25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

18 MAYIS 2008 / SAYI 1156 5 Anadolu’da 68... Ağalık kaldırılsın, köylüye toprak verilsin, köylere yol, su, elektrik gibi hizmetler getirilsin... Bunlar, 68’de Anadolu’dan, köylerden yükselen talepler. İlk toprak işgallerinin, büyük köylü mitinglerinin yapıldığı bu devrimci zamanları, dönemin öğretmeni Ramazan Çavdar anlatıyor... Esra Açıkgöz Ramazan Çavdar, 1948 Sinop Gerze doğumlu, 68 kuşağından bir emekli müfettişöğretmen. 68 Mayıs’ını Manisa’da karşılamış, geç gelen gazetelerden ve devletin arıtmasından geçen radyo haberlerinden öğrenmiş. Öğrenci hareketlerinde yer alamasa da, görev yaptığı köylerde, köylülere siyasi bilinç aşılamak için uğraşmış, kooperatif gibi örgütlenmeler yaratmış. Kısacası bu röportaj, 68 ve Anadolu üzerine... 68 olayları denince hep İstanbul, Ankara, İzmir gibi büyük şehirlerdeki öğrenci hareketleri konuşuluyor. Siz de 68 kuşağındansınız ve 68’i Manisa’da karşıladınız. Siyasete de bu sırada mı yöneldiniz? Doğum olarak 68 kuşağı sayılıyoruz, ama o dönem köyde olduğumdan 68 öğrenci hareketlerinin içinde bulunamadım, ama olayların dışında da kalmadım. Büyüdüğüm köyde öğretmen yoktu, okulun olduğu diğer köye 10 km. yürürdüm. Yol, okul, su yoktu… İster istemez bunlara isyan ediyorsunuz, bu yaşantı sizi muhalif yapıyor. Ayrıca, Kastamonu Gölköy Öğretmen Okulu mezunuyum. Biz orada, Köy Enstitülerinden kalma bir havayla yetiştik. Öğrenci dernekleri vardı, her hafta sonu bir araya gelip haftayı değerlendirir, yönetime katılır, ciddi propagandalar yapardık. Solcu öğretmenlerimiz belki Marksizm, sosyalizm nedir öğretmediler, ama yurtseverlik, sosyal olaylara duyarlılık, toplum kalkınması, köy öğretmeni neler yapar, hep bunlarla doldurulduk. Siyasi örgütlenme içine 71’de Gazi Pedagoji’de eğitim alırken girdim, 74’ten sonra Kurtuluş grubuyla yakın ilişkilerim oldu. Sosyalizmin Alfabesi’ni, Komünist Manifesto’yu, Kapital’i o yıllarda okudum. Üçüncü sınıfta GaziDer’i, sonra da AYODER’i kurduk. 68 Mayıs’ında neredeydiniz? Manisa’da öğretmendim. İki yıl Kula’nın Yörük köyünde öğretmenlik yaptım. Dünya 68 olaylarıyla çalkalanırken, siz neler olduğunu haber alabiliyor muydunuz? Bize daha okuldayken, örgütsüz yaşamayın, gittiğiniz yerde hemen TÖS’e üye olun derlerdi. Ben de atanınca hemen TÖS’e üye oldum. Ancak bizim köy, kazaya 27 kilometre uzaklıktaydı, her zaman ulaşamazdık. Haberleri, köye haftada bir uğrayan kamyonun getirdiği, bir haftalık birikmiş gazetelerden, bir de devletin süzgecinden geçirdiği haberleri yayımlayan radyodan öğrenirdik, 68 olaylarını da buralardan duyduk. Ben o zamanlar, yatsı namazından sonra okulu açar, lüksümü yakar, Ramazan Çavdar’ın Hakkâri’de görev yaptığı yıllardan. getirilmesi, sağlık hizmetlerinden yararlanabilmek… Ben Hakkâri’de çalışırken, köylere gidip ağalığın kötülüğünü anlatıyordum. Ancak köylüler devlet memurlarına pek güvenmiyorlardı, onlara ağalığın kötü olduğunu anlattığımda, “Ağalık kötüdür, ama Ahmet Ağa iyidir” diyorlardı, çünkü benim gidip onları ispiyonlayacağımı düşünüyorlardı. Hakkâri’de TÖBDER ve Kültür Derneği kurduk. Köylülere, ulusal sorun, demokratik haklar, sınıf mücadelesi üzerine seminerler veriyorduk. O dönem Hakkâri’ye MHP’liler giremiyordu. Köylüler ne kadar destek çıkıyordu size? Hakkâri’de, solu destekleyen aşiretler destek çıkıyordu. 73’te Sinop’ta kooperatif kurmak için köy köy dolaştık. Bir köyde, köylüleri komünistler geldi diye doldurmuşlar, bizi silahla beklediklerini öğrenince geri döndük. Yine de hemen her ilçede temsilcilik açtık. Kooperatifte köylü eğitimleri verdik, Ayancık’ta 10 bin, 6 bin nüfuslu Gerze’de 3 bin kişiyle miting yaptık. 68 ruhu Anadolu’ya, halka inemedi, diye eleştiriliyor. Bu eleştirilerin en büyük kanıtı olarak da Deniz’lerin, Mahir’lerin yine halktan kişiler, köylüler tarafından ele verilmesi gösteriliyor... Bu ihbarlar, köylülerden ziyade muhtar, ağa gibi devletle menfaat ilişkisi olanlarca yapıldı. 1985’te Sinop Emniyeti’nde çalışan bir polis, ajan olarak Ankara Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi’nde öğrenci gibi çalıştığını, Deniz Gezmiş’in Sıvas’a gidişini kendisinin ihbar ettiğini anlatıyordu, böbürlenerek. 60’larda, köylere parkalı, bıyıklı insanların gidip, solcuyuz diyerek, Allah’a, dine küfürler ettiklerini biliyoruz. Bunlar 4K Kulübü adı altında köylüyü aydınlatma ve kalkındırmak için çalıştıklarını söyleyen, emperyalizmin, CIA’nın ajanlarıydı. Sosyalistler ne zaman halkla bütünleşse darbe yapıldı, toplumsal muhalefet bastırıldı. Ben 68 kuşağının verdiği bir zararı görmüyorum. Ölümden ötesi yok, insanlar çıkar gözetmeksizin hayatlarını ortaya koydular, daha ne yapacaklardı? G Köylülerle birlikte... 68 ruhu Anadolu’ya hiç yansıdı mı? Köylüler haberleri dinlerken nasıl tepki verirlerdi? Kimisi bunlar Türkiye’yi komünistlere satacaklar diye kızıyordu, kimisi de bu gençlerin ne yapmak istediğini anlamaya çalışıyordu. Bu gençler bizim için bir şeyler yapmaya çalışıyorlar, diyenler de vardı, ancak onlar da gençlerin istediklerini başaramayacaklarına inanıyorlardı. İhtilalci ruha katılalım bilinci çok yoktu, yine de köye saklanmaya gelenlere yardım ederlerdi. Oysa 69’da İzmir’de ilk defa bir toprak işgali yaşanıyor... Diyarbakır’da köylü mitingleri yapılıyor... Evet, Atalan köylülerinin toprak işgalleri oldu. Sinop’ta, Samsun’da tütün, Ordu ve Giresun’da fındık mitingleri vardı. Sizin tanık olduğunuz bir eylem var mı? 69’da TÖS boykotumuz vardı, köylülerle birlikte üç gün okulu kapattık. O dönem Anadolu’dan yükselen talepler nelerdi? Ağalığın kaldırılması, köylüye toprak verilmesi, çocukların eğitim hakkı, su, yol, elektrik gibi hizmetlerin köylere Çavdar, EğitDer’in panelindeyken... köylüleri toplardım. Onlara anayasayı, haklarını, devletin görevlerini, Kurtuluş Savaşı’nı, emperyalizmi, sömürüyü, dünyadaki siyasi olayları anlatırdım. Köylüler 68’in, hak aramanın ne kadar bilincindeydiler? Çok muhalif insan yoktu, olanlar da daha çok Demirel’e, AP’ye muhalifti. Çoğunluk iktidarda olandan yanaydı, ama gençler ilgiliydiler. Dünyayı sarsan yıl Mark Kurlansky “Dünyayı Sarsan Yıl” kitabına, “1968 gibi bir yıl gelmedi ve muhtemeldir ki bir daha hiç gelemeyecek” diye başlıyor. Kurlansky kitabında 1968’in neden farklı olduğunu sorgularken, Vietnam Savaşı’nı, siyahların özgürleşme hareketlerini, hippilerin oluşumunu ve dünya savaşlarının kuşaklar arasında nasıl bir kırılmaya yol açtığını anlatıyor. Deniz Yavaşoğulları 1968 farklıydı, 68 kuşağı da öyle. Onlar 2. Dünya Savaşı’ndan sonra, Yahudi soykırımının yeni bir kelime olduğu ve atom bombasının yeni patladığı dönemde, daha önceki her şeyle çok az ortak noktası olan bir dünyaya doğmuşlardı. 2. ve 1. Dünya Savaşlarını yaşayan diğer kuşaklardan çok farklıydılar, aynı şakalara bile gülmüyorlardı. Bu çılgın kuşağın asi ruhlarının alevlenmesi de kuşağın adını aldığı 68 yılında oldu. 68’de, dünyanın dört bir yanından insanlar birbirinden çok ayrı nedenler benzersiz değildi ve kınanmayı Vietnam’da daha önce yaşanan Fransız savaşı da dahil, pek çok savaştan daha fazla hak etmiyordu. Ancak o dönemde bu savaşı yapan ulus, eşi görülmedik bir küresel güçtü, o zaman için “süper güç” yeni bir türdü. Bir de televizyon vardı. Dünyanın başka bir yerinden aynı gün yayın yapma olgusu 1968 yılı için yeni bir teknoloji harikasıydı ve aynı yıl savaş ilk defa canlı yayından izlenebilmişti. Yani 1968 sarsıcı bir modernizm dönemiydi ve her zaman olduğu gibi sadece gençleri büyüledi. İletişim aygıtlarının gelişmesiyle tüm dünya ayaklanmaların haberlerini alabiliyordu. Yani Columbia öğrencileriyle Paris Bruno Barbey’in objektifinden Mayıs 68. yüzünden ayaklandılar. Bu insanların ortak noktaları başkaldırı arzularıydı. Bir de her türlü otoriterciliğe nefret duymaları... İşte 68’i diğer yıllardan ayıran nokta da buydu... Dünyada meydana gelen gençlik hareketleri, planlı ve örgütlü değildi. Hareketler otoritercilik karşıtlığından dolayı lidersizdi ya da liderler liderliği reddediyordu. İdeolojiler belirsizdi, isyan her yerdeydi, ama çok az konuda fikir birliği vardı. ABD’deki yurttaşlık hakları, savaş karşıtı, cinsel özgürlükçü ve feminist hareketlerde veya Fransa ve İtalya’daki işçi ve öğrenci hareketlerinde olduğu gibi, ittifaklar geçici olmuş ve çabucak bozulmuştu. Dünyanın her yanındaki muhalif hareketlerin en belirgin ortak noktaları ise AmerikaVietnam savaşına karşı çıkmalarıydı. Amerika’nın Vietnam Savaşı Martin Luther King... Üniversitesi öğrencileri uzaktan da olsa yaşadıklarının benzer olduğunu anlıyorlar, birbirlerinden güç alıyorlar ve duydukları heyecan artıyordu. Televizyon vardı, evet fakat yayınlar bugünkü gibi damıtılıp ambalajlandığı hallerine henüz ulaşmamıştı. 1968 sonu göz önüne alındığında bir anlamda da korkunç bir yıldı. Yine de pek çok insanın nostaljiyle andığı bir yıl olarak kaldı. Vietnam’da ölen binlerce insana, Biafra’da açlıktan ölen bir milyon insana, Polonya ve Çekoslovakya’da idealizmin bastırılmasına, Meksika’daki katliama, bütün dünyadaki muhaliflerin coplanmasına ve dünyaya umut veren Martin Luther King’in öldürülmesine rağmen pek çokları için 1968 yılının heyecan verici bir tarafı vardı... Bu yıl umutların ve olanakların yılıydı... G C M Y B C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear