01 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

16 27 AĞUSTOS 2006 / SAYI 1066 Uykunun bekçisi ne söylüyor? Yararsız fanteziler olmaktan öte, rüyalarımız bize her şeyden söz eder. Karanlık çağlardan bu yana, rüyaları anlamanın yollarını arıyoruz. Bilim adamları bile onların gizemini her zaman çözemiyorlar. Rüyalarla diyalog kurmak, kendine gelişme olanağı sağlamaktır. erçekten tuhaf, bu gece uykumda, on beş yıl önce ölen babama yeniden kavuştum. Yüzü kırışıksızdı, neşeli, sağlıklıydı. Uzun uzun söyleştik ve bu sabah enerji dolu, sanki yenilenmiş gibi uyandım. Bir eve giriyorum ve ardı ardına açılan birçok boş oda buluyorum... Rüyalarından hayret içinde uyananların bu sözlerini, eşlerimizden, iş arkadaşlarımızdan, çocuklarımızdan hep duyarız... Her defasında, rüyalarından birini bize anlatan kişi bize bir armağan sunmuştur. Bize kendinin son kertede kişisel bir yanını açığa vurmaktadır. Belki de en kişisel ve en özgür: Karşılık beklemeyen, şiirsel, kurallar, toplumsal uzlaşmalar ya da başkalarının beklentileri tarafından kirletilmemiş, bu düşsel “ikinci yaşam”, şair Gerard de Nerval’in dediği gibi, en derin varlığımızın arı bir ürünüdür. Ayrıca da kendini tanıma ve geliştirmenin bulunmaz G aracıdır. Yunan tanrılarının ileti araçları, peygamberlerin ve Kızılderili şeflerinin esin kaynağı olan düşsel anlatılarımız her zaman yararlı yol göstericiler olarak algılanmıştır. Freud ve bugün bazı bilimsel çalışmalar, düşsel anlatıların yaşamımızı sürdürmek için gerçekten gerekli “içi dolu kaplar” olduğunu doğruluyor. Psikanalizin yaratıcısına göre “uykunun bekçileri” olan rüyalar, öncelikle dinlenme durumuna dalmış olarak kalmamıza yardım ederler. Bu arada, rüyasında serin bir pınardan su içen biri, uyandığında kendini susamış bulur. Düşsel yaşamımız, günün olayları sırasında yığılmış bazı bilgileri yeniden biçimlendirmeye, ayıklamaya, saf dışı etmeye de izin verir. Rüyalarımız sayesinde gereksiz şeylerden kurtulup, önceliklerimizi ortaya koyabiliyoruz. Bir de son olarak, Freud’a inanılırsa, en dile getirilemez arzularımızı rüyalarla doyuruyoruz. KARANLIK ÇAĞLARDAN GELEN İMGELER Rüyalarımızda uyanık olduğumuz zaman sahip olduğumuzdan çok daha geniş bir bilgi dağarına sahip olduğumuzu görüyoruz. Bazen uykumuzda bilinçli olarak asla kullanmadığımız ya da bilmediğimiz simge ve sözcükler ortaya çıkar. Freud rüya görenin özel öyküsüne ait olmayan ya da bireysel olmayan bu öğeleri “arkaik kalıntılar” olarak adlandırır. Jung, onlara “arketipler” der. Jung’un deyimiyle “Baş döndürücü uzaklıktaki eski zamanlardan kalan ruhumuzun” ürünü bu imgeler, karanlık çağlardan gelen içgüdüsel tasvirlerdir ve kuşaktan kuşağa aktarılırlar. Yılan, labirent, su, güneş figürleri... Mitolojilerden, dinlerden beslenen, çoğu kez evrensel bu simgeler rüyalarımızı meslekî ya da duygusal endişelerimizin arasında işgal ederler ve bu endişelere yeni bir ışık tutarlar. Sözlükler ve rüya yorumları bu imgeleri basit bir anlama indirgemeye kalkışırlar “şu” ya da “bu”. Herkese uyan bir hazır giyim olabileceği gibi herkese uyan bir de “hazır yorum” var olabileceğine inanma eğilimindedirler. Gerçekte, rüyalardaki her ayrıntı, evrensel ve kişisel arasında, bilinçdışı ve bilinç arasında, insanlığın bilgisi ve kişisel sorular arasında bir diyalog kurar ve bu imgeler doğurgan ve esinleyici hale gelir. YARATIM ETKENLERİ Bu anlamda şu rüya olumludur bu olumsuzdur, diyebilmek olanaksızdır. Düşsel senaryolarımızın imgeleri her zaman birden çok anlam taşır ve çağrışım ve yorumlama çabasıyla onları daha iyi anlayabilir ve kendimizi geliştirebiliriz. Jung, bir imgenin ötekiler arasında anlam bulamaması durumunda, bir rüyanın kendisinden önceki ve sonraki rüyalarla süreklilik içinde iletisini ele vereceğini gözlemlemişti. Hafif uyku evresinde gördüğümüz sabah rüyaları, bize en çok yardımcı olabilecek rüyalardır. Ayrıca bunlar en kolay hatırladığımız rüyalarımızdır. Bu rüyalar en simgesel olan ve bilinçli uğraşlarımıza en yakın olanlardır, yani kendimizi gelen güne hazırlamaya başlıyoruzdur. Bilinçaltı, yaratıcı elini uzatır ve karşılaşacağımız sorunlar üstüne bilincin görüş alanını genişletir. Rüyalarını bir başkasına anlatmak da önemli bir adımdır. Başkalarının rüyalarını dinlemek de o denli zenginleştiricidir, muhatabımızın ayrıntılı anlatımı can sıkıcı olsa bile. Çünkü bu hayaller “bizim” hayallerimiz, bu imgeler “bizim” imgelerimiz değildir ve onlarla duygudaşlık kuramayız. Ama gerçek yararı kendi hayallerimizle derinliğine ve düzenli bir bağlantı kurmakla sağlarız. Belki de günlerimiz gerçekten çok güzel olacaklar... gecelerimiz sayesinde! Psychologies’den çeviren EMRE ÇAĞATAY CUMHURİYET 16 CMYK
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear