23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

21 AĞUSTOS 2005 / SAYI 1013 Durİyada bir oravagine hem romanın hem de kahramının adı. Macar kralının soyundan geldiğini ve sürgündeki son temsilcisi olduğunu iddia eden bir akıl hastası Moravagine. Roman idealist 4 doktorunun yolculuklarını ve maceralarını da onunlaCan Yaanlatıyor. yınları'nın bastığı romanın yazarı Blaise Cendrars. 1926 tarihli roman edebiyat alanında müthış bır rekabetin yaşandığı dönemde en çarpıcı ve kişisel örneklerden biri olmayı başardı. Aynı zamanda hem macera romam, hem epik bir şiir hem de içi kötülük dolu ve dâhi de olabilecek bir delinin portresi olan Moravagine, hiç kuşku yok ki yazar için her şeyden önce bir şeytan çıkarma ayini, ikizinden kurtulma denemesiydi. Asıl adı Frederick Louis Sauser olan Blaise Cendrars 1887'de Isviçre'de doğdu, on beş yaşında ailesini terk ederek kendisini Çin, Iran ve Sibirya'ya kadar sürükleyecek uzun bir yolculuğa çıktı. Döndükten sonra, Rusya'ya göç eden oldukça kalabaMaceranın zenginllğl, lık Isviçreli topluluğun yanında kuyumculuyolculuk sarhoşluğu ve ğu ve saatçiliği öğrenmesi için ailesi tarafından Moskova'ya gönderıldı. Hemen ardınhızın yarattığı sersemlik. dan iki yıl boyunca mesleği öğreneceği SaintPetersbourg'a geçti. 1907'de Isviçre'ye dön1900'lerln ilk yıllarına da dii ve kısa bir süre tıp eğitimi aldığı Berne tanıklık eden Blalse Üniversitesi'ne başladı. Arıcılık, HollyvvoCendrars yenl yüzyılın bu od'da senaristlik, tere tarımı, tabut, çakı, tirbüşon satıcılığı gibi birçok iş yaptı. 1912'de hallnl sevmlş ve ilk kez Blaise Cendrars adını kullanarak Les pâqııes a New York (New York'ta Paskalya) romanlarına aktarmıştı. adlı şiirini, 1913'te ise La prose TranssiberiCan Yayınları'ndan çıkan en et de la petite Jeanne de France şiirini yayımladı. Farklı yaşam biçimlerini ve hikâye "Moravagine" de bir anlatmayı seven Cendrars 1913'de yerleştiği Paris'te her türlü ortama girip çıktı, her çeşit yolculuk romanı. Blr insanla dostluk kurdu. Dünyanın dört bir yaotobiyografi değil, ama nını dolaştı. 1915'te I. Dünya Savaşı'na katıldı, ağır şekilde yaralandı ve sağ kolu kesildi. kahramanları da kendisl Savaş bittikten sonra kendi kitaplarını yakadar taşkın. yımladığı Sirene adlı bir yayınevi kurdu, ancak çok geçmeden yine maceranın sesine kulak vererek bu kez bir kamerayla Afrika'ya gitti. Ancak hiçbir zaman Paris'le bağını koparmadı, avantgarde sanatçılarla ve edebiyatçılarla ilişkisi devam etti. Önce Apollinaire, Cocteau, Desnos, Modigliani, Picasso, Chagall ve Delaunay, ardından kendi kitaplannı resimleyen Sonia Delaunay, Kisling, Picabia ve coşkulu taşkınlığı kendisininkine yakın olan Henry Miller gibi isimlerle yakınlaştı. Kendisine hayran olan Miller'la kırk beş yıl boyunca mektuplaştı. Gittikçe şiirden uzaklaşan Cendrars, temel malzemesini kendi yaşamından alan düzyazıya yöneldi. Savaşın hemen öncesinde, XIX. yüzyılın yıkıntıları arasından yeni bir çağın doğacağı düşüncesi kimi zaman endişe kimi zamansa coşkuyla karşılansa da kendi edebiyatını yaratmakta gecikmedi. Ancak bu yeni çağı ifade edecek yeni bir dil yaratmak gerekiyordu. yolcuydu Yaşam ve macera tutkusuyla eşzamanlı olarak çağdaş dünyanın sunduğu olanaklar da artmıştı, gezegenin bu yeni görünümünü, kenti ve mekanik dünyanın anlaşılmaz büyüsünü seven Cendrars, XX. yüzyılın bir önceki yüzyıldan çok farklı olacağını çabucak kavrayarak bu dili kurmayı başardı. Yapıtlarında macera zenginliği, yolculuk sarhoşluğu ve hızın yarattığı sersemliği dile getiren çoşkun anlatımın yani sıra kimi zaman modern toplumun çılgın girdabına eşlik eden acı, yoksulluk ve tükenmişliği de dile getirerek sesini daha farklı tondan duyurmayı da başardı. Kendine özgü bir sürrealist anlayışı olan, hatta hiperrealizmin öncüsü sayılan Cendrars zaman zaman, objeleri günlük kullanımlarının onlara verdiği özdeksel anlamlardan arındırarak, düşsel ve alaylı bir dille yeniden tanımladı. M HER ÜLKEDE SADECE YOK OLMAK İSTEDİM... Kimi zaman otobiyografik öğeler taşıyan, hiç durmadan giden, sürekli yolda devinim halinde olan insanları ve onların yaşadıklarını anlatan romanlar yazan Cendrars'ın Rusya'dan Brezilya'ya, New York'tan Güney Kutbu'na kadar bu denli tutkulu biçimde seyahat etmesi, hiçbir yerde olmak, dünyadaki varhğının sebebini bulmak ve hayatı kaçak bir yolcu gibi yaşama duygusundan ayn düşünülemez. Özgür bir adam her zaman hareket halinde olmahdır, iki kent arasında, iki yaşam arasında hatta iki kitap arasında. Hareket halinde olmak içinse otel odası gibisi yoktur. Başka yerde olmak fikri, yeni karşılaşmalar için durmadan gitmek, dünyanın yükünü hafifleten tek şeydir. Yolda arınmak ve kendinden kurtulmak olmasa seyahat etmek neye yarar? Seyahat etme tutkusunun temelinde yatan güdüyü yine en iyi kendi cümleleriyle açıklamıştır: "Yok olmak. Ziyaret ettiğim her ülkede, sadece yok olmak istedim." Cendrars seyyah şair efsanesine inananlardan değildi. "Seyahat ediyorum, yazıyorum, ama seyahat eden bir edebiyat adamı değilim" diyordu. Şair yolculuğu boyunca ardında bıraktığı izlerden tanınır. Cendrars için Eros seyahat tanrısıydı. Yolları arşmlamak, biriktirmek, nitelemek son derece erotikti onun için. Dünya kendini Cendrars'a tadını betimleyerek çıkardığı, hiç dinmeyen şehvetiyle arzu edilen kocaman bir beden gibi sundu. Marco Polo'nun izinden o da bu büyük atlasın içinde gezindi. SaintPetersbourg sokaklarında Dostoyevski'nin Budala'sıyla, New York'ta Villon'la karşılaşmak için, masal diyarlarına girmek için dünyayı adım adım dolaştı ve 1961 yılında hayata veda etti. Cendrars, "Tüm güzel kitaplar otobiyografiktir" demiştı, Moravagine de her romancının içinde var olan "öteki"nin dışavurumu olarak kabul edilebilir. Moravagine elbette Cendrars değil, ama bir biçimde kendi çılgınlığını ve yıkıcı enerjisini ona yansıtarak, içindeki Mr. Hyde'ı dışarı çıkarmıştı. Moravagine XXI. yüzyılda da hâlâ aramızda dolanıyor. # Derleyen: AYÇA SEZEN Desen: Hakan Çelik Estetik deyip geçmeyin... Nilüfer Zengin adikal, gerçekçilik, temsili, estetik, statü gibi sözcüklerin kültürel geçmişlerinden haberimiz var mı? Toplum, cinsiyet, devrim gibi hem gündelik yaşamda çok kullandığımız hem de entelektüel düzlemde dolaşımda olan sözcüklerin sürüp giden yaşamları olduğunu biliyordunuz? Hetişim Yayınları'ndan, Savaş Kılıç'ın çevirisiyle çıkan "Anahtar Sözcükler" iştebu yaşamları anlatıyor. Yani, sözcüklerin karşılıklarını vermekten oluşmuyor, sözcüklerle kültürtoplum yapılarının arasındaki geçişli ilişkiyi sorguluyor. Genel tartışmaların, bir bakıma insanlık ve düşünce tarihinin zemini olarak "kültür"ün yapısının, sözcükler üzerinden tanımını yapmak için değil de, sözcüklerin "kültür" ve kültürler içinde gelişen anlam bagajlarını ortaya koymak için hazırlanmış bir çalışma. Dolayısıyla herhangi bir akademik disiplinle sınırlı da değil. Sözlüğün yazarı R. Williams'ın belirttiğine göre bu çalışma, tarihsel bir iz sürmeye talip değil.. Daha çok, herhangi bir dilden yalıtılmış olarak da anlamını koruyan kimi sözcüklerin dönüşümünü tasvir etmekle ilgileniyor. "Anahtar sözcük" şu ya da bu kültürle değil, bizatihikültürün toplumla olan ilişkisinin açığa kavuşmasını sağlıyor... Anahtar sözcük ve anlamı arasındaki ilişkiyi teşhir etmek de, kültürü anlamanın temel yollarından biri. Eğer sözlüğü merak ediyorsanız, işte iki örnek madde: Anarşizm, estetik, antropoloji, kapitalizm, kariyer, sınıf, lehçe... Bu kavramların kökenini merak mı ediyorsunuz? tletişim Yayınları'ndan çıkan, Raymond Williams'ın "Anahtar Sözcükleri" size aradığınız yanıtları veriyor. şıtlık içindedir. 1870'lerden itibaren kendilerini mutualist, federalist veya antiotoriter olarak tanımlayan gruplar bilinçli biçimde kimlik olarak anarşist'i benimsediler ve bu geniş hareket, "devlet sosyalizmi" ve "proletarya diktatörlüğü"ne karşıt devrimci örgütler olarak gelişti. Dikkate değer anarkosendikalist hareket toplumsal örgütlenmeyi kendi kendini yöneten, sendikalara dayalı topluluklar üzerine kurmuştur; bu topluluklar her türlü devlet örgütünün yerine geçecektır. Ancak aynı zamanda, esas olarak 1870'ler ve 1914 arasında anarşizm'deki azınlık eğilimlerden biri, siyasal yöneticilere karşı bireysel şiddet ve suikast taktiğini benimsedi. Bu terörist anlamında anarsjst'in süregelen bu güçlü karşılığı unutulmadı, gcrçi bu ana çizgideki anarşist hareketten belirgin biçimde ayrıdır. Bilinçli olarak kendine verdiği adla anarşizm hâlâ önemli bir siyasal hareketti, fakat anarşist pek çok düşünce ve önermenin Marksist ve diğer devrimci sosyalist düşüncelerin sonraki evrelerinde, anarşizm sözcüğüyle, onun tüm eski çağrışımlarıyla aralarına koydukları mesafe özenle korunduğu halde, benimsenmiş olması ilginçtir.0 R luk olarak tanımkyordu ve sanat üstüne düşünürken, bunun önemi, duyularla kavrayışa başat bir vurgu yüklemesiydi. Baumgarten'in Yunanca kök sözcük aisthesis'den türemiş yeni sözcüğünü büyük ölçüde açıklamaktadır bu. (duyu algısı). Yunancada temel anlam; maddesiz olan veya yalnızca düşünülebilen şeylerden farklı olarak, maddi şeylere, yani duyularla algılanabilen şeylere gönderme yapardı. Kitabı çevrilmemiş ve kısıtlı olarak dolaşıma girmiş olsa da, Baumgarten'in yeni kullanımı; öznel duyu etkinliğine ve bu alanlarda egemen olan ve de kendisinin başlıkta kullandığı sözcüğü devralan insanın özelleşmiş sanat yaratıcılığına yapılan vurgunun bir parçasıydı. Kant'ta da güzellik büyük ölçüde ve öncelikle duyusal bir görüngüdür, ancak o Baum garten'in kullanımına karşı çıkmış ve estetik'i Yunancadaki gibi "duyusal algının koşullanna" ilişkin bilim şeklinde daha geniş ve özgün anlamıyla tanımlamıştır. Her iki kullanım da, daha sonra, 19. yy başlarına ait az sayıda metinde görülür, ama 19. yy'ın ortalarından itibaren "güzel" anlamı ağırlık kazanır ve sözcüğün sanatla sürekli güçlü bir bağı vardır. Levves, 1879'da, sözcüğün değişik bir türemiş biçimini kullandı. Estetik, "duyumun soyut bilimi" tanımıyla. Yine de, anaesthesia (anestezi) fiziksel duyum yoksunluğu anlamıyla, 18. yy'ın başlarından beri kullarulagelmişti; ve de 19. yy'ın ortalanndan itibaren, tıptaki ilerlemelerle birlikte, anaesthetic gitgide popüler olan sıfatın olumsuz biçimi"duyumdan yoksun" ya da bu "yoksunluğun aracısı" anlamına gelmek üzere, özgün geniş anlamıyla yaygın biçimde kullanılıyordu. Bu doğrudan olumsuz biçimde kullanılışı, en sonunda, güzellik ve sanata göndermede bulunan başat kullanıma bağlı olarak, unaesthetic (anestetik, estetik olmayan) ve nonaesthetic (estetik olmayan) gibi olumsuz biçimlere yol açtı. ANARCHISM (Anarşizm) Anarşi, Ingilizceye 16. yy'ın ortalarında yalun kök Fransızca anarchie'den, kök sözcük Yunanca anarchia'dan öndersiz devlet gelmiştir. En eski kuUanımları demokrasi'nin ilk zamanlardaki hasmane kullanımlarından pek uzak değildir (Yığının bu kanunsuz özgürlüğü ve serbestisine anarşi denir, 1539). Ancak 17. yy'ın ortalarından itibaren anarşizm ve 17. yy'ın sonlarından itibaren anarşist siyasal anlama daha yakın durur: "Anarşizm, anarşiyi öğretenlerin öğretisi, konumları ya da 'mesleği'; aynı zamanda halkın hükümdarveyöneticisizolmasıhali" (1656). Bu şekilde nitelenen anarşistler, eski anlamlarıyla, demokratlar ve cumhuriyetçilere çok yakındır; anarşistler ile ateistler arasında da bir çağrışım vardır (Cudvrorth, 1678). 1862 gibi geç bir tarihte Spencer'ın şöyle yazması ilginçtir: "Anarşist... her türlü devletin... kendi bireysel özgürlüğünü çiğnemesi hakkını reddeder", artık belli bir modern liberalizmin ya da aslında kökten tutuculuğun terimleri söz konusudur. Ancak terimler Fransız Devrimi'nin özgül bağlammda, Girondinler radikal düşmanları (eski anlamıyla) anarşistlere saldırdıklarında değişmeye başladı. Bu, anarşizmi bir dizi kökten siyasal eğilimle özdeşleştirme sonucunu doğurdu; hakaret için kullarulan terim olumlu anlamda ilk olarak 1840'ta Proudhon tarafından benimsenmiş gibidir. Bu dönemden itibaren anarşizm, sosyalist ve emekçi hareketlerde belli başlı eğilimlerden biri olur, genellikle Marksizmin ve Sosyalizmin merkeziyetçi yorumlarıyla kar AESTHETIC (Estetik, güzelduyu) Estetik, Ingilizcede ilk olarak 19. yy'da görüldü; 19. yy'ın ilk yarısında yaygın değildi. Yunanca biçimine rağmen, Almancada eleştirilerle dolu ve tartışmalı bir gelişimden sonra, bu dilden alınan bir ödünçlemeydi aslında. llkin iki ciltlik bir kitabın adı olarak Latince biçimiyle,estetik (aesthetica) Alexander Baumgarten tarafından kullanılmıştır. Baumgarten güzelliği görüngüsel kusursuz Kapitalizm Oemohr Esitlik anlı İdeoloji
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear