Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
16 5 EYLÜL 2004 / SAYI 963 BEN Meta Akkuş'un adını şimdilik kliplerin dikkatli izleyicileri biliyor. Kıraç'ın son şarkılarının klip yönetmeni Akkuş'un aklında ise uzun metrajlı film çekmek var. Esra Başıbüyük eta Akkuş çok genç bir yönetmen. Kendisine üç şehir arasında bir dunya kurmuş. Paris, Londra, Istanbul! "Hepsinde bir ayağım olsun istiyorum, ama bak iki ayağım var" diyor kendisiyle eğlenerek... Çok küçük yaşta Paris' e gitmeye karar vermiş, aslında bana sorarsanız bu karar serüvenin başlangıcı olmuş. 14 yaşında yönetmen olmaya karar vermiş. Hem de yaşayarak! Sonra erken yaşta Paris' te bir çok prestijli markaya yaptığı çekimlerle yönetmenliğe adım atmış. Istanbul'da ise müzisyen Kıraç'a çektiği klipleriyle konuşuluyor. Ama o nefesinı tutmuş, en büyük heyecanını uzun metrajlı bir filmini çekmek için saklıyor. Ne kadar zamandır îstanbul'dasın? Iki aydır! Türkiye'de ismin müzisyen Kıraç'a art arda çektiğin kliplerle duyuldu. Bir sanatçının birden çok parçasında aynı yönetmenle çalışması ilginç. Bu bir başlangiç oldu galiba... Evet, Kıraç'ın diğer beş klibini de çekiyorum. Yurtdışında iş yapmaya alışmış birisi olarak nasıl bir deneyim oldu? (Uzun bir kahkaha) îlk kelime olarak "imkânsızlık" aklıma geliyor. Benim yapmak istediklerimle, verilenler arasında çok büyük bir fark var. Alıştığım düzenden çok farklı. O yüzden bu duruma adapte olup, kalitemden ödün vermek istemiyorum. Bu imkânsızlıklara alışmak istemediğimden dolayı bir savaş halindeyim diyebilirim. Ve savaşta tek başımayım! En net fark olarak neyi yaşadın? Burada insanların bulundukları konumlarm anlamları yok. Bu benim çok alışmadığım bir durum. Yani birinci asistanın görevi nedir, yapımcı ne demek? Aynca benim burada ekibim yok. O yüzden yapmak istediklerimle tam olarak anlaşılamıyorum. Sonuç hep "Burası Türkiye, biz böyle çalışıyoruz ve sen fazlasın"oluyor. Buna inanıyor musun? Tabii ki hayır, inanmıyorum! Tam anlamıyla bir kaytarma cümlesi. Çok basit bir gerekçe. Burada çalışma hayatında profesyonelliğin oturmadığı gerçeğinin farkına vardım. Her şey "Ağbi yapar mısın" la başlayıp, ahbap ilişkileriyle bitirümeye çalışıyor. Ve insanları vicdanlarıyla bırakıyorlar. Aynı manipülasyon bana da yapılabiliyor. Çünkü ben de kimseyi kırmak istemiyorum. Ama bu durum beni çok üzdü. Galiba kısaca şunu söyleyebilirim. Burada profesyonellik sifır ve insanlara ellerindeki ile yetinmesini öğretiyorlar. Senin asıl hedefin uzun metrajlı film... Evet, dediğim gibi bir tarihçiyle ortak çahşmam var. Ama şu anda bu işlere çok yoğunlaştığım için biraz askıda. Aslına bakarsan birkaç farklı şehirde, birkaç iş bir arada yürüyor. O yüzden biraz yoğunum. Buraya geldikten sonra gelişen, birbirimizle çalışmak istediğimizi belirttiğimiz bir uzun metrajlı film daha var. Onun senaryosu yazılıyor. Peki, yönetmen olarak kendi tarzını nasıl tanımlarsın? Estetik! Duygulan en iyisinden en kötüsüne kadar estetik bir biçimde anlatmak. Ne kadar çirkin olursa olsun, onu estetik biçimde aktarabilmeye inanıyorum. Sanki güzellik çekimi gibi! Bazıları en kötü durumda kendilerini yıpratabilirler, ölüm ya da ayrılıkla... Ama ben bu durumları mutlu, güzel ve estetik bir hale sokuyorum ve insanlara "O kadar kötü değil! Ne olursa olsun yine de her şey çok guzel!" demeye çalışıyorum. O zaman senin için kötü kavramının içini ne dolduruyor, merak ettim. Nefes alıp verirken yaşamayı unutmak o kötü bir şey! Ve bütün bu güzelliği görmemek, bunların yanından geçmek, bir Meta Akkuş, görüntü yönetmeni Dylan Doyle (ortadaki) ve kamera asistanı Cüneyt Temizel'le (sağdaki) birlikte... M Meta Akkuş, bir çalışma sırasında... şekilde her şeyden şikâyetçi olmak... Aslına bakarsan Türkiye'ye geldiğimden öyle bir duruma düştüm. (kahkahalar) Hiç farkında olmadan içten içe herkese benzemeye başladım! Üginç bir yaşamöykün var. Anne baban burada olmasına rağmen sen ağbini tercih etmiş ve ilkokulu bitirdikten sonra Paris'e gitmişsin. Evet. Ağbimin yanına gittim. Küçükken alınmış, büyük bir karar! Neden Paris? Ayaklarım götürdü (kahkahalar). Bilmiyorum! Paris'i düşününce daha cazip geliyordu, çocuk hayali belki? Çocukken ağbim benim 'Herom'du ! lyi bir sebep. Hâlâ devam ediyor mu bu düşüncen? Arada bir! Büyüyünce bazı düşünceler degişebiliyor. Babam işinden dolayı bizden uzaklardaydı. Belki ben de baba sevgisi anyordum. Ondan ayn olduğumuz için sanki en büyük ağbim bunu yapmalı gibiydi. Bizimle çok ilgiliydi ve benim burada kalmamı istemiyordu. îlkokulu bitirdikten sonra oraya gitmemi istedi, ben de Çok istiyordum... Belki de sekiz kardeşin içerisinde bütün hayatuu değiştiren bir karar olmuş. Evet. Tabii o zaman bu bilinçle düşünmüyorsun. Be nim için cazip olan ağbimin yanında olmaktı. Daha îstanbul'un ne kadar büyük olduğunu bilmeden Paris'e gittim! Dediğim gibi düşündüğümde beynimde kapkaranlık bir odaydı, Paris. En ufacık bir fikrim yoktu. Sonrası?.. Düşündüğümden çok kolay oldu. Ağbim hemen ortaokula yazdırdı. Sonra Londra'ya geçiş yaptım. Lisede ilk tiyatro oyunumu yazdım "Zaman diye bir şey yok!" O dönem bir kısametrajlı çekmeye çaLştun. Çünkü tiyatroda hayal ettiğim kalıcılık yoktu. Çok güzel duygular yaşıyordum ama o anlık! O duygulan dondurup daha sonra nasıl baktığımı göremiyordum. Değişiyordum ama o değişimi de görmek istiyordum. O yüzden sinema yapmaya karar verdim. İlk kısa metrajımı "Yalruzlığım"ı yaptım. Onun montajı için Londra'ya gittim. O da benim için çok büyük bir şans oldu, orada klip, reklam ve film setlerinde çalışmaya başladım. Sonra sinema okumaya karar verdim. Çıkış noktam hep böyle oldu. "Tamam, bunu yapmak istiyorum. Ama ben de eksik olan ne"? Eksikliklerimi kâğıda döktüm ve birer birer onları öğrenmek için çok çalıştım. O zamana kadar her şeyi eğitim almadan kendi azmin ve heyecamnla gerçekleştirmişsin. Evet. Ama içeriği var tabii ki. Altı sene profesyonel tiyatro oyunculuğu yaptım. Aldığım kurslarla kendimi geliştirerek, senede bir sahnedeydim! Ama sonra sahnenin arkasında olmak istediğimi anladım. Oyuncu olmak istemiyordum.Yaratmak istiyordum. Çünkü seyrettiğimiz duygu bir başkasının hissettiğiydi! îlk kısa filmim ise yazdığım bir şiirden sonra gelişti. Yazarken kafamda görseli de oluşmuştu ve "ben bunu kısa metraj çekeceğim" dedim. Böylece serüvenim başladı. Ve bu yollar senin için yönetmenliği hazırladı! Sonrası çok hızlı gelişti. Yaptıklarım Paris'te duyulmuştu. Döner dönmez bir yapım şirketiyle çalışmaya başladım ve çok güçlü markalara reklam çektim. Channel, Obsession, Evian... Şu an altı kısa metrajlı filmim var. Ama bir an önce uzun metrajlı film çekmek istiyorum. Peki, müzik piyasasında Kıraç'tan sonra çalışmak isteyebileceğin isimler oluştu mu ? Aaa, Mor ve Ötesi diyebilirim. Aslına bakarsan basit ve hikâyesi olan işler yapmaya çalışıyorum. Onlar da görseli olan parçalar yazıyorlar... Kıraç gibi! Onlarolabilir. Kendinde en çok sevdiğin özeUiğin ne? Hiçbir şeyin imkansız olmadığmı düşünmem... • MODA Fatma Ovacık Hamileler de modaya uyar Bu yılın modası pantolon üzerİne tunik anne adayları için de ideal. Anvelop elbiseleri broşla süsleyip gece elbisesi olarak değerlendirebilirsiniz. H emen her kadının hayatında, başına bir kez de olsa geliyor. Vücudu deforme oluyor. Karnı şişiyor. Göğüsleri büyüyor. Şık giyinmeyi seven birçok kadın için zor bir dönem olsa gerek. Vitrinlerde gördüğünüz birçok kıyafetten en az 5 ay uzak kalıyorsunuz. Peki bebek beklerken hem şık, hem rahat olmaya ne dersiniz? Amerika'yı yeniden keşfetmeyeceğİ2 elbet. Yani yıllardır denenmiş, giyüen bir takım kıyafetler var ki zaten onlara hamile kıyafetleri deniyor. Ama bu giysilerin de modaya uygun olanlan, hamileliği gizlemek yerine bunu diğer kadınlan kıskandıracak kadar çekici hale getirenler var. Mesela bol tunik ve elbiselerin altına saklanan anne adayları, hamileden çok, iri, kilolu bayanlara benziyorlar. Açılıp saçılmak değil bahsettiğün. Mesela anvelop veya robadan elbiseler... Bu sene pantolon üzerine uzun tunik tarzı elbiseler çok moda. Neden siz de giymeyesiniz? Beli lastikli jean kumaş pantolonunuzun üstüne, robadan çiçekli kısa bir elbise, hem şık hem rahat olmanızı sağlayacak. Anvelop elbiseler ise hamileliğin ileri zamanlarına kadar giyebileceğiniz, dekolte ile kullanabileceğiniz şık, gece elbiseleri olarak çok işinize yarayacak.(Dekoltesi karnınızın büyüklüğu ile orantılı olacak!) Hamilelik aksesuarlar ile olan ilişkinizi koparmayacak. Özellikle bu sezon broşlar çok moda. Kıyafetlerinize takacağınız şık broşlar birden havanızı daha abiye tarza çevirebilir. Bol paçalı, eşoftman tarzı pantolonlar ile göbeği hafif açık bırakacak tshirtler giyebilirsiniz.(Hamilelikte, normal zamanda giyemeyeceğiniz göbeği açık tshirtleri giymenize kimse itiraz edemez!) Elbette simliboncuklu moda tişörtlerden bedeninize uygun birşeyler bulamayabilirsiniz. Ama düz tişörtler şıklığınız için yeterli olacaktır. Bir de hamile üniforması olarak bilinen salopetler var. Hemen her hamile giyim mağazasında bulabileceğiniz bu salopetler (bahçıvan pantolon olarak da bilinir), farklı kumaşlar ve modeller ile kullanılabilir. Spor giyinmeyi tercih eden anne adayları için salopetlerin çok pratik olduğunu düşünüyorum. Bunların dışında son zamanlarda çok farklı koleksiyonlar ile karşımıza çıkan büyük beden kıyafetler yardımınıza yetişebilir. Şık gömlekleri, beli lastikli etekleri, sezon renklerinde ve modellerinde bulmak mümkün. Son günlerde dikkatimi çeken büyük beden ve hamile giysileri tasarlayan bir marka var. Yurtdışında kendini kanıtlamış bir marka olan ML mağazaları Profılo ve Capitol alışveriş merkezlerinde hizmet veriyor. 42 beden ve üzeri için canlı renklerde, baskılı tişörtleri asimetrik kesimli etekleri, sırt ve göğüs dekolteleriyle dikkat çeken, elegan ve viskos kumaşların kullanıldığı gece elbiseleri ile hamile kadınların modayı izlemesine yol gösteriyor. • \ 4