Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
2 13 TEMMUZ 2008 / SAYI 1164 Okyanusun öbür ucundan... Deniz Ülkütekin Avustralyalı enstalasyon ve performans sanatçısı Lara O’Reilly, çalışmalarını sergilemek için terk edilmiş mekânları tercih ediyor. Enerji Müzesi’nde, İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde Sahne ve Gösteri Sanatları Bölümü öğrencileriyle birlikte hazırladığı Womb Of Time isimli projeyi sergileyen O’Reilly, terk edilmiş mekânları sahneye dönüştürüyor. verdiği sorumluluğu ve özgürlüğü ise “herkesin, ortak bir eser ortaya çıkarmak için belli rolleri vardı” diyerek özetliyor “Bir film imitasyonu yaratmak için uğraştık”. Öğrenciler hareketli bir gösteri sunacakları sanıyorlarmış, ama yapılan fikir alışverişlerinden sonra sabit insan figürleri kullanmaya karar vermişler. Müzedeki aletlerin önemi ise geçmiş ve şimdi arasında bir köprü vazifesi görüyor olmaları. Lara O’Reilly ile doğduğu toprakların sanatını ne kadar etkilediği hakkında da konuşmak istiyordum. Coğrafi açıdan dünyanın geri kalanından izole olmasına karşın kültürel anlamda özellikle Batı’yla, son yıllarda da Asya ülkeleriyle yakın ilişkiler için olan bir ülke Avusturalya. Bu durumun yarattığı etkileri ve terk edilmiş mekânlarda ürettiklerini bir köprü olarak görmesinin sebebi hakkında konuşmasını istediğimde, konuya daha önce hiç kafa yormadığını söylüyor. Ancak “Uzak ülkelerdeki insanlarla bir şeyler paylaşabiliyor olmak, belki de en çok hoşuma giden şey” diyor. G Disiplinlerarası etkileşim Geçen akademik yılda öğretime başlayan İstanbul Bilgi ÜniversitesiSahne Sanatları Alanı (MAPpa), öğrencilerin deneyim kazanacakları etkinliklerde yer almalarına önem veriyor. Sahne Sanatları Alanı yürütücüsü Aylin Kalem sorularımızı yanıtladı. Lara O’Reilly ile öğrencileri bir araya getirme fikri nasıl ortaya çıktı? Lara O’Reilly’nin projesi, öğrencilere hem sahne sanatlarını enstalasyon ve video sanatlarıyla ilişkilendirme, hem de mekâna özgü çalışma deneyimi sunması bakımından bizim ilgimizi çekti. Enerji Müzesi’nde gerçekleştirilen bu sergi için öğrenciler, bir ay boyunca projenin hem sanatsal içerik hem de organizasyon, prodüksiyon ve iletişim ayağında çalıştılar. Teknolojiyle örtüşen sanatlar, sizin için klasik sanatlardan ne kadar ayrılıyor? Günümüz teknolojileri, sahne sanatlarında yeni ifade yöntemleri önermek bakımından klasik sanatlara da açılım sağlıyor. Öğrencilerin eğitiminde çeşitliliğe ve disiplinlerarası etkileşime önem veriyoruz. G T erk edilmiş ve metruk binalarda performans sergilemek ne kadar akıl kârı bir iş bilinmez. Ancak Avustralyalı sanatçı Lara O’Reilly’nin yaptığı bu. Rusya’nın St. Petersburg kentindeki Kotin adasında viraneye dönmüş eski bir askeri kilise ya da Sydney’in Cockatoo adasında terk edilmiş bir bina, dünyanın herhangi bir yerinde ıssız bir mekânı harekete geçiriyor. O’Reilly’ye yeni bir kente ayak bastığında bu tip yerleri bulma konusunda bir sezgisi olup olmadığını sorduğumda, galiba mütevazı olmak için, emin değilmiş gibi cevap veriyor. Ancak ortaya çıkardığı işlerden anlaşılıyor, yeni bir dünyaya ayak bastığı zaman terk edilmiş ve kayıp yerleri harekete geçirmek konusunda doğuştan gelen bir yeteneği var. Avustralyalı sanatçının İstanbul’da bulunma sebebi, İstanbul Bilgi Üniversitesi’nin Silahtarağa Kampusu’ndaki eski santral binası, yeni adıyla İstanbul Enerji Müzesi’nde sergileyeceği performanstı. Gösteri için İstanbul Bilgi Üniversitesi Sahne Sanatları öğrencileriyle hem sahne önünde hem de sahne arkasında beraber çalışacaktı. Eski santralda, bir zamanlar İstanbul’un enerji yükünü çeken ağır iş makinelerinin arasında durağan insan formlarının kırılganlığı çok daha fazla belli oluyor. O’Reilly, öğrencilerle son derece rahat çalışmış. “Hepsinin performans hakkında bir geçmişi vardı” diyor. Onlara Ozon çetesi... Selçuk Erez çık pencereden Arakan kuşlarının (Pteroglossus castonitis ve Pteroglossus torquatus) sesleri geliyordu. Bambu masanın çevresinde oturan beş kişi tam dört saattir ne yapılması gerektiğini tartışıyor ama bir türlü bir sonuca varamıyorlardı. Başbakanın internet sayfasını “hack”lediğini ileri sürelim.. Fazla bir ceza almaz.. Sonra insanların çoğu “heklemenin” ne olduğunu bilmiyorlar.. Darbe düzenliyordu desek? Bu da çok kullanıldı.. yemezler.. Ben buldum: “Kaniballık”la, yamyamlıkla itham edelim: “Küçük çocukları kızartır yer, kemiklerini asfaltın altına gömerdi” diyelim.. Bunu nereden çıkardın? Bak Liberya’nın eski cumhurbaşkanı Charles Taylor şimdi uluslararası mahkemede yargılanıyor; suçlamalardan en sarsıcısı, “darbeciliği” değil, “insan eti yemesi ve yedirtmesi”.. Bunların hepsi mi çocuk yemiş olsun? Bence hepsinin dosyasına aynı şeyleri yazmayalım; inandırıcı olmaz! Öyleyse hangisi çocuk yedi? Şu televizyonlarda ileri geri konuşan münasebetsiz gazeteci, Yorgi Galagala! Tamam, bu herifin evine yakın bölgelerde son birkaç yıl içinde kaybolmuş çocukların listesini isterim! Emredersiniz! Fakaçelli’nin dosyasına ne yazalım? Kim o? Fabrikatör, iş adamı.. Başka işi yokmuş gibi hep hükümeti eleştiriyor.. O da Marks and Spencer’den kravat çalmış olsun.. Hayır, hayır.. Korkunç bir seks skandalına karışsın.. Hamile bıraktığı evlatlığını bol para vererek bir şoförle evlendirmiş olsun! Nasıl ispat ederiz? Dinleme cihazlarımızı Fakaçelli’nin evine yerleştiren evlatlık kız, istersek böyle bir ifade verir.. Bizim çocuklardan biri de onun evlendiği şoför olur! Ne vakit, nasıl evlendi? Canım istediğin tarihte, imam nikâhıyla.. Peki, doğurduğu çocuk? O çocuk?.. Ha işte onu da Galagala yedi! Mükemmeel.. Şimdi sıra şu Ferdinand da.. Buna da kıyak bir şey bul bakalım.. O daaaa... Ozon tabakasını delmiş olsun! Nasıl deldi? Bahçesinde her gün köfte pişirir. Barbeküdeki kömürleri 98 oktan benzin döküp tutuşturur.. Bu mangalın dumanı ozon mozon bırakmaz! Yalnız bir şey unutuyorsunuz.. Bütün bu namussuzları bir yerde toplamak gerekir; aksi halde “örgüt” kurmuş sayılmazlar.. İyi ya bahçesindeki mangallarda ne pişiyordu sanki? Ne? Galagala ile yedikleri çocuklar! Şimdi oldu! Abi, bu iddianame dehşetli güzel ama dış basın, New York Times filan eleştirirse? Bizimkileri etkilemez.. Aksilik bu ya, etkileyeceği tutarsa? O zaman altı ay sonra bu senaryo ile seri çevirir, televizyonda gösterir, çok para kazanırız! Şimdi de film şirketi mi kuracağız.. Yok be, bir televizyon kanalı satın alırız daha kolay.. Sen krediyi düşünme! Onu değil kanalın adını düşünüyorum.. OzonTV nasıl? Abi sen süpersin! G erezs@superonline.com A C M Y B C MY B