Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
20 MART 2005 / SAYI 991 YÖNETMENLER: YA DERT ANLATACAK YA KANDIRACAKSIN! ÜMİTÜNAL Anlathtanbul 4* i TAYFUN GÜNEYER Şam Kapıyı Kmnca oyuncular rol aldı. Film vizyona girdiğinde basın Türk sinemasmda "büyük bir yol kat edildiğinı" sanmıyorum. Çünkü sınemanın gelışmesi için önce sinema seyircisinin gelişmesi gerekir ve bizde böyle bir durum söz konusu değil. Son 5 yılda iyi gişe yaptı dedğimiz filmlere takvimsel açıdan baktığımızda, hepsinin "bayram ve sömestr tatili" filmlerı olduğu görülüyor. Türk sinemasında bir star sistemi hâkim. Sinema çok pahalı bir yatırım olduğu için, yatırımcılar paralannı sağlam projelere yöneltiyorlar. Bu yüzden de sinemayla bağı olmayan geniş kitlenin ilgisini çekecek projelere öncelik veriyorlar. Bu kitlenin tanrısı da televizyon. Yeni arayışlar da "sanat filmi, bağımsız film" grubuna gönderiliyor. Bir ülke sinemasının gelişmesini sağlayacak en önemli etken, "sınemanın kendi starlarını yaratması" sistemi bizde yok. Şans Kapıyı Kırınca, beni çok tatmın eden bir proje. En önemlisi ilk filmimi çekmiş oldum. Filmin çekimleri için Küba'ya gitmeden önce yaptığımız basın toplantısında, Ferhan Şcnsoy Rasım Öztekin, Zeki Alasya gibi önemli oyuncuları bir araya getirdiğimi anlatmayı amaçlıyordum. Kadromuzda TV'de yayınlanan bir şekerleme reklamında "yıkılıyo" dedıği için ünlenen Ayça Tekindor da vardı. Onu filme dahil etmemdeki neden role uygun olmasıydı, ama aslında ben de TV popülaritesinden beslenme tuzağına düşmüştüm. Basın toplantısında en çok Ayça'yla röportaj yapıldı. büyük ilgı gösterdi, ama 24 bin izleyicide kaldı. Çünkü insanlar televizyonda gördüğü biri varsa, onunla ılgilı haberleri okuyor geri kalanını merak etmiyor, okumuyor. însanların algısı açısından düşünülürse bu çok tehlikeli bir şey, ayrıca haksız rekabet yaratıyor. Ben son olarak "Gönul Yarası"nda yönetmen yardımcılığı yaptım. Yavuz Turgul ve Şener Şen'in varlığı büyük gişe başarısı getirir gibi düşüniılüyoıdu, G.O.R.A. ıle peş peşe gösterime gırmesi ve G.O.R.A.'nın abartılı tanıtımı o kadar bunaltıcı hale geldi ki, bizim yapımcılar tanıtıma yüklenmediler. Bu aslında hem cesur hem de centilmence bir tavırdı. "G.O.R.A."nın gişe başarısı çok daha yüksek oldu, ama bu bizi, onun "Gönül Yarası"ndan iyi bir film olduğu sonucuna ulaştırmıyor. Eğretl Gelln Karpuz Kabuğundan Gemiler Yapmak G.O.R.A. * t Film yaparken "ticari boyutu" düşünmeyen bir filmci olamaz. Sinema geniş topluluklara ulaşmayı hcdefleyen, başka turlü yaşayamayan bir sanat dalı ve geniş kitlelerle yönetmen arasında pek çok "ticari" engel ve kişi var. O kişilere kendinizi kabul ettirmek, o engelleri aşmak zorundasınız. Ama iyi ticaret var, kötü ticaret var. Bir tarafta insanların zaaflarından yararlanan, insanları kandırmak üzerine kurulu, ıçeriksiz bir anlayış, diğer tarafta insanlara bir dert anlatan, onların ufkunu geliştiren bir anlayış var. Benim tercihim tabii ki ikinciden yana. Anlat Istanbul, bugünun içeriksizleşen ticari sinema dünyasında, biraz farklı olmaya çalışan; söyleyecek sözü olan bir film bence. Ticari şansı olduğunu sanıyorum. Ama bir filmin iş yapması pazarlama koşullarına (tanıtım, kopya sayısı, gösteren sinemalar) ve hatta hava koşullarına bile bağlı. Önceki filmim "9" gösterime girdiğı yılın en kötü iş yapan filmıydi. Ama o yıl Yabancı Film Oscan için Türkiye'yi temsil etmek için, sinema profesyonellerinden oluşan bağımsız bir jüri tarafından seçildi. Hemen hemen tüm eleştirmenlerin yılın en iyi 3 filmi listesine girdi. "9"un kendi çapında çok başarılı olduğunu düşünüyorum ve önumüzdeki yıllarda da izleneceğini sanıyorum. YAĞMURDURUL TAYLAN Okul YEŞİM USTAOĞLU Bulutlan Beklerken Son dönemde Türkiye'de popüler kültürün yükselişe geçtiğini görüyoruz. Ortada gişe yapan, para kazandıran ama içerik açısından pek de doyurucu olmayan bir sinema var. Ne kadar sürer bilmem ama sonuçta seyirciyi sinemaya çekiyor. Gerçekten giiçlü fîkirle, yaratıcı düşünceyle yapılan filmlerin seyircisinde düşüş var. Dolayısıyla sanal bir hareketlilikten bahsedebiliriz. Dünyada genel anlamda ülkesel sinemaya dönüş var. Türkiye'de de bütün dünyanın izleyeceğı "Karpuz Kabuğundan Gemiler Yapmak", "Güneşe Yolculuk", "Bulutlan Beklerken" gibi filmler var. Bizde de kendi toprağından beslenen, dağıtımcısından yapımcısına burada şekillenen ve dünyaya açılan filmler yapılabiliyor. Filmlerimin Türkiye'de gişe başarısının yüksek olmaması beni çok da zorlamıyor. Tabii ki etkileniyorum, ama benim artık dünyada bir izleyici kitlem var ve bu sadece festivallerle değil, filmlerimin birçok ülkede gösterime girmesiyle oluşuyor. Tüm bunlar hâlâ sinema yapabiliyor olmamı sağlıyor. LEYLAÖZALP GonülYarası Türk sinemasında Inıgün bir kriz var. Çok az film üretiliyor Nedenlerinden bıri de insanların film izleme enerjilerini alan ve onları yönlendirerek neyi izleyeceklerini belirleyen televizyon. Artık dünya standardında filmler yapılıyor. Piyasada sinema okulu mezunlarının olması, reklam ve televizyon sektöründeki ekonomik olanakların büyümesiyle teknik araç gereç ve bunları kullanan teknik eleman kalitesinde artış oldu. Bağımsız sinema da hızla yükselıyor. Nasıl hayatın tüm alanlarında renklilik, çok seslilik talep edıyorsak kültürel alanda da böyle olmalı. Hıçbir film yönetmeni ve yapımcısının diğerine saldırgan bir tavır göstermesini kabul etmiyorum. Bu ulkede G.O.R. A da yapılacak, Uzak da. Farklı türlerde daha çok film yapılsın ki sinemacılar dillerini zenginleştirsin. Yapımcılarından olduğum "Herkes Kendi Evinde" filminde televizyonda hiç görünmeyen Türkiye'de yerleşik bir sinema kültüründen bahsetmek mümkün mii? Köklü bir geçmişe sahip bir sinema, bu kadar feci batmazdı Bu ülkede yakın bir geçmişe kadar kendi sesıni kullanmayan aktörlere "En İyi Oyuncu" ödülü veriliyordu. Bütün bunlara baktığınız vakit sağlam bir sinema kültüründen ve geçmişinden soz etmek guçlcşiyor. Son dönemde nasıl bir hareketlilik var? Son yıllarda her anlamda bir gelışme olduğu kesin. Ancak bu sadece seyircinın ilgısi biçiminde anlaşılıyor. Bunlar bizce yeni yeni büyüyen Türk sinema endustrisinin geçici çocukluk hastalıkları Tiirü ve anlatımı bakımından farklı bir film olan "OkuP'u çektiniz. Neden şimdi? Gençlık f ılmıne gelene kadar daha yapılmayan ne filmler var Sinema sadece parayla yapılan bir iş değil. Paranız varsa film yapabilirsiniz, ama sinemacı olamazsınız. Türkiye'de sinema altyapısının oluşması için daha zamana ihtıyaç var. Bu anlamda en büyük sorun senaryoda yaşanıyor. Türkiye'de ticari sinemanın kurallarını bilcn iyi senarist sayısı çok az. "Okul" nasıl bir sonuç elde etti? Beklediğimiz ilgiyi gördü. Zaten bizım için ilk filmin en önemli anlamı bundan sonra daha güzel filmler çekebileceğimizi göstermekti. Yazı Tura SEYİRCİNİN İSTEDİĞİ OLUR! ERSAN CONGAR Bir Film / Dağıhm Şirketi daha az kopyayla, kısıtlı bütçe ve reklamla dağıhp, Türkiye'yi daha uzun bir sürede dolaşıyor. Sinema sektöründe de "pazarın hâkimleri" var. Bağımsız şırketler, majörler kadar rahat salon bulamıyor. Ama bunun asıl çözümü, sanat filmleri gösteren salonlarla, sadece Hollyvvood filmleri gösteren salonların ayrılmasıyla olacak. Ama o zamana kadar maalesef aynı salonları paylaşmak durumundayız. SİNEMA İŞLETMECİSİ MEHMETALTIOKLAR AFM Sınemalan Genel Müdürü «•f * Alternatif sanat ve festival fümlerinin yıllık pazar payı yüzde 5'ten düşük. Burakam, 1015 şirket tarafından bölüşülüyor. Son 5 yılda Türkiye'de gösterime giren alternatif filmlerin sayısı arttı, seyirci artmadı. Kuzey Amerika'da büyük bütçeli Hollywood yapımlarmda pazarlama stratejisi çoğunlukla, filmin ilk haftada olabildiğince çok salonda, büyük bir reklam kampanyasıyla vizyona çıkıp, mümkün olan en büyük hasılatı elde etmesi üzerine kurulu. Çünkü rekabet çok yüksek ve her hafta bir başka dev bütçeli film vizyona giriyor. Bizde de son yıllarda bu sistem yerleşmeye başladı; büyük bütçeli filmler, 100'den fazla kopya ile majörler tarafından tüm Türkiye'ye aynı anda dağmlmaya başlandı. Tüketıme yönelik bu sistem, filmlerin kısa sürede en yüksek hasılatı toplayıp, DVDVCD piyasasına yönlendirılmesini öngörüyor. Bu sistem elbette ki sanat filmleri ya da bağımsız filmlerin dağıtımı için geçerli bir yöntem değil. Bu filmler HALUK KAPLANOĞLU Warner Bros. Türkiye Genel Müdürü Türk filmlerindeki artış, filmlerin geniş seyirci kitlesi hedeflenerek yapılmasıyla doğru orantılı. Genelde komedi ve korku filmlerinin daha başarılı olduğunu görmekle beraber, filmdeki oyuncular da hlm seyıetmeyi belirleyen en önemli unsurlardan biri. Reklam harcamalarını filmin yapacağı tahmini gelir durumunu göz onünc alarak yaparız Sinemalardan gelecek olan taleplerle de filmin ıllere göre dağılımını belırleriz. Son 10 yılda en çok iş yapan 10 filmden 8'i Türk filmi. Türk filmlerinin 10 yıl önce izleyici sayısı bakımından toplamdaki pazar payı yüzde 12'lerde seyredcrken, 2004 'te bu oran yüzde 39'lara geldi. Türk filmleri sayesinde sinema sektörünün çok hızlı büyüdüğü görülüyor. Fransa ile beraber Avrupa'daki en fazla yerli film pazar payına sahibiz. Yerli filmlere talebin artmasının nedeni kültürümüzle ilgili. Kahramanıyla özdeşleştiğimiz filmlere yöneliyoruz. Televizyon un desteğini de unutmamalı. Yerli dizilerin tüketiciye verdiği alışkanlık ve kaliteyle zevkler gelişti, yapımcılara güven arttı, yapımcılar da düzgün film yapmaya başladılar. Yapım, dağıtım, sinema salonu işletmesi üçgeninde dönemsel olarak bu 3 gruptan biri sektörün liderliğini taşır. En geride olan yapımcılık, son dönemde kurumsallaşmaya başladı ve sektöre ciddı dinamizm getirdi. Sinemalarımızda göstereceğimiz filmler arasında herhangi bir ayrım yapmıyoruz. Hangi filmin potansiyeli yüksek ise onu gösterime alıyoruz. Sadece lokasyon bazında tercihimiz değişebiliyor. Örneğin AFM Akmerkez'de çocuk filmlerine, AFM Teşvıkiye'de bağımsız filmlere öncelik verebiliyoruz. Türkıye'dekı seyirci profılinde ağırlık yüzde 45 ile 1824 yaş grubunda. Sinemaya gitme oranı 0 32, bu da bir izleyicinin ortalama 3 yılda bir sinemaya gıtmesi demek. Bu oran Avrupa'da 2.5, Amerıka da ise 7.