22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

R PAZAR 5 9/8/07 15:01 Page 1 PAZAR EKİ 5 CMYK 12 AĞUSTOS 2007 / SAYI 1116 5 Vajina hakkında her şey... Semra Topal eksolog Jelto Drenth, kendisinden kadın cinsel organları hakkında bir kitap yazması istendiğinde müthiş şaşırmıştı. Kadınlara ait bu tehlikeli bölgeye bir erkek olarak girmek başına bir yığın kaza getirebilirdi, en azından adının şehvet düşkününe çıkma ihtimali vardı. Şakayla karışık her türlü olasılığı düşünüyordu ve sonunda kitabı yazdı. Jelto Drenth Dünyanın Kökeni: Vajina’da, kadın cinsel organının biyolojik gerçeğinin yanında, tüm bir kültürü, geleneği, bilimi, efsaneyi, romantik edebiyatı ve fanteziyi nasıl yaratmış olduğunu anlattı. Şüphesiz tüm bunlar bir penisin başaramayacağı kadar karmaşıktı. Nerdeyse bir bilimkurgu romanı yazmış gibiydi. Yazarın deyişiyle, “zengin çeşitlilikteki garip gerçeklerin bir derlemesi” olan bu kitabı Agora Kitaplığı’nın kültürel çalışmalar dizisinden okumamız mümkün. İnsanlar kadın üreme organları ve kadın cinselliği konusunda ne zaman bir şey söylemeye kalksalar, bir giz perdesine karşı konuştuklarını sanırlar. Karşılarına çıkan bu giz perdesine eklenen ikinci şey ise, utanç ve korkudur. Kadın cinselliği Sigmund Freud’da bile bir çaresizlik duygusu yaratıyordu, bu Jelto Drenth... yüzden kadınlardan “karanlık kıta” diye bahsetti. Mitolojiye bakarsak Pandora’nın kutusu da bir kötülük ve hastalık kaynağıdır. Argoda vajinaya “kutu” denmesi de boşuna değildir; kötünün ve karanlığın buluşması. Güzel sanatlarda pek çok sanatçı, erkek üreme organlarını ayrıntılarıyla resmetmeye değer bulurken, kadın üreme organlarından en azından belli bir döneme kadar uzak durmuştu. Sanatçıların vajinaya ilgisi ya da ilgisizliği bir tarafa, çoğu kez kadınların kendileri bile cinsel organlarından bugün de bihaberdir. Kadın cinsel organından söz edildiğinde ilk karşılaşılan zorluk sözcük seçiminde yaşanır. Cinsellikte tutuculuk daha sözcüklerde başladığı için, sırf bu yüzden kızlar cinsel arenaya erkeklerden daha bilgisiz girerler. Âşıkların aralarında cinsel organlarına ne dedikleri de gizlidir. Sevişme esnasında erkeklerin kullandığı kaba sözcükleri bilirken, kadınların sözcüklerine hâlâ çok uzağız. Bu konuda başvurulacak nerdeyse tek rehber erotik edebiyat yapıtlarıdır. Durum bu kadar kadınların aleyhine olmasaydı, D. H. Lawrence’ın Leydi Chatterley’in Âşığı kitabında avlak bekçisi Mellors, Leydi Chatterley’e “a..nın değeri” hakkında ders vermeye kalkmayacaktı. Sözcükler konusunda feministlerin yaklaşımı lezbiyenlerden çok daha iyidir, Hollanda’da çıkan yeraltı dergilerinden Suck’ta yazan Germaine Greer şöyle diyordu: “Ona kendisine özgü sevecen isimler verin, anatomi kitaplarındaki martavalları, erkeklerin kullandığı kutu, kuku, incir gibi aşağılayıcı ya da yarık, delik, kesik, çatlak gibi nefret ifade eden isimleri kullanmayın. Bize gereken, onu tanımlayan gerçek terminolojidir.” S İsa’ya hamile kaldıktan sonra bile kızlığı bozulmamıştır en azından apokrifadaki bir efsane “durumunu” böyle anlatır. Dinler cinsel birleşmeyi ancak üreme amaçlı olduğunda kabul edebilmişlerdir (hatta üremek zorunludur), zevk amacıyla yapılan seks türleri dine göre günahtır. Hal böyleyken, psikolojinin cinsellik hakkındaki yorumu da bir farklılık içermez, bu bilim de zevki gözeten cinsel eylemleri patolojik olarak nitelemiş, yani hastalık sınıfına koymuştur. Kısaca psikoloji tartışmaya mahal vermeyecek şekilde günahın yerine sapıklığı icat etmiştir. Klitoris ve vajina ikilemi, insanlar arası farklılıkların psikolojik açılımıyla yakından ilgilidir ve Freud’un psikolojisinde önemli bir rol oynar. Freud’a göre klitoris merkezli bir cinsellik çok çocuksu bir şey olduğu için mutlaka bastırılmalıydı. Kadın klitorisinden haz almaktan vazgeçerse, vajinanın verdiği haz için “beyaz atlı prensi” nasıl olsa ortaya çıkacaktır? Yani tek bir erkeklik organı her iki cinse de gerekli zevki vermeye yeter de artardı bile. Orgazm kadının olgunlaşmasının göstergesiydi, o halde olgun kadın, yani Freud’un kadını 1900’lü yıllarda Viyana’da bütün toplumsal gereklilikleri yerine getiren bir modeldir. Freud’la birlikte, iğdiş edilme kaygısı, penis kıskançlığı ve frijidlik (soğukluk) gibi terimler terminolojide yerlerini aldılar. Freud’a göre cinsel birleşmeyle değil de klitorisin uyarılmasıyla orgazma ulaşabilen bir kadında erkeklik kompleksi vardır. Bu tip kadınlara Karl Abraham “intikamcı histerikler” adını vermiştir aslında yapılan şey kadının histerikleştirilmesinden başka bir şey değildi. Buna rağmen Freud çevresinde, zayıf cins olduklarına inanan kadın yandaşlar bulmakta hiç zorluk çekmedi. Onlar için en önemli şey penisti. Bu görüşe karşı çıkan en ünlü kadın Karen Horney oldu. Karen Horney’e göre psikanalistler, haz bakımından bu iki organı birbirinden ayırmaktan ve bu olayı patolojik olarak yorumlamaktan vazgeçmek zorundaydılar. Sorun şuydu ki, her türlü çaba daima erkek iktidarına karşı yapılacaktı. EROTİK SANATIN KAHRAMANI Kadınlar nihayet 1975’te Alice Khan Ladas’ın soruşturmasında, klitorisin cinsel birleşme esnasında dahi, haz ve uyarı merkezi olduğunu itiraf ettiler. Hemen ardından G noktasıyla ilgili bir teori geliştirildi, G noktasının uyarılması için penis hiç de uygun değildi Freudyenler için büyük bir düş kırıklığı daha. İdealleştirilen erkeklik organı her yandan saldırı altındaydı. Freud’un en sadık müritlerinden Helene Deutsch bile Freud’un orgazm teorisinin temel bir kusurunun olduğunu kabul etmek zorunda kalmıştı. Jelto Drenth bir sekselogyazar sıfatıyla kadın cinselliğini taradığı için, üreme, hamilelik, hamile bâkireler, yalancı gebelik, “couvade” (hamile bir kadının kocasına çocuğu o taşıyormuş gibi muamele edilmesi), eş seçimi ve babalık kuşkuları gibi meselelerin de üzerinde durduktan sonra kadınların cinsel sorunlarına geçer. Klitorisin ameliyatla çıkarılması tıp literatüründe önemsiz bir işlem gibi görünse de kadınlar açısından son derece önemli bir olaydır. Bunun Sudan, Somali gibi yerlerde görünen şekli sünnetti. Kız sünneti kadını azgın cinselliğe karşı korumak için yapılıyordu, zira kadın cinsel yönden duyarlı organlarının çoğunu yitirmiş oluyordu. Ayrıca bekâretin kanıtıydı. Batı’daki klitoris ameliyatı (klitorisin çıkarılması) akıl hastalıklarının ve özellikle histerinin tedavisinde kullanılan bir yöntemdi. Doktorlar klitorisin çıkarılmasıyla, histerinin yanında mastürbasyonu da tedavi ettiklerine inanıyorlardı. Vajina erotik sanatın da baş kahramanıdır. Yazara da esin kaynaklığı etmiş olan Gustave Courbet’nin “Dünyanın Kökeni” adlı yapıtında sanatçı vajinayı idolleştirmiştir. Bu tablo uzun bir süre Jacques Lacan’ın elindeydi, esasen Paris’teki Mısır Büyükelçisi için yapılmıştı ve Büyükelçi’nin salonunda küçük bir perdenin arkasında durmuştu. Yirminci yüzyıl Batı sanatında, erotomanyak olduklarını söyleyen bazı erkek sanatçılar farklı estetik yaklaşımlarıyla ilginç ve etkileyici işler yaptılar. Mesela Bellmer’in doymak bilmez, suları sızan vajinaları hem heyecan veriyor hem de korku ve tiksinti uyandırıyordu. Japon ve Çin erotik sanatlarında, özellikle Çin yastıkaltı kitaplarında vajinayı öven şiirler bulunur. Japonya’da yılda bir yapılan bir festival vajinanın yüceltilmesi amacını taşır. Burada vajina bir midyeyle temsil edilir ve bu midyevajinanın içine giren küçük bir kız etrafındaki topluluğa pirinç kurabiyeleri atar. Vajinanın bu şekilde yüceltilmesine ve vajina salgılarına övücü şiirler yazılmasına Batı sanatında rastlanmaz. Çünkü her şeyde olduğu gibi cinsellikte de Doğu’nun yaklaşımıyla Batı’nınki bir değildir, ama ne olursa olsun, ölümlü dünyayla ilgili olan her şey vajinayla ilgilidir. BEKÂRETE DAİR… Jelto Drenth kitabında, sözcüklerin zorluğuyla giriş yaptıktan sonra kadın üreme organlarının anatomik ve fizyolojik olarak incelenmesine geçiyor. Kadın ve erkek cinsel organlarının kökeni aynıdır, fakat tıbbi gerçeklerin yanında ortalıkta gezinen bir sürü efsaneyi de küçüklüğümüzden beri biliriz Havva Adem’in kaburga kemiğinden mi yaratıldı gibi. Kadın cinselliğinde ilk duraklardan biri de bekârettir. Bekâret masumiyet, temizlik, saflık, lekesizlik gibi değerlerle özdeşleştirilir. İlk cinsel birleşme, bekâretin yitirilmesi bazıları için hayatın önemli olayları arasında sayılırken, bazıları için bir önem arz etmez. Bu konuda yazarın bir gözlemi şöyledir: “İstanbul ve Casablanca’da genç kızlar modayı belirleyen kaygısız hayatlarında, tek adımdan kaçınarak bekâretlerini korurlar ve makattan yapılan cinsel birleşme önemli bir rol oynar.” İslam bekâret kanıtlarıyla özel olarak ilgilendiği için Hıristiyanlıktan ayrılır, Müslümanlarda ve Hindularda hâlâ gelinin bekâretinin kanıtlanması önem taşır. Bu kanıt bikirden akan kanla ilgilidir. En eski tıp literatürleri kızlık zarının var olup olmadığından pek emin değillerdi, İÖ ikinci yüzyılda Efesli Soranus kızlık zarını reddetmişti. Kızlık zarı literatüre on beşinci yüzyılda girdi. Ama bekâretin bozulması her zaman bir cinsel eylemin sonucu değildir, Mısır’da çoğu köyde bu kanlı işlem bir “daya” (kızlık bozucusu) tarafından gerçekleştirilir, bu kadınlar kızların sünnetini de yaparlar. Bekâret merakına Batı’daki romanlarda da rastlanır. Bir Batı figürü olan Meryem Ana bâkireliğin simgesidir. Seksolog Jelto Drenth “Dünyanın Kökeni: Vajina”da kadınlara ait tehlikeli bir bölgeyi biyolojik gerçeğinin yanı sıra kültürün, geleneğin, efsanenin, bilimin, romantik edebiyatın ve fantezinin içinden anlatıyor. Çünkü tümünün yaratıcısı da vajina. Drenth, bu konuda ağzını açan herkesin yaşadığı sözcük seçme zorluğunu da, bu sözcükleri teşhir ederek aşıyor... Desen: Zeynep Özatalay
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear