24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

8 2 MART 2008 / SAYI 1145 Haldun Taner’in “Timsah”ı Haldun Taner, 27 Mayıs’tan sonra 147 öğretim üyesinin görevinden alınmasını eleştiren bir oyun yazdı. “Timsah” bir kez radyoda oynandı, unutuldu. Babası da 147’lerden olan Selçuk Erez, Taner’in eşi Demet Taner’le oyunu gün yüzüne çıkardı. Esra Açıkgöz n büyük hayali Avrupa’yı gezmek olan sıradan bir devlet memuru İvan, kendisine kalan mirasla bu hayalini gerçekleştirmek için hazırlanır. Gitmeden ailesi ve dostuyla güzel birkaç gün geçirmenin derdindedir. İşte olaylar da bu planlardan biriyle, dünyanın en büyük timsahının sergilendiği hayvanat bahçesine yapılan geziyle başlar. Timsah, kazayla havuzuna düşen İvan’ı yutar, şimdi İvan’ı kurtarmaya çalışan tek kişi dostudur, oysa İvan bile eski sıradan yaşamı yerine, timsahın karnında, her sınıftan insanın kendisinden akıl aldığı yeni yaşamına alışmıştır, hatta mutludur... Buraya kadar anlatılanlar çoğu insana Dostoyevski’nin “Timsah” eserini hatırlatsa da, 27 Mayıs 1960 ihtilalini yaşayanların zihinlerine düşenler çok daha başka; Haldun Taner, 147’ler olayı, öğretim üyelerinin mücadelesi... “Bir timsahın bunlarla alakası ne diyenler” için yanıt, Selçuk Erez ve Demet Taner’in Bilgi Yayınevi’nden çıkan kitabı “Haldun Taner’in Timsahı”nda. Öncelikle, pek çok insan için unutulmuş bu olayı, sizin 147 Olayı’nı nasıl yaşadığınızı dinleyerek hatırlasak... Selçuk Erez: 1960’ta DP diktaya kaçan bir yönetim tarzına başladığında, ben de Adnan Menderes ve takımı aleyhi yürüyüşlere katılan, “Olur mu böyle olur mu, kardeş kardeşi vurur mu?” gibi sloganlar atan çoğu üniversite öğrencisinden biriydim. O vakit devrimin diktaya gidişe son verdiğini düşündüğümüzden, bu hoşumuza gitti. Ancak kısa bir müddet sonra sabah telefon gel Haldun Taner’in “Timsah” oyunu Demet Taner ve Selçuk Erez’in kitabıyla gün yüzüne çıktı. Fotoğraf: VEDAT ARIK E arasında Haldun Taner gibi adam varsa, bütün Türkiye bu ithamların doğru olmadığını anlar” derdi. Demet Taner: 27 Mayıs olduğunda ben de üniversitede öğrenciydim. Ben de DP karşıtıydım, o zamanki topluluklara, sokaktaki nümayişlere iştirak ettim. Hatta 27 Mayıs’tan sonra yapılan toplantılara katıldım. 147’ler Olayı’yla benim birebir ilişkim olmadı, ancak beni orada yaralayan, ilerici bir anayasa yapmak için toplanmış heyetin içindeki öğretim üyelerinin de 147’ler içinde olup, üniversiteden uzaklaştırılmalarıydı. Çelişkili bir durumdu. O zamanlar bir öğrenci olarak saygıdeğer hocalara yapılan haksızlık beni ilgilendirmişti. Olayla birebir ilişkim, Haldun Taner’i tanıdıktan sonra başladı. TİMSAH YAZAN BİR BANT GÖRÜNCE... Selçuk Erez, öğretim üyesi babası ve annesiyle... di, babamın bir arkadaşı radyoyu açmamızı istiyordu. Radyoda, askeri komitenin 147 öğretim üyesi ve yardımcısını üniversiteden attığı anlatılıyordu. Bunlardan biri de babamdı. Sebep olarak, kimisinin homoseksüel, kimisinin komünist, kimisinin de ahlaksız olduğu ileri sürülüyordu. Her sabah saat 7’de uyanan, tıraş olan, kravatını takan bir adamın gidecek bir yeri olmaması yüzünden yaşadıklarını, çöküşünü izledim. Onu biraz da olsa rahatlatan 147’lerden birinin de Haldun Taner olmasıydı. “147’ler “Timsah”ın bugün kitap olarak karşımıza getirilmesini ne hazırladı? D. Taner: Selçuk Erez Haldun Taner’in dostuydu, ailecek görüşürdük, Haldun’un ölümünden sonra da dostluğumuz devam etti. Selçuk Erez bana Timsah’tan bahsetmişti, arşivlerini düzeltirken üzerinde “Timsah” yazan bir bant görünce arayıp müjdeyi verdim. Özetle, oyun Selçuk Erez’in önerisi ile gün ışığına çıktı, kitap haline getirildi. 48 yıl geçmesine rağmen peşini bırakmadığınıza göre, bu olay sizi çok yaralamış... S. Erez: Haldun Taner Türkiye’nin kültür zenginliği açısından çok önemli, dünya çapında bir yazar, eğer Fransızca, Almanca ya Başka eserler de var Kayıtları bulmak için Haldun Taner’in arşivinde dolaşıp yeniden geçmişe döndüğünüzde, neler yaşadınız? Demet Taner: Her zaman ondan kalanların envanterini çıkarmaya çalıştım, ancak hâlâ bile tamamlayabilmiş değilim, tek başıma uğraşıyorum, o kadar çok malzeme var ki... Her şeyin insan ruhu içinde belli bir rolü vardır, o yüzden de ondan kalan her şey çok önemli, ondan kalan her şeyi saklıyorum. Bir dönem Haldun Taner için müze kurulma düşüncesi vardı? Bir önceki Kadıköy Belediye başkanı böyle bir teklif getirdi, duyurusunu da yapmıştık, ancak seçimlerden sonra onun yerine başka bir başkan geldi. Yeni başkanla bunu konuştum, haberi olmadığını ilgileneceğini söyledi, ama hâlâ bir ses çıkmadı. Gün yüzüne çıkacak başka eserler var mı? Çalıştığı pek çok şey vardı, eskizleri, basılmamış oyunları... Mesela, Huzur Çıkmazı, Zilli Zarife. Bütün bunların üzerinde çalışmak gerekiyor. G da İngilizce yazmış olsaydı bugün dünyada herkesin tanıdığı biri olurdu. Bence onun yazdığı her şey toplanmalı, mektupları, sağda solda çıkmış yazıları... Bu oyunun ne teksti, ne de TRT’de bir bant kaydı vardı. Demet Hanım müjdeyi verince bandı aldık, Hollanda’da temizlettik, dinledik, yazdırdık. Demet Hanım’la birlikte çalışarak, Haldun Taner’in Dostoyevski’nin eserinin nerelerini aldığını analiz ettik. Haldun Taner, Timsah’ı nasıl oyun haline getirmişti? D. Taner: Haldun Taner, kendisinin de içinde bulunduğu bir olayda, olayın dışına çıkarak, mesafe katarak bakıyor, intikam peşinde koşmuyor, olayı mercek altına yatırıyor ve soyutlayarak evrenselleştiriyor. Tabii ki bütün eserlerinde olduğu gibi bunda da mizah, eleştiri, gözlem var. Oyunda anlatıldığı gibi, bir insanın timsah tarafından yutulması çok absürd, Taner o saçmayı sizin gözünüze sokuyor, çünkü aslında 147 üniversite üyesinin uzaklaştırılması da başlı başlına bir saçmalık. Timsah’ı sahnede görme şansımız olacak mı? D. Taner: Haldun Taner bunu bir kere radyofonik olarak kullandı, öğretim üyeleri üniversiteye dönüp, oyun işlevini yerine getirince bir daha kullanmadı. İsteyen olursa, gayet tabii ki oynanabilir. S. Erez: Oyun sadece 147’lere yapılan haksızlığı vurgulamıyor. Her haksızlığa bir bakış. Haldun Bey, bunu zamanında sahne için tasarlamış, ancak dönemin şartlarında oynanamayınca 23 dakikalık radyo oyununa çevrilmiş. Ben kitabın son bölümünde oyunu, mümkün olduğunca Haldun Taner’in üslubuna dikkat ederek, sahnelenebilecek uzunluğa kavuşturdum. Zaten Haldun Taner’in oyununa kattığı renklilikler, bir gün oyunun sahnelenebileceğini düşündüğünü gösteriyor bence. D. Taner: Haldun Taner gibi yazar sorumluluğu olan bir yazar, yavan, basit bir şeyi bir kereliğine olsa bile yazmaz ve oynatmaz. O nedenle gün ışığına çıkarırken kaygılanmadım. 147’ler olayına dönersek, Selçuk Bey babanızın görevine dönmesi nasıl gerçekleşti? Döndükten sonra kırgınlığı geçti mi? Tekrar bir yasa çıkarıldı, hepsi görevlerine geri döndüler. Ancak kırıklığı bitmedi tabii ki. Çünkü kitapta da anlattığımız gibi, kimi genç öğretim üyeleri, biz işgal ettiğimiz odalardan çıkarız tabii ki, derken, kimileri buna karşı çıkıyor, dönmesinler diyorlar. Hocalar üniversiteden uzaklaştırıldığında, çok iyi ettiniz aferin yazısı yazan hocalardan bazıları, gelmeseydin daha iyiydi, tutumlarını sürdürdükleri için eskisi kadar mutlu olamadı. D. Taner: Haldun Taner’in bu olay üzerinde durması, bir oyun yazması kendi kişisel problemi değil bence, çünkü Haldun Taner zaten bir gazetede başyazar, öyküleri olan tanınan biri, bir de bir üniversitede ders veriyor. Ama olayın vahameti, bir haksızlığın, hukuksuzluğun giderilmesi onu bu işi yapmaya sevk ediyor. S. Erez: 147 Olayı anlı şanlı üniversite öğretim üyelerinin sosyal ve siyasal mücadele tekniğini, tarzını hiç başlarına gelmediği için bilmediklerini gösterdi. Oysa Haldun Taner sosyal ve siyasal içerikli makaleler yazıyordu, mücadele etmeyi biliyordu. 147’lerin kurduğu Dernek’te başı çekti, onları yönlendirdi. G
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear