Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
2 DERGİDEN KELİME ATA er seferinde biraz daha saldırganlaşıyor, biraz daha aklın sınırlarını zorluyorlar. Daha bir yara kapanmadan yenisini açmaya hazırlar. Kahramanmaraş katliamının otuzuncu yılında, bu satırlar yazılana kadar on bir olan cami yangınları bayat bir oyunu yeniden sahneye koyduklarını gösteriyor. Oyun bayat ama onlar izleyicinin ruh haline, zeminin siyaseten ve ekonomik açıdan uygunluğuna güveniyor olmalılar. Alevilerin eşitlik taleplerini daha yüksek sesle dillendirmelerinin üzerine işsizliğin ve yoksulluğun artmasıyla daha da umutsuzlaşan kalabalıkları salmaya niyetliler. Üstelik bu kez arada kendini mağdurdan yana siper yapacak bir sol da yok. Kapı aralarında, kahvehanelerde, camilerin abdest çeşmelerinde yangınları kimin çıkardığına ilişkin adresler veriliyor mu, henüz bilinmiyor. Diyelim ki maya tuttu, Sünniler ve Aleviler yirmi beş yıldır süren savaşta birbirine arzulandığı kadar sert, şiddetle karşılık vermeyen, akli selim davranan Türkler ve Kürtler’den daha zaaflı ve zayıf çıktı… Bunun sorumlusu kim? Bütçesinden Diyanet İşleri Başkanlığı’na, İçişleri ve Kültür Bakanlığı da dahil sekiz bakanlığın bütçesi kadar, yani 1.3 trilyon lira ayıran şimdiki hükümet kadar, Maraş, Çorum, Malatya katliamlarının üzerine gitmeyen, bir tuğla çekildiğinde bütün bir sistemin çökeceğini iddia edip dosyaları kapatan geçmiş hükümetler de suçlu değil mi? Eğer bu katliamlarla yüzleşilse, hesaplaşılsa, 1993’te Sıvas yanar, yanan insanların kokusu toprağa ve belleklere bu kadar derin sızar mıydı? Kahramanmaraş’ta yaşananlar sır değil, tanıkların anlattıkları, görüntüler, mezbahada çekilen fotoğraflarda ve kamera görüntülerinde bebek cesetleri de varinsanın insandan yana bütün umutlarını yerle bir ediyor. Diyelim ki, bu katliamı ve diğerlerini tezgâhlayan dış mihraklardı, ama tetiği çeken ya da bir çiviyle kör bir kadının gözlerini oyan komşuydu. Hükümetler, işte bu komşuyla yüzleşmedi, yüzleşilmesini de engelledi. Tuğlalara dokunmamak adına toplum bütün bu katliamlara suç ortağı edildi. Şimdiki soru, yeni bir suç ortaklığına rıza gösterilecek mi? Kahramanmaraş’ta katliam sürerken, Valiliğe sığınanlar trenlere doldurulup yakın kentlere gönderilmişti. Öncelik kadınların ve çocuklarındı. Asker, trene binmek için kalabalığı yaran ihtiyar bir adamı durdurdu, “Utanmıyor musun, bu yaptığından” diye sordu “Ne biçim erkeksin sen?” Yaşlı adam yanıt verdi: Bu yaşananlar ne bizde erkeklik bıraktı, ne sizde devletlik! Eğer bir kez daha katliama göz yumulursa, bu kez insanlık kalmayacak! İyi haftalar... Berat Günçıkan (bguncikan@yahoo.com) 21 ARALIK 2008 / SAYI 1187 H Pir Sultan Abdal Derneği EğitimÖrgütlenme Sekreteri ve gazeteci Alevilere yönelik kıyımı, kişisel olarak küçükken 4 Eylül 1978’de Sıvas’ta yaşadım. Ev ve işyerleri yakıldı, yağmalandı. Daha sonra da daha büyük boyutlu olan Maraş, Çorum, Madımak katliamı yaşandı. Osmanlı İmparatorluğu döneminde de aynı kıyımların söz konusu olduğunu hatırlayacak olursak, bu coğrafyada Aleviler üzerindeki şiddet ve reddetme üzerine kurulu politika ve uygulamaların süreklilik arz ettiğini görürüz. Bu katliamların hiçbiriyle yüzleşilmedi, gerçek suçlular cezalandırılmadı. Çünkü yüzleşmek bireyin ya da sistemin vicdanıyla baş başa kalması demektir ki, Türkiye’de ne devlet ne de toplum bu karanlık geçmişine ışık tutuyor. Çünkü hegemonik zihniyet ve devlet yapılanması farklılıkların bir zenginlik olduğundan hareket etmiyor, Türkçüİslamcı zihniyet dayatılıyor ve tek tip insan yetiştirilmek isteniyor. Batıni yanları ağır basan bir inanç olan Alevilik ise Osmanlı İmparatorluğu’ndan beri bir sapma olarak görüldüğü için yok edilmek isteniyor ve siyasal projelerin yürürlüğe konulduğu dönemlerde Alevilik ve Alevilerin varlığı tahrik ya da saldırganlıkların gerekçesi yapılıyor. Geçmişte “Vurun Alevilere, Vurun komünistlere” denilirken, Aleviler bugün de misyonerlik propagandalarıyla hedef haline getirilmek isteniyor. Alevilere yönelik baskı ve şiddet her dönemde söz konusudur, ancak bu baskı ve şiddetin niteliği değişmektedir. Geçmişte, ağırlıklı olarak fiziki baskılar uygulanırken bugün fiziki baskıya çok daha az görünürlükte olan ancak etkileri uzun zamana yayılacak olan şiddet politikaları eşlik ediyor. Oruç tutmadığı için okulda dayak yiyen öğrencinin yaşadığı baskı görünür niteliktedir. Baskının, şiddetin kaynağı çabuk fark edilir. Ancak, zorunlu din derslerine girmek zorunda bırakılan Alevi çocuklarının ya da köyüne zorla cami yapılan Alevilerin yaşadığı şiddet, daha sinsidir. Bugün AKP’nin bizce samimi olmayan Alevi paketi, Tayyip Erdoğan’ın belediye başkanı iken Karacaahmet Dergâhı’na dayadığı kepçeden daha tehlikelidir. Fakat Aleviler, tuzakların farkındadır ve bilince dönüştürdükleri mücadeleleri ile set çekmeyi başaracaklardır. G Alevilere yönelik saldırıların gerçekleştiği yerlerden biri de Malatya’ydı. 20 Nisan 1978. 30 yıl önce, Maraş’ta çok kan aktı... Esra Açıkgöz ahramanmaraş Katliamı’nın üzerinden 30 yıl geçti. 1926 Aralık tarihleri arasında yaşanan katliamın hedefi Alevilerdi. İlk ve son da değildi, öncesinde 18 Nisan 1978’de Malatya’da, 1980’de de Çorum’da Aleviler katledildi, onlarca kişi öldürüldü, yüzlercesi yaralandı. Olaylar unutulmadı, unutulmayacak da. Alevilerin kaygıları da hâlâ devem ediyor, çünkü iktidarlar bu katliamlarla yüzleşmedi. Sözü fazla uzatmaya gerek yok, Alevi Bektaşi Federasyonu eski başkanı Turan Eser, Pir Sultan Abdal Derneği Eğitim ve Örgütlenme sekreteri Kelime Atay, CHP Genel Sekreter Yardımcısı, İstanbul milletvekili, Kahramanmaraş davasının avukatlarından Mehmet Ali Özpolat anlatıyor... Söz önce Turan Eser’de... Kahramanmaraş’ta resmi rakamlara göre 105, tanıklara göreyse 500 kişi öldürüldü. Bu, Alevilere yönelik tek saldırı da değildi; Çorum, Malatya, Gazi... Katliamın 30. yılında acılar hâlâ taze, kaygılar da. Çünkü 30 yılda hiçbir iktidar katliamlarla yüzleşmedi. asimilasyon politikalarının sonucu olarak, Alevilerin, Kürtlerin, gayrimüslimlerin, Rumların, Ermenilerin, Yahudilerin, ateistlerin ve birçok farklı inanç ve dillerin varlığına ideolojik olarak tahammül göstermeyen, bu makro politik söylemleri ve anlayışı mikro alanda uygulayan sosyal baskı mekanizmaları üretiliyor ve bu kimliklere yönelik şiddet ve yok etme girişimleri dönem dönem kendini açık ve örtülü bir şekilde gösteriyor... Bugün nasıl bir tehlike var? Türk siyasetinin ve AKP hükümetinin dili etnik ve inançsal olarak tekçi. AKP politikaları, Alevilerin kaygılarını artırıyor. AKP döneminde Alevi inkârı ve baskıları giderek arttı. Amasya, Erzincan, İstanbul ve Adana’da Alevi öğrencilere yapılan baskılar, geçen günlerde Ankara’nın bir ilköğretim okulunda Alevi çocuklarına başörtüsü giydirerek namaz kıldırılması gibi olaylarla devam ediyor. Alevilerin kamu işyerlerinde yaşadıkları sosyal baskıların, yasalar K Maraş katliamında binlerce insan yaralandı. Not: Bugün Adana’da Kahramanmaraş katliamının 30. yılı nedeniyle, Uğur Mumcu Meydanı’nda, saat 13.00’te bir miting yapılacak. Cumhuriyet DERGİ* İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına İlhan Selçuk Genel Yayın Yönetmeni: İbrahim Yıldız Editör: Berat Günçıkan Görsel Yönetmen: Aynur Çolak Sorumlu Müdür: Miyase İlknur Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ İdare Merkezi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2 34381 Şişli/İstanbul (0212) 343 72 74 (20 hat) Reklam Genel Müdürü: Özlem Ayden Genel Müdür Yardımcısı: Nazende Pal Koordinatör: Neşe Yazıcı / Hakan Çankaya Reklam Müdürü: Dilşad Özkaya Rezervasyon Yönetmeni: Onur Tunalı (0212) 251 98 7475 / 343 72 74 (554555) Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri/Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul * Cumhuriyet gazetesinin parasız pazar ekidir. Yerel süreli yayın. cumdergi@cumhuriyet.com.tr Kahramanmaraş, Çorum, Malatya... Ailevilere yönelik bu katliamlarla sizce yüzleşildi mi? Üzülerek belirtmeliyim ki, Türkiye’de tarihin karanlık, soğuk ve imhacı kesitleriyle hesaplaşma cesaretini gösterecek siyasi bir irade yok. Yüzleşmekten korkuluyor, çünkü yüzleşmek aynı zamanda hesap vermektir. Katliamların failleri, devlet tarafından ödüllendirildiler, itibar gördüler, “devlet adamı” sayıldılar; çeteleştiler, cinayet işlemeye devam ettiler ve ediyorlar. Alevilere “kaşımayın, unutun” deniyor. Oysa tarihimiz bize unutmanın bir ihanet olduğunu öğretti. Acıların tekrar yaşanmamasının ve demokratikleşmenin tek bir yolu var: Tarihsel yüzleşme ve hesaplaşmanın derhal gündeme alınması. Çorum, Maraş, Sıvas, İstanbulGazi/Ümraniye katliamlarıyla yüzleşmeden ve hesaplaşmadan unutmak, “yeniden yaşamakla” eşdeğerdir. Yeniden yaşamak, yeni korkuların yaratıcısı olarak görülebilir mi? Türkiye’de toplumsal barış için insan haklarını önceleyen bir siyaset kültürü yaratılmadığı için Alevilerin tedirginliği halen devam ediyor. Resmi siyaset, tarih, hukuk, kültür ve eğitim anlayışının yarattığı dil, tekçi, ötekileştiren, ayrımcı, aşağılayan ve farklılıkların bir arada yaşama istencine fırsat vermeyen bir “dil”. Bu dil ve Maraş’taki saldırılar bittiğinde ölü sayısı yüzü bulmuştu. karşısında ayrımcı uygulamaya daha fazla maruz kaldığına tanık oluyoruz. Peki, kendinizi ne zaman eşit hissedeceksiniz? Alevilerin bireysel hak ve özgürlüklerinin ihlal edilmesine tanık olmadığımız, zorunlu din dersleri kaldırıldığı, Alevi köylerine zorla cami yapılmasına son verildiği, resmi din dayatması yerine, farklı inançsal kimliklere yönelik eşit ve barış içinde yaşama atmosferi sağlandığı ve Diyanet İşleri Başkanlığı’nın varlığına son verildiği zaman… Cemevlerinin ve Alevilerin varlığı resmen kabul edildiğinde, eşitliğe doğru adım atacağız. Aleviler arasındaki bölünme, eşitliğe giden yolda işinizi zorlaştırmıyor mu? Farklı örgütlenmeler var, ama bölünme yok. Bu doğru değil. Her toplumsal örgütlenmede olduğu gibi, Alevilerin sorunlarını çözme konusunda farklı yaklaşımları var. Örneğin, Cem Vakfı Türk İslam sentezi doğrultusunda; Ehlibeyt Vakfı, Arap İslamı ve İran Şiiliği doğrultusunda Alevi inancını ve öğretisini devletin resmi inancı haline getirmek istiyor. Yani AKP hükümetinin Alevi kimliğine resmi bir üniforma giydirme çalışmasına destek sunuyor. Bu nedenle de “dedeler devlet memuru olsun” ve “Aleviler diyanette, zorunlu din derslerinde temsil edilsin” gibi anti laik taleplere sığınıyor. Üçüncü eğilimi temsil eden Alevi Bektaşi Federasyonu (ABF) ve Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu (AABK) gibi sayıca diğer kurumlardan daha kitlesel olan örgütlenmeler ise, Alevilerin vicdanında kalmasını, laikliğin evrensel ilkesine sadık kalmayı savunuyor. G MEHMET ALİ ÖZPOLAT CHP Genel Sekreter Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili Çorum, Maraş, Malatya, Sıvas ve Gazi katliamları, insanlığımızı çirkinleştiren birer kambur gibi sırtımızda, hiçbiriyle yüzleşilmedi... O yüzden de değil otuz, yüz otuz yıl geçse de taze kalacak. Karanlıkta kalanlarla suç da, acı da büyüyor. Çeşitli gerekçelerle, karanlık tarihiyle yüzleşmeyi reddeden egemenler kadar; onlara yeterince baskı yapmayan herkes bu durumdan sorumlu... Tanıklar, acıyı yaşayanlar ve yaşatanlar hayatta. Yetkili ve etkili kişilerin çoğu da öyle… Şu anda hâlâ sorumlu C M Y B C MY B noktalarda olanlar var. Raporlar, resmi belgeler, binlerce sayfa kitap… Fazlasıyla kanıt var… Alevilik üzerinden yapılan bu kanlı hesaplaşmaların ardındaki tüm gerçekler ortaya çıkarılmalı. Gelecek kuşakların, gerçeği bilme hakkı var. Maraş’ta yüzü aşkın Alevi ve solcu hayatını; binlercesi oğlunu, kızını, bebeğini, torununu, eşini, komşusunu, yakınını, evini, işini, geleceğini kaybetti. Peki kimler, bu kirli oyundan ne elde etti? Daha iyi bir geleceği kurabilmek için, tüm bunlar olanca çıplaklığıyla bilinmeli. Unuttuğumuzda, yeni katliamlara da ışık yakmış olacağız. AKP, Aleviliği din dışı olarak tanımlayan bir gelenekten geliyor. AKP için Alevilerin varlığı, toplumu din devletine doğru dönüştürmede ciddi bir barikat. Aleviler laik Cumhuriyete bağlı, sol ve sosyal demokrat siyasete yakın duruşlarıyla daima din istismarı yapan kesimlerin oklarının hedefinde oldular. Bu dönemde Alevilere yönelik baskı, hakaret ve ayrımcılık tavan yaptı. Aleviliğin satanizmle bir tutulması, okullarda Alevi çocuklara şiddet uygulanmasına sessiz kalınması, okul kitaplarındaki hakaret ifadelerine göz yumulması, başbakanın, bakanların milletvekillerinin tutarsız, ayrımcı ve küçümseyici beyanları... Şimdi birdenbire kamuoyuna pompalanan, Alevi açılımı da her tür samimiyetten uzak. Bu, tümüyle bir oy arttırma hamlesi. Alevilerin, yıllardır birikmiş sorunlarını öteleyerek, görmezden gelerek, küçümseyerek sağlıklı bir demokrasiyi ve iyi işleyen bir toplumsal barışı imar edemeyiz. Bu konuda bir zihniyet dönüşümüne ihtiyaç var. Aleviler demokrasi kanallarını kullanarak, olgunluk ve nezaket içinde taleplerini duyuruyorlar. Buna özel bir önem veriyorlar. Bu, uzun ve yorucu bir mücadele… Yaşanan tarihi acılar; Alevi toplumunda ortak tavır alma, ortak davranış kalıpları geliştirme konusunda kaçınılmaz olarak önemli bir olgunlaşma sağladı. G