25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

14 ARALIK 2008 / SAYI 1186 3 Bir suikast ihbarı ve yaşananlar... Berat Günçıkan S avcı Baha Arıkan kürsüde heyecanlı ve ateşli bir konuşma yapıyor. “Ben Atatürk’ü” diyor, “bizim gibi fani bir mahluk saymıyorum. Atatürk’ün bizim gibi yiyen içen bir mahluk olmaktan daha başka bir mevcudiyeti olduğuna kaniyim. Bence Atatürk bir şahsiyeti maneviyedir”. İlginçtir, daha çok kadınların doldurduğu mahkeme salonunda çıt çıkmıyor. Arıkan, adliyede şimdi yaşananların o bu davası değil, on yedi milyon nüfuslu Türkiye’nin davası olduğunu söylüyor. Sesi gittikçe daha sertleşiyor, cümleleri sivriliyor. Sanıklar tedirgin dinliyor, avukatlar durmadan not alıyor. Görünüşe bakılırsa Osman Talat Gültekin’in başkanlığındaki mahkeme heyeti de şaşkın, acaba Savcı Arıkan’ın delilleri de sözleri kadar sert ve etkileyici olacak mı? Heyet, savcının sözü iddialara, belgelere ve tanıklara getirmesini bekliyor… Davanın konusu Atatürk’e suikast düzenleme girişimi. İddianameye göre bu girişimde Kürt örgütü Hoybun, Ermeni örgütü Taşnak ve sürgündeki Çerkez Ethem ile adamları işbirliği içinde. İki örgütle Çerkez Ethem’in amaçlarını, kurnaz ve suikast eylemi için biçilmiş kaftan, ama en tehlikelileri Nahiye Müdürü Şemsettin. İyi okullarda, hatta Avrupa’da okumuş, sonra da dönüp bir bucak nahiyeliğinde müdürlükle yetinmiş olması da bunu ve başka amaçlar peşinde koştuğunu kanıtlıyor! Peki davanın bir numaralı sanığı Ali Saib kim? İddianamede sadece eski Urfa milletvekili olarak geçen Ali Saib Harbiye mezunu. Trablusgarp cephesinde Mustafa Kemal’le birlikte savaşıyor. Balkan savaşında gösterdiği cesaretten sonra milli mücadele yıllarında yüzbaşı rütbesiyle Urfa ve çevresinde Kuvayi Milliye Komutanlığı yapıyor. Fransız askerlerine karşı iki ay boyunca savaşıyor. Sonra da hep Mustafa Kemal’in çevresinde yer alıyor, soyadını da Atatürk veriyor: Ursavaş. İşin en ilginci Ali Saib, Şeyh Sait isyanı sırasında İstiklal Mahkemesi’nin başkanlığını yürütüyor. İddianamede Kürt olduğu vurgulanan, suikasta da bu nedenle karıştığı belirtilen Ali Saib duruşmada “Ben Kürt değilim” diyor “Annem, babam da Kürt değil. Benim Kürtlüğümü Cemilpaşazade Ekrem ile Haço’nun ifadelerine dayandırıyorlar. Bu devlet kurulurken Haço’nun tenkil yani uzaklaştırma görevini bana vermişlerdi. 150 asker, iki top ve makineli tüfekle Haço’nun avanesini ben dağıttım, Baha Arıkan. Peki, Atatürk cephe arkadaşı, soyadını verdiği, güvendiği bir insanın kendisine suikast düzenlemekle suçlandığını öğrenince ne yapıyor? Köşk’ün Genel Sekreteri Hasan Rıza Soyak’a göre davanın gidişatına hiç karışmayan Atatürk yine de kafasında beliren şüpheyi açıklığa kavuşturmak istiyor, Ali Saib Ursavaş’ın adının davaya diğer sanıkların işkence altında verdiklerini ifadelerle katıldığı söylense de kafasında beliren soru işaretlerine net yanıtlar istiyor: Kim, neden Ursavaş’a bu karayı çalsın? Ali Saib Yahya’yı nereden tanıyor? Bu sorularına yanıtı son kararın verildiği gece İçişleri Bakanlığı’na vekâlet eden Celal Bayar, Emniyet Genel Müdürü Şükrü Sökmensüer, Savcı Baha Arıkan, Başbakan İsmet İnönü, Adliye Bakanı Şükrü Saraçoğlu ve Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Aras’ın da katıldığı akşam yemeğinde arıyor. Dava dosyasının ve Atatürk’ün isteğiyle getirtilen Ali Saib’in karısı ve ortağıyla telgraflaşmalarının asıllarının okunması sabaha kadar sürüyor. Sonunda Atatürk şu karara varıyor, Ali Saib’in suikasttan haberi bile yok, ama o ve davadaki diğer sanıklar birer kaçakçı, birbirlerini tanımalarının nedeni de bu. Bunu bilen Çerkez Ethem suikast için kullandığı Yahya ve arkadaşlarına cesaret vermek için Ali Saib’in de işin içinde olduğunu söylüyor. Atatürk bu kanıya ulaştıktan sonra Ali Saib’le bütün ilişkisini kesiyor, görüşmek için yaptığı bütün ricaları geri çeviriyor… Ali Saib Ursavaş ise yargılanmasından üç yıl sonra, 25 Eylül 1939’da, elli üç yaşında ölüyor... G Bundan 73 yıl önce bugünlerde Türkiye Atatürk’e hazırlanan suikast davasını tartışıyordu. Davanın sanıkları bir avuç kaçakçı ile Urfa Milletvekili Ali Saib Ursavaş’tı. Çerkez Ethem’in düzenlediği varsayılan suikast davasının sonunda bütün sanıklar beraat etti. İddianame, sanıklar, avukatlar ve davanın gidişi gösterdi ki, gerçeğe ulaşmak her zaman çok zordu… Soldan sağa: Ali Rıza oğlu Şemseddin, Elkays oğlu İdris, Yahya, Hasan oğlu Aziz, Hasan oğlu Arif, Ahmed oğlu Şaban, Ahmed oğlu İsmail. Renklendirmeler: Müge Kaygusuz/Fulya Çalışkan hedeflerini ve eylemlerini sıralayan savcı Arıkan, tutukluların da birer portresini çıkarıyor, Çerkez Yahya Üzeyir, Arif, Şemsettin, Şahan, İsmail, Ali Saib… İddianameye göre Yahya Amman’a gidip Çerkez Ethem’le görüşüyor. Ethem, “Türkiye’den bir mektup aldım” diyor “Atatürk’e suikast için memlekete döneceksiniz. Bu işi orada Ali Saib, Maraşlı İdris, Çokak Nahiye Müdürü Şemsettin idare ediyor. Kümbetir’den Arif de konuyu biliyor. Onlar size yön gösterecek”. Ethem bununla da yetinmiyor, Yahya ve diğerlerini Şam istasyon şefi İzzet’in üç odalı evinde topluyor, kurana el bastırıp, eylem sırasında ölümden kaçınmayacakları, yakalanmaları halinde de kimsenin ismini vermeyecekleri konusunda yemin de ettiriyor. Peki bunlardan Türkiye’nin nasıl haberi oluyor, suikast hazırlığı nasıl ortaya çıkıyor? İddianameye göre Türk istihbaratına haber veren istasyon şefi İzzet. Çünkü o bir ajan, Şam’da Türk istihbaratı adına çalışıyor. Yahya’nın Anadolu’ya dönüş tarihini güvenlik güçlerine haber veren de o. Aynı tarihlerde Fransız konsolosluğu da, Dışişleri Bakanlığı’na mandası altındaki topraklarda Atatürk’e karşı, Çerkez Ethem’in emri ve girişimiyle bir suikast hazırlığında olunduğunu bildiriyor. 1935 yılının Ekim ayı sonlarına doğru, Şam dönüşü Kahramanmaraş’ın Kümbetir köyünde yakalanan Yahya’nın ilk sorgusu Andırın’da yapılıyor, sonra Ankara’ya gönderiliyor. Ankara’daki sorgularında da ilk ifadelerini tekrarlıyor. Verdiği isimler de birer birer yakalanıp Ankara’ya taşınıyor. 1936 yılının başında başlayan duruşmalarda Savcı Baha Arıkan’ın isteği üzerine ajan İzzet gizli bir oturumda dinleniyor. Bir sonraki duruşmada Suriye’den getirilen biri kadın iki şahit de yine savcının istemiyle dinleyicilere kapalı bir oturumda ifade veriyor. Savcı Arıkan 95 sayfalık iddianamesinde bütün tutukluların kimliklerini anlatırken kişiliklerine ilişkin bilgiler de veriyor. Ona göre hemen hepsi ocağını ben söndürdüm. Ekrem’i on seneye mahkum ettim”. Hakkındaki suçlamalardan biri olan 150’likler arasında sürgüne gönderilen Refik Halit Karay’ın kitabını okumasını edebiyat merakına bağlıyor, diğer iddiaları da tek tek yanıtladıktan sonra “27 gün karanlıkta ve ayakta tutulduğum hücrede bile Atatürk’ün adından bahsedince havaya ve ışığa kavuştum” diyor “Sözü fazla uzatmayacağım, bütün geleceğimi yüksek vicdanlarınıza bırakıyorum”. Neredeyse her gün yapılan duruşmalarda adım adım ilerlenen davada mahkeme heyeti gerçeğe ulaşmak için en küçük ipucunu dahi değerlendiriyor. Sanıkların her duruşmada emniyetteki ifadelerini reddedip işkence iddialarını yinelemeleri üzerine ilk sorgularını yapan sorgu hâkimi Hikmet ile Sulh Ceza hakimi Fethi’yi de duruşmaya çağırıyor. Daha önce Menemen ve Isparta olaylarında görev yaptığını anımsatan hâkim Hikmet işkenceye dair bulgu ve anlatımları aktarıyor, sulh ceza hakimi Fethi ise sanıkların bütün iddialarını reddediyor. Fethi’ye neden sanıkları adliyede değil de emniyette sorguladığı soruluyor, neden resmi kıyafet giymediği… Sanıklar da kendisini hâkim olarak tanıtmadığı için Fethi’yi polis sandıklarını, bu yüzden de korkularından gerçekleri söylemektense polisteki ifadelerini yinelediklerini anlatıyor. Duruşmalarda Yahya’yı odasında sorgulayan Ankara Valisi Nevzat Ayaz, İçişleri Bakanlığı Müsteşarı Vehbi Demirel, Emniyet Genel Müdürü Şükrü Sökmnsüer de dinleniyor. Mahkeme heyeti 18 Şubat 1936’daki duruşmanın sonunda kararını açıklıyor: Suçluların itirafları delillerle desteklenmemesi, itiraflarını işkence altında yaptıklarını söylemeleri, mantıki seyirin de itirafların doğru olmadığını göstermesi nedeniyle tümünün beraatına karar verilmiştir. Baha Arıkan’ın itirazıyla temyiz kararı bozsa da mahkeme ilk kararında ısrar ediyor. Kısa ama ağır bir sürecin ardından bütün sanıklar hayatlarına kaldıkları yerden devam ediyor. C M Y B C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear