Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
R PAZAR 3 25/10/07 15:19 Page 1 PAZAR EKİ 3 CMYK 28 EKİM 2007 / SAYI 1127 3 EDİTÖR’DEN Anoreksiyaya karşı bir proje “Bu 35’likler Bizden” gerçek kadınlar için bir moda projesi. Hedef, genç kızları, kadınları anoreksiyaya karşı uyarmak, zayıf olmanın güzel olmak demek olmadığını vurgulamak. Bu nedenle projenin mimarları fotoğraf çekimlerinde de müşterilerini kullandılar, hatta kendileri de yer aldılar. Böylelikle bizim de o kıyafetleri kendi üzerimizde hayal etmemize gerek kalmadı, çünkü bu modeller bizden! Deniz Yavaşoğulları Soldan sağa: Başak Oral (Days in Colours Pazarlama MD.), Rita Fink, Zeynep Tunuslu, Tülay Ünlüsoy. D ağazalarda bedenler gitgide küçülüyor, 4042 aşırı zayıflar (anoreksiya). Benim bu projeye bu kadar beden büyük, hatta “xxlarge” sayılıyor, sanki eğilmemin ve önem vermemin sebebi zayıflama hastalığının ve tüm bu kıyafetler 1.90 boyunda 34 bedenli takıntısının artık çok küçük yaşlara kadar inmiş olması. Bundan kadınlara tasarlanıyormuş gibi, kimsenin üzerinde 67 ay kadar önce 10 yaşındaki kızım bana “Benim göbeğim katalogda durduğu gibi durmuyor. Kadın psikolojisini sarsan, çıkmış, arkadaşlarım zayıflaman lazım dedi” diye geldiğinde altüst eden bu durum, kadınlarda bu kıyafetlerin içine durumun vahameti gözümde daha da çok canlandı. Eğer 10 girebilme dürtüsü yaratıyor, bu yüzden yediden 70’e rejimler yaşındaki bir çocuğun ağzına rejim yapmak lafı yapılıyor, zayıflama ilaçları deneniyor, bitkisel yollara yerleşebiliyorsa, ileride nelerle karşılaşabiliriz kim bilir? Bu başvuruluyor. Oysaki normal olan 0 beden olmak değil, boyla çocuklar tam gelişme çağında, beslenmeleri, spor yapmaları orantılı bir kiloya sahip olmak. Özge ve Ali Onkök, Rita Fink lazım, ruh sağlıkları da çok önemli. Kafalarının başka şeylerle ve Zeynep Tunuslu “Bu 35’likler Bizden” adlı anoreksiya dolması lazım, ama bizim ülkemizde maalesef kötü karşıtı bir projeyle tüm bunlara bir “dur” diyor. Projede, özendirmeler de moda haline gelebiliyor. Zeynep Tunuslu ve Rita Fink, günlük hayatın içinde yaşayan Rita Fink: Burada medyaya büyük görev düşüyor, ama asıl kadınlar için özel tasarımlar yaptı. Reklamcı Özge Onkök ve neden Özge’nin de dediği gibi eğitimle ilgili. Yani iş aileye Ali Onkök ise onları etkili karelerle fotoğrafa yansıttı, üstelik geliyor dayanıyor. çekimlerde de gerçek müşteriler kullanıldı. Yani şimdi ürünleri Bu beğeninin yanlış olduğunun anlaşılmasında bulimia yeniden hedef kitleye uygun hale getirme zamanı! Özge hastalığının ve anoreksiyanın payı ne kadar? Onkök, Zeynep Tunuslu ve Rita Fink ile projeyi konuştuk. Özge Onkök: Amerika’da anoreksiya oranı son bir yılda “Gerçek kadın” tabirini nasıl yüzde birden yüzde beşlere kadar artış gösterdi. Uzmanlar, tanımlıyorsunuz? Türkiye’de bu hastalığın son aylarda özellikle büyük kentlerde Özge Onkök (solda): Günlük arttığına dikkat çekiyor. Televizyonda da bu konu sıkça hayatın içinde yaşayan, sizden, işleniyor, ama ne kadar anlaşılıyor, bilmiyorum. Çevremizdeki bizden biri. Yoğun iş ve aile gençlerde de giderek artan bir zayıflama modası var. Ailelerin temposu içinde çalışan, koşturan, bu konuda çok dikkatli olması lazım. Çocuklarının beslenme etrafımızda yoğunlukla gördüğümüz alışkanlıklarını gözlemlemeliler. arkadaşlarımız, teyzelerimiz, Zayıflık hastalığına gençler güzelleşme uğruna mı annelerimiz. Yani bizler, sizler… yakalanıyor? 1.90 boyunda 34 beden Özge Onkök: Güzelleşmeanoreksik mankenler kimin özentiyanlış etkilenme estetik anlayışına uygun? diyebiliriz. Özge Onkök: Bizce kimsenin estetik anlayışına uygun Zeynep Tunuslu: Evet, gözükmüyor. Bizim etrafımızdaki arkadaşlarımız ve tüm önce güzelleşme, sonra da çevremizdekiler de aynı görüşte. Sağlıksız bir görüntünün kendini gösterme uğruna. estetik olması söz konusu bile olamaz. Herkesin kendi yaşına, Bu proje, İtalya’daki boyuna ve genetik yapısına uygun bir kilo oranı vardır. En kampanyanın devamı mı? idealinin de bu olduğunu düşünüyoruz. Önemli olan kişinin kendini taşıdığı kıyafetin içinde mutlu ve huzurlu hissetmesi. Zeynep Tunuslu: Mankenlerin bir dönem bu kadar zayıf olması revaçtaydı. Ancak maalesef sonu ölüme uzanan kötü bir süreç yaşandı. Bu süreçten sonra anlaşıldı ki, çok zayıf olmak doğru değil, estetik hiç değil. Artık dünyada çoğu modacı bu kadar zayıf mankenleri kullanmıyor. Bu kıyafetleri taşıyan modeller ve kıyafetlerin hedef kitlesi birbirinden farklı, bu durumda neden zayıflık modası bu kadar uzun süre ayakta kaldı? Özge Onkök: Her işin başı eğitim derler ya. Sebebi bilinçsizlik. Özellikle gençler bu hastalığın sonunun ölümle sonuçlanacağını bilmeli. Hasarları çok ciddi İtalyan ve çok büyük oluyor. Türkiye’de giderek artan ve moda maalesef 0 beden olmak modaymış gibi bir markası durum var. Bugün gençlere “Nolita”nın baktığınızda iki farklı uçtalar, ya anoreksiya karşıtı aşırı şişmanlar (obezite) ya da reklamından. M Özge Onkök: Herhangi bir kampanyanın devamı, sonu veya başlangıcı değil. Biz bu ciddi konuya ailelerin ve gençlerin dikkatini çekmek istedik. Bundan sonrasında kurumlar ve uzman doktorlar zaten yaptıkları programlarla aydınlatıcı ve bilinçlendirici etkinliklere devam edeceklerdir. “Bu 35’likler Bizden” konsepti her yaşta ve her bedende insanların doğru seçimler yaptıkları sürece taşıdıkları kıyafetlerle mutlu olabileceklerini vurguluyor. Zeynep ve Rita’nın da zaten yaptığı bir iş bu. Yarattıkları tasarımlarla kadınları hoş göstermek. Dikkat ettiyseniz kostümlerde aksesuvar bile yok, çünkü buna ihtiyaç kalmıyor. Hedefiniz ne? Moda yeniden hayatın içine dönebilecek mi? Özge Onkök: Ben uzun yıllardır reklamcılık sektöründeyim. Yani iş hayatımda moda ve ilgili alanlar hep var. Kendim de yaratıcı yanı ağır basan işlere imza atıyorum. Bize göre moda zaten hayatın hep içinde. Buradaki hedef; günümüzde ağır işçi olarak çalışan kadınların doğal görünümleri ve sağlıklı kilolarıyla çok şık olabilecekleri ve zayıf olma takıntısından kurtulmalarıyla alakalı. Ağır işçi dediğimiz de hem evde hem de işyerinde çalışan, çocuklu veya çocuksuz olanlar da dahil olmak üzere yoğun bir tempoda hayatlarını sürdüren kadınlar. Biz ağır işçiliği inşaat şantiyesinde çalışmakla özdeşleştirdik ve bu nedenle mekân olarak şantiyeyi seçtik. Diğer yandan da kıyafet kişiyi iyi hissettirdiği sürece zayıf olmanın şart olmadığını vurguladık. Proje neleri kapsıyor? Özge Onkök: Proje Rita ve Zeynep’in yarattığı sonbaharkış koleksiyonunun kendi hedef kitlesiyle tanıtılmasını kapsıyor. Zannediyorum ilk defa bir modacı bu şekilde bir lansman yaptı. Yani gerçekten o kıyafetleri gelip satın alan hedef kitlesiyle fotoğraflarını çekti. Üzerimde acaba nasıl durur diye hayal etmenize gerek yok. Çünkü tüm modeller 363840 beden ve kostümleri onlar tanıttılar. Rita Fink: Bu kreasyonlarda yarattığımız tarz eğlenceli. Bu arada bu kreasyonun adı “Funky Punky”. Tamamen rahatlık üzerine kurgulandı. Kostümler ne kadar basit gözükse de, tasarımlarında inanılmaz detaylar var. Örneğin tam bir Türk kadını tipini düşündüğümüzde geniş basenler ve kalın beller çok da güzel saklanabiliyor. Bunlar tamamen onların ustalıkları ve yaratıcılıklarıyla alakalı. Ayrıca ikisi de bu kreasyonların hedef kitlesi durumunda, yani onlar da 35 üstü, yaşlarına ve boylarına göre doğru kilolara sahip kadınlar. Özentileri yok, kendileriyle barışıklar ve bilinçliler. ört kavram vardı, yetmişli yılların gençlerini devrime çeken, adalet, emek, özgürlük ve eşitlik, bir de duygu: merhamet. Bilgiyle dünyayı anlama ve değiştirme isteği, içgüdüselmiş hissiyatı veren bu kavramların ve duygunun üzerine eklenmişti. İyi çocuklardı devrimciler, ama toplum da o kadar fena sayılmazdı. Devrimcilerin eşitlik arzularına ve eşitliği gerçekleştirmek için aceleciliklerine beş parmaklarını öne uzatarak yanıt verirlerdi: Bak birbirlerine benziyorlar mı? Ellerini itip yollarına devam etmelerine kızsalar da, büyüyünce onlar da hizaya gelir, diye pek de üzerine düşmezlerdi… Belki de bu yüzden, sakallı, parkalı çocukların, kendileriyle konuşurken bile gözlerinin içi ışıldayan kızların peşi sıra yürüyenler de olmuştu. Kuşkuluydular elbette, ama madem ki bu çocuklar bu kadar vaatkâr ve cüretkârdı, durmanın bir anlamı da kalmamıştı… Yollarını 12 Eylül kesene kadar da kâh geri çekildiler, kâh öne atıldılar… Gençliğe, özgürlüğe düşman olanları yok muydu, vardı elbette, hatta yol arkadaşlığı yapmaya kalkışanlardan daha kalabalıktılar, ama güçleri henüz neşeli, umutlu soluk alışları yok etmeye yetmiyordu. 12 Eylül darbesinin karanlığı aralandığında ise dünyayı anlamak ve anlatmak için artık başka kavramlar kullanılıyordu. Ne adalet isteği kalmıştı, ne emek, ne merhamet, ne de eşitlik… Onlarca yıl boyunca kadınerkek eşitliğine vurgu yapıldı, bir hayli de yol alındı, ama durup bakıldığında, o hedef bile hâlâ uzakta, çok uzakta görülüyordu… Özgürlük dillerden düşmemiş, üstelik daha sıklıkla kullanılır olmuştu, ama küçük bir dokunuş bile ne kadar köksüz olduğunu göstermeye yetip de artıyordu… Oysa insanın eşitliğe olan ihtiyacı hiç eksilmedi, üstelik ezen ve ezilenler, yoksullar ve zenginler arasındaki oransal uçurum daha da arttı, ama bunu dillendirmek, çoğu kişiye göre dilin eski kokusunu havalandırmaktan ibaret. Eşitsizlerin en eşitsizleri bile ya bunu hak ettiğine ya da bir şekilde hayatının akışının değişeceğine, kazananlar safına geçeceğine inanıyor, eşitlik, adalet, emek, özgürlük talep edenleri vatan haini ilan edenlerle aynı dili konuşuyor. Biz de eşitliğe her zamankinden daha çok ihtiyaç duyduğumuz bugün, Avrupa Parlamentosu’nun da 2007’yi, “Eşitlik Yılı” olarak kutlamasını bahane ederek, kapak konumuzu “Eşitlik”e ayırdık. Esra Açıkgöz’ün röportajları toplumsal, siyasi ve ekonomik yapıdaki eşitsizlikleri gözler önüne seriyor… Elbette, kadınların, çocukların ve azınlıkların iki kat eşitsizlik yaşadığına vurgu yapıyor. Eşitlik, özgürlük, adalet… Umarım yetişkinler kullanılmamaktan nasırlaşmış, isyanın hareketlerini kullanmamış parmaklarını uzatıp “Bak hepsi eşit mi” diye sormuyorlardır artık çocuklara… İyi haftalar... Berat Günçıkan bguncikan@yahoo.com Cumhuriyet DERGİ* İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına İlhan Selçuk Genel Yayın Yönetmeni: İbrahim Yıldız Editör: Berat Günçıkan Görsel Yönetmen: Aynur Çolak Sorumlu Müdür: Güray Öz Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ İdare Merkezi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2 34381 Şişli/İstanbul (0212)343 72 74 (20 hat) Reklam Genel Müdürü: Özlem Ayden Genel Müdür Yardımcısı: Nazende Pal Koordinatör: Neşe Yazıcı Reklam Müdürü: Dilşat Özkaya Rezervasyon: Mete Çolakoğlu (0212) 251 98 7475 / 343 72 74 Baskı: İhlas Gazetecilik AŞ 29 Ekim Cad. No: 23 Yenibosna/ İstanbul (0212) 454 30 00 *Cumhuriyet gazetesinin parasız pazar ekidir. Yerel süreli yayın. cumdergi@cumhuriyet.com.tr