25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

10 Biryanılgı: Bahar çarpar Güneş, coşku, aşk, doğa... Hepsi baharı işaret ediyor. Oysa bahar, artık yorgunluk ve depresyon da demek! Psikiyatr Cem Ataklı buna karşı çıkıyor: "Artık her şeyi psikiyatrik bir problem gibi düşünüyoruz." Özlem Altunok ahar bu yıl pck coşkulandırma dı bizı. Yağmur neyse dc, hâlâ soğuklarla uğraşıyor, güneşli zamanların azlığından yakınıyoruz. Siz bu satırları okurken, her şey tcrsinc dönmüş olabilir, planlarınızı uygulayabilırsıniz: Yazlık giysilennizi çıka racak, diyete girip tatil planlan yapacak, uyarına gelırse bir de âşık olacaksını/... Elbette pusuda bekleyen "bahar yorgunluğu" ya da "bahar depresyonu" izin verirse! Bu yorgunluklar, depresyonlar yc ni dertlcrimiz... Fsıkiyatr Cem Ataklı'ya göre ise bahar aynı bahar ve psikiyatrik bir içeriği yok. Sadece baharı yaşamak zor. Ataklı'yla artık dalıa çok konuşulan psikolojik tanımlanıaları vc baharın gücünü konuştuk... B rahatsızlıkları bılmiyor, gizliyor ya da önemsemiyorduk. Bugün, özellikle stres bozukluğu kavramlannın tanımlanmasıyla beraber ortaya yeni bir durum çıktı. Artık hafif şikâyetlerde bile insanlar, psikiyatriste gittiklerindc ya da ilaç al dıklarında daha rahat olabileceklerini biliyorlar. Bu konuda en biiyük pay, basın ve TV'ye ait. Psikiyatri bu anlamda çok, hatta gereğinden fazla popülarize oldu. Ve bu popülaritenin sağladıkları, bir de zarar verdikleri var... Oluınsuz yanı, her şeyi psikiyatrik problem gibi düşünmeye başlamamız. Bıında, hekimlerin de payı var. Biz de "olay psikolojiktir" deyip, zaman zaman işin üstüne atladık. Herolayın psikolojik bir boyutu vardır, ama bazı olaylar da toplumsaldır. Örneğin eskiden belli ah lak normları insanları sıkıştırdığında bi ze başvurulmazdı, şimdi bu durumlardan çıkabilmenin olanaklarını bizde arıyorlar. Bu konuda aşırılığa kaçıldığı doğm, ama yavaş yavaş psikiyatri de kendi normal mecrasuıa dönecek. Hastalıkla zorluk ayırt edilecek. BEDENİN RİTMİ... Şu son zamanlarda çokça yazılan, konuşulan konulardan biri de bahar yorgunluğu, bahar depresyonu. Bu mevsinısel durum bir hastalık mı, zorluk mu? Bahar yorgunluğu, psikiyatrik bir kavram değil. Baharda birtakım şcylerin farklılaştığı eski zamanlardan beri bilinir. Doğa hareketlenmeye, gün uzamaya, toprak canlanmaya başladığında insanların da buna uyum göstermesi gerekiyor. Insan psikolojisi hava durumuna uyum sağlayamayınca mı sorun çıkıyor? Iki bahar mevsimi de, psikolojik açıdan insanları etkiliyor. Biri canlanmanın, öteki uykuya dalmanın göstergesi. Bedenimizin bir ritmi var, bu bir güne karşılık geliyor. Bu ritm bozulduğunda işleyişimiz bozuluyor. Bazı hormonlar sabah maksimum düzeye çıkar, bazıları akşam saatlerinde. Melanin gibi hormonlor gü Bahar yorar, bahar coşturur. En çok bu mevsimde âşık olur, en çok bu aylarda diyet yaparız. Cem Ataklı, "Baharı bir hastalığa dönüştürmek yerine yaşayın" diyor. Psikiyatr Cem Ataklı. Fotoğraf: Uğur Demir Artık daha çok psikolojik tanı mı var, yoksa biz mi çoğaltıyoruz? Daha az doğal çevrelerde yaşıyor ve besleniyoruz. Soluduğumuz havada karbonmonoksit daha yüksek, egzos gazları, ağır metaller, besinlerdeki katkı maddeleri daha fazla. Dolayısıyla her şeyden şüpheleniyoruz. Bu kadar şüphe, güvensizliği de beraberinde getiriyor. Zaten bu ülkede yüzde 20 oranında bir işsizlikten, istikrarsızlıktan bahsediyoruz. Bu açıdan bakınca psikiyatrik rahatsızlıklardaki artma, günün gelişen koşullarıyla bağlantıh. Bir de eskiden toplum olarak birtakım neşle aktive olur... Bu dengeler, benzer osa da, bireysel farklılıklar da gösterir. Yine de hepimiz kendimizden biliriz ki, hava kapalıysa melankolik, güneşliyse keyifliyizdir. Bunun içinde öğrendiklerimiz de var. Örneğin sinema seviyorsanız, sisli hava size her zaman korku filmini çağrıştıracaktır. Artık bilginin ne kadarının öğrenilen, ne kadarının hissettiğimizle bağlantısı olduğunu bilmek kolay değil. Bahar büyük kent insanlarını daha çok yoruyor olabilir mi? Çiinkü bahar geliyor ama insanlar bunun belirtilerini havadaki değişim dışında pek de göremiyor, yaşayamıyor... Sonuçta biz de doğanın parçasıyız, baharla birlikte canlanıyor, yeni planlar yapıyoruz. Ama kentlerde bahar insanlar için birkaç ağacın çiçek açması ve havarun ısınmasıyla sınırlı. Bence bu durumda en şanssız olanlar da çocuklar. Gittikçe daha kapalı, büyük gibi görünen ama yalnızlaştıran bir dünyada yaşıyorlar. Bahar aylarının tetiklediği psikolojik rahatsızlıklar ya da hastalıklar var mı? Bazı psikiyatrik hastalıklar, özellikle bahar aylarını sever. Örneğin "iki uçlu bozukluk" dediğimiz hastalıklar ya da bazı yeni vakalar için en sıkıntıh dönem bu mevsimdir. Tek belirleyici bahar değildir, yoğun stres ortamları da bunu sağlar. Ama özellikle "iki uçlu bozukluk'larda uygun tedaviyle giderken hastalardaki canlanmayı görürsünüz.Bu yüzden bu hastalarımızı uyarır, o dönemde ilaçları ni daha iyi düzenlemeye çalışırız. Sonbahar ise hayatın yavaşladığı, ama için için potansiyelimizi beslediğimiz bir dönem. Yani sonbahar depresyonlar açısından daha etkili. Mesela, özellikle kuzey ülkelerinde tanımlanmış ışığa bağımlı bir depresyon vardır. I lasta güneş ışığına benzer bir ışığın altında tedavi edilir. Güneşin uyarıcılığı devreye girer... RENKLER CANLANINCA... Bir uyarıcı da hormonlar mı? Neden bahar âşık olmaya en uygun mevsim? Çünkü baharla beraber vücudumuz da hızlanır. Bana sorarsanız, renkler canlandığında bizim gördüklerimiz de canlanı yor. Çok haklıyız, ama burada da bilme meselesi var. Şairler, şarkılar bize bu mevsimde âşık olunabileceğini söylemiş. Biz p de bu sağlam bilgiyle devam ediyoruz... Baharın vazgeçilmezlerinden biri de diyet programları, rejim listeleri... Bu da bir bahar coşkusu mu! Diyet aslında mevsimlik bir şey değil, bir hayat tarzıdır. Kısa sürelerde yapılan vahşi diyetler ya da diyet yapmak zorunda olmak bile ınsanlara yerleştırilen zih v nıyetin sonucu. Işin ticaret kısmına girmek istemiyorum, çünkü zaten hcrşey ticari. Bir talep varsa, o talebi yaratacak arz da olacaktır. Bildiğim kadarıyla dünyada . parası ödenip raınamlanrnayan iki şey; sportif girişimler ve diyet programları... Bir de bahar temizliği vardır. Bunun da arınmak, yeniden başlamakla bir ilgisi olabilir mi? Bu psikiyatrik bir durum değil ama... Hani "insan gülen, düşünen hayvandır" deriz ya, hepsinde de ortak olan insanın da hayvan olduğudur. E, bizde diğer canlılar gibi, baharda ortalığa tekrar çtkarken etrafımızı temizliyoruz. • PAZARIN PENCERESİNDEN Selçuk Erez Mutluluğun uzun vadeli etkileri D ış âlemden gelen etkiler, beynin amygdala adı verilen bölümünde "duygusal" açıdan değerlendirilir. Bu değerlendirmede, gelenin hoş bir şey olduğu, mutluluğa yol açtığı sonucuna ulaşılırsa, beynin limbik sisteminin ön gyrus cingulatus adı verilen bölümden kaynaklanan bir olay başlar vc mutluluk, özellikle ağız ve göz çevresindeki değişikliklerlc dışa vurur: Zigomaticus major kasları, dudakların bileşkesini geriye ve yukarı doğru çekerek "gülümseme" denen eylemi gerçekleştirir. Fotoğrafçıdaki gibi yapay olmayan, içten gülümsemelerde bu sırada göz çevresindeki orbicularis occuli kasları da kasılır ve gözlerimizin dış köşesindeki dcridc güvercin ayak izini andıran çizgiler belirir. Anatomi hocamız böyle derdi. Aradan pek uzun bir süre geçmeden tarifin bu kadarının pek güdük kaldığını, tanımlamayı eksik bıraktığını fark ettim. Mutluluğu doğuran nedir? Dikkat ettim: I loş bir kızla yani kafamdaki hoş kız kalıbına uyan bir kızla konuştuğumda, o Cumhuriyet DERGİ* Imtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına tlhan Selçuk Genel Yayın Yönetmeni: Ibrahim Yıldız Editör: Berat Günçıkan Görsel Yönetmen: Aynur Çolak Sorumlu Müdür: Mehmet Sucu Yaytmlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncıhk AŞ Baskı: Ihlas Gazetecilik AŞ 29 Ekim Cad. No: 23 Yenibosna /Istanbul ldarc Mcrkczi: Türkocağı Cad. No: 3941 Cağaloğlu, 34334 îstanbul. (0212) 512 05 05 C u m h u r i y e t Reklanı (0212) 512 41 1 9 / 5 1 2 48 30 512 47 78 *'Cumhuriyet Gazetesi'nın parasız pazar ekıdır. Yerel sürelı yayııı cumdergi@cumhuriyet.com.tr kızın zigomatikli vb. yüz ifadeleri, olumlu izlenimler yansıttığında ve güldüğünde on iki yaşımdayken bayıldığım ve benden yaşlarca büyük Günseli Abla'mın gözlerini anımsattığında bazı şeyler gerçekleşiyor. Ben giderek daha iyi konuşmaya başlıyorum; anlattıklarımın mantığı ve bu mantığın buz üstünde patinaj yapanlannkini andıran şaşırtmacaları beni de eğlendirmeye başlıyor; yazı dilinden çok şiir diline benzer bir kalıba bürünüyor söylediklerim. Bütün bunlar sanki elimde ve kontrolümde değil de hep o kız gülümsediği için gerçekleşiyor. Hayır, böyle bir gülümseme, sahnede güzel bir şarkı söylemiş birini yada Handel'in Sarabande'ını tüm varyasyonlarıyla iyi çalmış bir piyanisti ayağa kalkıp alkışlayanların, "bis" diyen, tekrarını isteyenlerin alkışlarından çok farklı ve daha iyi bir şeydir. Anatomi hocamızın anlattıklarını dinlediğimiz günlerden bu yana daha da uzun bir zaman geçtiğinde bütün bunlar değişti mi? Hayır, ama bunlara bazı şeyler eklendi: Eskiden anlattıklarıma olumlu tepki gösteren güzel kızın gülüsemesi mutlanmama yeterken bir süre sonra baktım ki artık bu gülüşün, o kızın beyninden kalkan ve zekâ yansıtan, yaratıcılık yansıtan sözlerle de desteklenmesi gerekiyor... Senin söylediklerinin ince taraflarını ayırt eden kızın, gülümsemesini, senin söylediklerine eşdeğer, hatta senin söylediklerini bazen geride bırakan sözlerle güçlendirmesi kadar mutluluğa yol açan az şey var. O zaman neler oluyoıV Bu mutluluğun uzun vadeli etkileri görülüyor: Ertesi gün işlerim rast gidiyor, hastalarıyla daha iyi iletişim kuran, ınsanlarla, kendımle daha barışık bir insan oluyorum. Dahası da var: Gazetelerde her gün okuduğumuzda içimizi kapatan olaylara bakıp depresyona kapılacağıma "Bunları durdurmak, bu zırvalıklara son vermek için ne yapmalı?" diye düşünmeye başlıyorum. Bu konuları araştırmışlar, şunları söylüyorlar: "Toplumun birçok üyesi, belli kalori düzeyinde beslenemezse, fizik güvenceleri en düşük tlüzeyde bile sağlanamamışsa bütün anlattıklarımız gerçckleşse bile mutlanamazlar." Bu koşullarda senin de mutluluğun yarım kalır. Insanlarının yaşam kalitelerini gerçekten yükseltemeyen yönetimler, yem borulanna sarıhrlar. Ekonomiyi düze çıkaramadıklarında "Dininiz elden gidiyor" derlcr ve eklerler "bakın onu ben kurtarıyorum!" O zaman, sen bunları oturup o gözleri sana Gunseli Abla'nı anımsatan kızla konuşabiliyorsan ve yapılması gerekenleri, gerçekten yapma niyetıyle tartışabiliyorsanız vardığınız, varacağınız yer, mutluluğun son noktası olacaktır. •
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear