25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

R PAZAR 4 9/8/07 14:59 Page 1 PAZAR EKİ 4 CMYK 4 MARY STEPHEN PAZARIN PENCERESİNDEN 12 AĞUSTOS 2007 / SAYI 1116 Yağmur duaları Selçuk Erez R esmen kuraklık var: Artık yağmur yağmıyor/ Seller akmıyor/Arap kızları da camdan bakmıyor! Şimdi ne yapabiliriz? Melih Gökçek’in hakkı var: Ya okulları geç açacak, ya ellialtmış bin tanemiz geride kalanlar yeterince su bulup yıkansınlar diyeköylerimize gidecek ya da yağmur dualarına başlayacaktık. Önce televizyonlarda gördünüzavuçlarımızı yere çevirip dua etmeyi denedik. Bu ricamız kabul görseydi de yağmur yağsaydı iyi olurdu; böyle gitse yakında veba salgını başlayacak. Ancak yağmur dualarımıza cevap gelmiyor; hep meteorolojinin “Belki yağabilir” dediği günlerde yakardığımız halde doğru dürüst ıslanamıyoruz! Dualarımız neden karşılık görmüyor? Çok mu günahkârız? Fazla mı hortumladık? Bir ihtimal daha var: Acaba bu duaların semai olmaktan uzak dinlerden kaynaklandıklarından mı kızılıyor bize? * Konfuçius inanışına göre yağmur duaları sadece ilkbahar ve yaz aylarında yapılmalıdır. Kış ve sonbaharda yapılacak yağmur duaları bir yarara yol açmaz. Prensin bu dualara bizzat katılması şarttır, temsilci gönderemez. Kurgu politik bir eylemdir MÜZİKLE HİSSEDİYORUM Bir projede çalışmaya karar verirken neyi esas alıyorsunuz? Önce daima insan olma tarafından bakıyorum. Projenin kalitesini önemsiyorum. Eğer çalışacağım insanla ilgili iyi şeyler hissetmezsem çalışamam. Çünkü bu, uzun ve yaratıcı bir süreç, bir ilişkiler bütünüdür, böyle iyi ilişkiler yoksa bir anlamı yoktur. Eğer projede mücadele olduğunu hisseder, fakat yönetmenle çalışmak istemezsem, o zaman prodüktöre işi yapacağımı, ama yönetmenle muhatap olmak istemediğimi şart koşarım. Üniversitede kurgu dersleri veriyorsunuz. Öğrencilerinize derste neyi öğütlüyorsunuz? Son yıllarda kurgu çok değişti. Hiç kimse masa başında çalışmıyor artık. On yıl önce makine başında hızlı çalışan editörlere eğilim vardı, daha sonra eğilim film deneyimleri olan editörlere kaydı. Anlaşıldı ki kurgu sadece bir noktaya vurmak değil. Bazı deneyimlere sahip olan neredeyse bütün editörler her zaman öğrencilerine önce düşün, makine üzerinde hızlı gitmeme öğüdünü verirler. Kurgu bir aramadır, bakmak, zaman ayırmaktır. Hızlı bir kurgu yoktur, bu imkânsız bir şey. Kurgu ne kadar teknik olarak algılansa da bir yaratım süreci. Siz çalışırken neden ilham alıyorsunuz? Müzik. Filmdeki müzikten bahsetmiyorum, müzik hissine sahip olmak, anlatmak istediğim. Filmin içindeki o hissi, dengenin olup olmadığını müzikle hissetmek. Hüseyin Karabey’in ilk uzun metrajlı filmi “Gitmek”in kurgusunu ünlü Fransız yönetmen Eric Rohmer’in 20 yıllık kurgucusu Mary Stephen yaptı. Kurguyu politik bir eylem olarak değerlendiren Stephen “Çünkü” diyor “Bir şeyleri keserek kendi doğrularını göstermek manipülasyondur”. KADIN SİNEMASINA DAİR... Paris’te kurguda daha çok kadınlar çalışır. Bunun sebebi ne sizce? Bu çok ilginç, çünkü yemek pişirmeye benziyor. Birçok aşçı kadın var, ama star şefler erkekler. Paris’te kurguda da aynı şey geçerli. Pratikte neredeyse editörlerin hepsi kadın, fakat starlar erkek. Niçin böyle olduğunu bilmiyorum. Amerika’da erkek editörler fazla. Kurgu çok zor, sabır gerektiren bir iş. Kapıyı dışarı kapatıyorsunuz, şikâyet etmiyorsunuz. Tekrar tekrar aynı şeyi yapıyor, çözüm bulana dek çalışıyorsunuz. Birçok erkek bunu yapmaz, çok sabırlı değiller, oysa bu konuda sabra ihtiyaç var. Kadın sineması hakkında ne düşünüyorsunuz? Kadın sineması çok ilgimi çekiyor, ama kadınlar uzun aralarla film çektikleri için film çekmeye başladıklarında erkeklerden daha sinirli oluyorlar, bu da benim için bir problem. Kadınların kadınlıklarını, yumuşaklıklarını göstermekten çekinmedikleri film görmek istiyorum. Film yapmak için erkekleri taklit etmek gerekmiyor. Fotoğraf: Uğur Demir Müjde Arslan essiz Ölüm, Boran gibi insan haklarını konu alan filmlerin ödüllü yönetmeni Hüseyin Karabey’in “Gitmek” adlı ilk uzun metraj filmi aşkı uğruna her türlü tehlikeyi göze alarak zorlu bir coğrafyada yola çıkan bir kadının hikâyesini anlatıyor. Filmin kurgusunu ünlü Fransız yönetmen Eric Rohmer’in 20 yıllık kurgucusu, aynı zamanda “La Femis Film Okulu”nda kurgu dersleri veren Mary Stephen yapıyor. Hong Kong doğumlu Stephen, ailesiyle Kanada’ya göç etmiş. Bugün yaşamını üniversite eğitimi için gittiği Paris’te sürdürüyor. Stephen’la sanata yaklaşımı, kurgunun vardığı son süreç, çalıştığı yönetmenler ve “Gitmek” filmini konuştuk. Hong Kong Sineması, Hollywood’a daha yakın duruyor. Oysaki tercihinizi sanat sinemasından yana kullandınız. Bu tercih nasıl gelişti? Hong Kong’dan ayrıldığımda henüz 15 yaşındaydım. Bu ayrılıktan önce öğrenci dergilerinde Yeni Dalga ile ilgili yazılar yazıyordum. Aynı zamanda sinema kulüplerine gitmeye başlamıştım. Fransız sinemasını, Yeni Dalga ve İtalyan Sineması’nı tanıdığımda sanat sinemasını keşfettim. Bu tarz sinemaları ana akım sinemadan daha çok sevdiğimi keşfettim. S Hollywood’un yarattığı manipülasyonda kurguya düşen pay ve bu hassas dengede kurgunun önemi üzerine neler söyleyebilirsiniz? Kurgu politik bir eylem, çünkü bir şeyleri keserek doğruları ya da kendi doğrularını göstermek bir manipülasyondur. Ne olursa olsun ister belgesel, ister kurmaca, seyirciyi manipüle eder. Sinemanın bütünü sübjektiftir ve objektif görüş diye bir şey yoktur. Kurgu çok önemli bir aşama, ama iyi bir film yapmak için iyi bir ekip gerekir. Eğer kurgu öncesi süreç iyi geçerse, iyi bir film yaratılabilir. Editör ne kadar iyi olursa olsun, eğer ortada iyi bir malzeme yoksa editörün de yapacağı pek bir şey yoktur. * Çok eskiden Yunan’da kuraklık olduğunda Zeus’a yakaran yağmur duaları yapılırdı. * Asya Türkleri Müslümanlık oralara gitmeden önce, kuraklıklarda, “Yada Taşı” dedikleri bir taşı kullanarak dua eder, yağmur çekmeye çalışırlardı. “Yada” kelimesi, Türkçeye, Moğolca “dzada” kelimesinden gelmişti . “İstanköy Altı Bodrum” kitabımı yazmak için bilgi derliyordum. Rahmetli Ali Cengiz, bana çocukluğunun yağmur dualarını anlatmıştı: “Bir gün hoca yarın okula yeni, temiz elbiselerle gelin; yağmur duası edeceğiz!” demiş. Ertesi gün Bodrum’un Müftüsü onları Paşa Tarlası’na götürmüş. Önce yağmuru çekmek için avuçları yere bakacak şekilde tutarak dua ettirmiş çocuklara, sonra da onlara deniz kenarından ufak çakıl taşları toplatmış: Taşlar tek tek ağızda ıslatılmalı ve “yuneş şuur rahmet” diye biten bir dua okunmalıymış. Çocuklar bu taşları tarif edildiği gibi okuduktan sonra önce feslerinde biriktirmişler, sonra bir çuvala boşaltmışlar. Çuval, dolunca yamaçtan denize yuvarlanmış. Bodrum neresi, “yada” veyahut “dzada” taşlarıyla yapılan MoğolcaOrta Asya Türkçe yağmur dualarının okunduğu yerler neresi? Daha uzağı da var: Çin’e ve Yunanistan’ın ucuna kadar uzanıyoruz. Eşsek daha da uzaklara gideceğimiz kesin! Görüyorsunuz: Bu şeylerin kökü alabildiğine dışarıda maalesef! Kuraklık karşısında başka ne yapılır? Çocukluğumuzun tekerlemelerini mi okusak? Yağ yağ yağmur Teknede hamur Tarlada çamur Ver Allahım ver Sicim gibi yağmur! Tanrı katında Türkçe dua kabul edilseydi ezanlar Arapça okunmazdı: Yapacak hiçbir şey yoktur... Kıtlığa kuraklığa alışmaya bakın! Hüseyin Karabey ve Mary Stephen... Kurgu yaparken ne hissettiğinizi tarif edebilir misiniz? Daima mutluluk. Aslında kurgu yapmak sekreterlikten farklı değil, dosyaları düzenlemek, bilgileri organize etmek gibi. Eğer iyi bir sekreter değilsen, iyi bir editör olamazsın. Daha sonra görsel sezgi ve diğer sanatsal olasılıklar eklenir. Sinema, sanatlar içerisinde en inanılmaz olanı; çünkü bütün sanatların birleşimi. İnsanı daima mutlu kılıyor. Bütün birikimini güzel bir şey yaratmak için kullanabiliyorsun. Hüseyin Karabey’in filminin kurgusunu yapmaya nasıl karar verdiniz? Kanadalı yapımcı arkadaşım Hary Sutherland Rotterdam Film Festivali’nden döndüğünde genç bir yönetmenden söz etti ve onun filminin kurgusunu yapmam gerektiğini söyledi. Bu öneriyi hemen reddetmedim. Hüseyin’le tanışmak istedim, o da Paris’e geldi, filmini anlattı. Bir süre haber alamadım, daha sonra fark ettim ki Hüseyin filme başlamış ve bitirmiş. Bana kurgu konusunda danışmanlık yapabilir miyim, diye sordu. Bu yılın ocak ayında geldim ve Hüseyin’le beraber çektiklerini seyrettik. Elindeki malzeme Hüseyin’in bana daha önce anlattığından çok daha zengindi. Bu buluşmadan sonra Kanadalı arkadaşımın Hüseyin konusunda söylediklerine hak verdim. Böylece filmde çalışmaya karar verdim. Mary Stephen, 20 yıldır Eric Rohmer’le çalışıyor... Yaşamınızda üç şehir, üç dil, üç ülke var. Bu yolculuk sanatınıza nasıl yansıyor? Avrupa sanat sinemasını keşfim Hong Kong’da başladı. Bu çok önemli, çünkü Hong Kong’da 1960’lar çok verimli, yaratıcı bir dönemdi, dinamikti. Hepimiz öğrenci gazetelerinde yazıyor ve protestolara katılıyorduk. Benim yapımın oluşmasında bunların çok önemli yeri var. Daha sonra Kanada’ya gittim, burada sadece Amerikan bağımsız sinemasını değil, Amerikan ve Kanada deneysel sinemasını da keşfetme şansım oldu. Şimdi geriye dönüp baktığımda beni etkileyen akımların bu gençlik yıllarımda ilgilendiğim deneysel sinema, Cinema Variete gibi akımlar olduğunu görüyorum. Lars Von Trier ya da çalıştığım Hüseyin Karabey gibi sinemacıları seçmemin sebebi hep bahsettiğim gençlik dönemimdeki tercihlerdir. Aslında her şey bir anlamda geri geliyor. Eric Rohmer’le çalışıyorsunuz uzun süredir, Hüseyin Karabey’le tarzları çok farklı. İkisini kıyaslar mısınız? Rohmer’de küçük bütçeli ve belgesel tekniğini kullanarak çektiği filmler vardır, genelde bütün bir filmini önceden en ince ayrıntısına kadar yapılandırır ve çekimlerde bu plandan ödün vermez. Hikâye yapısında belgesel özellikleri korumaya özen gösterir. Hüseyin’in filmleri kurmaca hikâyeler, fakat çekimler belgesel tarzında. Sinema iyi yapılanmalıdır. İkisinin de filmleri belgesel elementleri taşıması açısından çok farklı değiller. Hüseyin’in sineması da aynı şekilde iyi düşünülmüş, sağlam bir hikâye ile yola çıkıyor, ama çekim sırasında karşılaştığı hikâyeleri ya da durumları filmin yapısına ekleyebiliyor. Çalışma şekli konusuna gelince, Eric kadar keyifli. Uzun zaman çalışmayı düşünür müsünüz? Hüseyin’le çalışabilirim, ona bağlı. Onunla çalışmaktan hep memnun olurum. 20 yıldır aynı yönetmenle çalışmak nasıl bir deneyim? Hâlâ devam ediyoruz, daha yeni bir film bitirdik. Eric ile konuşmak gerekmiyor. Çalışacağı grubu çabuk seçer, uzun zaman kendisiyle çalışmayan kişilerle çalışamayacağını söyler. Aynı zamanda genç insanlarla çalışmayı da çok sever. Gençlerden ekip oluşturur. Bu şekliyle bir aileyiz. Gerçekten de aile ilişkisi var, film çekimi ve kurgusu dışında da birbirimizi görür, birbirimiz için bir şeyler yaparız. Çalışma zamanları da benim için bir mutluluk. Kurgu odasına onunla gittiğim zaman bir huzur hissederim. “Gitmek” filminin hikâyesini nasıl buldunuz? Sınırları aşan, kültürel farklılıkları gösteren bir kadın hikâyesi. Bir kadının kararlılığını, motivasyonunu, sevgi aracılığıyla neredeyse imkânsızı başarmasını anlatan evrensel bir hikâye. Senaryoyu daha önce okumuş muydunuz? Senaryo verilmişti, hikâye hakkında biraz bilgim vardı. Sahnelerin birazını, birkaç da karakterle çekilmiş sahne gördüm. Benim görevim film için doğru olan duyguyu, ritmi ve tempoyu bulmak, bazı duyguları, özellikle Ayça’nın duygularını iletebilmek. Bu, özellikle benim açımdan çok ilginç, çünkü bir kadın kurgucu olarak kadın karakterin duygularını açığa çıkarmaya çalışmak çok keyifliydi. Belki erkek bir editör olsaydı benden çok farklı bir yere varabilirdi. Küreselleşmeyle birlikte sinemada çokuluslu yapımlar öne çıkıyor. “Gitmek” de çokuluslu bir yapım. Küreselleşmenin sinema üzerindeki etkileri hakkında ne düşünüyorsunuz? Küresel sinema fikrine katılmıyorum. Sinema kendi kültürel değerinin üzerinde yükselmelidir. Ekipte birçok yabancı olabilir ama yönetmenin ve hikâyenin nasıl bir kültürün kaynağından beslendiği önemlidir. Çok uluslu bir ekibin yaratıcı sürece müdahalesi olursa film karman çorman, tadı tuzu olmayan bir salataya döner, bu birliktelikten ilginç bir film çıkmaz. Yabancı ekip ne zaman geldiği yeni yerin kültürünü anlamaya ve ona adapte olmaya çalışır, o zaman kendisiyle gelen kültürel farklılığı projeye yansıtma şansı olur.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear