23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

16 7 MAYIS 2006 / SAYI 1050 Sulu ekmekten arpa suyuna E kmek yaparken tesadüfen bulunan, arpa, buğday, mısır gibi hububatın fermantasyonuyla elde edilen biranın on bin yıldır var olduğunu, bir dönem biraya sulu ekmek dendiğini, bozanın, bir bira türü olduğunu, en büyük bira imalatçılarının kadınlar olduğunu biliyor muydunuz? Tarihten günümüze çeşitli evrimlerle varlığını sürdüren ve insanlık tarihinin önemli aşaması olarak nitelendirilen bira ve biracılık hakkında bugüne kadar yapılmış belki de en detaylı araştırmayı Prof. Dr. Ercan Eren yaptı. Çalışma, Efes Pilsen’in sponsorluğunda Tarih Vakfı tarafından “Geçmişten Günümüze Anadolu’da Bira” ismiyle kitaplaştırıldı. Bira, en eski alkollü içeceklerden biri. Hem de ekmek kadar eski. Sümerlerde bira içmek insan olmanın ön koşuluymuş, Hammurabi yasalarına konu olmuş, Hititlerde önemli bir besin maddesi sayılmış... Meraklıları için birayla ilgili pek çok bilgi, “Geçmişten Günümüze Anadolu’da Bira” kitabında. Serra Sönmez Birinci yüzyıldan sonra Orta ve Kuzey Avrupa’nın ulusal içeceği haline gelen biranın Mezopotamya, Mısır ve Kuzey Afrika yoluyla, İspanya ve diğer Avrupa ülkelerine geçtiği söyleniyor. Avrupa’da, “bira” kelimesinin, Latince “içmek” anlamına gelen “bibere” fiilinden geldiği tahmin ediliyor. Bir başka görüş de hububat anlamına gelen “hebrew”in “beer” kelimesine dönüştüğü yönünde. Üzümün bol olduğu sıcak Avrupa ülkelerinde şarapçılık biranın önüne geçmiş olsa da tahılın bol olduğu Kuzey Avrupa ülkelerinde bira hayatın bir parçası haline gelmiş. 1810 yılında Münih’te veliaht Prens Ludwig ile Prenses Therese Von SachsenHildurghausen evlendiklerinde bir şölen düzenlenmiş ve aynı şölen, her yıl nedeni bilinmeksizin daha da büyüyerek kutlanmış. Eylül ayı ortasından ekim ayının ilk pazar gününe kadar süren, Oktoberfest adlı bu bira şöleni bugün Türkiye'de her yıl Efes Pilsen sponsorluğunda gerçekleşiyor. TARİHTE BİRACILIK Araştırmalar Irak, Filistin ve İsrail’in kuşattığı bölgede bira ile ekmeğin tarihinin çoğu yerde kesiştiğini gösteriyor. Yani bira en az ekmek kadar eski... Gılgamış Destanı’na göre, Sümerler’de tanrılara sunulan “Sikaru” birası içmek ve ekmek yemek insan olmanın önkoşuluydu. Babilliler zamanında evlerde kadınlar tarafından üretilen ve arpa karşılığı satılan biranın, kırmızı, siyah gibi çeşitleri bulunuyordu. Biracılık mesleğine dair çeşitli kanunların bulunduğu Hammurabi yasaları, bira karşılığında gümüş para ve altın alınmasını yasaklıyordu. Biranın bir gelir göstergesi olduğu Eski Mısır’da iki litresi bir günlük asgari ücrete eşitti. Hititler’de ise bira önemli bir besin kaynağıydı. Henüz şerbetçiotu katılmayan biranın alkol oranının, o zamanlarda daha yüksek olduğu tahmin ediliyor. Eski Yunan’da asma ve şarap ilahı olan Dionysos’un bundan önce bira ilahı olduğu sanılıyor ve Eski Herodot’un arpa şarabı, Mısır’da Marco Polo’nun pirinç şarabı bira diye bahsettiği biranın Çin’de yapımı... MÖ 23 yılında üretildiği biliniyor. OSMANLI’DA BOZA Eski Mısır’da, malt ekmeğinin fermantasyona terk edilmiş halinden ortaya çıkan yoğun bira türüne “zayıf aile birası” anlamına gelen “Busa” denilirmiş... Yani şu bizim boza. Arındırılmış darı, pirinç, mısır gibi hububatın içme suyu ile pişirilmesi ve beyaz şeker ilavesiyle, alkol ve laktik asit fermantasyonuna tabii tutulan boza, şerbetçiotu dışında bira ile aynı özelliklere sahip. Osmanlı’da saraydan orduya kadar her kesimde bolca tüketilen boza, işte bu nedenle bugünkü biranın atası olarak biliniyor. İçki yasakları devrinde akşamcıların bir iki bardak sert boza ile sarhoş olmalarından ötürü bozacılar halk nazarında meyhanecilerle bir tutulurken, dilimize “Meyhaneciye şahidin kim diye sormuşlar, bozacıyı göstermiş” türü laflar yerleşiyor. Kanuni’den 1. Meşrutiyet’e kadar süren yasakların ardından, Batılılaşma etkisiyle birahaneler ve bira tüketimi yaygınlaşıyor. 19. yüzyılın sonlarında bira içilen iki mekân Taksim Bahçesi ve Tepebaşı Caddesi. Birahaneler gençlerin, çocukluktan olgunluğa geçiş döneminde görgü kurallarını öğrendiği alafranga yerlerden sayılıyor. BOMONTİ’DEN EFES PİLSEN’E... Osmanlı’da 1847’deki ilk bira üretimi ardından, 1888’de Feriköy’de, Alman ve İsviçre şirketi tarafından kurulan Bomonti ismiyle ilk imalathane kuruluyor. 1894’te Selanik’te kurulan Olimpos Bira İmalathanesi’ne ait “Olimpos Birahanesi” Mustafa Kemal’in en sevdiği mekânlardan biri oluyor. Osmanlı’dan kalma katı yasalar 1924’e geldiğimizde yumuşatılıp daha sonra kaldırılıyor, 1933’te Atatürk’ün talebi üzerine 62 yıl hizmet verecek olan Ankara Bira Fabrikası kuruluyor. Cumhuriyetin ilk yıllarında gayrimüslimlerin ve erkek nüfusunun azalması sebebiyle bira tüketiminde azalma görülürken sonraki yıllarda yine artış yaşanıyor. 1967 yılında temelleri atılan Efes Pilsen AŞ’nin 1969’da kurduğu Erciyas Biracılık ve Malt Sanayii, yüzde yüz Türk sermayesiyle kurulan ilk özel şirket unvanını alıyor. On bin yıldır çeşitli yasak ve kısıtlamalara rağmen ayakta kalmayı başarmış bir damak tadını Türkiye’de yaşatan Efes Pilsen AŞ, biranın alkollü içki sınıfına sokulmasının ardından 1984’te tüm bira sektörü gibi, reklam yasağı uygulaması gibi ağır darbeler alıyor. Bira tüketiminin okul, mescit, kışla gibi yerlerin 100 metre yakınında ve halka açık ortamlarda yasaklanmasının ardından Efes Pilsen ilk defa alkolsüz bira üretimiyle sektördeki sıkıntıları aşabiliyor. Efes Pilsen “Bira, bu kapağın altında” sloganıyla marka olma yolunda bir adım atıyor ve bugünlere geliyor... CUMHURİYET 16 CMYK
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear