Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
8 25 HAZİRAN 2006 / SAYI 1057 Genç piyanistlerin Mozart’ı Hırçın, muzip, yalın, huzursuz, içli, coşkulu, çocuksu... Bunlar, piyanist Toros Can ve İris Şentürker'in Mozart tanımlamaları. Şentürker daha çok operalarını, Can ise keman sonatlarını seviyor. Uluslararası Müzik Festivali için hazırladıkları “Mozart 18” projesi ise bir başlangıç. Bundan sonra yeni isimlerle, bu ortaklığı sürdürmeyi düşünüyorlar. T oros Can, Muhiddin Demiriz, Emre Şen, İris Şentürker ve Zeynep Üçbaşaran... Türkiye’nin beş genç piyanisti, Mozart’ın 250. doğum yıldönümünde, 34. Uluslararası Müzik Festivali’ne Mozart’ın 18 piyano sonatını yorumlayarak katıldılar. Konserin iki piyanisti İris Şentürker ve Toros Can, klasik müziğin “olmazsa olmaz”ı Mozart’ta buluşmaktan memnun, yeni ortak çalışmalar da yapacaklarını söylüyorlar. Can’ın Mozart’ı hırçın bir çocuk, Şentürker’inki ise sade ve çetin. Bugün, daha hızlı ve zor bir dünyada “yeni Mozart”ların varlığına inançları ise tam... Sizin için Mozart’ı önemli kılan ne? T. Can: Hakan Şensoy bir röportajında Mozart için “Mozart söz konusu olduğunda, o dev müzik karşısında kendimi küçük bir çocuk gibi hissediyorum. Düşündükçe ellerim titriyor, gözlerim doluyor” diyor. Benim için de tam olarak böyle bir duygu. İ. Şentürker: “Mozart çalmak için bir çocuğun ellerine, bir yetişkinin kalbine ve beynine ihtiyaç var” diye bir söz de vardı. Her şey o kadar apaçık, çıplak ve yalın olduğu halde, teknik anlamda çok da zordur Mozart eserleri. Emre Elivar’ın “O kadar inanılmaz bir kurgu ki, bir notayı kaçırdığın anda bütün yapı bozuluyor” tespiti de bunu doğruluyor. T. Can: Mozart’ı Mozart kılan aynı zamanda, o çocuksu duygunun içinde barındırdığı hırçınlık, huzursuzluk gibi negatif yanlar. Bu yüzden bestelerinde gözyaşı da var, neşe de... İ. Şentürker: Bu yüzden Mozart çalmak, o atmosferi yakalamak çok zor. T. Can: Müzik tarihine baktığımızda Mozart’ı Beethoven’le, Beethoven’i Wagner’le, Wagner’i Mahler’le bağdaştırırız. Oysa Mozart’ın kendisinden önceki dönemle ilişkisini kurmak zor. Mozart’ın özgünlüğü ve müzikte yaptığı devrim de bundan ileri geliyor. İ. Şentürker: Belki sonatlarında biraz Haydn’ın etkilerini görebilirsiniz, ama bir anda, ortaya peygamber gibi inen biri olduğu kesin. İris Şentürker ve Toros Can. (Fotoğraf: VEDAT ARIK) Haydn’dan etkilenmesinin sebebi de hocası olması herhalde? T. Can: Evet. Mozart Haydn ilişkisinde Mozart’ın ona duyduğu saygı da dikkat çekici. Mozart’ın Yaylı Sazlar Quarteti’nin dördünün ismi, Haydn Quartetleri’dir. Bunları Haydn’a “İşte senin çocukların” diye gönderir. Bundan 250 yıl sonra Pierrot Lunaire’nin eserleri gündeme geldiğinde Mozart kadar ilgi göreceğine inanıyorum. İ. Şentürker: Aslında “yeni bir Mozart” tanımı bugün de kullanılıyor ve elbette “yeni Mozart”lar çıkacaktır, çünkü yeteneğin sonu yok. Değişmeyen diğer bir şey de, müzisyenlerin hâlâ benzeri zorlukları çekiyor olması. Bugün müzisyen nüfusu çok fazla ve onca müzisyenin arasından sıyrılarak kendini göstermek daha zor. T. Can: Bu, dünyada değişen dengelerle de ilgili. Postmodern dünya görüşü, ekolsüzlük, popüler kültür... Hepsi etkili. İ. Şentürker: Özellikle popüler müzik arayışı... Ucundan kenarından da olsa, hep daha renkli konserler, konseptler yaratılması isteniyor. Teknolojinin de gelişmesiyle dünyadaki klasik müzik dinleyicisi gitgide azalıyor, buna karşılık, işin maddi yanını karşılamak için popüler işlere ihtiyaç duyuluyor. T. Can: Popülarizmin olumlu yanlarını da unutmamak lazım. Sonuçta popüler olanın sınırlarını kişi, kendisi de belirleyebiliyor. Mesela konserlerimde bildik Mozart eserleri çaldığıma az rastlarsınız, bu, benim popülistliğimin sınırı. İ. Şentürker: Bu, bazen sizin isteğinizle değil de taleple oluyor. Artık konser, resital yok, proje var. Sonuçta bu konser de bir proje. T. Can: İşin güzel yanı ise bütün biletlerin satılmış olmasıydı. Beş genç müzisyen bu Mozart projesinde nasıl buluştunuz? Toros Can: Kavga gürültüyle... O benim sonatım, bu senin sonatın derken bazılarının burnu kırıldı. Şaka bir yana, herkesin obsiyonel yaklaştığı bir proje oldu. Daha önce de birlikte bu tür çalışmalar yaptığımız için sorun çıkmadı. Zaten projenin fikir annesi İris. Festival yönetimi bizden Mozart yılını düşünerek bir proje hazırlamamızı isteyince, birlikte yaptığımız başka bir çalışmadan yola çıktık. İris Şentürker: Daha önce sekiz piyanist bir araya gelmiştik. O projede sekiz kişi, iki piyanoyla dört el, altı el gibi varyasyonlar yapmıştık. Gülsin Onay, Hüseyin Sermet’in de dahil olduğu, üç kuşağı kapsayan bir çalışmaydı, o. Festival, daha genç bir kadro isteyince bu kadroyu oluşturduk. Projede aslında Özgür Aydın ve Emre Elivar da olacaktı. Zamanlar çakışmadığı için katılamadılar, ama bundan sonraki projelerde değişik kadrolarla yine bir araya gelmeyi planlıyoruz. T. Can: Zaten ben, “Hüseyin Sermet bu projeye katılırsa ben yokum” demiştim. O kadar güzel Mozart yorumluyor ki, onun üstüne çalınmaz diye düşünüyorum. Klasik müzikle uğraşan isimler artık daha çok ortak proje üretiyor diyebilir miyiz? İ. Şentürker: Solo piyano çalışmak zevkli ama, ben oda müziği de çalıştığım için sahnede birileriyle bir şeyler paylaşmak, diğer Wolfgang Amadeus Mozart... lerinin biraz sonra ne yapacağını sezerek çalmak insana ayrı bir keyif ve güç veriyor. T. Can: Bir araya gelmekten, birlikte çalışmaktan zevk alıyoruz. Ayrıca prova sonrasında da beraber futboldan sohbete pek çok şey yaptık. Bir taraftan da iki gün boyunca insanlara üçer saat süren bir konserde Mozart’ın neredeyse bütün sonatlarını dinletmek gibi, dünyada eşine az rastlanır bir işin altından kalkmaya çalıştık. YENİ BİR MOZART Opera, konçerto, senfoni... Kişisel olarak en çok hangi eserlerini seviyorsunuz? İ. Şentürker: Quartetler, operalar, senfoniler... Galiba hepsi. Ayrım yapmak zorunda kalırsam operalarını seçerim. T. Can: Benim için quartet’ler öncelikli değil mesela. Opera ve konçertoları aynı zamanlarda yazıldığı için zaten birbirleriyle iletişim içinde. Mesela piyano konçertolarını dinlerken “Saraydan Kız Kaçırma”dan temalar duyabilirsiniz. Ben bir de keman sonatlarını çok önemli bulurum. Zamanında, Mozart’tan sonraki yetenekli müzisyenleri tanımlamak için “Yeni bir Mozart” denirmiş. Bugün için de “yeni Mozart”lar yetiştiğine inanıyor musunuz? T. Can: Ben inanıyorum. Belki de zaten, insan buna sadece inanabilir, ama emin olamaz. Çünkü henüz aradan 250 yıl geçmedi. Özlem Altunok SONAT PAZARLIĞI Peki, neden bu 18 sonat, nasıl paylaştınız? T. Can: Kimisi sevdiğimiz, kimisi bildiğimiz, kimisi de şimdiye kadar bir konserde hiç çalmadığımız sonatlar... İ. Şentürker: E tabii, çok bilinen, sevilen bazı sonatları kimin çalacağı konusunda pazarlık da yapmadık değil... İki yönlü hikâye: Katrina felaketi, aşk, Amerikan ordusu ya da özel hayattan kesitler... Ben Harper yeni albümü “Both Sides of the Gun”la geniş bir müzik mahallesinde yürümeye devam ediyor. Bu kez, kendini az da olsa gizleyerek... Zekeriya S. Şen BEN HARPER ki bölümlük (A ve B tarafı) bir çalışma yapmayı tercih etmiş. Her iki taraftaki müziğin aynı yerde olmasını istemediğini söyleyen sanatçı, hangisinin önce veya sonra geleceğine ise tamamen hayranlarının karar vermesini arzulamış. Dokuz parçadan oluşan ilk CD’de daha çok senfonik yaylılar ile yapılandırılmış yavaş parçalar yer alıyor, ikinci CD’de ise tam Ben Harper’dan beklendiği gibi yüksek tempolu rock bazlı parçalar var. Funk ve reggae sınırlarına yaptığı macerayı kaydettiği bir önceki albümü “Diamonds On The Inside”a kıyasla daha çok enstrümanın kullanıldığı içten bir çalışma. Ancak ne yazık ki Ben Harper, hayranları için farklı bir şey sunmuyor. “Both Sides of the Gun” bağımsız bir albümden öte adeta bir toplama albüm niteliğinde. tan “Waiting for You” ve The Cure’un “Pictures of You” parçasının dramatik sonuçlanan versiyonu “Pictures in a Frame” yer alıyor. İkinci CD halk adamı Ben Harper’ı salıveriyor. Konuşkan yatay Weissenborn gitarı ile yapılandırılan ilk 45’lik “Better Way” bölümün genel havasını belirliyor. Sakin tenor sesini bir kenara bırakan sanatçı, “Yüzünü avucundan çıkar / Ve gözlerini aç / Hayallerini takip etme hakkın var / Ve bunun için dışlanma” sözleri ile çığlıklar atıyor. Mükemmel “Engraved Invitation” ve “Get It Like You Like It” parçaları ile altmış sonları Rolling Stones müziği ile aynı frekansa iniyor. Politik kişiliğini devam ettiren sanatçı, “Black Rain” ve “Gather ‘Round the Stone” parçalarında sırasıyla Katrina felaketi ve gönüllü olarak Amerikan ordusuna yazılma hevesini eleştiriyor. “Both Sides of the Gun” albümü dinleyene geniş bir müzik mahallesinde elinde gitarı ile yürüyen bir Ben Harper sunuyor, ancak birebir kendisini yansıtacak bir albümden öte diğer sanatçılardan ödünç alınmış öğeler üzerine yapılandırılmış bir çalışma. Sanatçının müzik haritasının her yerinde olabilme yeteneğini sergileyen çeşitli sistem ve kaynaklardan derlenmiş bir müzik ansiklopedisi. Yine de dinlemesi keyifli olan bu yeni çalışma Ben Harper’ı birebir yansıtmıyor. Evet, Ben Harper albümde; ancak onu bulmak için biraz uğraşmanız gerekiyor. EMI / Ben Harper / Both Sides Of The Gun muzik@tikabasamuzik.com K uzey Kaliforniya’dan çıkıp elindeki yatay gitarını tıngırdatarak “Welcome to the Cruel World” albümü ile müzik dünyasına adım atan Ben Harper, 12 yılda yedi albüm çıkarmasına rağmen hâlâ kendi evreninde sakin sakin yaşıyor. Pop dünyasında kendisine özgü bir eksen yaratan, doğuştan yıldız Ben Harper, tüm dünyada büyük bir hayran kitlesine sahip. 1997’den beri inanılmaz sempatik grubu “Innocent CriminalsMasum Suçlular” (Juan Nelson bas, Leon Mobleyvurmalı çalgılar ve Oliver Charlesbateri) ile peş peşe albümler kaydediyor, sürekli konserler veriyor ve kendi kulvarının dışında olan çoğu sanatçı Beth Orton, Pearl Jam, REM, Radiohead ve Dave Matthews Band gibi ile müzik birliği yaşıyor. Daha 36 yaşında olan sanatçı, şimdiden rockikonları statüsüne yükselmiş sayılıyor. Doğaçlama yapan grupların başında gelen Ben Harper ve Masum Suçlular, müzik açısından çoğu gruptan daha maceraperest ve deneyselliğe açık. Bunun en büyük kanıtı, Blind Boys of Alabama ile kaydettikleri “There Will Be A Light” albümünün 2005’te Grammy ödüllerinde “En iyi geleneksel soul gospel albümü” ödülünü alması. Bu arada Ben Harper’ın bir gospel sanatçısı olmadığını hatırlatmakta da fayda var. Fakat o, yaptığı her işte üstün olmak için çalışan yetenekli söz, şarkı yazarı ve gitarcı. HAYRANLARIN KARARI “Innocent Criminals” ile yaptığı her albümde Ben Harper, Led Zeppelinvari rock’tan geleneksel gospel’a, blues’tan R&B ve folk stillerine çalışmaları başarıyla icra etti. Tüm bu türleri bir araya getirip harmanlayıp kendi tarzını yarattı. Geçen ay EMI etiketi ile çıkan çift CD’lik yeni albümü “Both Sides of the Gun” da bunu gösteriyor. Tek bir CD’ye sığabilecek olan 18 parça özellikle iki CD’ye yayılmış, çünkü Ben Harper epik bir albüm yapmanın yanı sıra i HALK ADAMI BEN... Birinci disk, film yıldızı Laura Dern ile geçen ay evlenen Ben Harper’ın özel hayatından kesitler sunmakla beraber aşina olmadığımız biçimde bir gerilim atmosferi sergiliyor. “Morning Yearning” parçası ile açılan bu bölüm sabah yataktan yeni kalmış Ben Harper’ı anlatıyor. Parçada yer alan bateri, vurmalı çalgı ve piyano tınılarını zarif bir dörtlü yaylı ile süsleyen sanatçı, sakin dünyasının kapılarını aralamakla yetiniyor. İlk bölümde ön plana çıkan parçaların arasında Big Star’ın “Third” parçasını anımsa CUMHURİYET 08 CMYK