Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
13 TEMMUZ 2008 / SAYI 1164 5 Ben artık Selin olmak istiyorum Şengül Durucu “Çok doğal karşıladılar. Bana çok iyi davrandılar. Açıkçası bu kadar iyi bir yaklaşım beklemiyordum. Daha önce de benim durumumda olan insanların bürokratik işlemlerini yapmışlar.” Z arif adımlarla adeta süzülerek oturduğum masaya yaklaştı. Topuklu kırmızı ayakkabısının tıkırtıları ve kırmızı bluzu o kadar dikkat çekiciydi ki kafede oturanların gayri ihtiyari arkasından bakması normal sayılabilirdi. “Merhaba tatlım” dedi, aynı zarafetle karşımdaki koltuğa oturdu. Tedirgindi ama rahatmış gibi görünmeye çalışıyordu. Garson siparişlerimizi getirdiğinde moda, makyaj gibi konulardan konuşmaya başlamıştık bile. Rahat olmasını istiyordum. Konuşurken çantasını açıp aynasını ve rujunu çıkarmasından, kırmızı ruju dudağında yayarken “Nasıl, güzel durdu mu? Bayılıyorum kırmızı ruja, çok seksi değil mi?” demesinden başardığımı anladım. Adı Selin’di. Daha doğrusu erkek arkadaşıyla kendine verdiği isim buydu. Tamamen kadın olduktan sonra, kendi deyimiyle “yeni hayat”ında bu ismi kullanacaktı, artık “Tuncer” diye çağrılmak istemiyordu. Tuncer’den Selin’e giden öykünün başlangıcı çok eskilere dayanıyordu, taa çocukluğuna. Tüm hikâyelere başından başlanır, biz de öyle yaptık. “Çocukluğumdan beri kendimi erkek hissedemedim. Çok uğraştım erkek gibi olayım, diye. Acaba 2002’de yürürlüğe giren Türk bu kadınlık hissi geçici Medeni Kanunu’nun 40. bir duygu mu, bir md.’sine göre; “Cinsiyetini heves mi, bir tercih değiştirmek isteyen kimse, mi diye çok sordum, şahsen başvuruda bulunarak sonunda bunun mahkemece cinsiyet yaradılışımda değişikliğine izin verilmesini varolduğunu anladım. isteyebilir. Ancak, iznin İçimdeki kadın verilebilmesi için, istem benimle birlikte sahibinin 18 yaşını doldurmuş büyüdü. Küçükken, bulunması ve evli olmaması; evde kimse yokken, ayrıca transseksüel yapıda olup, ablamın kıyafetlerini cinsiyet değişikliğinin ruh sağlığı giyiyor, makyaj açısından zorunluluğunu ve yapıyor ve kendimi üreme yeteneğinden sürekli öyle mutlu biçimde yoksun bulunduğunu hissediyordum. Erkek uzmanlardan oluşan bir resmi kıyafetlerinden hep sağlık kurulu raporuyla nefret ettim. Erkeksi belgelemesi şarttır. Verilen izne oyuncaklarım da bağlı olarak amaç ve tıbbi olmadı, hep Barbie yöntemlere uygun bir cinsiyet bebeklerle oynardım. değiştirme ameliyatı Şimdi düşünüyorum gerçekleştirildiğinin resmi sağlık da o Barbie bebek kurulu raporuyla doğrulanması benim ilerde olmak halinde, mahkemece nüfus istediğim kadın sicilinde gerekli düzeltmenin modeliydi.” yapılmasına karar verilir.” Ben sormadan anlatıyor. Sanki BİR ERKEK, BİR KADIN Beş yıllık devlet memuru Selin. Erkek olarak işbaşı yapıyor, iş çıkışı kadın oluyor. Tacizden o da muaf değil, işe giderken otobüste, vapurda tacize ve şiddete uğruyor. İki yıl önce bir saldırıya uğramış, hem de takım elbiselerinin içinde. Arabasına çağıran bir adama karşı çıkmış, adam zorla bindirmeye kalkışınca, yakın olan işyerinden yetişen arkadaşları kurtarmış... “Adam devlet memuru olduğumu öğrendiğinde şoke oldu ve hemen özür dilemeye başladı” diyor “Beni fuhuş yapıyorum sanmış. Özre bak. Sanki fuhuş yapanlara bunu yapmaya hakkı varmış gibi”… Bu olaydan sonra isteği üzerine, can güvenliği için görev yerini değiştirmişler Selin’in, yeni yeri kendisi seçmiş. İstanbul’a gelir gelmez bir hastaneye başvurmuş Selin. Erkekten kadına geçiş süreci için önce bir yıl terapi görmesi gerektiğini, sonra bir doktorlar heyetinin karşısına çıkacağını ve onlar uygun görürse kadın olabileceğini öğrenmiş. Şu anda, terapi sürecini tamamlayıp hormon tedavisine geçebilmiş şanslı transseksüellerden, çünkü hormon almasını engelleyecek herhangi bir rahatsızlığı yok. Hormonu sadece sağlıklı transseksüeller kullanabiliyor. Bu süreçte alkol ve sigara da yasak. Terapide kendisi gibi cinsiyet değiştirmeye çalışan transseksüelleri görünce yalnız, daha da önemlisi anormal olmadığını daha iyi anlamış. Gruptaki kimi öğretmen, kimi doktor, kimi psikiyatr, kimi maliye müfettişi yirmi kişiyle her şeyi konuşmuş, birbirlerinin sorunlarını, korkularını dinlemişler. Yasa ne diyor? Adı Tuncer, Adanalı, beş yıllık devlet memuru. Bir transseksüel. Hormonları sorun çıkarmadı, terapi sürecini de tamamladığında ameliyatla kadın olacak… Kendine taktığı Selin ismi, böylece nüfus belgesine işlenecek. Çelişkisi, çatışması yok, önyargılara karşı da ailesinin, arkadaşlarının ve memurluğun “zırhını” kullanıyor, ama şiddet yine de bir adım ötesinde… “PENİSİMDEN UTANIYORUM” “Hayatımda bir kere bir kadından hoşlansaydım, kadın olmayı düşünmezdim bile. Henüz erkek görünümündeyken, yakın bir kız arkadaşım bana âşık oldu. Ben de onu çok seviyordum ama arkadaş gibi. Durumumu anlattım, çok üzüldü ama yapabileceğim bir şey yoktu. Bir kadınla birlikte olmayı bırakın, elini tutmak bile çok garip geliyor bana. Kendi cinsimle birlikte oluyormuş gibi hissediyorum. Ben penisimle barışık değilim ki. Ona cinsel amaçla hiç dokunmadım. Benim için ‘o’ varlığından utandığım, olmaması gereken bir fazlalık. Bana ait değil.” Devlet memuru olduğu için ameliyatını olup pembe kimlik alana kadar erkek olarak işe gitmek zorunda. Mesleğini seviyor, devlet memuru olmak onu hep korumuş. Terapi ve ameliyat masraflarının bir kısmı da Emekli Sandığı’nca karşılanıyor aksi halde “dönüş” masraflarını karşılayamayacağını biliyor. Ses ve vajina ameliyatından sonra tam bir kadın olacak ve kadın olarak atanacağı yeni yerde yepyeni bir hayata başlayacak. Üniversiteyi bitirdiğinde tanıştığı ilk sevgilisiyle evleneceği, onun ailesi ve akrabalarıyla tanışacağı günü iple çekiyor. “Kadın olduğunda gerçekleştireceğin bir hayalin var mı?” diye soruyorum. “Mutlu olmak, kendim olmak, her kadın gibi normal bir yaşam sürmek istiyorum” diyor… Onun hayali bu: ‘Normal’ bir kadın olmak. G yıllarca içini dökeceği, sesini duyurabileceği böyle bir günü beklemiş gibi. Söz yine onda: “Ailem bana karşı hep anlayışlıydı. Beş yaşıma kadar kendimi kız sanıyordum, erkek olduğumu öğrenince günlerce ağlamışım, hatta, annemin eline bir bıçak verip penisimi kesmesini istemişim. Bu yüzden de olmalı makyaj yaptığımı, kadın kıyafeti giydiğimi, mahallede bir kız gibi dolaştığımı, hep kızlarla arkadaşlık ettiğimi görüyorlardı ve ses çıkarmıyorlardı. Çocukluk hevesi olarak görüyorlardı belki de, belki de gerçekle yüzleşmemek için görmezlikten geliyorlardı. Hiç baskı görmedim. Okumuş olmalarının da bunda payı büyüktür. Neredeyse tüm akrabalarım üniversite mezunu. Onlardan da kötü bir tepki almadım.” Adana’da doğup büyümüş bir transseksüelin bu kadar rahat bir çocukluk geçirdiğine inanmak güç. Şehrin en iyi semtinde oturmalarına bağlıyor bu durumu, üniversiteyi de Adana’da okumuş, kaşlarını almasına, sesi kadın sesi gibi ince olmasına rağmen tacize ve şiddete maruz kalmamış. KPSS’ye girmiş, kazanmış, devlet memuru olmuş, ataması taşraya çıkmış. Para kazanmak için bir erkek gibi saçlarını kısa kestirmiş, takım elbise giymiş ve işine gitmiş. “Yıllarca durumumu gizledim, hep erkek rolü oynadım” diyor “Devlet memurluğunda üç yıldan sonra, İstanbul’a tayin olunca öğrendim transseksüelliğin memurluğa engel oluşturmadığını”. Gazetede transseksüel bir doktorun devlet hastanesinde çalıştığı haberini okuduktan sonra kendini gizlememeye karar vermiş ve durumunu amirlerine bildirmiş: KAMER 11 YILDIR KADINLAR İLE BİRLİKTE, KADINLAR İÇİN ÇALIŞIYOR... 23 ilde 23 kadın merkezi çalışmalarla birlikte kurtarılan kadın sayısı 300’e ulaşıyor. Sadece proje döneminde 2768 şiddet başvurusu alındı ve gerekli destek (psikolojik, hukuksal, iş, sağlık) verildi. Farkındalık Grup Çalışmaları ile 2.846 kadın, yüz yüze görüşmeler ve mahalle toplantıları ile 3.175 kadın, KAMER, 1997’de kurulduğunda Diyarbakır’da hizmet vermeyi çeşitli etkinliklerle 6.000 kişi ile cinsiyetçilik konusunda farkındalık amaçlıyordu. Kadınlardan gelen talepler amaçları genişletti, “kadınlar yaratıcı çalışmalar yapıldı. Yerel siyasete katılımı sağlayıcı çalışmalara ile birlikte, kadınlar için çalışmak” ilkesiyle yola çıkan kuruluş, bugün 23 önem verildi. 2006’da yayımlanan “Kadına Yönelik Şiddeti ve ‘Namus’ ildeki 23 kadın merkeziyle 40 binden fazla kadına ulaştı. Sayılar her yıl Cinayetlerini Önlemeye Yönelik Başbakanlık Genelgesi”nin hayata artıyor, her sayı hayatı değişen bir kadın demek. KAMER Vakfı kurucu geçirilmesi için 23 il ve ilçelerindeki ilgili başkanı Nebahat Akkoç 11 yılda gelinen resmi kurumlarla görüşmeler yapıldı, çeşitli noktayı ve hedeflenenleri anlattı. etkinlikler düzenlendi, ilçelerde kadın Kamer’in önderliğinde açılan 23 odaları açılması konusunda kadın merkezinden yola çıkarak, kaymakamlıklarla işbirliği sağlandı. bölgedeki kadınların temel sorunlarını 23 merkez hiç de küçümsenmeyecek nasıl özetleyebilirsiniz? bir rakam, bu merkezler kadınların Cinsiyetçi sistemin kadınlar üzerindeki gündelik yaşamlarını ve zihinlerini nasıl olumsuz etkileri; çatışma, göç ve ekonomik yönlendirdi? sorunların oldukça yoğun yaşandığı bu Kadınlar yaşadıkları şiddet ve ayrımcılığı bölgelerde daha da ağır hissediliyor. fark ederek, kendi hayatlarını değiştirmeye Geleneksel kurallar çerçevesinde kadınların başladı. Toplumsal hayata katılım oranları, toplum hayatına katılımları sınırlandırılıyor, kendilerine güvenleri ve kadın dayanışması kadınlar eğitim olanaklarından ve arttı, yaratıcı ve girişimcilik ruhları gelişti. ekonomik özgürlüklerini kazanma Biliyoruz ki KAMER kuruluşunda pek imkânlarından yoksun bırakılıyor, insan çok kesimin tepkisini çekti, ama haklarıyla ilgili bilgi ve destek kadınlardan yana olarak ortada durmayı, mekanizmalarına ulaşmaları engelleniyor. daha doğrusu kadından yana taraf Siz de bu yüzden “Her Kadın İçin Bir olmayı bırakmadı. Tepkiler bugün de Fırsat” kampanyasını başlattınız. sürüyor mu, gerekçeleri neler? Amaçlarınız nelerdi? KAMER kuruluşundan bu yana Güneydoğu ve Doğu Anadolu koruduğu ilkeleri kadının insan bölgelerindeki 23 ilde “Kadının İnsan KAMER’in kadınları, arkada N. Akkoç. haklarından taraf bağımsız çalışmak, Hakları” için çalışan birer kadın merkezi hiyerarşiyi, şiddeti ve ayrımcılığı kurmak, bu merkezler aracılığıyla ilçelerde reddetmek, evrensel düşünüp yerel çalışmak, paylaşım ve ve köylerde kadınlarla bağlantı kurmak, kadına yönelik şiddet ve dayanışmadan yana olmak, açıklıkile kendini kabul ettirdi. özellikle “namus” adına işlenen cinayetleri engelleme konusunda Önünüzdeki yeni hedefler neler? çalışabilecek yaygın bir örgütlenme oluşturmak, sorunu fark ve kabul Kuruluş yılımız olan 1997’den bugüne kadının insan hakları ettirmek, çözüm konusunda yerel dil ve metotlar yaratmak başlıca konusunda yerel, ulusal ve uluslararası çalışan bir sivil toplum kuruluşu amaçlarımızı oluşturuyordu. Böylece kadınların eşit hak ve fırsatlardan olduk. Bugüne kadar 40 bin kadına ulaştık, 23 ilde örgütlendik. İlçe ve yararlanıp, topluma katılım süreçlerinin gerçekleşmesi yolunda önemli köylere de ulaşarak gerek bölgesel zorluklardan gerekse cinsiyetçi bir gelişme kaydetmeyi planlıyorduk. sistemin zorlukları dolayısıyla il merkezlerine gelemeyen kadınların da Amaçlarınıza ne kadar ulaşabildiniz? geleneksel statülerini fark edip değişme süreçlerine katkıda bulunmayı, İki bölgedeki 23 ilde 23 kadın merkezi kuruldu. Merkezlerde şiddet şiddete maruz kaldıklarında başvurabilecekleri destek mekanizmalarını ve “namus” cinayetleri ile ilgili başvurular alınıyor. Projenin başından daha geniş bir kadın kitlesine ulaştırmayı hedefliyoruz. G bu yana 178 kadın muhtemel bir cinayetten kurtuldu. Diğer Berat Günçıkan C M Y B C MY B