25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

12 MART 2006 / SAYI 1042 5 New York Times yazarı Patrick Tyler, Amerika Irak’a saldırmadan hemen önce yazdığı bir yazısında, dünyada hâlâ iki süper güç olabileceğini savunmuştu: “Birincisi ABD, ikincisi ise küresel savaş karşıtları ve adalet savunucuları.” Yani savaşa karşı olmanın yanı sıra, “adil bir dünya” için de mücadele edenler... Bu hareketin içinde Amerikalı Celeste Zappala gibi savaşa oğlunu kurban verenler de var, İngiliz Lindsey German gibi yıllarını sosyal adalet ve eşitlik uğruna savaşarak geçirenler de... İpek Yezdani CELESTE ZAPPALA Sessiz kalmamaya yemin ettim... eleste Zappala ve Lindsey German, Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu tarafından düzenlenen Savaşsız Bir Dünya İçin Uluslararası Buluşma III adlı bir sempozyum için Türkiye’ye geldi. Hayatı boyunca savaş karşıtı olan Celeste Zappala, Amerikan ordusunun sivil savunma biriminde yer alan oğlu Sherwood Baker 2004 yılının Nisan ayında Irak’ta öldürülünce, bu konuda bir daha asla susmayacağına yemin eden bir asker annesi... Oğlunuzun ölümü hem anne hem de savaş karşıtı olarak sizi nasıl etkiledi? Oğlum öldükten sonra tabutuna sarılıp bu konuda asla sessiz kalmayacağıma dair yemin ettim. Ailecek bu konuda konuşmaya ve hiç kimsenin bize bu savaşın doğru bir amaç uğruna yapıldığını söylemesine meydan vermeyeceğimize söz verdik. Çünkü bu savaş yanlış, binlerce askerin bir hiç uğruna ölmesi yanlış, onbinlerce Iraklının bir hiç uğruna öldürülmesi yanlış. Dolayısıyla bu konuda doğruları konuşmanın benim görevim olduğuna inanıyordum. Bu savaşın yanlış va haksız olduğuna dair sesinizi duyurmak için savaşta oğlunu kaybeden Cindy Shehaan ile birlikte Amerikan Başkanı George Bush’un Teksas’taki çiftliğinin önünde çadır kurmaktan tutun da Bush’a mektup yazmaya kadar birçok yola başvurdunuz, bir cevap veya sonuç alabildiniz mi? Hiçbir şey, bırakın bunlara cevap almayı, Bush’tan “Oğlunuz öldü, başınız sağolsun” gibi bir taziye mektubu bile almadım. Çiftliğinin önüne çadır kurup sesimizi duyurmaya çalıştığımızda da bizi tamamen görmezden geldi. Amerikan Kongresi’ne gittiğimizde ise bizi destekleyenler de oldu, “vatan hainliği”yle suçlayanlar da... Bizi, ölen çocuklarımızın anısına ihanet etmekle suçlayanlar bile oldu, ama bunların hiçbirisi umurumda değil. Çünkü bu savaş, asla olmaması gereken bir felaketti, benim kalbim sadece kendi oğlum için değil, ölen herkes için atıyor. Bu insanlar ne için, ne uğruna ölüyorlar? Bu savaştan milyonlarca dolar para kazanan insanlar var, uluslararası ortaklıklar, dev şirketler, silah tüccarları…İnanın bana, tüm bunlar karşısında susup sessiz kalmak, sorgulamamak çok daha kolay olurdu, ama ben sorgulamak zorundaydım, çünkü doğru olanın bu olduğuna inanıyorum. Eylemleriniz Amerikan basınında ne kadar yer aldı? Amerikan basını bize hiçbir zaman yeteri kadar yer vermedi. Uzun bir süre bizi ve söylediklerimizi görmezdenduymazdan geldiler. Ne zaman ki Bush’un çifliğinin önünde çadır kurduk, o zaman bize yer vermek zorunda kaldılar. Ama hiçbir zaman işin C LINDSEY GERMAN Toplumu sindirmek istiyorlar... indsey German, İngiltere’de 30 yıldan daha uzun bir zamandır sosyalist ve kampanyacı olarak faaliyet sürdürüyor. Kadın, savaş, emperyalizm ve işçi sınıfı üzerine kitapları olan German, uzun yıllar boyunca Socialist Review dergisinin editörlüğünü yapmış. İngiltere’de 2005 yılında yapılan yerel seçimlerde ise 2004 yılında kurulan sosyalist parti Respect’ten Londra Belediye Başkanı adayı olan German, “Savaşı Durdurun Koalisyonu”nun (Stop the War Coalition) da yürütme kurulu üyesi. L İngiltere’de kamuoyunda hükümete karşı görüşler ve savaş karşıtlığı ne durumda? İngiltere’de nüfusun büyük çoğunluğu daha savaş başlamadan savaşa karşıydı. İşçi Partisi, en son seçimlerde bir milyon oy kaybetti ve bunun en büyük nedeni de Blair hükümetinin İngiltere’yi savaşa sokması. Diğer yandan savaş karşıtı bazı sol partilerin oyunda ise geçmiş seçimlere oranla belirgin bir yükseliş görüldü. Benim öncülüğünü yaptığım “Respect” ise daha önce İşçi Partisi’nin kazandiği 10 yerden 4’ünü İşçi Partisi’nin elinden aldı. Bunun nedenini kısaca şöyle özetleyebiliriz: İşçi Partisi’nin 50 yıl once savunduğu, bugün ise savunamadığı değerleri artık biz savunuyoruz! Özellikle de İngiltere’deki Müslüman toplum, bir daha İşçi Partisi’ne kesinlikle oy vermeyeceğini söylüyor. Ancak İşçi Partisi 100 yıllık tarihi olan bir parti, onların yerini almamızın çok kolay olacağını söyleyemem. Geçen yılki seçimlerde yıllardır İşçi Partisi’ne oy veren bazı savaş karşıtlarının “İşçi Partisi’nden kötü kokular geliyor ama muhafazakârlar kazanmasın diye mecburen İşçi Partisi’ne oy vereceğim” diyerek burunlarına mandal takıp oy vermeye gittiğini hatırlıyorum... İşçi Partisi’nden kötü kokular geldiğine kesinlikle katılıyorum, ama o kampanyada sorun şuydu: Burnunuza ne kadar mandal takarsanız takın o kötü koku yine orada olacaktı. Önemli olan kokuyu ortadan kaldırmak. Londra’daki bombalamaların ardından İngiltere’de masum bir insanın polislerce metroda kıstırılıp öldürülmesine kadar varan, özellikle de Müslümanlara yönelik son derece saldırgan politikaların uygulanmaya başladığına şahit olduk. Terör, devletlerin bu tür hareketlerini meşru kılabilir mi? Ne zaman bir yerde terörist bir saldırı meydana gelse, devletler hukuk kurallarını yerle bir etmek ve iktidarlarını sağlama almak için bunu meşru bir bahane olarak kullanırlar. Londra bombalamalarının ardından da bunu yaşadık. Hükümet, örneğin şüpheli gördüğü insanları sorgusuz sualsiz, avukatlarına ulaşma hakkı dahi olmadan aylarca gözaltına tutulmasına olanak tanıyan kanunları parlamentodan geçirdi. Bu, İngiltere’de II. Dünya Savaşı dışında asla görülmüş şey değildi. Özellikle de Müslüman toplumu hedef alıyorlar. Londra’ya giderseniz, bir Müslümanın herhangi bir metro durağında kolaylıkla durdurulup arandığını görebilirsiniz. Bana kalırsa asıl yapmak istedikleri gerek Müslümanların gerekse toplumun diğer kesimlerinin sindirilmesi. İrlandalılara da 30 yıl önce tam anlamıyla bunu yaptılar. IRA bombalamalarının sonucunda bir dizi korkunç kanun çıkardılar ve önlerine çıkan herkesi tutukladılar. derinine inmediler, bizi ciddiye almadılar, örneğin Cindy’yi “sinirli anne” diye lanse ederek şarkıcı veya artistler gibi magazinel bir karakter haline getirdiler. Amerikan kamuoyunun savaşla ilgili şu andaki görüşleri ne yönde? Şu anda Amerikan kamuoyunun yüzde 60’ı savaşı desteklemiyor, George Bush’un oy oranı her geçen gün düşüyor. Ancak her zaman gerçekleri göremeyen kör insanlar olacaktır, işte onlara ve George Bush Hükümeti’ne karşı direnmek de bizim görevimiz, sadece benim değil, duyarlı olan herkesin görevi bu. CUMHURİYET 05 CMYK
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear