25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Fotoğraf: Vedat Arık 4 MAYIS 2008 / SAYI 1154 Dünyanın sesine kulak ver Sabri Tuluğ Tırpan küresel ısınmaya dikkat çekmek için “GaiaDünya Senfonisi”ni besteledi. Bu konser senfonik anlatımın yanında, görsel dünyanın renkleri ile elektronik müziğin bir harmanı. Verdiği mesaj ise çok açık; dünyanın sesine kulak verin, çok geç olmadan… Ali Deniz Uslu iyanist besteci Sabri Tuluğ Tırpan’ın yeni bestesi “GaiaDünya Senfonisi”nin ilk konserini, 9 Mayıs Avrupa Günü ve Özel ALEV Okulları 10. Kuruluş Yılı Konseri’nde, Kadıköy Süreyya Operası’nda verecek. Tırpan, “Evrenin Onuru”na bestelediği “GaiaDünya Senfonisi” ile insanlığın dünyaya verdiği zarara dikkat çekiyor. Müzisyen bu anlatımını, küresel ısınmanın P tehlikelerini ilk dile getiren, Greenpeace Örgütü’nün kurucularından bilim adamı ve yazar Profesör James Loveluck’un “Gaia Hipotezi”nden öykünerek yapıyor. Konserde Tırpan’a Herbert Bock yönetimindeki 82 kişilik “Vienna Jeunesse Orkestrası”, Borusan Quartet’in genç yetenekleri, keman sanatçısı Esen Kıvrak, çellist Çağ Erçağ, 80 kişilik Özel ALEV Okulları Çocuk Korosu ve soprano Demet Tuğcu da eşlik ediyor. Senfoniye renk katan en önemli isim ise elektronik müziğin dünyadaki başarılı temsilcilerinden gitarist Erdem Helvacıoğlu. Biz de Sabri Tuluğ Tırpan ve Erdem Helvacıoğlu ile buluşup, küresel tehlikeyi ve müziklerini konuştuk. “GaiaDünya Senfonisi” fikri nasıl oluştu? Tuluğ: Projenin teklifi çevre konusunda ciddi kafan yoran Özel Alev Okulları’ndan geldi. Ben de işin müzikal kısmı için Avusturya’daki Herbert Boeck yönetimindeki Jeunesse Orkestrası’nı İstanbul’a getirmeyi düşündüm. Okulun da gençlik korosu vardı. Böylece gençlerden oluşan büyük bir ekibimiz oldu ve proje birleştirici bir anlam kazandı. Projede Erdem Helvacıoğlu da var. Helvacıoğlu geçen yıl İstanbul Bienali’nde AKM’deki “Sessiz Duvarlardaki Hatıralar” isimli ses enstalasyonu ile dikkat çekmişti. Onunla çalışmaya nasıl karar verdiniz? Tuluğ: Konserde bugünün renklerini içinde barındıran, elektronik ve akustiğin birbirine karıştığı bir müzik istiyordum. Bunun için en iyi aday Erdem’di. Enstrüman hâkimiyeti, duruşu ve günün sesleri ile yakınlığı, dünyada tanınan bir müzisyen olması işimizi çok keyifli bir hale soktu. Erdem: İlk çalışmamız farklı ve bir o kadar bize yakın bu projede gerçekleşti. Senfonik anlatımın, görsel dünyanın ve elektronik müziğin sınırlarında gezindik. Gitarın müziğe işlenmesi ve ses tasarımı da işin içine girdiğinde fazlasıyla dinlenebilir bir iş çıkardık. Senfoni küresel ısınma üzerine kurgulanmış ve herkesi dünyanın sesini dinlemeye çağırıyor, bestenizi oluştururken çalışmaya nereden başladınız? Tuluğ: Küresel ısınmanın neden olduğu tüm felaketleri gözden geçirdim, yitirdiklerimizi ve yitireceklerimizi bir bir öğrendim. Öğrendikçe daha çok merak ettim, iştahım da kabardı, ama içerik havadaydı, yani kararsızdım. Çünkü olan biteni derin bir şekilde incelemeye başlayınca korkmaya başladım. Eski Yunan’da dünyanın yaşadığına ve insan gibi olduğuna inanılırmış. Bana kalırsa da dünya dev bir balina ve biz onun sırtında yaşayan minik organizmalarız. Bir gün bundan rahatsızlık duyduğunda üstünden silkeleyecek bizi. DÜNYA BİZE ÇOK KIZGIN James Lovelock’u nasıl keşfettiniz? Tuluğ: Sesle ve müzikle gerçeğin bağlantısını kurmak için anahtar James Lovelock oldu, ama onu okuyunca insanlığa güvenimi iyice kaybettim. Ne kadar yıkıcı, yok edici, kötülükle rekabet halinde olduğumuzu ve bencilliğimizi tekrar gördüm. Loveluck’ı okuyunca da eserimin adını onun GaiaTabiat Ana Hipotezi’nden esinlenerek “GaiaDünya Senfonisi”ne dönüştürdüm. Bir de Kızılderili şiiri buldum bu çalışma için, ismi “İnsanlığın Gözyaşları”. Zaten Kızılderililerin doğanın tanrılarını çağıran müzikleri vardır, bu da onlara öykünmüş bir şiir, benim derdimi de iyi anlatıyordu. Erdem: Küresel ekonomi ve kapitalizmin geldiği yer, dönen büyük paralar sonumuzu getiriyor. Dünyanın canını sıkmaya başladık ve o bize çok kızgın. Doğayı sömüren egemen güçler dünyayı yeteri kadar kirletti. Amerika ve Batı şimdi çevreye önem verdiğini anlatmaya çalışıyor, ama şimdi de gelişmekte olan ülkeler, “Artık bizim zamanımız, büyümek istiyoruz, kirletme sırası da bizde” diyor. Yani mantık değişmedikçe umutlarımız da azalıyor. Tuluğ: Bu dünyaya adalet ve eşitlik gerekli. Hani derler ya insan sosyal bir hayvan diye, aslında insan egoist bir hayvan. Bunun farkında olmalıyız. Dünyaya sterilize edilmiş evlerimizden bakarak yardımcı olamayız. Pizza fikri dediğim bir şey var benim, İtalya’da pizza bir adamın kalabalık ailesini eşit miktarda doyurmak istemesiyle ortaya çıkıyor. Adam bunun için de hamuru açıyor, üstüne evde ne varsa atıyor, pişiriyor ve paylaştırıyor. İşte olay budur. Senfonide elektronik müzik de var. Elektronik müzik ise endüstriyel toplumun evriminin sonucu ortaya çıktı. Bu simgesel bir ironi mi? Erdem: Toplumun evrimi onu getirdi, onun için, ona karşı bu müzik. Günümüz dünyasını anlatmak için gereken tınılar da bunlar. Benim derdim de bu tınılar ile neyi, nasıl anlatırım, peşinden gitmek. G C M Y B C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear