıyorum?” “Dansçı, koreografsınız” diyorum, “Koreografım. Bu, bir anlamda hareketi çizmek, hareketin mimarı olmak. Sanırım terimleri de bir süre sonra değiştireceğim Esra” diyor. Danstan müziği çıkartmış, her eserinde kendi sahnesini oluşturuyor. Hareketleri yaratırken fizik kanunlarından yararlanıyor. “İşleri kâğıt üzerinde yaparım, sonra uygulamaya geçiririm” diyor. Yazdığınız manifestoyu da okuduktan sonra dansı bir bilim dalı gibi ele aldığınızı düşündüm. Kesinlikle. Yaptığınız performansa modern dans diyebilir miyiz? Şu anda hâlâ öyle diyorum. Ama diğer yandan bildiğimiz modern dans kurallarını da yıkıp kendi kurallarınızı “inşa” etmişsiniz. Kesinlikle! Peki, dansla derdiniz nedir, o zaman? Dansa olan başlangıcım ihtirastı. Mesleğimi çok ciddiye alıyorum, fakat hayatta da bazı şeylerin değişmesi için yıkılıp yeniden yapılaşması gerektiğine inanıyorum. Sonuçta, modern sanat dediğimiz dal çok genç, henüz yüzyıl bile olmadı. O kadar genç ki, kimse sorgulamadığı için birçok şey tek düze gidiyor. Benim tek yaptığım oturup teker teker her şeyi sorgulamak ve yeni cevaplar aramak! Kaç yaşında kendi manifestonuzu yazdınız? Mehmet Sander için dans insan vücudu, mekân ve fizik demek... Dans sizin için tam anlamıyla ne demek? Benim şahsi tanımım insan vücudu, mekân ve fizik. İki senedir burada yaşıyorsunuz. Dünyanın birçok yerinde dans etmişsiniz. Hatta üzülerek belirtmem gerekiyor, dünyada ülkemizden daha fazla tanınıyorsunuz. İstanbul’a dönme nedeniniz neydi? Ben 41 yaşındayım ve hayatımın 20 yılı orada geçti. Mesleki açıdan cevap verecek olursam yaptığım şeyler bende kalsın istemiyorum. Başkalarıyla da paylaşmak istiyorum. ÇOCUKLARLA ÇALIŞAMIYORUM “Hareket Atölyesi” başlığı altında, 15 Ağustos’a kadar sürecek bir çalışma başlattınız, neyi ne kadar paylaşmayı planlıyorsunuz? Benim dans grubumla yaptığım çalışma ile derslerimde ki uygulama ayrıdır. Benimle dans grubunda çalışmak bir mizaç ister. Seçmelere karşıyım, çünkü o gün kişinin en iyi tek günü, ya da en kötü günü olabilir. Bunu tecrübeyle sabit söylüyorum. Dersime ilk girdiği zaman isim sorarım, ama sonra üç dört saat ismi kullanmıyorum. Numara veriyorum. 1, 2, 3... Böylece isim, statü, soyağaç vs hiçbir şeyle ilgilenmeden herkes eşit hale geliyor. Yaşla ilgili bir sınırlamanız var mı? Çocuklarla çalışamıyorum. Amerika’ da çocuklara ders vermemi istediler ama onlarda odak ya da konsantrasyon yok.. Nasıl çığlık atıyorlar! Azıyorlar... Kaç yaştan itibaren rahat çalışabiliyorsunuz? 18 daha iyi. Aslında herkes de büyük bir güç var ama biz bunun farkında değiliz. Birçok kişi hüsranla geliyor. Türkiye’de bu daha çok yaşanıyor, senin yaşın geçmiş diyorlar, mesela… Bunu kim hangi cüretle söylüyorsa... Performanslarınızda müzik kullanmıyorsunuz… Evet. Karşıyım. Bana göre dans müziğin bir numaralı düşmanı. Seyirci müzikle rahatlıyor. Yani eğer performansta kullandığın müziği sevmediyse yandın (kahkahalar). Her yerde müzik var, asansörde, süpermarkette... Bence direkt emeğimin sesinin gelmesi çok daha dürüst. Dürüstlük tabii ki çok değerli bir kavram ama her maddenin altını dürüstlükle çizmenizin başka bir nedeni var mı? İşin köküne iniyorsun o zaman. Bu benim için çok önemli. Toplam kaç eseriniz var? 22. Hepsi benzer kurgu üzerine mi kurulu? Aşağı yukarı, sadece mekânlar değişiyor. Bir nesne, bir de mekân eserleri var. Türkiye’de dans etmeyi düşünüyor musunuz? Evet, ama şu an değil. Benim en büyük ihtirasım bildiklerimi öğretmek. O yüzden bir süre sadece ders vermek istiyorum. Bu süre içerisinde doğru insanlar bana gelecektir, o zaman belki bir grup oluştururum. G esrabasibuyuk@hotmail.com O gençliği çağırıyor, gençlik onu izliyor... Müge Serçek A rtık bir yaz şarkıları var, bir de kış… Yazları insanı yerinde oturtmayan, zıplatan hoplatan şarkılar sarıyor piyasayı… Aşk da elbette unutulmadı. Keremcem’in Ateşler İçinde albümündeki şarkıları da bir hüzünlendiriyor, bir canlandırıyor… Dizi oyunculuğuyla yıldızını parlatmak isteyen Keremcem şimdi de Elif’te oynuyor… Aşk şarkılarından oluşan iki albümden sonra, şimdi farklı tarzdaki bir single ile karşımızdasınız… “Ateşler İçinde” 2008 yazı için yaptığımız iki dans şarkısından oluşan bir maksi single çalışması, Romanya’nın ünlü prodüktörü Costi ve Aykut Gürel’in ortak prodüksiyonu diyebiliriz. Bu iki şarkıyı İMBA grubuyla düet seslendiriyoruz. Türkçe sözlerini ben yazdım dolayısıyla aslında bunlar da romantik dans şarkıları oldular. “Elif” adlı bir diziye başladınız, nasıl gidiyor çekimler? Sağlam bir hikâye, iyi bir cast, iyi bir yapımcı ve ekip “Elif” projesinin içinde yer almamın sebeplerinden oldu. Canlandırdığım karakterin de bana benzemesi hoşuma gitti açıkçası… Reyting durumu nasıl, beklenen ilgiyi gördü mü? Ne kadar iyi bir iş yaparsanız yapın, izleyenler sevmezse ona başarılı bir proje denmiyor, ama “Elif” bu konuda kendini kanıtladı ve izlenme oranlarıyla yüzümüzü güldürdü. Öyle gözüküyor ki kış sezonunda da devam edeceğiz, daha anlatacak çok şeyimiz var. Biz diziye başlarken “beğenilmezse” gibi bir kaygı yaşıyor musunuz? Kaldı ki bir önceki bir diziniz bu nedenden dolayı kaldırıldı. Tabii ki bu endişe oluyor üstelik bu duyguyu müzik çalışmalarımdan çok dizilerde hissediyorum. Çünkü sizin diziyi çekmeye devam etmeniz için belli bir beğeni ve izlenme oranınızın olması gerekir, eğer yoksa yayından kaldırılır. Bu yüzden bu konuda endişe duymamak mümkün değil. Ama şunu da hatırlatmalıyım, “İki Yabancı” benim inisiyatifimde sonlandı. Oyunculuğa alıştınız mı, kendinizi eleştirdiğiniz noktalar oluyor mu? Gördüğü ilgiden hoşnut, oyunculuğunu geliştirmek istiyor. Müzik ise onun asli işi, yıl bitmeden bir albüm daha çıkarmayı planlıyor. C M Y B C MY B Keremcem, gençliğin popüler ismi. Hem müzisyen hem dizilerde oynuyor. Oyunculuk, içine balıklama daldığım bir maceraydı benim için, ama iyi ki de dalmışım. Sevdim, alıştım, mutluyum sette olmaktan ve kendimi televizyonda seyretmekten. Kendimi acımasızca eleştiriyorum, ama artık daha az, çünkü dinlendiğim bir senelik dönemde oyunculukla ilgili kendimi geliştirdiğim bir eğitim aldım. Şu ana kadar hep romantik karakterleri canlandırdınız. Bir gün sizi kötü bir karakteri canlandırırken görebilecek miyiz? Bir sinema projesi olursa ve ben de o karakteri canlandırabileceğime inanırsam neden olmasın. High Scholl Musical filminde iki şarkı seslendirmiştiniz, bu projenin de devamı gelecek galiba... HSM2 çok başarılı bir filmdi. Türkçe versiyonu da beklediğimden fazla sevildi. ABD ve İngiltere’de “İçimdeki Müzik Sensin”in Türkçe versiyon klibinin yayınlandığını biliyorum. Bu gurur verici bir şey. Devamı gelir mi bilemiyorum ama Walt Disney’in birkaç ülke için düşündüğü tamamıyla bölgesel bir film düşüncesi içinde olduğunu ve benimle çalışmaktan hoşnut olduklarını biliyorum. Neden olmasın? Üçüncü albüm için ne zaman stüdyoya girmeyi düşünüyorsunuz? Yeni yaptığım şarkıların bir kısmını kaydettik bile. Aralık ayında 3. albümümü yayınlarız... Albümlerinizdeki bütün şarkıların söz ve müzikleri size ait, seri üretim beste yapıyor gibisiniz, hiç zorlanmıyor musunuz? Zorlanmam şarkıyı yapma aşamasında olmuyor, çünkü bazen aylarca hiç şarkı yapmıyorum, sonra sözler ve müzik kendiliğinden akıyor. O, kendi zamanını biliyor. Yaşanmışlıklar, onların demlenmesi, benim dinginliğim... G