23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

10 30 TEMMUZ 2006 / SAYI 1062 Sessiz kahramanlar... adavralar... İnsan anatomisinin anlaşılmasındaki baş kahramanlar... Hastalıkların tedavisinin bulunmasında önemli rol oynuyorlar, arabanızın güvenliğini ölçüyorlar. Kalp naklinden cinsiyet değiştirmeye, araba çarpışma testlerinden askeri denemelere kadar pek çok alanda bilime hizmet ediyorlar. Giyotinin yapımında onlar var, Lenin’in mumyalanması için geliştirilen en yeni tekniklerin denenmesinde de. Kongre oturumlarına girerek emniyet kemerinin zorunlu kılınmasını sağladılar. Paris’te Torino Kefeni’nin gerçek olup olmadığının anlaşılabilmesi için çarmıha gerildiler. Türkiye’de yeni yeni konuşulur olsalar da, Avrupa’da önemleri çoktan anlaşıldı. Hatta onlarla ilgili kitaplar yazıldı. Bunlardan biri de May Roche’ın “Kadavra” kitabı, diğerlerinden farklı. Yaşarken elde ettikleri başarıları artık unutulan, ama öldükten sonra tıp dergilerinde yeni başarılar kazanan kimliksiz insanların, kadavraların hikâyelerini anlatıyor. “Ölüyor olmak üzücü ve etkileyicidir. Sevdiğiniz birini kaybediyor olmanın komik bir tarafı yoktur. Bu kitap, zaten ölmüş olan, kimliksiz ve perde arkasındaki insanlara dairdir” diyerek başlıyor kitabına Roche. Kitap boyunca bilmediğiniz, daha doğrusu bilmek istemeyeceğiniz pek çok gerçek, ayrıntılı olarak gözler önüne seriliyor, ama May Roche’un esprili diliyle. Organ nakilleri, doku transferleri, yapay organlar... Bu gelişmelerde kuşkusuz kadavralar üzerinde yapılan çalışmaların rolü büyük. Oysa Türkiye’de 90 tıp öğrencisine bir kadavra düşüyor. Bunda dini söylemlerin etkisi var, yasalardaki açığın da. Yine de Diyanet İşleri Başkanlığı'nın verdiği fetva ümit verici: Cesedi kadavra olarak bağışlamak caiz. Geriye yasalardaki boşluğu düzeltmek kalıyor... İşte kadavraya dair bilmedikleriniz, K SOSYAL TEMİZLİK TİMLERİ... İlk teşrihin yani otopsinin Mısır’da MÖ 300 yılında İskenderiye kentinde yapıldığını, 18. ve 19. yüzyıllarda İngiltere’deki okullarda yaygınlaştığını ve bu dönemde ilk teşrih deneklerinin idam mahkumları olduğunu anlatıyor, “1700’lerde anatomi okullarına kayıt parası bulamayan fakir öğrenciler, hediye ettikleri bir kadavrayla bunun üstesinden gelebiliyordu” diyor. Zamanla kadavralara ilgi o kadar artmış ki, onlara ulaşmak için yasadışı yollara başvurulmuş. Roche bu durumu kitabında şöyle anlatıyor: “1831’de ABD ve İngiltere’de dar gelirli insanlar, çocuklarının kollarını ya da yaşlı annelerinin bir gözünü, bir bira parasına anatomi okullarına sattı. Mezarlardan kadavralar çalındı. Bu da yetmeyince yoksul insanlar öldürülmeye başlandı. Bu yolla okullara kadavra temin eden sağ görüşlü ‘sosyal temizlik timleri’ Diriliş Çeteleri oluşturuldu. Yasalar bu ilginç olaylara yetişemedi, bir mezarı açıp altın kol düğmeleri çalanlar cezalandırıldı, ancak kadavrayı çalana herhangi bir ceza verilemedi.” Kadavralar, hâlâ önemlerini koruyorlar, zor bulunur olma özelliklerini de. Özellikle de Türkiye’de. Rembrandt’ın “The Anatomy Lecture Of Dr. Nicolaes Tulp” adlı tablosu... yasalar ve uygulamalar... ğun farkına varılması birkaç yıllık bir durum, “İlk kez büyük Marmara depreminin ardından, ‘Cesetlerin mukadderatı ne olacak? Toplu mezarlara gömülmeleri ya da başka maksatlarla kullanılabilmeleri mümkün olur mu?’ diye tartışıldı, çünkü bir yığın kimliği meçhul insan cesedi vardı. Bu konuyla ilgili hukuki bir düzenleme olmadığı, mevzuattaki açık da böylece ortaya çıktı” diyor. ölenin son arzusuna itibar edilmesiyle ilgili detaylar var” diyor ve ekliyor: “İnsanların dondurularak saklanması gibi konuları tartışabilmek için önce mevzuatta birtakım tadilatlar yapılmalı. Yine de yeni ceza yasasının getirdiği bazı değişiklikler var. Mesela, kimliği meçhul cesetlerden örnek alınabilmesine izin verildi. Bunlarla ilgili moleküler genetik analiz yapılabiliyor, ancak bu madde de konuyu bilenlerce değil, ‘Mevzuata bununla ilgili bir hüküm de dahil edelim, eksik kalmasın’ gibi acemice bir yaklaşımla ele alınmış. Adli ölülerden numune alınması, bir yerde bunun saklanması ve ‘Bu DNA’ya sahip birisi ölmüştür’ diyebilmek için gereken veritabanı bugün Türkiye’de sadece Mezarlıklar Müdürlüğü’nce oluşturuluyor. Bir de Mernis Projesi kapsamında nüfus müdürlükleri kayıt tutuyor. Bunun dışında teknik olarak ‘Kim yaşıyor, kim ölüyor’ şeklinde kayıt tutan yok.” Barış Mutlu Z. Ezgi Altıner Avrupa’da kadavra başına 10 tıp öğrencisi düşerken, Türkiye’de bu oranı yakalayabilen fakültelerin sayısı bir elin parmağını geçmiyor. 2002 yılı verilerine göre, bazı fakültelerde kadavra başına düşen öğrenci sayısı 90. Oysa tıp öğrencileri anatomi dersinin kadavrasız işlenemeyeceğini düşünüyor. Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi öğrencilerine yapılan araştırma da bunu doğruluyor. Öğrencilerin yüzde 92.2’si anatomi eğitiminin kadavrasız olmayacağını söylüyor. İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi öğrencisi Mehmet İlhamioğlu’na göre, bu sorun en çok Anadolu’daki üniversitelerde yaşanıyor. “Cerrahpaşa’da iyi bir sistem var, bu noktada biraz rahatız” diyor, “hocaların ilişkileri sayesinde sıkıntı çekmiyoruz. Oysa Avrupa’da kadavra konusunda sıkıntı çekilmiyor. Hatta Avusturya’da Graz Üniversitesi araştırmacıları otomobil testlerinde manken yerine insan kadavrası kullanıyorlar.” Aslında bunu belirten sadece öğrenciler değil, Sağlık Bakanı Recep Akdağ da önceki yıl Ortadoğu Organ Nakli Derneği’nde yaptığı konuşmada kadavra vericiyle ilgili sıkıntıları şöyle özetlemişti: “Transplantasyon programlarının en önemli verilerinden birisi kadavra organ kullanımıdır ve milyon nüfus başına bağışlanmış kadavra sayısı ile ifade edilir. Üyesi olmaya aday bulunduğumuz Avrupa Birliği ülkelerinde bu oran 1520 arasında değişmekteyken, bizde maalesef milyon nüfus başına 1.5 gibi kabul edilemez bir düzeyde bulunuyor. Her ne kadar kadavra sayımız her yıl artıyor gibi görünse de istediğimiz oranda değil. 2003 yılı itibarıyla 105 olan kadavra donör sayımız, 2004 yılında 114’e ulaştı.” Adli Tıp Enstitüsü Hukuk Müşaviri Dr. Tanıl Başkan’a göre, kadavra ihtiyacının karşılanmasının önündeki önemli sorunlardan biri, yasalardaki boşluk. Üstelik bu boşlu YASADA BOŞLUK VAR Cesetlerin saklanması ve bilimsel amaçlarla kullanılmasına yönelik sadece bir yönetmelik var. Bir de Adli Tıp’la ilgili düzenlemede morg ihtisas dairesiyle ilgili; cesetlerin ne süreyle, nasıl saklanacakları konusunda maddeler yer alıyor, ancak bunlar yeterli değil. Yeni ceza yasası mı? Başkan’a göre, o da çok iç rahatlatıcı maddeler içermiyor. “Sadece Yüzüne bakıp yaşını söylüyor Barış Mutlu stanbul’da bir Stuttgartlı. Dr. Mira Gökdoğan İstanbul Üniversitesi Adli Tıp Enstitüsü’nde onuncu yılına yaklaşıyor. Gökdoğan doktora tezini insan yüzünün morfolojik araştırılması üzerine yaptı. Yani o yüzün bütün hallerini biliyor... Gökdoğan, artık Almanya dışında pek sık kullanılmayan bu yönteme dair sorularımızı yanıtladı: Hassas bir konuyu incelemişsiniz. Yaş tayini için sık tercih edilen bir yöntem değil, üstelik Türkiye’de çok yeni. Doğru. Bu yöntem, basit anlatımla yüzdeki çizgiler, yapısı ve rengine bakarak, kişinin hangi yaş grubunda olduğunu tayindir. Kullandığı ilaçlar, sigara alışkanlığı, güneşte çok ya da az kalması kişinin görünümünü etkiliİstediğiniz kadar yor. Bu yüzden tam kaç yaşınmakyaj yapın, krem da olduğunu belirlemek mümkullanın, hatta estetik kün değil, ama küçük bir yanılma payı ile bulunuyor. Yüzü ameliyat yaptırın, beş bölüme ayırıyorum. Mesela göz bölgesinde olan çizgileMira Gökdoğan, ri ele alalım. Güneş gözlüğü tayüzünüze bakıp kaç kan ya da gözlerini başka yolyaşında olduğunuzu larla koruyanlarda daha az çizgilere rastlarız. Fotoğraf maksöyleyebilir. İşin içine yajlı olabilir, kırmızı bir ruj sürsuç da giriyorsa, müştür, göz önce ona takılır, ama bu yine de tanımak için bir kimliğinizi de ele engel değil... Bugün çok yaşlı verebilir... Aman birisi tutuklanıp Nazi döneminde suç işlediği iddia edilse, kulaklara dikkat! iki ayrı dönemdeki görüntüsüÇünkü hiç nü karşılaştırıp gerçeği bulabideğişmeyen organ o... liriz, aynı adam mı değil mi? İ Tez çalışması esnasında çok şaşırtan bir sonuçla, örneğin gözlerinin çevresi 20 yaşında gibi gözüken 60 yaşında bir insanla karşılaştınız mı? Bu mümkün değil. Yüzde bazı noktalar vardır ki, çevrenin etkisi nedir, yaşın etkisi nedir anlarsınız. şi bu yöntemle tanımlanabiliyor, karşılaştırılabiliyor. Tüm evrakları kaybolmuş, ama emekli olmak isteyen birinin, emeklilik için gereken yaşta olup olmadığı da bu yolla bulunuyor. Mahkemeden başka ne şekilde yardım istiyorlar? Geçenlerde Ağır Ceza Mahkemesi’nde “Güvenlik kamerasındaki şahıs başka bir fotoğrafta gösterilenle aynı mı” diye iki fotoğrafı karşılaştırdım. Çok benziyor. Görsen “evet, aynı” diyebilirsin, fakat farklı kişiler çıktı. Kulak bu noktalardan biri mi? Yurtdışında kulak bölgesine bakmanın yanıltıcı olduğu söylense de biz en kesin sonuçları kulak bölgesinden alıyoruz. Kulak hiç değişmiyor... ESTETİK AMELİYAT OLSA DA... Mahkemeler yaş tayini için sizden yardım istiyor. Peki bunun dışında kaç yaşında göründüğünü öğrenmek için başvuranlar oluyor mu? Türkiye’de çok yaygın olmamasına rağmen bu yönde bilirkişilik talebi geliyor. Sadece kriminal identifikasyonda değil, günlük yaşantı içinde de rol oynuyor. Örneğin kimliğini, kredi kartlarını her şeyini kaybeden kiÖnyargınız etkilemiyor mu sizi? Bana gösterilse benziyor ya da benzemiyor diye düşünürüm ve bu kararımı etkiler... Bahsettiğin mikroskobik ölçüm, resme bakıyorsun ve bir şey düşünüyorsun. Biz bunun mikroskobik ölçüsüne bakıyoruz. Çok çeşitli parametreler var. Tüm değerlendirmeler bittiğinde sonucu rahatlıkla söyleyebiliyoruz. Bir gün çocuk tayini de bu yolla yapılır mı acaba? Çocuk çok küçük yaşta kaybolmuş ya da kaçırılmış; 15 sene sonra bulunmuşsa işe yarayabilir, çocuğun büyüklük ve küçüklük fotoğrafına bakarak yaklaşık sonuca varmak mümkün, ama yine de DNA testi gerekir. İyi makineler gerekir değil mi bu yöntem için? Cep telefonundan çekilen fotoğrafla olmaz... Bu yöntem için özel bir fotoğraf makinesine ihtiyaç yok. Bulanık olsa bile sonuç alabiliyoruz. Büyüteç kullanıyor, nokta ölçümlerden yararlanıyoruz. İncelediğimiz örneğin sakalı olabilir, ama bu hiç önemli değil, dudaklarının kenarları, burnu ve çevresindeMira Gökdoğan. ki çizgiler kimliğini gösterir. Cildin yapısı yumuşaklığı ve dolgunluğu yaş Plastik cerrahların işleminden geçmiş yüilerledikçe nasıl görünür bilebiliyoruz. Bir fotoğrafın açığa çıkması ne kadar sü zü seçebilir misiniz? Kaza yapmış bir arabayı anlayan usta gibi? rüyor? Anlarım, yüzü genç görünse de cilt yapısı Önce bir bakıyorsun, gözlerini birkaç gün dinlendirip tekrar bakıyorsun. Bir hafta son yaşını anlatır. Yüz gençleştirme ameliyatları ra tekrar... Bu emin olma meselesidir. Ön yaptırdığı zaman yüz gerginleşir, ama o geryargıyı önlemek için ara vermek şart. Emin ginliğin taşındığı bir yer var. Erkek ve kadınlar arasında yaşlanmaya değilsem rapora emin olmadığımı yazıyorum yönelik bir fark tespit edebildiniz mi? zaten. Bölgelerine göre fark ediyor. Aynı yaş gruBazı tesadüfler tüm çalışmayı kurtarıyor, değil mi? Örneğin burnunda kocaman ben bundan bir erkekte çizgi varken, kadında var ya da yüzünde yara izi... Herkesin yüzün yok. Değişken olduğu için net bir şey söylemek zor. de bir iz var mıdır, yoksa? Gıdıya giriyor musunuz? Hayır. Bunu makyajla kapatabildiği gibi Hayır. O bölge yaştan ziyade kilolarla ilgilazer tedavisi ya da ameliyatla tamamen yok edebilir. Ya da olmayan bir yarayı yüzüne lidir. Güreşçilere dikkat edersen yaşı kaç yerleştirebilirsin. Rötuş yapmayan mahalle olursa olsun sarkıktır. Şişman birinin yüz ifafotoğrafçısı kalmadı artık. Bu yüzden pek desiyle zayıf insanın yüz ifadesi tamamen değişiktir. bağlayıcı bulmuyoruz. CUMHURİYET 10 CMYK
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear